Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ÜÜ Radyo ve ÜÜ Radyo Instagram hesabından canlı olarak gerçekleştirilen söyleşiye katıldı. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ÜÜ Radyo ile ÜÜ Radyo Instagram hesabından canlı olarak gerçekleştirilen söyleşiye katıldı. Tarhan, Emrah Korkunç’un sorularını yanıtlayarak pandemi psikolojisi ve pandemi sürecinin psikolojiye etkileri hakkında bilgiler verdi.
Koronavirüs (COVİD-19) salgını nedeniyle bi süredir sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen online söyleşilerle öğrenciler bilgilendirilmeye devam ediliyor. Bu süreçte pandemi psikolojisine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, öğrencilere sürecin nasıl geçirilebileceğine ve ailelerle kurulan iletişimin nasıl olması gerektiğine ilişkin bilgilendirmelerde bulundu.
“Süreç uzadığı zaman ‘anksiyete pandemisi’ denilen bir kavram ortaya çıkacak”
Emrah Korkunç’un “İnsanlar bu süreci nasıl değerlendirmeli?” sorusuyla konuşmasına başlayan Nevzat Tarhan, “Bu süreçte üzerinde en çok durulan konu, bulaşmayı önleyecek bir şekilde yaşam tarzı oluşturmaktır. Ancak bunun dışında gözden kaçan bazı noktalar var. Örneğin, 65 yaşın üzerindekiler yaklaşık beş haftadır evdeler. Koronavirüsün mağduru olmaya başladılar. Virüsten kurtuluyorlar ancak bir taraftan da psikolojik virüse maruz kalıyorlar. Uzunca bir süre sosyal mesafeye uygun davranmak, sosyal temassızlık insan doğasına aykırı bir durumdur. Cezaevinde bile 15 gün insanı hücreye koymak Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) itiraz ettiği bir durumdur.Aslında biz
Türk toplumu olarak şanslıyız. Çünkü biz aile gücü olan bir toplumuz. Aile en önemli sosyal güçtür. Sosyal destek, manevi destek bize büyük oranda katkı sağlamaktadır. Fakat bu süreç uzadığı zaman ‘anksiyete pandemisi’ denilen bir kavram ortaya çıkacak. Anksiyete pandemisi, bir nevi ikinci pandemi olacak ve intiharlar, depresyonlar artacak. İnsanlarda belirli bir zamandan sonra kendisiyle yabancılaşma, duygularıyla yabancılaşma gibi durumlar ortaya çıkmaya başlayacak. Kaygı bozuklukları artarak korku ortaya çıkacak ve güven duygusu azalacak. Güven duygusu azalmaya başladığı zaman ise kişide düşmanlık duygusu artarak, her taraftan bir tehlike, bir tehdit var gibi yaşamaya başlayacaktır. Bunların olmaması için koruyucu ruh sağlığı ile ilgili çalışmalar yapılması, toplumda güven uyandırılması, bilgilerin açık ve şeffaf olması gibi çalışmalar yapılmalıdır” dedi.
“Karantina günleri bizlere hediyeler verdi”
Türkiye’nin bu süreci iyi yönettiğini ifade eden ve karantina günlerinin bizlere üç hediye verdiğine değinen Prof.Dr. Tarhan, “Diğer gelişmiş ülkelere baktığımızda bu konuda tamamen çöktüler. Amerika Birleşik Devletleri’nde, İngiltere’de tıp çalışanları tükenmişlik sendromu yaşamaya başladılar. Türkiye’deki sağlık çalışanları bu konuda iyi bir performans sergiliyor, kahramanca davranıyorlar. Tünelin ucu göründü diyebiliriz. Belirsizlikler azalmaya başladı. Belirsizlikler azaldıkça güvensizlik de azalacaktır. Aslında bu karantina günleri bize üç tane hediye verdi. Birincisi bol zaman. Bu süreçte zaman baskısı üzerimizden kalktı.
Kendimize ve ailemize bol bol vakit ayırabiliyoruz.Bu kıymetli hediyeyi iyi değerlendirmeliyiz. İkincisi, bize duyum erteleme becerisi kazandırdı. İnsanların özgürlükleri kısıtlandı. Ne kadar ünlü de olsan, ne kadar güçlü de olsan eskisi kadar özgür olamadığımızı gördük. Bu, hazlarımızı baskılayıp erteleme durumudur. Bir nevi tahammül ve psikolojik sağlamlılık eğitimi oldu. Üçüncü olarak ise kişinin manevi birikimlerini arttırdı. Ölümün çok yakın olduğunu, aşırı hırs göstermenin gereksiz olduğunu gösterdi. Alman Cumhurbaşkanı açıkça “İnsanlığımızı gördük” itirafında bulundu. Bu da küresel olarak manevi birikim ve empati durumudur. Kendimizi iyiye doğru geliştirmek için fırsat çıktı. Bu fırsatı doğru değerlendiremeyenler kendilerini kötü yönde geliştirecekler. Bu yüzden dünya şu an bir seçim ile karşı karşıya. Bu çağ hakikati arama çağıdır” ifadelerini kullandı.
“Sağlığa tamamen ticaret gözüyle bakan ülkeler, şu an bunun bedelini ödüyorlar”
Sağlık çalışanlarının psikolojilerine de değinen Nevzat Tarhan şu ayrıntılara dikkat çekti: “Sağlık çalışanlarına karşı toplumda bir ön yargı vardı ve bu ön yargı ciddi oranda azaldı. Hepsinin ne kadar fedakârca çalıştığını gördük. Dünya genelinde sağlık çalışanları tükenmişlik sendromuna yakalanmaya başladılar. Ekipman bulamadıkları, çalışma arkadaşlarını kaybettikleri için bunalıma giriyorlar. Bu durumda kamu otoritesinin desteği çok önemli. Topluma o güven verilmeli. Türkiye'de bu bir şans ama maalesef diğer ülkelere baktığımızda bu güven duygusu yok. Bu ülkeler çoğunlukla silah sanayisine yatırım yaptıkları için sağlıkla ilgili yatırım yapmadılar. O ülkelerde ‘Parasını veren tedavisini olur, vermeyen olmaz’ gibi bir yaklaşım vardı. Sağlığa tamamen ticaret gözüyle baktıkları için şu anda bunun bedelini ödüyorlar.”
“Anne-baba, çocuğu karşısına almak yerine onunla takım halinde yürümelidir”
Koronavirüs sebebiyle başlayan online eğitimde ailelerin çocuklarına nasıl davranmaları gerektiği konusunda önerilerde bulunan Prof.Dr. Nevzat Tarhan şunları söyledi: “Çocukların online eğitime oturması, not alması, takip etmesi bile bir artıdır. Birçok aile de çocuklarla birlikte dersleri takip ediyorlar. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, anne dersi eğlenceli ve disiplinli bir hale getirmelidir. Beyin temelli eğitimde biz bu tavsiyeyi vermekteyiz. Çocukları bir odaya toplayıp bilgi vermek eğitim değildir. Deneyimleyerek öğrenmesi gerekir. Ego çağındayız. Çocukların hatta bebeklerin bile egosu var. Onun için çocuklara emir vermek yerine onlara seçenek sunmalıyız.
Örneğin, çocuk tişört giyecek. ‘Al bunu giy’ demek yerine birkaç tane tişört seçeneği sunup ‘hangisini giymek istersin?’ diye sormalıyız. Böylece çocuk özerklik duygusunu tatmin eder ve anne de kontrolü kaybetmemiş olur. Anne ve çocuk arasındaki ilişki kaliteli ve pozitif bir hal alır. Sürekli eleştirilen, emir verilen çocukta özgüven düşüklüğü oluşmaya başlar. Çocuğa zaman ayırmak, onunla yatay ilişki kurmak önemlidir. Anne-baba çocuğunu karşısına almak yerine bu süreci onunla takım halinde yürümelidir. Böylece çocukta ‘biz’ duygusu, ‘takım’ duygusu oluşur ve sosyal uzlaşmacı, paylaşımcı kültürler meydana gelmeye başlar.”
“İki önemli değer: şefkat ve nezaket”
Son olarak ailelere de tavsiyelerde bulanan Tarhan, şefkat ve nezaketin değerine şu sözlerle dikkat çekti: “Ailelerimizde iki önemli değeri yükseltmeli ve yaşatmalıyız. Birinci değer, şefkat. Şefkat, sevgiden daha büyüktür. Bir insanı çıkar için de sevebilirsin. Şartsız sevgi, şefkattir. Tıpkı emziren bir annenin çocuğuna olan sevgisi gibidir. İkinci değer ise nezaket. Nezaket saygıdan daha büyüktür. Bir problemi karşı tarafı yıkıp dökmeden çözmektir. Mevlana’nın bu konuda bir sözü vardır: ‘Dost acı söyler ama acıyı tatlı bir şekilde söyler.’ Kişiler yanlışları tatlı bir şekilde çözmeye odaklanmalıdır. Pandemi sürecinde anlattığım tüm bu çözümlere dikkat edersek bu süreç bizim için sıkıntılı değil, fırsat olarak değerlendirdiğimiz bir durum olur.”
KAYNAK: Haber Üsküdar - İzel Çelik
Okunma : 2268