İnternet bağımlılığı ile kokain bağımlılığın belirtileri aynı
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, madde kullanımına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bilgilendirdi. AK Parti Mersin Milletvekili Yılmaz Tezcan başkanlığında toplanan TBMM Madde Bağımlılığı Araştırma Komisyonu ile bir araya gelen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Artık madde kullanımı yaşı 10’lu yaşlara kadar düştü” diyerek, durumun ciddiyetine dikkat çekti.
Madde sürekli alınmasa bile beyinde kalıcı hasar oluşturuyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Extacy almış kişinin ön beyninde serotonin hormonunun azalması tükenmesine bağlı olarak hasar oluşur. Kişi ancak üç hafta sonra eğer madde almazsa normal hale gelebilir” uyarısında bulundu. Extacy kullanan kişilerin gece boyunca çok enerjik olduğunu ancak ertesi gün son derece bitkin bir durumda olduklarını belirten Prof. Dr. Tarhan, “Extacy diğer adıyla ‘kulüp hapı’ alan kişi bütün gece çok enerjik olabiliyor, durmadan dans edebiliyor ama ertesi gün çok çökkün, depresif oluyor ve bir müddet sonra hiç enerjik olamayıp sadece normal olabilmek için maddeyi almaya başlıyor. Alınan madde aslında beynin kimyasal yapısını etkiliyor; beyinde hasar oluşturuyor. Sürekli almasa bile kalıcı hasar oluşturuyor. Yani kimileri tarafından ‘Ottur zararı yoktur’ şeklinde değerlendirilen bu maddeler beyinde bu veya buna benzer hasarlar oluşturuyor. Ciddi olumsuz etkileri, hasarları var. Bunlar artık yeni teknolojide nöro-görüntüleme yöntemiyle ölçülebiliyor” dedi.
“Uyuşturucu”, gençler açısından riskli bir kelime
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “uyuşturucu” kelimesinin gençler açısından riskli bir kelime olduğunu vurguladı. “Uyuşturucu” kelimesinin daha çok arzı azaltma çabaları için önemli olduğunu söyleyen Tarhan, “Bu kelime polis ve güvenlik güçleri tarafından kullanılan bir tabir ve gençler açısından riskli bir kelime. Bir genç bunalımda veya kötü hissediyorsa ‘’Ya bir uyuşayım’’ diye düşünüyor ve işte o zaman uyuşturucu alması gerektiğini düşünüyor. Bu kelime, maddeyi daha cazip hale getiriyor. O yüzden bu terminolojiyi kullanmamakta fayda var. Özellikle gençlerin ve itibarsız kişilerin onunla ilgili algılarını düzeltmek ve yanlış algılara neden olmamak için ‘uyuşturucu’ kelimesini kullanmamaya çalışırız” şeklinde konuştu.
Madde kullanımının en önemli sebebi: Mutluluk
Kişilerin gençlik dönemlerinde kimlik arayışı içinde olduklarını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu etnik kimlik olabildiği gibi cinsel kimlik de olabilir. Diğer taraftan toplumsal kimlik de olabiliyor, aidiyet duygusu da… Kimlik karmaşası yaşandığı dönemde bağlanma ihtiyacı vardır. Bunun içerisinde eğer zayıf aile ve kötü arkadaş varsa bir genç için mutlu değilse; güveneceği, bağlanabileceği, sığınacağı bir liman da yoksa bu durumda madde, bağlanma nesnesi haline geliyor. Maddeye bağlanıyor, maddeyle o an yalnızlığını gideriyor. O anda merak duygusunu gideriyor, stresini azaltma tekniği olarak ya da haz almak için kullanıyor. Özellikle şu anda varlıklı kişilerde madde kullanımının en önemli sebebi daha çok mutluluk için oluyor. Diğer taraftan gençler merak duygusuyla maddeye yaklaşıyor ve bunun bir alt kültürü var. Buna mensup olması, özellikle de akran baskısı burada önemli oluyor. Bu nedenle erken ergenlik döneminde yapılan çalışmalar altın değerindedir. Bunun yanında, 20 yaşından sonra yapılan çalışmalarsa gümüş ve bakır kıymetinde olabilir. Onun için bağımlılıkla ilgili farkındalık çalışmaları ve eğitim çalışmalarının aslı erken ergenlik yani 10-12 yaş döneminde yapılmasının değeri daha fazladır” dedi.
Ergenlik dönemi, bağımlılık için normal risk grubu
Bazı psikologların gençlik dönemine “normal şizofrenik dönem” dediğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yani bizde halk arasında ‘delikanlılık’ denilmesi bu dönemde oldukça anlamlı. Özellikle bu dönemde kişinin sonunu düşünmeden hareket etmesi, ani kararlar vermesi, mantıktan çok hislerin ön planda olması, bağımlılık gibi zevk tuzaklarına düşmesini kolaylaştırıyor. Bu nedenle ergenlik dönemi bağımlılık için normal risk grubudur çevre pek tabii de etkilidir fakat kişi zaten buna yatkındır. Madde ne kadar erişilebilir ise genç onu denemek için merakla, bir arkadaş tavsiyesi ile kullanabiliyor ve o hazzı hissettikten sonra bir kez daha yaşamak için tekrar tekrar kullanıyor” diye konuştu.
Kaliforniya Sendromu’na dikkat!
Bu tür maddeleri sadece haz almak için kullanan kişilerin de olduğunu açıklayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu davranışın popüler psikolojide Kaliforniya Sendromu olarak da geçtiğini söyleyerek, durumun sebeplerini şu cümlelerle açıkladı: “Hedonizm (zevkçilik), zevk peşinde koşmayı yaşam amacı olarak gören kişilerin yaşam felsefesidir. Egosantrizm (benmerkezcilik); bu durumdaki kişiler ‘Ben dünyaya bir defa geliyorum, canımın istediği gibi yaşayamayacaksam niye yaşayayım’’ mantığıyla hareket ediyorlar. Yalnızlık; bu, benmerkezciliğin sonucudur. Mutsuzluk ise kişi mutsuzluğunu gidermek, olumsuz duyguları ve stresini azaltmak için maddeyi kullanıyor” dedi.
Modernizmle birlikte kişinin ruhsal sorunları da artıyor
Modernizmle birlikte yaşam standartları artsa da bununla birlikte kişinin ruhsal sorunlarının da arttığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sonuç olarak ergenlik dönemi burada risk grubu. Ergenlik döneminde ön beyin gelişmemiş, frontal loblar daha olgunlaşmamış oluyor. Dur-düşün-yap davranışını uygulayamıyorlar. Bu gençler gün içerisinde de macera ve trajediyi tercih edip bu şeyleri yapmaktan hoşlanıyorlar. Melodramı komediye daha çok tercih ediyorlar. Nöro-psikolojik deneylerde deneklere mutluluk ve üzüntü resimleri gösteriliyor ve negatif olanlara daha fazla tepki gösteriyorlar. Yani tehlikeye, maceraya beyin daha çok tepki veriyor. İnsanlar genellikle trajediyi tercih ediyor fakat genç deneklerde bu oran daha yüksek. Bu nedenle bu genç deneklerin riski, heyecanı sevmeleri ve maceraya tutkun olmalarının biyolojik bir temeli var ve bu buna doğru itiyor” diye konuştu.
Bağımlılığın yeni adı: Ödül Yetmezliği Sendromu
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, internet bağımlılığı ile kokain bağımlılığının belirtilerinin neredeyse aynı olduğunu açıkladı. İkisinin de beynin ödül ceza sistemini bozduğunu vurgulayan Tarhan açıklamalarını şu şekilde sürdürdü: “Hatta bu bağımlılığa yeni terminolojide “Ödül Yetmezliği Sendromu” deniliyor. Yani bu kişiler ödüle doymuyorlar ve ödül istekleri daha çok oluyor. Zihinsel anlamda aşırı uğraş olması, devamlı bunu düşünmesi, istenmek ve keyif almak için daha fazla internet kullanmak istemesi, internet kullanımını bırakma ya da azaltma girişimlerinde tamamen başarısız olması ve internet kullanımı tamamen bırakıldığında da kişiye bir huzursuzluk çökmesi ve yoksunluk belirtileri vardır. Madde kullanımında da durum aynıdır. Bırakmaya çalışırken maddeyi azaltmaya yönelik çalışmaları başarısızlıkla sonuçlanıyor ve başladıktan sonra kendini durduramıyor. Planladığından daha fazla kullanıyor ve yaşam düzeni bir kez daha bozuluyor. Bir diğer belirti de kişi çevreye internette daha fazla kalmak için yalan söylemeye başlıyor ve olumsuz duygulardan uzaklaşmak, rahat etmek için internete giriyor. Rahatlamak için madde kullanmakla internet kullanmak aynı şeylerdir hatta buna şans oyunları da dâhildir.”
Cumhurbaşkanının 2014’te Birleşmiş Milletler için yayınladığı 800 küsur sayfalık rapordan söz eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, rapordaki en önemli stratejilerin neler olduğunu şu şekilde açıkladı: “Arzı azaltmak; daha çok güvenlik kuvvetleri ve narkotik birimlere yöneliktir. Talebi azaltmak sağlık kuruluşları ve rehabilitasyon merkezlerine yöneliktir. Zararı azaltmak ise daha çok okullara, eğitimcilere yöneliktir.”
Tüketim çılgınlığı bağımlılığı destekliyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Başarılı ama mutlu olmayan kişilerin özellikle hayatlarının son kısımlarında tek dostu bağımlılıkları oluyor” dedi. Bunun en önemli faktörünün yalnızlık olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Bu yüzden özellikle ABD’de son zamanlarda sosyal beyin çalışmaları çok fazla ve sosyal işbirliği üzerine çok fazla yayın ve çalışma mevcut. Çünkü yalnızlığın kötü sonuçları görülmeye başladı ve yalnızlığın kötü sonuçlarından birisi de madde bağımlılığı. Mutsuzluk, zevkçilik yani beklentinin yüksek olması ve bir diğeri de tüketim çılgınlığıdır. Yani tüketim çılgınlığı bağımlılığı destekliyor. Tüketim, haz duygusunu ön plana çıkarır. Günümüzde kapital sistemde kişinin fazla tüketim ihtiyacıyla hazlarını kontrol edememesi, bağımlılık riskini daha da yükseltmiştir. Aslında madde bağımlılığının öncesi tüketim bağımlılığıdır” şeklinde konuştu.
Çocuklara kaynak yönetimi öğretilmelidir
“Eğer çocuklara kaynak ve bütçe yönetimini öğretebilirsek bu çocuk zevklerini yönetmeyi de öğrenir ve madde kullanımı konusunda dürtü denetimini daha sağlıklı yapar” uyarısında bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu nedenle dürtü kontrolünü sağlamak için psikolojik kaynakları yönetmeyi de çocuklara öğretmeliyiz. Çocuklara diğer dersler kadar hayat da öğretilmelidir. Japonlar bunu daha 1960’larda görmüşlerdir. İlkokulda çocuklara kültür şoku yapıp eğitimlerinin ilk beş yılında sadece kendi kültürlerini öğretip, aynı şekilde tasarruf alışkanları, kaynak yönetimi ve kültürel disiplin standartlarını öğretiyorlar. Çünkü çocuklar bunları 10 yaşına kadar öğrenebilir, daha sonrası geçtir. Bu nedenle bağımlılıkla ilgili mücadele özellikle talep azaltma, koruyucu ruh sağlığı mücadelesini ilkokul denetimindeki bununla ilgili kültürel standartları geliştirerek yapabiliriz. Ancak, bunu yapabilirsek sonuç alabiliriz.
Uyuşturucu kullanımında esrar başı çekiyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Avrupa Birliği 2005 Bağımlılık Raporu’na göre Türkiye’nin yasa dışı uyuşturucu stratejisi olan bir ülke olduğunu açıklayarak bağımlılık politikalarıyla ilgili şöyle konuştu: “Tıpkı İngiltere, İspanya vs. gibi; fakat koruyucu stratejisi yok. Kuzey Avrupa ülkelerinin var; fakat Türkiye’nin yok. Yani sadece yasaya göre strateji yapmışız, kişiler bağımlı olmasın diye yapmamışız. Çoğu uyuşturucu tedavisi ayaktan yapılıyor. Uyuşturucu kullanımında özellikle esrar %60 gibi bir oranla başı çekiyor. Bunun sebebi rahat ulaşılabilir, hatta saksıda bile yetiştirilebilir olması ve yetiştiren kişiye haftalarca yetebiliyor. Bu yüzden esrar üzerinden bağımlılık politikalarını yürütmek daha önemli. Avrupa’da esrar kullanıcılarına yönelik tedavi programları vardır. Türkiye de ise sadece genel madde tedavisi vardır. Türkiye de de bu politikanın geliştirilmesi önemlidir. İleri yaşta uyuşturucu kullanımı Avrupa’da daha fazla olduğu için buna da politikalar geliştirmişken Türkiye’de daha çok gençlere yöneliktir. Özellikle Avrupa’da damardan uyuşturucu kullanımı HIV enfeksiyonunun yayılmasında etkilidir.”
Sentetik esrar kullanımı, şizofreniye benzer bir tablo ortaya çıkarıyor
Sentetik esrarın etkisinin esrardan çok daha şiddetli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Biz artık kliniklerde bu madde kullanımına bağlı psikozlar yapıyoruz. Yani şizofreniye benzer bir tablo ortaya çıkıyor. Hatta son zamanlarda banyo tuzu gibi Türkiye’ye de girdi, zombi gibi yapıyor. Kişiyi ciddi bir şekilde öldürecek gibi oluyor fakat kişi anlamıyor ve kişinin beynini tamamen bloke ediyor. Bu sentetik esrar; piyasaya yeni bir molekül sunuyor, o molekülün standardını bulup o molekülü bilgisayarlara tanıtıp ölçümünü yapmak gerekiyor. Bunun için beş, altı ay beklememiz gerekiyor, bu süreçte yayılıyor ve altı ay sonra başka bir molekül sunuyorlar. En son şu anda 22 tane sentetik tanınan biyotit standardımız oluştu. Yani kimya mühendisliği uyuşturucu sektörüne illegal olarak ciddi bir bilimsel destek veriyor. Kolay bulunabiliyor, dikim bile gerekmiyor, gençler merdiven altında elde edebiliyor. Sentetik olduğu için kolay üretiliyor. Şu anda kokain, eroin yerine geçtiğini söyleyebiliriz. Birçok genç bunu kullanmaya başladı. GC-MS cihazı ile maddenin içeriği olduğu gibi anlaşılabiliyor ve bu cihazlar olmadan kesin olarak bağımlı ya da madde kulandı-kullanmadı diyemiyoruz. Satıcılar ağır yargılanıyorken kullanıcılar kolayca serbest bırakılabiliyor. Doğrulama laboratuvarlarının verimlilik ilkesine göre yaygınlaştırılması bu mücadele de önemli” dedi.
Bağımlılıkla ilgili yasa düzenlemeye ihtiyacımız var
Bağımlılıkla ilgili bir kurumun gerekliliğinin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “ABD’de vardır ve tek elden yönetilir. Politikalarını belirler, araştırmalarını yaparlar. Esrara ‘Zararsızdır’ diyenler teşvik edici oluyorlar. AB’nin 2015 raporu esrarı ciddi olarak sanık sandalyesine oturttu ama bağımlı olanları suçlu değil hasta olarak görmeliyiz, onların beyin kimyaları zaten bozulmuştur. Tedavilerini ve daha sonra da onları kazanma çalışmaları yapmalıyız. AB raporundaki yasal düzenleme olmayan ülkelerdeniz yani yasa düzenleme ihtiyacımız var ve bu yasal düzenlemenin Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’yla ile ilgili bir ayağı vardır. Milli Eğitim Bakanlığı’yla olan ayağı; ilkokul ve ortaokul seviyesinde olmalı” diye konuştu.
Gençlere ego ideali vermek gerekiyor
“1990 öncesi gençler dünya görüşleri ne olursa olsun bir sosyal amaçları ve yaşadığı toplum için bir idealleri, ego idealleri vardı. Yani toplum için bir şeyler yapma çabaları vardı” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, günümüz gençlerinin çoğunda bir amaçsızlık olduğunu belirterek, şu noktalara değindi: “1990 sonrası kuşak modernizmin de etkisiyle daha çok benmerkezci, ego idealini maddeci keskinliklere indirmiş durumda. Gençlere, nasıl biri olacağına dair ego ideali veremiyoruz. Amerika’da bunun için pozitif psikoloji dersleri veriliyor, bu sayede çocuk kendini sorgulayıp ideoloji edinebiliyor ve çocuklara iyi insan olmak öğretiliyor. İyi insan yetiştiremezsek genç kuşaklarda zorluk yaşıyoruz. Bu kuşakta sadece para ve cinsellik düşüncesi var. Böyle bir kuşak, kayıp kuşak olur. Pozitif psikolojiyi bunun için geliştirdiler ve hızla yaygınlaştırıyorlar, biz de bunu yaymalıyız. Kötülükle yapılabilecek en iyi mücadele iyiliği artırmaktır.”
Gençleri negatif yaklaşımlarla durduramayız
Türkiye’de uyuşturucu sorunu için en çok Yeşilay’a yüklenildiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yeşilay’a bunun için gereksiz yükleniliyor. Daha farklı kuruluşlar olmalı çünkü Yeşilay vizyonu ile kısıtlı” dedi. Negatif yaklaşımlarla gençlerin bu konuda durdurulamayacağını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu şekilde makaraya alıyorlar. Pozitif olarak yaklaşmalıyız mesela ‘alkol kötüdür’ demek yetersizdir. Bu eksikler için yeni stratejilere gerek vardır. Bir bağımlılık hastasına bunu demek onu kaybetmektir çünkü zaten o iki kişi gibidir, yani içinde başka biri daha var gibidir. İlerleyen zamanda akli denetimin kaybedildiği, bağımlılığın en güçlü durumu çıkmıştır ortaya. Kuzey Avrupa yaklaşımına göre bu bir özgürlüktür, çevreye zarar vermediği takdirde karışılmaz. Ama bu kişiler tedavi ihtiyacı olan, beyin kimyası bozulmuş kişilerdir ve sadece sosyal içici değillerdir artık” dedi.
Teknoloji bağımlılığı beyinde kokainin yaptığı etkiyi yapıyor.
Teknoloji bağımlılığının da kavramsal bağımlılık olarak sınıflandırıldığını belirten Tarhan, “Dışardan madde almamış olmasına rağmen kişide ödül ceza mekanizmasını sanki madde almış gibi harekete geçiriyor özellikle beklenilmeyen ödüller daha etkili oluyor. Teknoloji bağımlılığı beyinde kokain etkisi yapıyor. Aileler gözümün önünde olsun, bilgisayarda otursun dese de çocuklar bilgisayardan kötü şeyler yapabiliyor. Daha fazlası; gizli hesaplar kullanıp yalancılığa alışıyorlar. Beyinde maddenin etkisini gerçekleştirip haz mekanizmasını bozuyor” şeklinde konuştu.
10 yaşından önce çocuğa internet kültürü kazandırılmalı
Çocuklara erken yaşta internet kültürü kazandırılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Özellikle 0-6 yaş arasında çok dikkatli olunup, yalnız başına TV izlettirilmemeli. İnternet bağımlılığı önemlidir ama bu sadece bir alandır. Madde illegal bir şeydir; internet teknik bir araçtır, bilinçli kullanılınca fazlasıyla faydalıdır ve özellikle aile ilişkileri güçlü değilse çocuklar internete bağımlı oluyor. Bu yüzden aile bağları güçlendirilmelidir. Türkiye’de ilk 5 yılda boşanma %38 Avrupa da ise %57 oranında” diye konuştu.
ÖNERİLER:
- Denetimli serbestlik sistemi etkin hale getirilmeli ve madde bağımlılığının tespiti için kullanılan testler için doğrulama laboratuvarları kurulmalı ve verimlilik ilkesine göre yaygınlaştırılmalı.
- Rehabilitasyon merkezleri artırılmalı ve yapılandırılmış rehabilitasyon sistemi kurulmalı.
- Okullarda, ilkokul ve ortaokul seviyesinden başlanarak pozitif psikoloji ve iletişim becerileri ile medya okuryazarlığı dersleri okutulmalı.
- Tüketim çılgınlığına karşı haz yönetimi bağlamında çocuklara, henüz ilkokuldayken psikolojik kaynak yönetimi öğretilmeli çünkü madde bağımlılığının öncesi tüketim bağımlılığıdır.
- Kaynak yönetimi eğitimi, karakter gelişimi eğitimidir. Kendini yönetme becerileri sadece akademik başarıya değil hayat başarısı yani iyi insan olma hedefine yönelik olmalıdır.
- Yasa dışı uyuşturucu stratejisinin yanı sıra koruyucu stratejiler geliştirilmeli.
- Yaş gruplarına yönelik uyuşturucu kullanımı konusunda hedeflenmiş programlar belirlenmeli. Avrupa'da ileri yaş için politikalar varken Türkiye’de daha çok gençlere yönelik politikalar geliştirilmiştir. İleri yaşa yönelik de politikalar geliştirilmeli.
- Madde bağımlılığına ilişkin araştırmalar artırılmalı.
- STK'ların bilinçlendirme çalışmalarına katkı sunması sağlanmalı.
- Türkiye'de uyuşturucu sorunu konusunda Yeşilay dışında farklı kuruluşlar da olmalı. Bağımlılıkla ilgili tek elden politikaların yönetilebileceği ABD'de bulunan NIDA (National Instıtute Drug Abuse) veya Türkiye'deki EPDK, TMSF gibi bir kurum kurulması gerekiyor.
- 'Uyuşturucu' kelimesi yerine 'madde' kelimesinin kullanılması sağlanmalı çünkü 'uyuşturucu' kelimesi gençler açısından riskli ve cezbedebiliyor.
- Aile ilişkileri güçlendirilmeli, aile içi iletişim zayıf ailelerde madde kullanım riski de artıyor.
- Madde kullanımında özellikle esrar ve sentetik türevleri üzerinden bağımlılık politikaları yürütülmeli. Avrupa'daki gibi esrar kullanıcılarına yönelik tedavi programları geliştirilmeli.
Okunma : 7105
ÜHA