Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kâğıthane Çözüm Koleji tarafından düzenlenen programın canlı yayın konuğu oldu. “Çocuk Eğitiminde Hayat Başarısı mı Akademik Başarı mı?” konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tarhan, hayat başarısı için akademik ve ahlaki başarının bir arada olması gerektiğini söyledi. Hayat başarısı denildiğinde insanlar zengin olayım ve ünlü olayım gibi beklentilere giriyor diyen Tarhan, “Eğer önlem alınmaz ve 21.yy bilgelik yüzyılı olmazsa, çürüme ve yozlaşma yüzyılı olacak.” İfadelerini kullandı.
“Eğer önlem alınmazsa 21.yy çürüme ve yozlaşma yüzyılı olacak”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hayat başarısı denildiğinde sadece maddesel başarının anlaşılmaması gerektiğini ifade etti. Yalnızca akademik başarının hayat başarısı getirmediğini belirten Tarhan; “Hayat başarısı anlayışına göre kişi hayatının sonuna geldiği zaman, akademik ve ahlaki başarısıyla beraber toplam başarısı nasıl olacak, önemli olan bu. Hayat başarısı denildiğinde bugün benmerkezci, popüler kültürün etkisindeyiz. Varoluşçu psikoloji ve varoluşçu felsefe insanları yanlış etkiledi. Bu anlayışa göre insan çıkarı peşinde koşan bir varlık. İçimizdeki yaratıcı faaliyetin ortaya çıkması için bencil, sınırsız ve özgür olmalıyız anlayışı insanlara empoze ediliyor. Toplumlar çıkarı peşinde koşan insanlardan oluşur diyerek vahşi kapitalizm ve tüketim çılgınlığı teşvik ediliyor. Bunun sonucunda ise hedonist, benmerkezci, sadece kendi çıkarını düşünen, evlenmeyi gereksiz ve aileyi ayak bağı olarak gören bir anlayış ortaya çıktı. Pandemi süreci küresel olarak tüm dünyayı etkisi altına alan, bana her şey mubahtır diyen yaşam felsefesinin yayılımını hızlandırdı. Eğer önlem alınmaz ve 21.yy bilgelik yüzyılı olmazsa, çürüme ve yozlaşma yüzyılı olacak.” dedi.
“Eğitim sisteminde iyi insan olmanın karşılığı yok”
Hayat başarısı ve akademik başarı konusunda iki uç arasında giden insan yaklaşımları olduğunu dile getiren Tarhan, bu iki uç nokta arasında denge kurmak gerektiğini ifade etti. Tarhan; “Hayat başarısı ve akademik başarı arasında denge kurulamamasının nedeni eğitimdeki din ve bilim ayrımından kaynaklanıyor. Lisede evrenin yaratılışını biyoloji öğretmeni tesadüf olarak açıklarken, din eğitimi öğretmeni Allah yarattı diyor. Bu sebeple çocukların kafası karışıyor. Bu karışıklığa son vermek için İlmi kelam derslerinin lise seviyesine anlatılması gerekiyor. Günümüzde lise öğrencilerinin her biri İbn-i Sina gibi sorguluyor. Gençler ibadeti nasıl yapacağım demiyor neden yapacağım diye araştırıyor. Bu sorulara cevap veremediğimiz zaman sadece kendimizi kandırırız. Hayat başarısı dediğin zaman insanlar evim olsun, arabam olsun, zengin olayım, ünlü olayım gibi beklentilere giriyorlar. Hâlbuki milyoner bir insana sorsanız bunların hepsini bir kandırmaca olarak ifade eder. Gerçek hayat başarısında bir insan huzurlu, mutlu, başarılı ve üretken olmalı. Şu anda ise sadece akademik başarı odaklı bir sistem var. Sınav sistemi de aileleri ve çocukları buna itiyor. Sınav odaklı bir eğitim sistemiyle ezberlemenin ve sınavları geçmenin haricinde hiçbir değerin karşılığı yok. Maalesef eğitim sistemimizde davranış geliştirmenin, iyi insan olmanın, yalan söylememenin, sözünde durmanın karşılığını çocuklar alamıyor. Böyle durumda çocuk niye bunlara önem versin ki? Hayat başarısı; akademik başarı ve ahlaki başarının birleşmesiyle sağlanıyor.” şeklinde konuştu.
“Çocuk eğitiminde yeni aktörler: Televizyon ve internet”
Günümüzde ahlaki, sosyal ve insani başarının yok sayıldığını, kapitalist ahlakla hareket eden bir insan tipinin oluşturulduğunu ifade eden Tarhan; “Kısa vadede bunlar kazanıyor gibi gözükür ama uzun vadede kaybederler. ‘İyi insan olmak mı karlıdır; çıkarcı olmak mı?’ diye bir soru sorulsa şu anki öğreti çıkarcı olmayı kârlı, dürüst olmayı ise kerizlik olarak açıklar. İyi insan yetiştirmek iyi fabrika kurmaktan daha önemsiz değildir. Erdemli insan yetiştirmek en önemli değerdir. Maalesef bunu eğitim sistemimiz yetiştirmiyor, daha önce aileler ve toplum yetiştiriyordu ama şimdi bu aktörler de yetersiz kaldı. Çünkü artık evimizin açık kapısı var, o açık kapının adı TV ve internet. Her türlü bilgi bu mecralardan giriyor ve evimizi kirletip zehirliyor. O kapıyı kapatamayacağımıza göre o açık kapıyı doğru kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor. Çocuklar kendiliğinden doğruyu, ahlaki ve insani değerleri öğreniyorlar diye beklemeyelim. Anne-babalar ve eğitimciler çocuklara iyi insan olmayla ilgili rol model olmalılar.” dedi.
“Çocuklar değil eğitim sistemi yanlış”
Modernleşme sürecini kendi kültürümüzü koruyarak gerçekleştiremediğimize değinen Tarhan, bu nedenle eğitim sisteminin Batı karşısında aşağılık duygusu olan insan tipi yetiştirdiğini ifade etti. Tarhan; Almanya’ya giden Türk vatandaşı aşıyı buluyor, Amerika’ya giden ise Nobel alıyor. Buradan anlaşılıyor ki eğitim sistemimiz doğru insan tipini yetiştiremiyor, resmî ideolojimiz ve bilim doktrinimiz yanlış. Eğitim kurumlarında 21.yy becerilerine göre eğitim verilmeli. Eğitim fakültelerinde 30 sene önceki eğitim tekrar ediliyor. Bu sistemle zeki fakat tembel, benmerkezci ve asalak insan yetişiyor. Geleceğimiz için zeki, çalışkan ve üreten insan yetişmesi gerekiyor. Bana göre mesleki başarıdan daha önemlisi, iyi insan olmak. Çocukların ego ideali sadece kendi çıkarı olmasın, sosyal hedefleri de olsun. Şu anda insanların en çok sosyal becerilere ihtiyacı var. Birbirlerine ihtiyacı var, anlaşmaya ve paylaşmaya ihtiyacı var. Materyalist sistem insanlara kendini kaybettiriyor, kapitalist ahlak iş birliğini değil rekabeti teşvik ediyor. Batı dünyası bunun farkına vardığı için Pozitif Psikoloji derslerini eğitim sistemine koydu. 21.yy bilgelik yüzyılı olmazsa birçok nesli kaybedeceğiz. Suç olayları, şiddet olayları, boşanma ve intiharlar artık salgın şeklinde olacak.” açıklamalarında bulundu.
“Tıbbiyeli Hikmet bir genç olarak Milli Mücadelenin fitilini ateşledi”
Türk gençliğinin daima umut vaat ettiğini ifade eden Tarhan, Sivas Kongresi’nde Tıbbiyeli Hikmet’in hikâyesini aktardı. Tarhan; “Sivas Kongresi’ne 150 kişi davet ediliyor fakat 33 kişi katılıyor, herkes ümitsizliğe kapılıyor. Katılımcıların birçoğu Amerikan ve İngiliz mandasını savunuyor. Bunlar tartışılırken 19 yaşındaki Tıbbiyeli Hikmet M. Kemal’e: “Paşam ben bağımsızlık mücadelesi için buraya geldim. Eğer manda varsa ben askeri tıbbiyeli olarak bunu kabul etmiyorum. Siz de mandaya evet derseniz sizi de kabul etmeyeceğiz.” diyor. Tıbbiyeli Hikmet’in bu çıkışı M. Kemal’i çok gururlandırıyor. Bunun üzerine M. Kemal; “Ya İstiklal, Ya Ölüm” sözünün orada söylüyor. Bu kararlı tavırdan sonra Erzurum Kongresi daha kuvvetli bir şekilde yapılıyor ve Anadolu’da birlikte mücadele başlıyor. Bunu başka toplumlarda olmayan Türk milletine özgü örgütlenme gücüne borçluyuz.” ifadelerini kullandı.
“Narsist, anti sosyal ve empati yoksunu olmamak için sorumluluk önemli”
Çocuklarda sorumluluk eğitiminin kızarak ve sınırlar çizerek değil, yetki vererek öğretilmesi gerektiğini ifade eden Tarhan; “Çocuğun sorumluluk bilincinin gelişmesi için yaşına uygun sorumluluk vermek gerekiyor. Çocuğa yaşından fazla sorumluluk verdiğin zaman ezilir ve özgüveni düşer, yaşının altında verildiğinde ise sıkılır. Çoğu zaman hiperaktif sanılan çocuklar tutarsız disiplinle eğitilmiş oluyor. Disiplin ve nasihat kar yağışı gibidir yavaş ve devamlı olursa kar tutar. Duygu ifadesi yanlış, tutarsız anne-babaların çocukları doğruyu yanlışı birbirinden ayıramıyor. Bu sebeple ilk olarak kendimizi terbiye edelim çocuklar sonra terbiye olur. Çocuk ailenin aynasıdır. Günümüzde kötü ve bencil insanlar çoğalıyor. Artık bunların hastalık mı kötülük mü olduğunu ayırt etmekte zorlanıyoruz. Kötü üçlü olarak bilinen narsisizm, anti sosyal kişilik ve empati yoksunluğu her geçen gün artıyor. Bu üçü bir aradaysa şiddet ve can yakmaktan zevk alan kişi ortaya çıkıyor. Çok tehlikeli kişiler bunlar. Böyle çocuk yetiştirmemek için sorumluluk duygusunu öğretmek gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Sınava yüklenen yanlış algılar kaygıya neden oluyor”
Sınav ülkesinde yaşayan bizlerin sınavlara yanlış anlamlar yükleyerek sınav kaygısını artırdığımıza değinen Tarhan; “Aileler, eğitimciler ve öğrenciler sınavı ölüm kalım meselesi gibi görüyor hâlbuki hayatta bu sınav yalnızca bir basamak. Bizde maalesef insanın hayatında ki başarı LGS ve YKS’de tek sınava indirgenmiş durumda. Bu pedagojik ve psikolojik açıdan çok yanlış bir yöntem. Bugün birçok proje okulları, tasarım atölyeleri açılıyor. Öğrencilerin oradaki performansları da sınav notlarına yansımalı. Adaletli bir sınav sistemi başaramadık. Gençler için kaygı kaçınılmaz bir şey, kaygı var panik yok diyoruz o yüzden. Anne-babanın kaygısı çocuğu daha çok etkiliyor, kaygı bulaşıcıdır. Bu sınav hayatta başarı basamakları içerisinde bir basamaktır, kaybetsen de bir basamağı kaybedersin telafisi her zaman vardır. Ama geçersen de güzel bir durumdur. Geçmezsen de bir şey öğrendin. Onun için sınava giren bir kimse kaybetmez.” ifadelerini kaydetti.
Haber: Esmanur Tuna
Okunma : 2490
ÜHA