Bayram nostaljisi hakkında neler düşünüyorsunuz Hocam? Bu da Ramazan nostaljileri gibi bir ürün mü?
"Eski Ramazan"lar bir sene önce, beş sene önce ya da elli sene önce de insanlara sorulsa onların da"nerede o eski Ramazanlar" diye efkârlanacakları bir soru. Bunun psikolojik sebepleri var. Çocukluk döneminde Ramazan'ın duygusal olarak çok daha etkileyici çağrışımları var. Çocuklar hayatlarında Ramazan ve Ramazan Bayramını çok daha duygusal yaşıyorlar. Ramazan'ın manevi iklimi nedeniyle evde olan tartışmaların azalması bu manada önemli bir unsurdur. Anne - babadan biri alkol alıyorsa bu ay boyunca bu durum ortadan kalkıyor mesela. Birlikte yemek yemeler, paylaşım, iletişim ve dini pratiklerin yapılması artıyor. Çocuklar bundan dolayı Ramazan dönemini güzel hatırlıyorlar. Bu hatırlama nedeniyle çocukluktaki Ramazan bilinçaltına güzel günler, güzel anlar olarak yazılıyor. Bu kodlama nedeniyle de Ramazan'ı güzel geçiren çocukların ileriki yaşlarına duygusal izler bırakıyor. Bu durum sanki kişisel dünyasıyla değil de o Ramazanların güzelliğiyle ilgiliymiş gibi geliyor. Aslında bu güzellik, herkesin kendi dünyasında, ailesinde yaşadığı o mutlu vakitlerin, sevgi ve şefkatin yaşandığı dönemlerin bıraktığı izler. Bu çocuklar için iyi bir hatıra olarak kalıyor ve ileriki yaşlarda eski Ramazanlar özlemi bu hatıralardan dolayı ortaya çıkıyor. Nostaljinin nedeninin bu olduğunu düşünüyorum. Ramazan'ın bu etkisi nedeniyle herkes çocukluğunun Ramazanına dair bir şeyler hatırladığı zaman, komşuluk ilişkileri, aile büyüklerine olan ziyaretler geliyor akıllara.
Anne- baba Ramazan dolayısıyla, Bayram dolayısıyla çocuklara karşı daha ilgili ve şefkatli davranma zorunluluğu duyuyorlar. Bu davranışla çocuklar kendilerini daha değerli hissediyorlar. Adam yerine konulduklarım, fark edildikleri bir dönem oluyor. Mutlu edilmeye çalışılması onların kendilerini değerli hissetmelerini sağlıyor.
Sizin çocukluğunuzda da mı böyleydi?
Benim çocukluğumda aile büyüklerine yapılan ziyaretler çok önemli yer tutardı. Mahallede komşular birbirlerine iftarda misafirliğe gider, yardıma ihtiyacı olana yardım edilirdi. Ya bayramlarda?
O zaman yeni kıyafetler alınmaya çalışılırdı tabi. Yine aile büyüklerine ziyaretler önemlidir. Bizim içinde harçlıklar daha önemliydi tabi. Herkes kumbarasını doldurmaya çalışırdı. Harçlık meselesi çocukların bütçe kavramını öğrendikleri oldukça önemli bir şeydir. Büyüklerin elleri öpülür, harçlıklar alınır. Artık o para ona aittir. Kendi kendine nasıl harcayacağına karar verebileceği bir parası vardır. O kendi harçlığıyla idare etmek durumundadır. Annem babam bu konu da mesela bana bırakıyorlardı kararı. Kendi harçlığımı idare etmeyi öğreniyordum. Bu çocuğun gelişimi açısından oldukça önemli bir uygulama. Bayramı kutlarken çocuklar kendilerini daha değerli hissederler. Anne- baba Ramazan dolayısıyla, Bayram dolayısıyla çocuklara karşı daha ilgili ve şefkatli davranma zorunluluğu duyuyorlar. Bu davranışla çocuklar kendilerini daha değerli hissediyorlar. Adam yerine konulduklarını, fark edildikleri bir dönem oluyor. Mutlu edilmeye çalışılması onların kendilerini değerli hissetmelerini sağlıyor.
Ramazan'la olan ilişkimizin kesintiye uğramaksızın devam etmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türkiye'de bütün dünyada olduğu gibi 20. Yüzyılın ikinci yansında pozitivizmin, materyalizmin getirdiği etkiyle dini kimlikler bastırıldı. Dini bütün bir insan gibi giyinmek, dini öğretmek, öğrenmek bastırıldı. Bu dönemde Ramazan Bayramı'na Şeker Bayramı adı verildi. Sırf dini çağrışımı ortadan kaldırmak adına. Fakat buna rağmen birçok dini pratik terk edildiği halde Ramazan toplumdan kopmadı. Olumlu izlenimleri çocukların üzerinde, uygulamada bir kesinti olmadığı için devam etti. Bunun sebebi de psikolojik ihtiyacı karşılaması diye bakıyorum. O derece duygusal olarak Türkleşmiş la, yukarıdan aşağıya devlet tarafından dini kimlik bastırılırken Ramazan kimliği bastırılamamış, devam etmiştir.
Bugün Türkiye'ye oruç tutma oranının yüzde 85 olduğu söyleniyor. Toplumda kökleşmiş bir şey, bir Ramazan algısı olduğunu gösteriyor. Bunun da çocukluk döneminde anne ve babanın Ramazan'daki etkilerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Resmi olarak dini kimliklerin görünmez olması için uğraşılırken Ramazan buna uymadı ve her daim görünür ve yaşanır kaldı. Ramazan'ın bu özelliği de var. Ramazan'ın insan üzerindeki etkileri... Ramazan'ın hem sosyal hem bireysel olarak yaşanan bir ay, insanın tüm duygularına tüm hissiyatına hitap eden bir dönem. Açlık çekiyorsunuz, susuzluk çekiyorsunuz, duygusal olarak yoğun bir dönemden geçiyorsunuz, stresli oluyorsunuz, ama bütün bunların sizin üzerinizde olumlu etkileri oluyor. İnsanın kendisini iyi hissettiği bir dönem. But tür ibadetlerin orta ve uzun vadede insan üzerinde olumlu etkileri olduğunu biliyoruz. Çocuklar bu dönemde Ramazan'ın yaşandığı bir çevrede büyümüşse onun ruhuna ekilen bir tohum gibidir bu ibadetler. İyi tohumlar ekilmişse ileri yaşlarında onun fidanları, yapraklan gözükecektir. Böyle yorumlayabiliriz.
Ramazan bayramlarında insanlar artık aile büyüklerini ziyaret etmek yerine tatile gitmeyi tercih ediyorlar. Bu durumu nasıl yorumlamak gerekir?
Ekonomik seviyeleri yüksek olan aileler Ramazan Bayramı'm tatil olarak görüyorlar genellikle. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar, bu tatile çıkmayı yorgunlukları karşılığında hak olarak görüyorlar. Eğer böyle bir tatil yapma durumu varsa anne babanın, aile büyüklerinin gönlünü alarak yapmalı. Çünkü ileri yaşlardaki insanların en büyük sorunu yalnızlık sorunu. İleri yaşlardaki insanların en büyük ihtiyaçları etraflarında çocuklarının, torunlarının dolaşması, aile tarafından aranmak, unutulmamak büyüklerin en büyük psikolojik ihtiyacıdır. Bu ihtiyaçlar giderilmediği zaman nasıl çocuğa ilgi, sevgi verilmediğinde ruhunda olumsuz etkiler bırakıyorsa, ileri yaşlardaki insanlara karşı ilgi gösterilmezse, hatırlanmaz, düşüncesi sorulmaz, fikrine başvurulmazsa kendini kötü hisseder. Asrın üç tane önemli hastalığı vardır.
Nedir bunlar?
Birincisi Zevkçilik, zevk peşinde koşmak; ikincisi Bencillik, üçüncüsü de Komfortizm yani rahatçılık, kolaycılık. Bu üç sosyal hastalık Ramazan'da aslında onarılıyor. Bunun için de sosyal paylaşımların artması gerekiyor. Ramazan bunun için fırsat. Bayramı tatille değerlendirmeye çalışırsak aile bağlan zayıflar, sosyal bağlar zayıflar, bencillik daha da artar. Sonra ileriki yaşlarda insan yalnız kalıyor. "Kapımı çoluğum çocuğum kimse çalmıyor" diyen anne-babalara bakarsanız kendi çocuklan onların ihmallerinden, çocukluk hatıralarında aile bağlantısını güçlendirecek görüntüler olmadığından dolayı böyle davranıyordur. Bunlar karşılıklı tabi. Bu günleri çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Zevk duyarak yapılmıyor olabilir. Bunlar biraz görev bilinciyle yapmak lazım. Bunun belli bir sorumluluğu var. Bir şekilde yerine getirmek gerekiyor. Yanlarına gidilemiyorsa bile telefon edilebilir. Aile bağlarını güçlü tutabilmek, bunları paylaşabilmek insanın bencil bir varlık olmadığını gösterecektir. İleride kendi çocuklarından görmek istedikleri davranışlar nelerse anne babasına öyle davranmalıdır insan.
Röportajın başında konuştuk ama sizin özlediğiniz şeyler var mı Ramazan'a dair?
Benim çocukluğum Merzifon'da sevimli bir kasabada geçti. Güzel camiler vardı etrafımızda, eski camiler. Arkadaş grubumuzla her gün farklı bir camiye giderdik. Çok güzel olurdu. Mahallenin çocuklarıyla böyle bir gelenek oluşmuştu. Güzel bir Ramazan hatırasıdır benim için. Bayramlarda da tüm aile büyükleri ziyaret edilirdi, çok da zevk alırdık. Zorla gittiğimiz hatırlamıyorum. Dedelerden filan hep harçlık alırdık. Küçük yerde insan farkında olmadan samimi bir ortamın içerisine giriyor. Aile içi ilişkilerine dikkat ettiği gibi komşular birbirleri arasındaki ilişkilere de dikkat ederdi. Bir komşumuz vardı. Adam çok içki içer, eşine bağırır, çağırır. Yanlış olmasın ama döverdi de galiba. Ramazan'da da böyleydi. Benim zihnimde bizim evdeki huzurla yan komşudaki kavga yer etmiş mesela.
GERÇEK HAYAT
Okunma : 4224