Uyuşturucu ile Mücadelede Türkiye
Uyuşturucu maddeler dünya genelindeki gençlerin ve çocukların, aile ve toplumların sağlığını tehdit etmekte, her yıl yüz binlerce kişinin önlenebilir ölümüne yol açmakta, insani değerlerin kaybını beraberinde getirmekte. Davranış Bilimleri ve Sağlık alanında tematik eğitim veren Üsküdar Üniversitesi, çatısı altında yer alan farklı akademik birimleri ve araştırma-uygulama merkezlerinde, hastane ve polikliniklerinde uyuşturucu maddelerin kullanımını önlemeye yönelik çalışmalar yürütüyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1987 yılında uyuşturucusuz temiz bir toplum hedefine ulaşma ve uluslararası alanda eylem ve işbirliğini güçlendirmek amacıyla 26 Haziran tarihini "Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü" olarak belirledi.
"Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü" olan 26 Haziran vesilesiyle Üsküdar Üniversitesi Altunizade Yerleşkesinde düzenlenen basın toplantısında Birleşmiş Milletlerin sunduğu Dünya Uyuşturucu Raporu ve Uyuşturucu ile Mücadelede Türkiye başlıkları altında dikkat çekici rakamlar paylaşıldı.
2005 - 2010 yılları arasında Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Kurulu Üye ve Başkanlığını (INCB), 12 yıl Adli Tıp Kurumu Kimya Dairesi Başkanlığı yapan Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy ve Üsküdar Üniversitesi Rektör’ü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın katılımıyla düzenlenen toplantıda uyuşturucu madde kullanımının ve bu nedenle yaşanan ölümlerin önlenebileceğine dikkat çekildi.
Birleşmiş Milletler 2014 uyuşturucu raporu hakkında konuşan Prof. Dr. Sevil Atasoy; “Birleşmiş Milletler her yıl 26 Haziran tarihinde “Dünya Uyuşturucu Raporunu” yayınlıyor. Bu sene de rapor çarpıcı sonuçlar barındırıyor. Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü’nün bu seneki teması “tedavi”… Mücadele tekniklerinde değişikliğe gidilmediğinde uyuşturucu ile mücadelenin kaybedileceği ortada… Sadece arzla mücadele edilirse savaş kaybedilir, bu nedenle taleple mücadele edilmeli… Yani tedavi ve koruyuculuk önemli. Bu nedenle önyargıları bir kenara bırakmalıyız. Güvenlik güçleri uyuşturucu suçlarının üstüne giderken bir yandan da tedavi hizmetini sürdürmeliyiz. Kimsenin uyuşturucu kullanmamasını sağlamalı, bağımlıları ise tedavi etmeliyiz. BM raporlarında uyuşturucu bağımlılığının bir hastalık olduğu ve tedavi edilebilir olduğu defalarca yer almaktadır. Biz bu yüzden “yardım varsa umut da vardır” diyoruz” dedi.
“Bonzai ölümleri artabilir”
Birleşmiş Milletler raporuna göre son yıllarda Türkiye’de uyuşturucu bağımlılığında psikoaktif maddeler konusunda çok ciddi artışlar olduğunu, bitki özlü esrar maddesinin Türkiye kaynaklı, diğerlerinin ise İran, Irak ve Suriye’den geldiğini belirten Prof. Dr. Sevil Atasoy; “Bonzai olarak tanımlanan çok farklı maddelerden oluşan yeni bir tehditle karşı karşıyayız. Bu maddeler sentetik esrar olarak tanımlanıp tehlikesi az görülüyor ama alakası yok. Bitkisel kaynaklı değil laboratuarda sentezleniyor. Bu maddeler giderek sorun oluşturuyor. Maddelerin içeriği bilinmediğinden doz aşımı ile birlikte ölüm oranları yükseliyor. Türkiye doğu batı arasında köprü konumunda. Kendi vatandaşlarımızda uyuşturucu kullanımının arttığını görünce transit ülke değil artık kullanıcı olduğumuzu anlıyoruz. Birleşmiş Milletler raporuna göre Türkiye’de eroin yakalanmaları önceki yıla oranla yükselmiş, son 3 yılda ise hiç morfin yakalanmamış. Bu durum ülkemizde eroin üretimi olmadığının kanıtı. Rapora göre Türkiye’de en yaygın uyuşturucu madde esrar, maalesef son 5 yılda kullanım oranı 262 kat artmış görünüyor.” dedi.
“Bağımlılık Tedavi Edilebilir Bir Hastalıktır”
Uyuşturucu madde kullanımının kişiye, topluma etkisi ve tedavi edilmesinin önemine değinen Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan konuya ilişkin açıklamada bulundu. Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Madde kullanımı artıyor, bu şekilde giderse 20-30 yıl sonra dünya hasta bir toplum haline gelecek. En önemli etken farkındalık. Bağımlı kişiye uzman hekim kararı ile zorunlu tedavi yapılmalı. Bağımlılık yaratan sentetik maddeler fazla kullanıldığı zaman şizofrenik tepkiler ve ani ölümlere neden olabiliyor. Sigarayla mücadelede ülkemizde dünyaya örnek olacak bir mücadele çalışması yapıldı ve çok başarılı oldu. Uyuşturucu madde kullanımı için de benzer bir mücadele yapılmalı. Sentetik maddelerin kolay üretilebilir olması ve ucuz fiyatlı olması gençler için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu anlamda ailelere de çok fazla sorumluluk düşüyor. Her aile kendi çocuğu ile yakından ilgilenmeli ve bu anlamda takip etmeli. Yaşanan vakalarda ise kucaklayıcı ve tedavi için destekleyici bilince sahip olmalı. Bu anlamda çocuklarında böyle bir değişim fark ettikleri anda profesyonel olarak destek almalı. Bağımlılık tedavi edilebilir bir hastalıktır. Ailelerin bu bilinçle çocuklarına yaklaşması ve kucaklaması, madde bağımlılığı ile mücadelede en önemli ve ilk atılacak adımdır. Bunun dışında devletlerin uyuşturucu maddeler ile ilgili mücadele politikaları hızla sürüyor. Biz de Üsküdar Üniversitesi olarak madde tespitine yönelik altyapı çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hazırladığımız özel bir DNA testiyle uyuşturucu maddelerin yeni kimyasallarını bile ölçebiliyoruz. Ayrıca gerek üniversite gerekse hastane ve polikliniklerimizde bulunan araştırma merkezlerimizde bağımlılık üzerine pek çok çalışmayı yürütüyoruz.”
Okunma : 4142