Geçmişten günümüze medya araçlarının gelişimi ve medyanın gençler üzerindeki etkileri Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından düzenlenen "Gelenekselden Dijitale Medya ve Gençlik Zirvesi” nde ele alındı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın konuşmacı olarak katıldığı zirvede Tarhan, eğitim sistemine dahil edilmesi gereken insani değerlerin beyne öğretilmesinin keyfi değil artık bir zorunluluk olduğunu söyledi. Takdir, övgü, onay yerine, eleştiri, tehdit kullanan aile çocuklarının sosyal medyaya stres azaltma tekniği olarak yöneldiğini ve sürüklendiğini kaydeden Tarhan, ekranların evin açık kapısı olduğunu dile getirdi.
RTÜK tarafından Hilton Maslak'ta düzenlenen "Gelenekselden Dijitale Medya ve Gençlik Zirvesi” ne ilgi oldukça yoğundu. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in açılış konuşması yaptığı programın ilk oturumunun moderatörlüğünü ise Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Edibe Sözen yaptı. Panele konuşmacı olarak katılan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın yanı sıra Eğitim Bilimci Dr. Özgür Bolat, Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Yavuz Samur ve RTÜK Kamuoyu Yayın Araştırmaları ve Ölçme Dairesi Başkanı Deniz Güler konuşmacı olarak katılım sağladı.
Tarhan, ‘Dijital Dünyanın Psikolojisi’ bağlamında çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
Gençler için hem tehdit hem de bir fırsat olan sosyal medyanın nasıl doğru kullanılması gerektiğine kafa yorulması gerektiğini belirten, bizatihi tarafsız olarak nitelediği teknolojinin iyi yönde kullanılması halinde kişinin hayatını çok kolaylaştıracağı aksi halde yaşamını olumsuz yönde etkileyeceğine söyledi.
Gençler yüz yüze görüşmekten uzaklaşıyor ve yalnızlaşıyor…
ABD’de ve Avrupa yapılmış bu alandaki araştırmalara dikkat çeken Tarhan, raporların lise çağındaki gençlerin her geçen gün yalnızlaştığı, gençlerin akranları ile yüz yüze görüşme oranının git gide düştüğünü gösterdiğini belirtti.
İngiltere’de Manchester Üniversitesi ile BBC’nin ortak yaptığı 55 bin üzerinde kişinin katıldığı çalışmaya değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Yalnızlığın Anatomisi’ isimli bu çalışmanın dünyanın en geniş çaplı araştırma olduğunu kaydederek araştırmayla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu. “Çalışmanın sonuçlarında 16-24 yaş arasında yalnızlık oranı yüzde 40 olarak tespit edilmiş. İleri yaşlarda bu oran yüzde 27. Beklenenin tersi bir oran çıktı. Genellikle beklenen yalnızlığın yaşlanınca artmasıdır. Bütün ezberler bozuldu. Gençlik ve ergenlik dönemi sosyalleşme dönemidir. Hem aileye bağlı hem özgür hissetmesi gereken bir dönemdir. Bu dönemde genç kendini yalnız hissediyor. Bu durum insanlığın geleceği açısından risk oluşturuyor. Bu kişiler 40-50 yıl sonra daha da yalnız hissedecek. Bu kişiler arasında intihar oranları daha yüksek.” diye konuştu.
‘Pozitif Psikoloji’ ile suç oranlarının düşürülmesi hedefleniyor…
Yine ABD’de yapılan araştırmaların kişi başına düşen gayrisafi milli hâsılanın artmasına rağmen mutluluk oranlarının ters yönde eğilim gösterdiğini belirten Tarhan, ABD’nin önlem olarak eğitim felsefesini değiştirdiğini söyledi. ABD’nin müfredatına bize ait olan Anadolu irfanı, Mevlana’nın alınıp, sistematize edilerek pozitif bilimi, pozitif psikoloji dersi olarak okullarında okutulduğunu kaydeden Tarhan, ABD’nin bu şekilde her geçen yıl artan suç oranlarıyla kötüye giden toplumsal dönüşümü iyi yönde dönüştürmeyi hedeflediğini de sözlerine ekledi.
2015 yılında Harvard, 2018 yılında Yale’de okutulmaya başlanan pozitif psikoloji dersini Üsküdar Üniversitesi olarak öğrencilerine kredili ders olarak 2013 yılından bu yana kesintisiz verildiğini aktaran Tarhan, dönem sonunda öğrencilerin duygusal zekâlarında %20’lik bir artış gözlemlediklerini, öğrencilerin arkadaşlarıyla, aile bireyleri ve çevreleriyle ilişkilerinde ise önemli oranda iyileşme gözlendiğini söyledi.
Gelenekçi olmak mı gelenekli olmak mı?
RTÜK’ün ‘Gelenekselden Dijitale’ çok güzel bir başlıkla etkinlik gerçekleştirdiğini belirten Tarhan, gelenekçi olmak mı, gelenekli olmak mı? Sorusuna doğru cevap vermek gerektiğini ifade etti. Tarhan, “Gelenekçi olacaksak baskı ve tehdit yoluyla çocuk büyütmemiz lazım ama gelenekli olacaksak kendi değerlerimizi koruyarak modernleşmemiz gerekiyor. Bu farkı öğrenmemiz gerekir.” şeklinde konuştu.
Genç, kendinin lideri, kaptanı olmalı…
Günümüzde sosyal medyanın dünyanın etkileşim biçimlerinin değiştiğini, bunun kabul edilmesi gereken bir gerçek olduğunu vurgulayan Tarhan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Sosyal medyanın öznesi mi olacağım, nesnesi mi olacağım? Sosyal medyayı kullanmazsam o mu beni kullanır? Bu farkındalığı gençlerimize öğretebilmemiz çok önemli. Çünkü gerçeklik algımızı değiştiriyor, gerçeklik algımızın değişmesi ne demek, bizim olaylara bakış açımızı değiştirmek, demek. Eğer biz hayata, olaylara bakış açımızı değiştiremezsek, akışa kendimizi kaptırır gideriz. Akışı değiştiremezsek bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor, bu da kendi kendinin kaptanı olabilmesi, bir genç için çok önemli. Burada uzun vadeli çözüm, bu. Çocukçumuzun yaşam felsefesini düzgün yapmak, burada görüyorsunuz bütün anne babalar, çocuğumuz zeki olsun, çalışkan olsun, diyor. Zeki ama çocuk tembel, zeki ama yaramaz, çalışkan ama aptal, yanlış cevap işte, ideal olan üçüncü bir parametre daha lazım. O parametrede burada nasıl insan yetişmekte, yaşam felsefesi, o parametrede. Yani iyi insan yetiştirmek gibi bir ego ideali çocuğumuza öğretmemiz lazım. Sözünde duran, yalan söylemeyen, sadece kendi çıkarını düşünmeyen, toplum içinde çalışan, vatan için bir şeyler yapamaya çalışan, insanlık iççin bir şey yapmaya çalışan, ideal insan tipini küçük yaşta öğretmek gerekiyor.”
Evin açık kapısı ekranlar…
Dijitalleşmenin geldiği noktayı arama motorlarından birinin reklamının “Tek rakibimiz uykudur” yönünde yaklaşımıyla özetleyen Tarhan, evin güvenli ortam haline getirilmesinin önemine dikkat çekti. Akıllı telefonların, bilgisayarların…vs. ekranların evin açık kapısı haline geldiğini söyleyen Tarhan, “Evimiz artık eskisi gibi güvenli değil, sığınak değil, kale değil. Onun için burada çocuklara bireysel çalışmamız lazım, onaylayıcı yani anne baba onaylayıcı, kabullenici değilse çocuk ona sığınıyor. Bakıyorsun evde hep, iğneleyici, eleştiren anne baba tarzları var. Takdir, övgü, onay yerine, eleştiri, tehdit kullanan ailelerde, çocuklar sosyal medyaya stres azaltma tekniği olarak yöneliyor ve sürükleniyor, kendini kaptırıyor gidiyor… Ev güven alanı yapamadığımız zaman o evde sağlıklı bir çocuk yetişmiyor. Sosyal medya bağımlılığı, madde bağımlılığı olan çocuklara bakıyoruz, evde huzuru olmayan çocuklar. Ev sıcak bir yuvaysa, güvenli bir alansa çocuk hatalar yapıyor ama tekrar öğreniyor. Onun için burada ki kritik bilgi, evi sıcak bir ortam olarak sağlayabilmek.” olduğunu vurguladı.
İnsani değerlerin öğretilmesi keyfi değil artık bir zorunluluk
Konuşmasının sonunda adalet, dürüstlük, şefkat ve merhamet, şeffaflık, cesaret, empati ve sorumluluk, güven ve sadakat, utanma, alçakgönüllülük, yardımlaşma, helalleşme, selamlaşma, içtenlik, bağışlama, cömertlik, fedakârlık, minnettarlık, çoğulculuk, katılımcılık, özgürlükçülük, hesap verebilirlik, uzlaşmacılık, yenilikçilik, vefa gibi 24 altın değeri yaşatmayı bir görev haline getirmek gerektiğine dikkat çeken Tarhan bu değerlerin eğitim sistemine koyulması, eğitim fakültelerinde öğretilmesi gerektiğini söyledi. Bunların öğretilmemesi durumunda beynin de beynin de eğitilemediğini ifade eden Tarhan, beyinde insani değerlerin öğretilmesinin keyfi değil bir zorunluluk haline geldiğini kaydetti.
Program sonunda RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin tarafından Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a katılım sertifikası takdim edildi.
Okunma : 1812
ÜHA