Üsküdar Üniversitesi dünyada bir ilki daha gerçekleştirdi. Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü lisansüstü öğrencileri tarafından I. Uluslararası Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu düzenledi. Kerim Vakfı’nın da desteklediği sempozyumun açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İslamofobi ile mücadelede tasavvufun önemli bir etkisi olacağını söyledi. Tarhan, “Karanlıkla mücadele için karanlık kötüdür ve yanlıştır demek yerine bir mum yakmak, ışık yakmak gerekiyor. İşte tasavvufu dünyaya anlattığınız zaman Kuran-ı Kerim’in İslamiyet’in aydınlık yüzünü anlatmış oluyoruz” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Altunizade Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonunda gerçekleştirilen 1. Uluslararası Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu başladı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Tasavvufta öğrenilen güzellikler yayılmalıdır”
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sempozyumun lisansüstü öğrencileri tarafından hazırlanması dolayısıyla bunun bir ilk olduğunu belirterek düzenleyenlere teşekkür etti.
Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü bünyesindeki yüksek lisans çalışmalarının sadece akla hitap etmediğini, kalplere de hitap ettiğini ifade eden Tarhan, “Aralarında ciddi bir kaynaşma ve dostluk oldu.
Bu sıcaklığın ve dostluğun yansıması olarak görüyorum bu çalışmayı. Demek ki yüksek lisans eğitimi sadece akla hitap etmiyor, kalbe de hitap ediyor. Kalpleri birleştirmiş ki öğrenci sempozyumu yapıldı ve birlikte paylaşmaya devam ediyorlar.
Mezun olduktan sonra da bir dayanışma grubu gibi bu çalışmaları devam ettirmeleri bu güzelliğin daha çok insana yayılmasına sebep olur.
Buradan alınan bilgi eşinize, çocuklarınıza, yakınlarınıza yansıyorsa o bilgi, kıymetlidir. Yoksa sadece kendimize hizmet ediyorsak bu tasavvufun sufi ahlakın özüne de yakışmıyor.
Kendimizi aydınlatmak önemli ama asıl irfan kültürü başkalarını aydınlatmak, başkalarına yardım etmek üzerine kurulmuş” diye konuştu.
Davranışsal entropi var mı?
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bir üniversitenin bilimsel disiplin içerisinde tasavvufun kültürünü, ahlakını ve öğretisini birleştirmek insanlığın geleceğinde yapılacak en güzel katkılardan biri olduğunu kaydetti.
Tarhan, termodinamiğin yasalarından biri olan Entropi Yasası’nda evrende her şeyin düzenden düzensizliğe doğru gittiğini belirterek “Suyu ısıtmazsak su soğur, Şimdi psikolojide tartışılan bir konu; acaba davranışsal entropi de var mı?
İyi ve güzel davranışları beslemezsek kötü ve negatif davranışlar artıyor. Evimizin bahçesini biçmezsek ayrık otları çıkıyor. Bu yasa insan davranışı için de geçerli mi? Duyguların nörobiyolojisini araştırırken şu örnek veriliyor.
İnsan beyni bir vadi gibidir deniliyor. Vadinin içerisindeki bir bölgeyi sularsanız orada ağaçlar ve çiçekler yetişiyor, yemyeşil oluyor. Sulanmayan, bakılmayan yerlerde hiçbir şey yetişmez.
İnsanın içerisinde iyi parça var, kötü parça var. Kötü parçayı besleyip büyütürsek vücuda o hâkim olur. İyi parçayı besleyip büyütürsek de o. İyi ve güzeli ruhumuza yerleştirirsek onlar çoğalıyor, yayılıyor.
Entropi Yasasında da kişi kendi iç dünyasına iyi ve güzel tohumlar ekebilmesi ve bunu besleyebilmesi önemli.” diye konuştu.
İslamofobi ile mücadelede tasavvuf en iyi yöntem
Kötülüklerin, iyilerin anlaşılması için yaratıldığını ifade eden Tarhan, sosyal entropinin İslamofobi ile ilgili kısmının da bulunduğunu belirterek “İslamofobi ile mücadelenin en güzel yöntemi, karanlıkla mücadele gibi.
Karanlıkla mücadele için karanlık kötüdür ve yanlıştır demek yerine bir mum yakmak, ışık yakmak gerekiyor. İşte tasavvufu dünyaya anlattığınız zaman Kuran-ı Kerim’in, İslamiyet’in aydınlık yüzünü anlatmış oluyoruz.
Bunu anlattığımız zaman insanlar İslamofobi ile kara propaganda ile ilgili en güzel mücadele yöntemi olmuş oluyor. Işık yakmak doğru İslam’ı, İslam’a olan doğruluğu anlatmış oluyoruz ve bunu yaşamış oluyoruz.
Bunu yaşayabilmek önemli. Bu nedenle üniversitede bir disiplin içerisinde bilimsel metodolojisi içerisinde insan ruhunu geliştiren tasavvufun konuşulması tartışılması, bunun üzerine tezler hazırlanması ve tebliğler sunulması ve bunun tartışılması akademik anlamda sunulması bu dünyanın metodolojisine uygun Kuran öğretisini anlatmaktır. Bu zamanın ruhu bu” diye konuştu.
Cemalnur Sargut, Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünün çalışmalarını anlattı
Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Cemalnur Sargut ise açılış konuşmasında sempozyumun lisansüstü öğrenciler tarafından dünyada ve ülkemizde ilk kez düzenlendiğini söyledi.
Üç gün sürecek sempozyumda Almanya, Amerika, Afganistan, Çin ve Malezya olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerden katılımcıların yer alacağını ve 61 bildiri sunulacağını söyledi.
Programın çok verimli geçeceğini belirten Sargut, “Dünya dini anlayışı İslam tasavvufundan öğrenecektir” dedi.
2014 yılında kurulan Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü’nün çalışmaları hakkında da bilgiler veren Sargut, Türkiye ile Japonya arasında gerçekleştirilen İki Doğu’nun Köprüsü programı ile iki ülke arasında bu alanda önemli çalışmalar yapıldığını aktardı.
Türkiye yükseköğretimde Avrupa’da ikinci sırada
Sempozyumun açılış törenine katılan YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zeliha Koçak Tufan ise ülkemizde yükseköğretimde lisansüstü eğitim gören yabancı öğrencilerden söz etti.
Koçak, “Türkiye’de yükseköğretim potansiyelinden bahsederken bahsettiğimiz kurum çok büyük. 7 milyonun üzerinde öğrencisiyle Türkiye Avrupa yükseköğretim alanında ikinci en büyük ülke konumunda.
Birincisi Yunanistan. Yükseköğretim kurumlarımız 200’e yaklaşmış durumda” dedi.
Yükseköğretimde ilk sırada Suriyeli öğrenciler var
Türkiye’de eğitim gören yabancı öğrencilerin başında Suriyeli öğrencilerin yer aldığını ifade eden Koçak, “Geçen yıl Azerbaycan yüksekti çünkü Türkçe önemli bir konu. Bu yıl baktığımızda Suriyeli öğrencilerin ön plana geçtiğini görüyoruz.
Ülkemiz Suriyeli misafirlerimize ev sahipliği yapıyor. Hem lisansüstü hem lisans düzeyinde hem de akademisyenlere yönelik birtakım faaliyetler içerisindeyiz.
Suriyeli öğrenci sayısında da giderek artan bir sayısı söz konusu” dedi. Koçak, Suriye’den 20 bin 533, Azerbaycan’dan 16 bin 570 ve Türkmenistan’dan 11 bin 700 öğrencinin Türkiye’de eğitim gördüğünü söyledi.
Koçak, bu ülkeleri İran, Afganistan ve Almanya’nın takip ettiğini ifade etti.
Sempozyumda Emekli Büyükelçi Prof. Dr. Kenan Gürsoy, “Tasavvuf ve Bir Medeniyet Tasavvuru”, Kanada Leithbridge Üniversitesi İslam Araştırmaları Bölümü’nden Doç. Dr. Atif Khalil “İbn Arabi: Sufi Metafiziği ve Ölüme Yakın Tecrübe” başlıklı konuşmalarını yaptı.
Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanlarından Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç ise “Osmanlı Dönemi Tasavvuf Düşüncesi ve Çalışmalarının Önemi” başlıklı bir konuşma yaptı.
İslâm Konferansına Üye Ülkeler Parlamentolar Birliği Genel Sekreterliği görevini de yürüten Prof. Dr. Kılıç, konuşmasında dünya genelinde tasavvuf araştırmalarına ilişkin değerlendirmelere yer verdi.
Prof. Dr. Kılıç, tasavvuf alanında Osmanlı Türkçesi ile yapılan çok önemli çalışmalar olduğuna dikkat çekerek, Batılı araştırmacılara Farsça ve Arapça kaynakların dışında Osmanlı Türkçesi ile yapılan çalışmalara yönelmelerini tavsiye etti.
Üsküdar Üniversitesi televizyonundan da canlı yayınlanan sempozyumun öğleden sonraki bölümünde North Carolina Chapel Hill Üniversitesi İslam Araştırmaları Bölümü’nden Doç. Dr. Juliane Hammer, “Tanınabilir ve Tanımsız: Dinî Akademik Çalışmalar Üzerine Düşünceler” başlıklı konferans verdi.
Konferans, genç araştırmacıların din bilimleri metodolojisi konusundaki pek çok sorusuna cevap verdi.Sempozyumun ilk günkü programı Tasavvuf Enstitüsü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Emine Yeniterzi’nin başkanlığındaki oturum ile tamamlandı.
Akşam da bir tasavvuf musikisi konseri verildi. Mehmet Kemiksiz ve ekibinin sahne alacağı programda güfteleri Ken’an Rifâî’ye ait olan ilahiler seslendirildi.
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Günleri, 9-11 Mart 2018 tarihlerinde düzenleniyor.
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü lisansüstü öğrencileri tarafından, Enstitü ve Kerim Vakfı’nın desteğiyle organize edilen sempozyum, konunun uzmanlarını ve çeşitli ülkelerden lisansüstü öğrencileri bir araya getirdi.
Sempozyum tasavvuf alanındaki akademik çalışmalarda disiplinler arası etkileşimin artırılması ve yeni düşünme imkânlarına katkı sunmayı amaçlıyor.
Çin, Amerika, Japonya, Lübnan, Almanya, İran, Malezya ve Türkiye’den 61 bildirinin sunulacağı sempozyum üç gün sürecek.
Fotoğraflar: Mehmet Yaman
Okunma : 5681
ÜHA