Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hürriyet Aile köşesinde bu hafta “Yunus Emre ve Öğretileri” konusuna ilişkin bir yazı kaleme aldı.
Yunus Emre eserlerinde kötü duygularla savaşan ordunun komutanı olarak “akla” işaret ediyor. İnsanların mutlaka kötü huylarının zararlarıyla karşı karşıya kaldığını ifade ediyor. “İnsan bundan kurtulmak için cana başvurur” diyor. “Can insanı akıl sultanına gönderir. Bu aşamada akıl, açgözlülük gibi duyguların karşısına kanaat askerlerini çıkarır. Yapılan savaşta tamah yenilgiye uğrar ve insan kötü huyuyla mücadelede sonuçta olgunlaşır” diyerek bir savaş metaforunu kullanıyor.
Yunus Emre, Risale-i Nusuhiye’de Orta Asya’dan gelen bir anlayışla insanı oluşturan unsurlardan bahsederek bunların “toprak, hava, su, ateş” olduğunu söylemiştir. Yunus’a göre toprak, sabır, tevekkül ve yüceliği; su, temizlik, cömertlik ve iyiliği gösterir; hava, yalan, ikiyüzlülük ve aceleciliği; ateş, kibir, şehvet, açgözlülük ve çekememezliği işaret eder. Yunus bunları anlatırken içimizde ikiyüzlülük, acelecilik, kibir ve şehvetin savaşı olduğunu ifade etmiş, bu sayede duyguları sembolize etmiş, olumsuz duygularla sabır, tevekkül, yücelik, cömertlik ve iyilik yardımıyla mücadele edilebileceğini bize hatırlatmıştır.
Yunus, aklın rehberliğinden vazgeçmemiştir
Yunus’un derviş olduğunu söylüyoruz ama ne o ne de Mevlana, aklın rehberliğinden vazgeçmemişlerdir. Sadece Batınîler kalbi, hakikate götüren yol olarak görürler. Akıllarını şeyhlerinin cebine koyarak “masum imam” anlayışını benimsemek, Ortadoğu kültürüdür. Bu kültür Ortadoğu’da maalesef hala geçerli.
Çocukluk çağı travmaları, Yunus’un psikoloji alanında kullanılan bir teknik olan EMDR yöntemini şiirlerinde nasıl kullandığına dair iyi bir örnek teşkil edebilir. EMDR ile ses, göz ve dokunma hareketleri sayesinde, sağ ve sol beynin kullanmadığı network harekete geçirilir. Bunun sonucunda kişi, eski travmasını yeniden hatırlar, tekrar tanımlanır, mantıksal çerçeveye oturur ve çözülmemiş travma çözülmüş hale gelir.
Yunus Emre, insanlara duygu ifadesi öğretti
Peki Yunus bunu nasıl yaptı? Yunus Emre, insanlara duygu ifadesi öğretmiştir. Şiir, duyguları ifade etmenin en güzel araçlarındandır. Yunus da Mevlana da Anadolu’nun perişan halini, kötüye gidişi görmüşler, bunu dert etmişlerdi. Hazreti Peygamberin insanların Allah’a isyan eden davranışlarını görüp de ağladıkları gibi...
Âlimler, peygamberlerin varisleridir. Onlar da dünyaya, maddeye yönelmiş kalpleri manaya, Allah’a iletmekle vazifelidir. Yunus da kaos ve öfke içindeki mutsuz, birbiriyle savaşan insanların içerisindeki güzelliği keşfediyor ve şiirleriyle onlar adına ifade ediyor. Şiirlerini okuyan kişiler rahatlıyorlar. Bu sayede ümit duyguları canlanıyor. Dolayısıyla Mevlana ve Yunus, EMDR’de kullandığımız yöntemleri yüzyıllar öncesinde kullanarak, sosyal yaralarımızı tedavi etmişlerdir.
Yunus Emre, duygu ifadesinin üstadıdır
Yunus Emre’de duygusal okuryazarlıktan ziyade, duygusal ustalık olduğunu gözlemliyoruz. Yunus, duygu ifadesinin üstadıdır. Tasavvuf kültüründe insanın sevgi cömerdi olması beklenir. Güneş gibi… Güneş nasıl cömert bir biçimde ışığını dağıtıyorsa, insanın da sevgisini öylece vermesi beklenir. Güneş, ışığını isteyene de istemeyene de sunuyor. Herkes ondan mizacına göre faydalanıyor. Tohumlar alıyor, çiçek oluyor; gübre yığını alıyor, koku neşrediyor.
Sevgiyi de biz sunalım, hakkı olan alsın. Bir çiftçi nasıl toprağa darı, buğday atar ve bunun birisi kuşların, birisi karıncaların, diğeri toprağın olursa bizim de sevgimizi hak edenler çıkar ve o hak edenler bir müddet sonra yeni ağaçlar ve tohumlar olurlar. Yunus, sevgi cömerdiydi. Taşı, toprağı; her şeyi seviyordu. Mevlana ve Yunus için aşk, dünyaya bağlı olan kalpleri Allah’a bağlamaktır. Bizler, dünyada misafiriz. Burada bir yolcuyuz. Sonsuzdan geldik, sonsuza gidiyoruz. Dünya, bir parantezdir. Ruhumuzu olgunlaştırıp geliştirmek için varız. Yunus bu sayede kadim kültümüzü harekete geçirmiştir.
Şimdilerde “inanç geni mi var?” diye araştırılıyor. Her şeye hâkim olan ve kişiliğimizin sınırları kaybolduğunda, sorularımıza cevap bulduğumuzda, bütün isteklerimiz ve ihtiyaçlarımız karşılandığında hissettiğimiz bir duygu var. Budist dervişler bu duyguyu yakaladıkları zaman beyinlerinde mutluluk hormonu ortaya çıkıyor. Yunus Emre de o duyguyu ve yakalamış ve devamlı yaşar hale gelmiş. Eğer biz de bu duyguyu yakalayabilirsek, dünya, cennet bahçelerinden bir bahçeye dönüşür. Yunus şiirlerinde, “Kalbini Rabbi’ne aç ve yaratılış sözleşmeni hatırla” diyor. Hz. İbrahim aramış ve bulmuş. İnsan da “ben dünyada neden varım diye sormalı” ve bulmalı. Yunus, Mevlana bulduysa; biz de bulabiliriz. Birinin yaptığı şeyi, herkes yapar. Kalbimizi yöneltelim, Allah bize yardımcılarını gönderir.
Okunma : 3021
ÜHA