TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Bayramda çocuklar kendilerini daha değerli hissediyor...

AAçlık ile terbiye edildiğimiz Ramazan ayının ar­dından nihayet bayrama kavuştuk. Malum, Ra­mazan kadar bayramı da özlemiştik hepimiz. En az Ramazan kadar bayrama da ait hatıralarımız var. Ve bu hatıralar üzerinden devam ettirilen bir bayram nos­taljisi, yani "nerede o eski bayramlar" hayıflanışı. Bay­ramın bu sevinçli, bir o kadar da buruk havasını ünlü psikiyatrist, akademisyen, yazar Prof. Dr. Nevzat Tarhan'la irdeledik. Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tarhan hem bayram nostal­jisiyle alakalı düşüncelerini hem de kendisine ait bayram anılarını Gerçek Hayat'a anlattı...  

Bayram nostaljisi hakkında neler düşünüyorsunuz Hocam? Bu da Ramazan nostaljileri gibi bir ürün mü?

"Eski Ramazan"lar bir sene önce, beş sene önce ya da elli sene önce de insanlara sorulsa onların da"nerede o eski Ramazanlar" diye efkârlanacakları bir soru. Bunun psikolojik sebepleri var. Çocukluk döneminde Ramazan'ın duygusal olarak çok daha etkileyici çağrışımları var. Çocuklar hayatlarında Ramazan ve Ramazan Bayramını çok daha duy­gusal yaşıyorlar. Ramazan'ın manevi iklimi nede­niyle evde olan tartışmaların azalması bu manada önemli bir unsurdur. Anne - babadan biri alkol alıyorsa bu ay boyunca bu durum ortadan kalkıyor mesela. Birlikte yemek yemeler, paylaşım, iletişim ve dini pratiklerin yapılması artıyor. Çocuklar bundan dolayı Ramazan dönemini güzel hatırlı­yorlar. Bu hatırlama nedeniyle çocukluktaki Ra­mazan bilinçaltına güzel günler, güzel anlar olarak yazılıyor. Bu kodlama nedeniyle de Ramazan'ı güzel geçiren çocukların ileriki yaşlarına duygusal izler bırakıyor. Bu durum sanki kişisel dünya­sıyla değil de o Ramazanların güzelliğiyle ilgiliy­miş gibi geliyor. Aslında bu güzellik, herkesin kendi dünyasında, ailesinde yaşadığı o mutlu va­kitlerin, sevgi ve şefkatin yaşandığı dönemlerin bıraktığı izler. Bu çocuklar için iyi bir hatıra ola­rak kalıyor ve ileriki yaşlarda eski Ramazanlar öz­lemi bu hatıralardan dolayı ortaya çıkıyor. Nostaljinin nedeninin bu olduğunu düşünüyo­rum. Ramazan'ın bu etkisi nedeniyle herkes ço­cukluğunun Ramazanına dair bir şeyler hatırladığı zaman, komşuluk ilişkileri, aile bü­yüklerine olan ziyaretler geliyor akıllara.

Anne- baba Ramazan dolayısıyla, Bayram dolayısıyla çocuklara karşı daha ilgili ve şefkatli davranma zorunluluğu duyuyorlar. Bu davranışla çocuklar kendilerini daha değerli hissediyorlar. Adam yerine konulduklarım, fark edildikleri bir dönem oluyor. Mutlu edilmeye çalışılması onların kendilerini değerli hissetmelerini sağlıyor.

Sizin çocukluğunuzda da mı böyleydi?

Benim çocukluğumda aile büyüklerine yapılan zi­yaretler çok önemli yer tutardı. Mahallede komşu­lar birbirlerine iftarda misafirliğe gider, yardıma ihtiyacı olana yardım edilirdi. Ya bayramlarda?

O zaman yeni kıyafetler alınmaya çalışılırdı tabi. Yine aile büyüklerine ziyaretler önemlidir. Bizim içinde harçlıklar daha önemliydi tabi. Herkes kumbarasını doldurmaya çalışırdı. Harçlık me­selesi çocukların bütçe kavramını öğrendikleri oldukça önemli bir şeydir. Büyüklerin elleri öpü­lür, harçlıklar alınır. Artık o para ona aittir. Kendi kendine nasıl harcayacağına karar verebi­leceği bir parası vardır. O kendi harçlığıyla idare etmek durumundadır. Annem babam bu konu da mesela bana bırakıyorlardı kararı. Kendi harçlı­ğımı idare etmeyi öğreniyordum. Bu çocuğun ge­lişimi açısından oldukça önemli bir uygulama. Bayramı kutlarken çocuklar kendilerini daha de­ğerli hissederler. Anne- baba Ramazan dolayı­sıyla, Bayram dolayısıyla çocuklara karşı daha ilgili ve şefkatli davranma zorunluluğu duyu­yorlar. Bu davranışla çocuklar kendilerini daha değerli hissediyorlar. Adam yerine konuldukla­rını, fark edildikleri bir dönem oluyor. Mutlu edilmeye çalışılması onların kendilerini değerli hissetmelerini sağlıyor.

Ramazan'la olan ilişkimizin kesintiye uğramaksızın devam etmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye'de bütün dünyada olduğu gibi 20. Yüzyı­lın ikinci yansında pozitivizmin, materyalizmin getirdiği etkiyle dini kimlikler bastırıldı. Dini bütün bir insan gibi giyinmek, dini öğretmek, öğ­renmek bastırıldı. Bu dönemde Ramazan Bayramı'na Şeker Bayramı adı verildi. Sırf dini çağrışımı ortadan kaldırmak adına. Fakat buna rağmen bir­çok dini pratik terk edildiği halde Ramazan top­lumdan kopmadı. Olumlu izlenimleri çocukların üzerinde, uygulamada bir kesinti olmadığı için devam etti. Bunun sebebi de psikolojik ihtiyacı kar­şılaması diye bakıyorum. O derece duygusal olarak Türkleşmiş la, yukarıdan aşağıya devlet tarafından dini kimlik bastırılırken Ramazan kimliği bastırılamamış, devam etmiştir.

Bugün Türkiye'ye oruç tutma oranının yüzde 85 olduğu söyleniyor. Top­lumda kökleşmiş bir şey, bir Ramazan algısı oldu­ğunu gösteriyor. Bunun da çocukluk döneminde anne ve babanın Ramazan'daki etkilerinden kay­naklandığını düşünüyorum. Resmi olarak dini kimliklerin görünmez olması için uğraşılırken Ra­mazan buna uymadı ve her daim görünür ve yaşa­nır kaldı. Ramazan'ın bu özelliği de var. Ramazan'ın insan üzerindeki etkileri... Ramazan'ın hem sosyal hem bireysel olarak yaşa­nan bir ay, insanın tüm duygularına tüm hissiya­tına hitap eden bir dönem. Açlık çekiyorsunuz, susuzluk çekiyorsunuz, duygusal olarak yoğun bir dönemden geçiyorsunuz, stresli oluyorsunuz, ama bütün bunların sizin üzerinizde olumlu etkileri oluyor. İnsanın kendisini iyi hissettiği bir dönem. But tür ibadetlerin orta ve uzun vadede insan üze­rinde olumlu etkileri olduğunu biliyoruz. Çocuklar bu dönemde Ramazan'ın yaşandığı bir çevrede büyümüşse onun ruhuna ekilen bir tohum gibidir bu ibadetler. İyi tohumlar ekilmişse ileri yaşlarında onun fidanları, yapraklan gözükecektir. Böyle yorumlayabiliriz.

Ramazan bayramlarında insanlar artık aile büyüklerini ziyaret etmek yerine tatile gitmeyi tercih ediyorlar. Bu durumu nasıl yorumlamak gerekir?

Ekonomik seviyeleri yüksek olan aileler Ramazan Bayramı'm tatil olarak görüyorlar genellikle. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar, bu tatile çıkmayı yorgunlukları karşılığında hak olarak görüyorlar. Eğer böyle bir tatil yapma durumu varsa anne ba­banın, aile büyüklerinin gönlünü alarak yapmalı. Çünkü ileri yaşlardaki insanların en büyük sorunu yalnızlık sorunu. İleri yaşlardaki insanların en büyük ihtiyaçları etraflarında çocuklarının, torunlarının dolaşması, aile tarafından aranmak, unutulmamak büyüklerin en büyük psikolojik ih­tiyacıdır. Bu ihtiyaçlar giderilmediği zaman nasıl çocuğa ilgi, sevgi verilmediğinde ruhunda olum­suz etkiler bırakıyorsa, ileri yaşlardaki insanlara karşı ilgi gösterilmezse, hatırlanmaz, düşüncesi so­rulmaz, fikrine başvurulmazsa kendini kötü hisse­der. Asrın üç tane önemli hastalığı vardır.

Nedir bunlar?

Birincisi Zevkçilik, zevk peşinde koşmak; ikin­cisi Bencillik, üçüncüsü de Komfortizm yani rahatçılık, kolaycılık. Bu üç sosyal hastalık Ramazan'da aslında onarılıyor. Bunun için de sos­yal paylaşımların artması gerekiyor. Ramazan bunun için fırsat. Bayramı tatille değerlendirmeye çalışırsak aile bağlan zayıflar, sosyal bağlar zayıflar, bencillik daha da artar. Sonra ileriki yaşlarda insan yalnız kalıyor. "Kapımı çoluğum çocuğum kimse çalmıyor" diyen anne-babalara bakarsanız kendi çocuklan onların ihmallerinden, çocukluk hatıralarında aile bağlantısını güçlendirecek görüntüler ol­madığından dolayı böyle davranıyordur. Bunlar karşılıklı tabi. Bu günleri çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Zevk duyarak yapılmıyor olabilir. Bunlar biraz görev bilinciyle yapmak lazım. Bunun belli bir sorumluluğu var. Bir şekilde yerine getir­mek gerekiyor. Yanlarına gidilemiyorsa bile tele­fon edilebilir. Aile bağlarını güçlü tutabilmek, bunları paylaşabilmek insanın bencil bir varlık ol­madığını gösterecektir. İleride kendi çocuklarından görmek istedikleri davranışlar nelerse anne babasına öyle davranmalıdır insan.

Röportajın başında konuştuk ama sizin özlediğiniz şeyler var mı Ramazan'a dair?

Benim çocukluğum Merzifon'da sevimli bir ka­sabada geçti. Güzel camiler vardı etrafımızda, eski camiler. Arkadaş grubumuzla her gün farklı bir camiye giderdik. Çok güzel olurdu. Mahalle­nin çocuklarıyla böyle bir gelenek oluşmuştu. Güzel bir Ramazan hatırasıdır benim için. Bay­ramlarda da tüm aile büyükleri ziyaret edilirdi, çok da zevk alırdık. Zorla gittiğimiz hatırlamı­yorum. Dedelerden filan hep harçlık alırdık. Küçük yerde insan farkında olmadan samimi bir ortamın içerisine giriyor. Aile içi ilişkilerine dik­kat ettiği gibi komşular birbirleri arasındaki iliş­kilere de dikkat ederdi. Bir komşumuz vardı. Adam çok içki içer, eşine bağırır, çağırır. Yanlış olmasın ama döverdi de galiba. Ramazan'da da böyleydi. Benim zihnimde bizim evdeki huzurla yan komşudaki kavga yer etmiş mesela.

GERÇEK HAYAT

Okunma : 4224

 

İlgili

Haberler

Foto Galeri