TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

I. Ulusal Sosyal Bilimler Öğrenci Kongresi Üsküdar Üniversitesi ev sahipliğinde gerçekleşti

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Beyinde umut molekülleri var”

Üsküdar Üniversitesi ve MBA Okulları iş birliğiyle “I. Ulusal Sosyal Bilimler Öğrenci Kongresi” düzenlendi. Kongre kapsamında “Eşikler ve Dönüşümler” ana temasıyla MBA Okulları lise öğrencileri tarafından hazırlanan 20 poster sunumu ve alanında uzman isimler tarafından 8 bildiri sunumu yapıldı. Edebiyat, tarih, sağlık, medya, coğrafya, mimari, politika, yönetim, insan ve toplum, felsefe disiplinlerinde katılımcılara multidisipliner bir perspektif kazandırılması hedeflenen kongreye Türkiye’nin önde gelen bilim insanları, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Kongrede “Yeni Uzay: Beyin” başlıklı konuşma yapan Tarhan, umutlu olan kişilerin beyinlerinin yaşlanmadığı ve çok dinamik çalıştığını kaydetti.
 

Üsküdar Üniversitesi Çarşı Yerleşke Emir Nebi Konferans salonunda gerçekleşen kongreye Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan da katıldı.

Medicana Eğitim Grubu MBA Okulları CEO’su Ayfer Batı, “Eşiğin Anatomisi: Kendin Olmak” başlıklı açılış konuşmasını gerçekleştirdi. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Beyinde umut molekülleri var”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan düzenlenen kongrede “Yeni Uzay: Beyin” başlıklı söyleşi gerçekleştirdi. 

Öğrencilerin moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide Tarhan; “Beyinde umut molekülleri var. Umutlu olan kimselerin beyni çok dinamik çalışıyor, yaşlanmıyorlar. Umut molekülleri beyindeki kimyasalların bir karışımı. Bu konuyla ilgili Edison’un bir örneği var. Edison’un 67 yaşlarında milyon dolarlık proje atölyesinin hepsi yanıyor. Oğlu Charlie, ‘Herhalde bundan sonra bir sahil kasabasına gideriz. Balık avlarız bundan sonra hayatımızı böyle geçiririz.’ diye düşünüyorduk diyor. Edison ertesi sabah bütün aileyi atölyenin karşısına toplamış ve ‘Bütün hatalarımız yandı.’ demiş. Müthiş bir ümit oldu. ‘Hatalar yandı.’ diyor. Üç hafta sonra fonografi cihazını buluyor. Bu düşüncenin arkasında ümitsizliğe, karamsarlığına düşmemek var. Kendi gücüne, hedeflerine inanmak var. Her şeyin bir çıkış yolu olduğuna, yani muhakkak bir planın olduğunu düşünmek var. Müthiş bir iç motivasyon. Bir de dış motivasyon var ama onunla hayatta ilerleme olmuyor. Bize iç motivasyon lazım.” diyerek sözlerine başladı. 

“Dibe vurma tekrar yukarı çıkmanın başlangıcıdır”

Psikolojik esnekliğin önemine değinen Tarhan; “İki türlü insan vardır: Biri düşünce katılığı olan diğeri düşünce esnekliği olan insan. Düşünce katılığı halk arasındaki tabirle inatçı insandır. Düşünce katılığı vardır, zihinsel esneklik yoktur. Nuh der, peygamber demez. İnatçı kişiler teflon tip kişilerdir. Teflon tava esnemez. Çizilir, çöpe gider ama esnemez. Başkalarını yakarlar ama kendileri yanmaz. Stres yönetiminde üç tip kişilik vardır. Biri teflon tip, düşünce katılığı olan kişi. Diğer tip de sünger tip, esner ama her şeyi içine emer ve çöker. Bunlar depresif, yakınmacı ve her şeyden şikâyet eden tiplerdir. Bu insanlar da mutlu olamazlar. Stresi yönetemezler, stres karşısında çökerler. Kognitif fleksibilite olan kişiler nöroplastisitesi olan kişilerdir. Bu kişiler de psychological resilience deniyor. Bu tipler kauçuk tip kişilerdir. Kauçuk esniyor, tekrar eski haline geliyor fakat hafızalı bir esneme. Yani şimdi nanoteknolojiyle bazı süngerler üretilmiş. Aynı onun gibi. Kişinin vücut yapısını öğreniyor. Ona göre daha kolay uyum sağlıyor. Bunun karşılığı nöropsikolojik esneklik. Kişi esniyor, tekrar eski haline geliyor. İnsan hayatında bazen dibe vurulduğu öyle şeyler yaşar ki o dibe vurma tekrar yukarı çıkmanın başlangıcıdır. Yani yaşadığımız hayat olayları bize bir şey öğretiyor. Yani ‘Bu neden başıma geldi?’ demek yerine ‘Buradan ne öğrendim?’ diyebilen kişiler hayat olaylarından bir şeyler öğrenir.” ifadelerini kullandı.  

Bu altı network kullanılırsa unutma mümkün değil…

Hafızanın 6 sadık bekçisine dikkat çeken Tarhan; “5N1K kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin sorularını sorar. Bu soruların hepsinin networkü var. Kişi bilgiyi beynine kaydederken bu altı networkü kullanırsa unutması mümkün değil. Bunun biyolojik kanıtları da var. Beyindeki bu bilgiyi 5N1K ile kaydedebiliyorsanız, beyindeki nöroplastisiteyi kullanıyorsunuz demektir. Beynimizdeki nöroplastisiteyi kullanabilmek için orkestra şefi gibi olmak gerekiyor. Böyle kullanırsak beynimizin kullanılmayan tarafı kalmaz. Beynimizin karar verici bölgesi frontal lobudur. Yani ön bölgesidir. Sol beyin eril beyindir. Mantık, muhakeme, analiz, konuşma, hesaplama ile ilgilidir. Sağ beyin ise emosyonel beyindir. Duygular, heyecan, müzik, sanatla ilgili. Ön beyin de kaptan köşküdür. Dengeleri bulur. İnsanı insan yapan, diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği ön beyindir. Canlılar içerisinde en büyük ön beyin insanda var.” diye konuştu.

“Olayları ele alış tarzımız sahip olduğumuz bilgelikle ilgili”

Pozitif psikolojinin önemine değinen Tarhan; “Olayları ele alış tarzımız sahip olduğumuz bilgelikle ilgili. Pozitif psikoloji ile ilgili. Bilgeliği yüksek insanlar pozitif psikolojiyi uygulayabiliyorlar. Zaten pozitif psikolojinin temellerinden birisi Polyannacı olmak değildir. Normal psikoloji eksiyi sıfıra getiriyor. Bu klasik psikolojidir. Pozitif psikoloji ise sıfırı artıya çıkarıyor, yaşam kalitesini artırıyor. Doğru yaşamayı başaran bir kimse pozitif psikoloji ilkelerine uyan kimsedir. Böyle bir kimse de her alanda pozitif yatırım yapar. Aile içerisinde, ikili ilişkilerde pozitif yatırım yapar. Üç alanda pozitif düşünür. Birincisi coping style dediğimiz yani stres yönetme biçiminde pozitif olmak. İkincisi communication style dediğimiz iletişim biçiminde pozitif olmak. Üçüncüsü de problem solving style dediğimiz problem çözme stilinde pozitif olabilmek. Bu üç alanda pozitif olursanız beyninizin her tarafını negatife görürsünüz, pozitife görürsünüz. Negatiften ders alırsınız ama pozitif olarak ilerlersiniz.” diyerek sözlerini sonlandırdı. 

Açılış paneli “Eşikler ve Dönüşümler” ile başladı

Kongrenin açılış paneli “Eşikler ve Dönüşümler” başlığında başladı. Panelin moderatörlüğünü Akademisyen Yazar Prof. Dr. Uğur Batı gerçekleştirdi. Panele Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Tayfun Uzbay, Dizi – Film Yönetmeni Mustafa Uğur Yağcıoğlu ve Yazar Zuhal Mansfield katıldı.  

Ardından Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi, MBA Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sever, “Çocukluk Çağında Dönüşümler” başlığında konuşmasını gerçekleştirdi. 

Prof. Dr. Tayfun Uzbay: “Farklı disiplinlerin bir araya gelip birlikte çalışması şart”

Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayfun Uzbay, “Eşikler ve Dönüşümler” adlı açılış panelinde konuştu. 

Uzbay; “Türkiye’de en büyük eksikliklerden biri farklı disiplinlerin bir araya gelememesi. Daha öğrencilikten itibaren sayısalcı ve sözelci diye ayrılıyoruz. Sonra da bilim ve araştırma alanlarında bu ayrım devam ediyor. Herkes kendi alanında çalışıyor ama farklı alanlardan gelen bilgiler birleşmediği için güçlü sentezler oluşturamıyoruz. Oysaki asıl ihtiyacımız olan şey bu sentezleri yapabilmek. İleriye gitmek, yeni şeyler üretmek, dünyaya ayak uydurmak istiyorsak farklı disiplinlerin bir araya gelip birbirini anlaması ve birlikte çalışması şart. Bir diğer önemli konu da doğru ve gerçek bilgiye sahip olmak. Bilgi gerçekten güçtür ama eğer yanlış bir bilgiyle yola çıkarsanız, ne kadar çalışkan ya da üretken olursanız olun sonuç alamazsınız. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru bilgiyle hareket etmek en kritik noktalardan biri.” şeklinde konuştu. 

Beyin Çürümesi mi? Mental Obezite mi?

Dijitalleşmeyle gelen sorunlara değinen Uzbay; “Günümüzde dijital devrimle birlikte ‘brain rot’ yani ‘beyin çürümesi’ kavramı ortaya atıldı. Ancak bilimsel açıdan bakarsak yaşayan bir insanın beyni çürümez. Beyin canlı ve sağlıklı olduğu sürece çalışmaya devam eder. Çürüme ölüm sonrası gerçekleşen bir süreçtir. Bu yüzden ben ‘beyin çürümesi’ yerine ‘mental obezite’ kavramını kullanmayı tercih ediyorum. Fiziksel obezitede kişi fazla kilo alır, hareket kabiliyeti azalır, bazı hastalıklara açık hale gelir. Beyin için de benzer bir durum söz konusu. Çok fazla bilgiye maruz kalıyoruz ama bu bilgiyi süzgeçten geçiremiyoruz. Sonuç olarak zihinsel çeviklik azalıyor, düşünme kabiliyetimiz körelmeye başlıyor.” dedi.

Bildiri sunumları yapıldı

Panelin ardından “Geçmişin İzleri, Geleceğin Gölgeleri”, “Dilin Eşiklerinden Geçmek”, “Tanzimat Romanlarında Verem” gibi konularda bildiri sunumları ve “Dijital Eşikler”, “Savunmanın Modernleşmesi”, ve “Umut” adlı bildiriler sunuldu. Daha sonra ise poster sunumları yapıldı.

Prof. Dr. Tayfun Doğan: “Öğrenilmiş çaresizlik, hayatımızda fark etmeden geliştirdiğimiz bir durum”

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Doğan, düzenlenen kongrede “Öğrenilmiş Çaresizlik: Kendinden Umudu Kesmek” başlıklı sunum gerçekleştirdi. Doğan; “Öğrenilmiş çaresizlik, hayatımızda fark etmeden geliştirdiğimiz bir durum. Bir konuda defalarca deniyoruz ama başarılı olamayınca ‘Ben yapamam.’ diyerek pes ediyoruz. Mesela, ‘Ne yaparsam yapayım kilo veremiyorum.’, ‘Matematiği zaten anlamıyorum.’ gibi cümleler tam da bunun örneği. İşte bu noktada mücadeleyi bırakıyor ve başarısızlığı kabulleniyoruz. Aslında bu durum depresyonla da bağlantılı çünkü umutsuzluk, özgüven eksikliği ve eylemsizlik gibi belirtilerle kendini gösteriyor.” ifadelerini kullandı.

“‘Yapamam’ dediğimiz pek çok şeyi yapabildiğimizi görebiliriz”

Kendini gerçekleştiren kehanetle öğrenilmiş çaresizliğin karıştırıldığını söyleyen Prof. Dr. Doğan; “Kendini gerçekleştiren kehanette daha işe başlamadan ‘Ben zaten yapamam.’ diye düşünüyoruz ve gerçekten yapamıyoruz. Öğrenilmiş çaresizlikte ise önce başarısız oluyoruz, sonra yapamayacağımıza inanıyoruz. İşin güzel yanı ise bunun değiştirilebilir olması. Farkında olup küçük adımlarla ilerlersek, ‘Yapamam.’ dediğimiz pek çok şeyi aslında yapabildiğimizi görebiliriz.” dedi. 

I. Ulusal Sosyal Bilimler Öğrenci Kongresi lise öğrencilerinin toplumsal, kültürel, ekonomik ve bilimsel eşikleri tartıştığı bilimsel bir platform oluşturmasıyla öne çıktı. Kongre, bu yönüyle lise eğitiminde yeni bir akademik eşik niteliği de taşıyor. 


 

Okunma : 47

ÜHA

 

Haberler

Foto Galeri