Masa başında, evde, okulda, metroda teknolojinin eskimeyen yüzü internet her an elimizin altında. Bir ‘tık’la dünyayla kesintisiz iletişime giriyor, oturduğumuz yerden tüm ihtiyaçlarımızı giderebiliyoruz. Dünya artık küçük bir köy, bizler o köyün yeni sakinleri.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Yıl 1993 aylardan Nisan. Bilgi çağının olmazsa olmazlarından internet; bilimsel araştırma yapmaktan iletişime, alışverişten fatura ödemeye kadar hayatımızın her alanında. Sanal dünya kendi kültürünü, dilini ve ahlâkını oluşturma çabasında. Haliyle bu da kültürel değişime kapı aralıyor. Bu dünyada yaşayanlara ‘internet sakinleri’ desek tuhaf kaçmaz sanırım! Zira insanlar yüz yüze görüşmek yerine internetten görüşmeyi tercih ediyor. Yeri geliyor eşler dahi bu şekilde haberleşiyor. Çocuklar da sanal dünyayla çok erken tanışıyor. Henüz “anne-baba” diyemeden ellerine mouse veriliyor: “Oğlum al bir de sen tıkla!” İnsanların birçoğu artık zamanının büyük bir kısmını bilgisayar başında geçiriyor. Tabii bu durum birçok sıkıntıyı da beraberinde getiriyor. Şiddet, kumar, nefret söylemleri sosyal ağlar aracılığıyla kolaylıkla yayılabiliyor. Bu da toplumu en çok da gençleri tehdit ediyor.
Yeri geliyor Cumhubaşkanı’na tweet atıp isteklerimizi iletiyor, yeri geliyor dünya liderleriyle mesajlaşıyoruz. Tüm bunlar şu soruyu gündeme getiriyor: “Teknolojiye evet; ama nereye kadar?” Zira artık internet amacı dışında kullanılabiliyor. Öyle ki insanlar sanal ortamda rahatlıkla kimliklerini gizleyip birbirini tehdit edebiliyor, bilgisayar korsanları şifreleri ele geçirip kişisel bilgilerimizi kötü niyetli kullanabiliyor. Paylaştığımız fotoğraflar bile istemediğimiz yerlere ulaşabiliyor. Peki, bu çetrefilli dünyayı keşfederken zarar görmeden nasıl yürüyeceğiz?
İnsan bilmediğinden korkar. Bize düşen de sanal âlemin dilini çözüp tehlikelerine karşı önlemimizi almak.
Gün geçmiyor ki bu hayatla ilgili yeni bir problem gündeme gelmesin. Bunlardan en dikkat çekeni psikiyatri tanı kitaplarına bile giren ‘internet bağımlılığı’.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, internetin aşırı kullanımıyla beyinde madde bağımlılığına benzer narkotik bir etki oluşturduğuna dikkat çekiyor. Çünkü aşırı internet kullanımının beyinde oluşturduğu zararla, kokain ve eroinin verdiği zarar aynı düzeyde.
Madde bağımlılığında olduğu gibi beynin ödül ceza sistemi bozuluyor. Böyle kişiler zamanla muhakeme yeteneğini yitiriyor. Geri dönüşü olmayacak biçimde interneti kullanmaya başlıyor ve bu durum hastalık halini alıyor. Bu insanlar internetin olmadığı ortamda sıkılıp, huzursuz ve mutsuz oluyor. Günlük işlerini bir kenara bırakıp çocukları ve eşiyle ilgilenmek yerine eve gelir gelmez hemen internete giriyor. Birey, zamanla sosyal aktivitelerini, günlük işlerini ihmal eder hale geliyor. Modemi alındığı için intihara teşebbüs edenler bile var. Buna karşın internet bağımlılığı, diğer madde bağımlılıklarına göre daha çabuk tedavi edilebiliyor.
Psikiyatrist Tarhan, bu noktada amaca yönelik kullanımın gerekliliğine dikkat çekiyor: “İnternetin başında olan kişinin bir amacı varsa ve bu durum işiyle ilgiliyse saatlerini geçirebilir. Amaca yönelik değil de ekran karşısında her önüne çıkanla ilgileniyorsa bu sağlıklı bir hal değil. Böyle durumlarda internet kişiyi yönetir. Çünkü önüne çıkan habere ya da görsele takılıp sanal âlemde sürüklenebilir.” İslâm dini de israfın her çeşidini yasaklıyor. İnsanın ömrünü-vaktini boş, faydasız ve gelişigüzel şeylerle zayi etmesine yani zaman israfına müsaade etmiyor. Zaman, sahip olduğumuz en kıymetli sermayemiz. Kıymet bilip, dolu dolu geçirmek de kendi elimizde.
Farkında olamadığımız başka bir tehlike ise kişinin evinin en güvenli ortamında; fakat sanal âlemde tehlikelerle burun buruna olması. Çünkü burada birçok insan kimliğini saklıyor. Böylece daha sınırsız ve sorumsuz hareket edebiliyorlar. Bu da harama ve yanlışa mahal verebiliyor. Sonrasında üçüncü sayfa haberlerinde eksik olmayan trajik olaylarla karşılaşabiliyoruz.
Sanal dünyanın önemle üzerinde durulan bir diğer tehdidi ise ‘sanal kumar’. Türkiye Yeşilay Başkanı Avukat Muharrem Balcı, sanal ortamın zevk tuzaklarına karşı kullanıcıları uyarıyor. Zira kumar ve diğer şans oyunları için kredi kartı kolaylığı sağlanıyor. Kişi kaybettikçe bunu kapatmak için borç alıyor, bir yalan uydurup ailesinden para istiyor hatta hırsızlık bile yapabiliyor.
‘Çocuk internetle ne kadar geç tanışırsa o kadar iyi’
Geçtiğimiz aylarda anti-virüs yazılımlarıyla meşhur olan Rus bilişim girişimcisi Yevgeni Kasperski’nin kaçırılan oğlunun, fidye karşılığı serbest bırakıldığını haberlerde okuduk. Kasperski, oğlunun sosyal ağlarda durumunu güncellediği için fidyeciler tarafından kaçırıldığını, tehlikelere karşı onu uyarmadığına pişman olduğunu dile getirdi. Fatih Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Tolga Arıcak’ın anket çalışmalarının sonuçlarına göre çocuk ve ergenler araştırma, bilgi edinme ve haber okumak yerine daha çok oyun, sohbet ve sosyal ağlarda vakit geçirmeyi tercih ediyor. Arıcak birçok anne-babanın, “Çocuğum teknolojinin nimetlerinden mahrum kalmasın, ödevlerini yapsın.” diye teknoloji hakkında yeterli bilgiye sahip olmadan bilgisayar ve internet aldığını anlatıyor: “Ancak iş sanıldığı gibi olmadı ve iyi niyet geri tepti. Çocuklar interneti ödev yapmanın ötesinde eğlence amacıyla kullandı. Daha da kötüsü ödevler google’dan ‘kopyala-yapıştır’ olmaya başladı. Bilgi, hiçbir emek sarf edilmeden kullanıldığı için bu da ‘bilgi hırsızlığı’na yol açtı. O nedenle çocuklar internetle ne kadar geç tanışırsa o kadar iyi.”
Psikiyatrist Tarhan ise çocuklar için eğlence amacıyla kullanılan interneti ucuz bakıcıya benzetiyor: “Çocuğu konuşmayan birçok aile yardım almak için bize geliyor. Aslında çocukta problem yok. Vaktinin çoğunu ekran karşısında geçiren çocuğun sözcük üretme ile ilgili beyin alanları köreliyor. Sadece dinlediği için de gecikmiş konuşma ve otizmle karışan bir durum ortaya çıkıyor. Sağlıklı bir çocuk bilgisayar karşısında saatlerce oyun oynadığı zaman beynindeki sözcük üretmeyle ilgili alan gelişmiyor. Haliyle psiko-sosyal gelişimi bozuluyor.” Yapılan araştırmalar da gösteriyor ki konuşmayan çocukta gecikmiş konuşma problemi görülüyor. Yetişkinlerde bile ekran karşısında fazla vakit harcamak hem beyin gelişimini olumsuz yönde etkiliyor hem de zaman ve enerji kaybına sebep oluyor. Uzmanlar ekran başında haftada toplam 20 saat geçirilmesini öneriyor. Çünkü amaca yönelik olmayan kullanım bir müddet sonra çevreyle iletişimin zayıflamasına, sosyal beceri ve aile bağlarının körelmesine yol açıyor.
Sanal ortamda ebeveyn rehberliği şart
Uzmanlar iletişim çağında yasaklama ile sanal âlemin zararlarının önüne geçilemeyeceği kanaatinde. Çünkü yasağa rağmen çocuk, internete ulaşmanın bir yolunu bulup (arkadaşlarına veya kafeye giderek) onu kontrolsüzce kullanabilir. Tarhan’a göre de internet bağımlılığında, ailelere büyük iş düşüyor. Çocuğun ebeveyninin gözetimi ve rehberliğinde belli sınırlar çerçevesinde bilgisayarı kullanması en doğru yöntem. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Vehbi Altunçul’un aktardığı araştırma da bunu destekliyor. İnternet kullanım süreleriyle ilgili öğrenciler arasında yapılan çalışmanın sonuçları sanal âlemi kural konulmadan kullananların diğerlerine göre yüzde 95 daha fazla çevrimiçi aktivite yaptığını gösteriyor. Diğer taraftan anne-babanın bu konuda çelişkili tavırlar sergilememesi lazım. Özellikle sosyal ağlardaki diyalog ve paylaşımlara dikkat etmeleri gerekiyor. Çünkü ebeveyn bilgisayarı sınırsız ve sorumsuzca kullanıyorsa çocuğu da onu taklit ediyor. Ancak evladına dürüst ve sorumluluk sahibi olmayı öğretirse çocuk da sosyal ortamda etik sınırlar dışına çıkmıyor. Zira ortak paylaşımların engellenemediği genel ağlarda özel hayatın gizliliği hiçe sayılıp kontrolsüz görüntü-fotoğraf-yazı paylaşımı birçok olumsuzluğa yol açabiliyor. Mesela geçtiğimiz günlerde bir üniversite öğrencisinin photoshoplu uygunsuz fotoğraflarının paylaşılması bir genç kızı intihara sürükledi. Zayıf aile ve kötü arkadaş bir arada olduğunda sanal ortam böyle yıkımlar kaçınılmaz oluyor. Ancak aile bağları iyiyse bir müddet sonra çocuk ya da ergen problem yaşasa bile kısa sürede toparlıyor. Çünkü evde kendini iyi hisseden çocukta pozitif duygular hâkimdir. Bu da onun birçok yanlışa yönelmesine mani olur. Bu sayede sadece internete değil hayatın birçok zorluklarına karşı ev, çocuk için vazgeçilmez bir güven haline gelir.
Birçok uzman internetin etiği olması noktasında da hemfikir. Etik, kişinin iç dünyası ve yaşadığı sosyal çevreyle olan sınırlarını belirliyor. Kimliğini saklayıp değiştiren birey için bir süre sonra yalan söylemek doğal karşılanıyor. Yalan da toplumsal yapıyı bozduğu gibi güveni sarsıp aile-eş-dost-arkadaş bağlarını zayıflatıyor. En kötüsü de kişinin kendi ürettiği teknolojinin kölesi olması. Sonuçta insan zaafları olan zayıf bir varlık, internet de onların var olan zaaflarını açığa çıkaran sinsi bir araç. Bize düşen teknolojinin nimetlerinden faydalanırken sınırlarımızı çizip o eksen dahilinde hareket etmek. t.mezararkali@zaman.com.tr
Zararlı sitelere filtre
Başta Facebook olmak üzere pek çok sosyal paylaşım ağı ne yazık ki filtre uygulamalarının sağladığı korunmayı yok edebiliyor. Yeşilay Başkanı Balcı 22 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan ‘İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik’ ile getirilecek filtre uygulamasının büyük önem taşıdığını vurguluyor. Düzenleme ile sanal kumar, fuhuş ve pornografi başta olmak üzere bu tür olumsuzluklardan çocukların korunması amaçlanıyor. Doç. Dr. Arıcak çocuk ve ailelere dönük filtre paketinin geliştirilmiş olmasından oldukça memnun. Bilgiye ulaşmakta özgürlüğün kısıtlanmadığı standart paketle, insanların internete rahatlıkla bağlanmaya devam edebileceğini görüşünde. Zira filtreleme yetişkin ve çocukların olumsuz uyaranlara maruz kalmasını engelliyor. Dolayısıyla internet alan her aile muhakkak filtreleme paketinden faydalanmalı. Prof. Dr. Tarhan da içeriği zararlı sitelerin filtrelenmesinin dünya genelinde uzun zamandır uygulandığını Türkiye’nin geç bile kaldığını belirtiyor. Çocuk, ruhsal olgunluğa oluşmadan, fiziksel bir olgunluğa erişiyor. O nedenle yetişkinler tarafından bir filtre sisteminin getirilmesinde yarar var.
Okunma : 4252