‘Sosyal medya günlüğü’ bilinçli kullanımda etkili bir yöntem!
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, TGRT Haber’in canlı yayın konuğu oldu. Tarhan, “Çocukların Sosyal Medya Kullanımı ve Kullanımın Kısıtlanması” konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Tarhan, üç saatten fazla sosyal medya kullanımının problemli olarak kabul edildiğini belirterek, özellikle çocukların ve ergenlerin dijital detoksa ihtiyaç duyduğunu vurguladı. Sosyal medyanın hem olumlu hem de olumsuz etkilerine dikkat çeken Tarhan, ebeveynlerin çocuklarına yasaklayıcı değil rehberlik edici bir yaklaşım sergilemeleri gerektiğinin altını çizdi. Tarhan ayrıca sosyal medya günlüğü tutmanın bireylerin farkındalığını artırarak zamanı daha verimli kullanmalarına yardımcı olabileceğini de belirtti.
“Akıllı telefon çocukların gerçeklik algısını bozabiliyor”
Üç saatten fazla sosyal medya kullanımının problemli kullanım olarak değerlendirildiğini söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Sosyal medya küresel bir sorun. Yani, şu anda sadece Türkiye’ye özgü değil. Türkiye de bu konuda ön sıralarda yer alıyor. Hem erişkinlerde hem de 15 yaş altındaki çocuklarda kullanım açısından ön sıralardayız. Bu konuda yasaklamayla ilgili tartışmalar dünyada çok yapılıyor. Örneğin, İsveç ve diğer Kuzey Avrupa ülkelerinde bu konuda kesin kararlar alınmış durumda. Mesela 3 yaşından önce çocuklara akıllı telefon verilmemesi öneriliyor. 3 yaş ile 13 yaş arasında ise günde bir saat telefon verilmesi uygun görülüyor. Burada sosyal medya değil akıllı telefonun kendisi söz konusu. Ayrıca çocukların on yaşına kadar ebeveyn gözetiminde kullanmaları sağlanıyor. Çünkü akıllı telefon çocukların gerçeklik algısını bozabiliyor. On beş yaşından sonra ise ergenlerde ve erişkinlerde iş ve ihtiyaç dışında günde üç saatten fazla sosyal medya kullanımı patolojik kabul ediliyor. Bu riskli veya problemli kullanım olarak değerlendiriliyor. Bunun iyi analiz etmek gerekiyor. Şu anda sosyal medya kullanımının ne kadarının problemli ne kadarının amaca yönelik ve faydalı olduğunu ayırt etmek önemli. Yani sosyal medya denince hemen suçlu ilan etmemek gerekiyor.” diyerek sözlerine başladı.
“Sosyal medyanın olumlu etkileri de var”
Dijital detoksun önemine değinen Tarhan; “Gençler ve çocuklar sosyal medyanın içine doğdular. Bu yüzden onlara yasaklayıcı bir yaklaşım benimsememeliyiz. Çünkü sosyal medyanın olumlu etkileri de var. Dijitalleşmenin olumlu yönleri sosyal bağlantı kurmalarına, aidiyet hissetmelerine olanak sağlıyor. Duygu paylaşımı yapabiliyor, destek ve arkadaş grupları oluşuyor. Bilgi edinme, öğrenme ve farkındalıkları artıyor. Kendilerini ifade etme ve kimlik inşasına katkı sağlıyor. Bunlar sosyal medyanın olumlu yönleri ama olumsuz tarafları da var. Akran zorbalığı ve siber zorbalık oldukça yaygın. Bu ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Özellikle yapay zekanın etkisiyle sosyal medya kullanımının artması depresyon, anksiyete ve stres düzeylerinde yükselmeye yol açabiliyor. Daha önce karşılaşmadığımız kadar dijital bağımlılık nedeniyle ergenleri hastaneye yatırdığımız vakalar oluyor. Bu durumlarda dijital detoks uyguluyoruz. Temel kişilikleri iyiyse ve aile bağları sağlamsa çocuklar kısa sürede toparlıyor.” ifadelerini kullandı.
“Zarar verici içerikler gençleri olumsuz etkiliyor”
Sosyal medyanın bireyler üzerindeki etkilerine değinen Tarhan; “Sosyal medya gelir eşitsizliğini artırıyor. Örneğin görünürlük baskısı oluşuyor, herkes beğeni almak için ciddi bir yarış içinde. Siber zorbalık, taciz ve nefret söylemi de artıyor. Uyku kalitesi bile etkileniyor. Arama motorlarından birinin mottosu var. ‘Tek rakibimiz uyku.’ diyorlar. Yani bizi uyutmamak için ciddi bir yarış var. Bu şekilde dijital esir haline geliyoruz. Dikkat ve odaklanma sorunları da var. Fransa’da bir araştırmacı bu konuda ‘Dikkat Katili’ adlı bir kitap yazdı. Sosyal medya ve internet kullanımının dikkati uzun süre sürdürmemizi engellediğini belirtiyor. Oysa beynimizin frontal bölgesi uzun süreli dikkati öğrenmeli ve sürdürebilmeli. Sürekli dikkat değiştirmek, hiperaktivite ve dikkat eksikliği hastalıklarını artırıyor. Bu durum insanların derin ilişkilere uzaklaşmasına yol açtı. Sosyal ilişkilerde dostluk ve derin, nitelikli ilişkiler azaldı. Yüzeysel arkadaşlıklar çok gerçek dostluklar azaldı. Ayrıca içerik maruziyeti de çok fazla. Zarar verici içerikler, toksik kişilikler ve şiddet öğretileri gençleri olumsuz etkiliyor.” şeklinde konuştu.
“Gençleri sanık sandalyesine oturtmayalım”
Nasihat yerine hal ve davranışlarla örnek olunması gerektiğini belirten Tarhan; “On beş yaşından önce anne babanın rehberliği ve kılavuzluğu çok önemli. Evde anne baba ne yapıyorsa çocuk da onu yapıyor. Mesela anne baba eve geliyor, sürekli ellerinde telefon, çocuk da aynısını yapıyor. Bu yüzden çocuğa kızmanın bir anlamı yok. Gençleri sanık sandalyesine oturtmayalım. Önce kendimize bakalım, biz nerede hata yapıyoruz? Çocuk duyduğunu değil yaşadığını modelliyor. İşittiğiyle değil gözlemledikleriyle öğreniyor. Nasihatlerle bu zamanın çocuğuna iyi örnek olamayız. Hal ve davranışlarımızla örnek olmamız gerekiyor. Anne babaların dikkat etmesi gereken bir diğer konu, evde haftanın belli günlerinde dijital detoks uygulamak. Telefonları bir süre kaldırıp birlikte konuşmak, mola vermek, yani bir moratoryum yapmak çok faydalı. Eğer bunu başarabilirlerse evde nitelikli bir beraberlik oluşur. Az da olsa nitelikli bir zaman olur. Hatta her akşam sadece on dakika bile ayırsanız yeterli. Telefonu kapatıp ‘Hadi bir konuşalım.’ dediğinizde birçok şey aşılabilir.” dedi.
“Sosyal medya insanlığın sınavı gibi”
Aile içine ebeveynlerin kritik rolüne değinen Tarhan; “Kişiler internette serbest dolaştıklarında farkında olmadan istek ve ihtiyaç dengesini bozuyor. Mesela alışveriş yaparken insanın canı her şeyi isteyebilir ama hemen şu soruyu sorması lazım ‘Bu benim ihtiyacım mı, değil mi?’ Bunu çoğu zaman sormuyor. Çocuklar da dur, düşün, sonra eyleme geç paradigmasını öğrenemiyor. Erişkinler böyle davranırsa çocuklar bunu rahatlıkla modelliyor. Sosyal medya insanlığın sınavı gibi. İnsanlar birçok kolaylık ve avantaj sağlarken hayatımızı kolaylaştırıyor, bilgiye hızlı ulaşmamızı sağlıyor, insan ilişkilerinde hızlı sonuçlar almamıza yardımcı oluyor ama derinliği zayıflatma riski var. Burada sosyal medyanın öznesi olmamız gerekiyor, nesnesi değil. Eğer sosyal medya bizi yönetirse, kendini kaptıran kişiler bir müddet sonra psikiyatrik olgu haline gelebiliyor. Anne baba liderliği çok önemli. Çocuklarına ‘Aman üzülmesin, gözümüzün önünde olsun.’ diyerek fazla hoşgörülü davranabilirler. Bakıyorsunuz, evin güvenli alanında güvensiz sitelere giriyor çocuk. Bu yüzden aile içindeki rehberlik kritik…” ifadelerini kullandı.
Gençler kitap okuma alışkanlığını kaybediyor…
İnsanların bilgeleşmeye ihtiyacı olduğunu söyleyen Tarhan; “Gençlerde psikiyatrik olgular arttı. Dünya istatistiklerine bakıldığında kitap okuma oranı hızla düşmüş ve kitap satışları da aynı şekilde azalmış. Gençler kitap okuma alışkanlığını kaybediyor. Story tarzındaki kısa hikayeler veya e-kitaplar da yeterince okunmuyor. Kısa bir tüketim kültürü oluştu. Okuduğum bir makaleye göre bu durum insanlığın geleceği için bir tehdit. Medeniyetin çöküşü olarak tanımlanıyor. İnsanlığın daha çok bilgeleşmeye ihtiyacı var. Toplumsal olarak, Anadolu irfanına ve Doğu kültürüne ihtiyacımız var. Hatta bütün dünyanın ihtiyacı var. Çünkü gençlerde acelecilik ve sabırsızlık en yaygın belirtiler arasında. Ayrıca küresel olarak çıkarcılık artıyor. Suç ve şiddet olayları çoğalıyor. Empati yoksunluğu çok fazla artmış durumda. Sosyal medyanın en büyük zararlarından biri de empatisizliği öğretmesi. İnsanlar olaylara yalnızca kendi açısından bakıyor. Sadece kendi çıkarlarını gözetiyor. Kötülük psikolojisiyle ilgili kitaplara bakın, bütün kötülükleri bir odaya doldursanız, kapısını empati yoksunluğu açar.” şeklinde konuştu.
Günlük, sosyal öncelikleri ve önem sıralamasını belirlemeye yardımcı oluyor
Sosyal medya günlüğünün kullanılması gerektiğini belirten Tarhan; “Sosyal medyayı doğru kullanmak aslında hiç zor değil. Sosyal medya kullanımıyla ilgili olarak kişilere sosyal medya günlüğü tutmalarını öneriyoruz. Bu günlüğü yazılı olarak tutacaklar sözlü değil. Günlük, kişinin sosyal önceliklerini ve önem sıralamasını belirlemesine yardımcı oluyor. Günlükte, ‘Bugün sosyal medyada ne kadar zaman geçirdim?’ gibi soruları yazacaklar. Zaten sosyal medya platformları da kullanıcılarına, son hafta boyunca günde kaç saat harcadıklarını raporluyor. Bu geri bildirim sistemi kişinin kendi kendine koyması gereken bir yöntem. Amaç, günü planlayan ve geleceğe yönelik plan yapan kişilerin sosyal medyayı amaçlarına uygun şekilde kullanması. Eğer akıntıya bırakılırsa zaman hızla geçiyor ve birçok iş aksıyor. Bu nedenle sosyal medyayı, toksik veya yasaklı bir madde gibi. Belli saatlerde ve kontrollü kullanmak gerekiyor. Sosyal medya hayatımızda bir vahşi at gibidir. Doğru kullanırsak bizi hedeflerimize götürür, yanlış kullanırsak tepe takla eder. Bu yüzden bilinçli kullanmamız şart.” diyerek sözlerini sonlandırdı.