Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist- Yazar Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu yıl 41’incisi düzenlenen TÜYAP Uluslararası Kitap Fuarında okurları ile bir araya geldi. “Psikoloji Sohbetleri” başlığında söyleşen Tarhan, kaleme aldığı kitaplarını okurlarına imzaladı. Söyleşi ve imza programında Tarhan’a ilgi oldukça yoğun oldu. Sosyal medyanın etkisiyle marka propagandası yapıldığına dikkat çeken Tarhan; “Emperyalizm önceden baskıyla yapılıyordu. Şimdi gönüllü emperyalizm söz konusu. Popüler kültür emperyalizmi, sosyal medyanın etkisiyle daha çok yayılıyor. Marka propagandasıyla bizi yönetiyorlar. Bunların hepsi beyin yıkama yöntemleridir.” dedi.
2-10 Kasım tarihleri arasında düzenlenen 41’inci Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, bini aşkın yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla yüzlerce yazarı İstanbul ve çevre kentlerden okuyucularla buluşturdu.
İlk olarak Gazeteci Şaban Özdemir moderatörlüğünde “Psikoloji Sohbetleri” başlıklı söyleşi gerçekleştirildi. Marmara Salonunda gerçekleştirilen söyleşiye katılımcıların ilgisi oldukça yoğun oldu.
“Asıl korkacağımız durum ailedeki krizdir”
Ailede yaşanan krizlere dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ailenin olmadığı ortamda sağlıklı çocukların yetişemeyeceğini belirtti. Tarhan; “Dünyadaki savaşlar artık psikolojik savaş olacak. Bu psikolojik savaş, fikir savaşı şeklinde olacağı için toplum ruh sağlığı da bu bedeli ödeyecek. Biz şu anda siyasi gündem dolayısıyla gerçek gündemi kaçırıyoruz. Gerçek gündem ailemiz, çocuğumuz ve gençlerimiz. Çocuklarımızın gelecekleri açısından ciddi riskler var. Kapital kendini bitirmez bir şekilde sermeye döner, azalır çoğalır bir şekilde gider. Yani savaş olmadıktan sonra ekonomi kendisini toparlıyor. Asıl korkacağımız durum ailedeki krizdir. Ailenin olmadığı bir ortamda sağlıklı çocuk yetişmez. Şimdi açık evlilikler çoğaldı. Buna modernlik diyorlar, bunu özgürlük olarak görüyorlar. Halbuki özgürlük iki bölümden ibarettir. Birinci bölümü kişinin kendi özgürlüğü. İkinci bölümü de başkasına zarar vermeme özgürlüğü. Başkasına zarar vermemek de bir özgürlüktür. Özgürlük – sorumluluk dengesi var. Toplumda bunlar artık öğretilemiyor. Hiç olmazsa kendi alanımızı, kendi yuvamızı, kendi yakınlarımızı ve kendi ilişkilerimizi korumak gibi bir sorumluluğumuz var…” dedi.
“Kapitalizm kendi kendini düzeltme yolunda adımlar atıyor”
Kapitalizmin ideolojisinden bahseden Tarhan; “Kapitalizm, insanın ekonomik varlık olduğunu savunuyordu. İnsanın yatırım yaparken, parasını harcarken, hep kar-zarar analizine göre yaptığını söylüyordu ama 2000’li yıllarda davranış iktisadı ödülünü alan Kahneman, ‘İnsan Homo economicus değil, homo psikolojikus. İnsan psikolojik varlıktır.’ dedi. Kapitalizm diyordu ki, ‘Bir insana yardım etmek işletme maliyetini arttırır. Yardım etmek yanlıştır, sadaka vermek yanlıştır. Güçlü olan yaşasın, zayıf olan da ölsün gitsin.’ Kapitalizmin ideolojisi buydu. Şimdi törpülemeye başladı. Yani kapitalizm kendi kendini düzeltme yolunda adımlar atıyor.” ifadelerini kullandı.
“Popüler kültür emperyalizmi, sosyal medyanın etkisiyle daha çok yayılıyor”
Sosyal medyanın etkisiyle marka propagandası yapıldığına dikkat çeken Tarhan; “Emperyalizm önceden baskıyla yapılıyordu. Şimdi gönüllü emperyalizm söz konusu. Popüler kültür emperyalizmi, sosyal medyanın etkisiyle daha çok yayılıyor. Marka propagandasıyla bizi yönetiyorlar. Bunların hepsi beyin yıkama yöntemleridir. Siber savaş yöntemleridir. Buna uymayanlar temiz kalacak, uyanlar harcanıp gidecek. Modernizmin getirdiği tuzaklarla mücadele etmek için toplumun yüzde 50’sinden fazlası buna ‘Hayır’ derse sorun çözülür. İnsanları yetiştirdikçe bunlar çoğalacak. İyi insanlar çoğalacak ve bunu düzeltecek. Ümitsiz ve karamsar olmayalım…” şeklinde konuştu.
Dünyayı değiştirmeye kendimizden başlayacağız…
Özgüveni düşük insanların kibir sahibi olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Bir Çin atasözü var, ‘İnsan başkalarını suçlayarak hareket ediyorsa alacağı çok yol vardır. Kendini suçlayarak hareket ediyorsa yolu yarılamıştır ama hiç kimseyi suçlamadan, hedef odaklı gidiyorsa o insan hedefine ulaşır.’ diyor. Dünyayı değiştirmeye kendimizden başlayacağız. Kendi içimizi düzelteceğiz. Her insanın hayata bakışında kendi şahsiyet penceresi vardır. Sosyal hayatla bağlantı kurduğu bir sosyal iletişim penceresi vardır. Eğer şahsiyet kıymeti düşükse o pencereden bakarken kasılıp yukarıya doğru kendini dik tutar, kasılarak dolaşır, gider. Eğer kıymet boyu daha yüksekse o hayat penceresinden mütevazı bir şekilde bakar. Onun için özgüveni düşük insanlar kibir yaparlar. Özgüveni yüksek insanların kibre ihtiyacı yok. Zaten normal bakışıyla sosyal ilişki kurarken alçak gönüllü davranırlar. Mezarlıkta ıslık çalarak dolaşanlar vardır. ‘Ne cesur adam’ dersin. Aslında o içindeki korkuyla mücadele ediyor. O kadar korkuyor ki ıslık çalıyor, cesaretli rolü oynamaya çalışıyor. Bu nedenle bütün kötülükleri bir odaya toplarsanız kapısını kibir açıyor ve yalan açıyor.” dedi.
“Orta ve uzun vadeli yatırım koruyucu ruh sağlığıdır”
Ruh sağlığı tedavilerindeki üç aşamaya vurgu yapan Tarhan; “Birincil koruma insanın hasta olmaması için yapılması gerekenlerdir. Bunun bilimsel karşılığı da pozitif psikoloji uygulamalarıdır. Koruyucu ruh sağlığı için bizim kültürümüzün üzerinde bir hazine yatıyor. İkincil koruma da erken tanıdır. Risk gruplarını belirlemek erken tanıdır. Hastaneye yatma noktasına gelmeden, büyük tedaviler gerekmeden tedavi edebilmek, erken tanı. Üçüncül koruma da hastalık geçtikten sonra nüksetmemesi için yapılan korumadır. Orta ve uzun vadeli yatırım koruyucu ruh sağlığıdır. Kısa vadeli yatırım bugünün tedavisiyle uğraşmak…” ifadelerini kullandı.
“Bireyi kutsallaştırmak kapitalist sistemin ideolojisidir”
İnsanın kendi iç dünyasını düzelttikçe çevresine iyi örnek olduğunu söyleyen Tarhan; “Yunus Emre, ‘Yolculuğum kendimden kendime imiş’ diyor. Kendi iç dünyamızdaki yolculuğu düzelttikçe farkında olmadan çocuklarımıza, çevremize iyi örnek oluyoruz. Bu zor bir yolculuk tabii. İnsanın öz eleştiri yapması, kendini sorgulaması, herkesin kolay başarabileceği bir şey değil. Psikoloji de yeni yeni kabul etmeye başladı bunu. Ondan önce, ‘Aile önemli değil, sen önemlisin bırak hayatını yaşa gitsin, birey kutsaldır, aile kutsal değil.’ deniyordu. Birey de aile de ikisi de birer mekanizmadır. Yani kutsalsa ikisi de kutsal, değilse ikisi de değildir. Yani bireyi kutsallaştırmak kapitalist sistemin ideolojisidir.” şeklinde konuştu.
“Dünyadaki en büyük jüri elalem jürisidir…”
Katılımcılardan gelen soruları da cevaplayan Tarhan, evlilikle ilgili şu önerilerde bulundu: “Evlenmeden önce gözünüzü dört açın, evlendikten sonra yarım açın. Evlilik insanın doğasına en uygun yaşamdır. Cinsellik biyolojiktir ama evlilik kültüreldir. Evlilik güven alanıdır. Zorluklar yaşayacaksınız, aşacaksınız. Bu zamandaki ekonomik beklentilerin yüksekliği insana geri adım attırıyor. İki tarafın da beklentilerinin aynı olması lazım. İki taraf da küçük şeylerden mutlu olmayı başarabilecek, bunu başarırlarsa çiftlerin mutlu olmaması mümkün değil. Evliliğin en büyük düşmanı açgözlülüktür. Dünyadaki en büyük jüri elalem jürisidir. Elalem jürisini boş vermek gerek. Önemli olan eşlerin anlaşmasıdır. Evlilikten hiç korkmayın.” dedi.
“Asıl özgürlük arzu ve dürtülerinden özgür olabilmektir”
Hedefe yönelik ayrıntının başarı getirdiğini söyleyen Tarhan; “Erteleme hastalığı mükemmeliyetçilik seviyesi yüksek kişilerde olur. Yani hayat yolunda ilerlerken başarı mı ayrıntıda yoksa şeytan mı ayrıntıda? Mükemmeliyetçi kişiler başarı ayrıntıda derler. Mesela bir insan bir yere giderken yolda canı bir şey istedi, geciktirdi. Gideceği yere geciktirir. Halbuki hedefe yönelik ayrıntılara önem verirse başarıya götürür ama hedefe yönelik olmayan ayrıntılara zamanı ayırırsa zaman yönetimini yapamaz. Yani zaman yönetimini yapan bir kimse erteleme zaafını önlemiş olur. Mesela bir iş yaparken hedeften uzaklaştığınız zaman, ‘Niçin çalıştığını hatırla. Neden bunu yaptığını hatırla, amacını hatırla.’ diyoruz. İnsan tembellik, üşengeçlik gibi duyguları yenebiliyor. Onun için insanın kendine de hayır demesi lazım. Asıl özgürlük duvarları yıkmak, zincirleri kırmak, vur patlasın çal oynasın yaşamak değildir. Asıl özgürlük arzu ve dürtülerinden özgür olabilmektir. Çeldirici duygular hepimizde var. Bu duygular tembelliğe sevk eden duygular. Geçmiş kuşaklar yokluk içinde olgunlaşmıştı. Şimdiki kuşaklar varlık içinde olgunlaşıyor. Varlık içinde olgunlaşmak daha zor.” ifadelerini kullandı.
Kitap imzada uzun kuyruklar oluştu…
Katılımın ve ilginin yoğun olduğu söyleşinin ardından yazar Tarhan, kitap imza salonunda okurlarına kitaplarını imzaladı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a kitaplarını imzalatan okurlar, Tarhan ile sohbet etme ve fotoğraf çektirme fırsatı da yakaladı.
Okunma : 225
ÜHA