İyileşme beklentisi ve ümidin, hastalıkların tedavisinde pozitif etki yaptığını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan umut duygusunun iyileşme oranını yüksek tuttuğunu ve bağışıklık sistemini güçlendirdiğini söyledi. Bir hekimin hastasına “Bu hastalık iyileşmez” şeklinde bir ifade kullanmasının bilimsel olarak söz konusu olmadığına dikkat çeken Tarhan, hekimin yapmadığı tedavilerden de sorumlu olduğunu kaydetti.
Hastalar Risalesi Çalıştayı’nda konuşan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Hastalar Risalesi” nin günümüzde ciddi bir şekilde ele alınıp, incelenmesi gerektiğini söyledi.
Hastalıkların arttığı bir dönemde eski sorulara eski cevapların artık yeterli olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yeni cevapların kaçınılmaz olduğunu kaydetti. Bu anlamda “Hastalar Risalesi” nin bu zamanda yeni bilgilere göre yeni yorumlar getiren ciddi bir teselli değeri olan eser olduğunu vurgulayan Tarhan, beyindeki programın düzeltilmesiyle birtakım hastalıkların da düzeltilebileceğini söyledi.
İnsan, inanarak bir şey yaptığında beynini ona göre programladığını ve başarılı olabildiğini ifade eden Tarhan, inanışların hastalıkların artması ve azalmasında etkili olduğunu belirtti. Tarhan bu konuda hekimlere önemli görevler düştüğünün de altını çizdi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
Bir hastada iyileşme beklentisi ve ümidi varsa hastalığın iyileşme oranının yüksek olduğunu hatırlatan Rektör Tarhan, bu inanışın kişideki bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi olduğunu söyledi. Konuşmasında beyindeki iç eczaneyi harekete geçirmenin önemine dikkat çeken Tarhan, kişinin stres yönetimini, kriz yönetimini öğrenmesi gerektiğini de kaydetti. Şimdi ki hekimliğin dokulara saygılı hekimlik olduğunu vurgulayan Tarhan, bağışıklık sisteminin güçlendirilip, hastalığın kendi kendine tedavi etmesinin hedeflendiğini söyledi. Hastalıkla ilgili bilgilendirmenin de önem taşıdığını ifade eden Tarhan, kanser hastalarında hep bir psikolog, psikiyatr gelsin yardım etsin beklentisinin çok yanlış olduğunu dile getirdi. Bir kanser hastasının psikiyatrı da psikoloğu da doktorun kendisidir diyen Tarhan;
“Bu çok yanlış bir tutum. Hastasının karşısında hekimin yüzünün gülmesi, jest ve mimiklerini kullanması önemli. Hiçbir şeyin söylememesi, hafif somurtkanlık hastayı depresyona sokmaya yetiyor zaten. Ben bu noktada hastalardan daha çok hekimlerin eğitilmesi gerektiğine inanıyorum. Beden dilinin etkisi çok önemli. Önce hekimler kendi hastalığını teşhis etmeli, hastalıkla ilgili algıları düzeltmeli. Hastalığın düzelmediğine inanıyorsan hasta bunu anlıyor. Hastanın ümidini çalmak gibi bir lüksü yok hekimlerin. Hastalığın tedavisine ilişkin tıpta ne varsa hekim onu bulmak için gayret göstermeli. Bu hastalık iyileşmez diyemez hekim. .Bu bilimsel olarak doğru değil. Yüzde bir ihtimal dahi olsa bunun söylenmesi doğru değil. Buna hekimler olarak hakkımız yok. İlerleyen dönemde hastanın iyileştiği ancak refakatçisinin olduğu durumları biz gördük. Hastaya zarar vermenin türlerinden birinin de hastayı tedavisiz bırakmak olduğunu düşünüyorum. Doktor yapılmayan tedavilerden de sorumludur. Hastanın sağlık vekaletini alıyoruz. Onun adına araştırma yapmalıyız. Hasta hekimi adına benim için çalışıyor diyebilmeli. Ancak tedavi uyumu bu şekilde oluşur. Bu da tedavi sürecinde pozitif etki yapar”
Şaban Özdemir (NPGRUP)
Okunma : 3803