Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Turkaz Magazine Dergisi’nin Haziran sayısında Yrd. Doç. Dr. Didem Söylemez Sur’un sorularını cevapladı.
- Tıp Fakültesi okumak hayaliniz miydi?
Ailemin yönlendirmesi de var ancak kendi ilgi duyduğum alan olduğu için tıbbı tercih ettim.
Bizim oralarda eğitime çok önem verilir. Annem de beni küçük yaştan itibaren okumaya yönlendirdi. Yaşıtlarım oyun oynarken ben Merzifon Halk Kütüphanesi’ne giderdim. Çocukluk dönemime dair anılarım da hep eğitimle ilgilidir. Eğitimin yüceltildiği bir ailede büyüdüm. Merzifon’da açılan ilk liseye güvenmeyen babamın isteğiyle yatılı lise imtihanlarına girdim ve 1966’da Kuleli Askeri Lisesi’ni kazanınca okumak için evden ayrıldım. Askeri lisede okurken bir handikabım vardı, lisede numaralı gözlük kullandığım için muharip sınıf olamadım. Yardımcı sınıf olmak istemediğim için de tıp fakültesine girmeye karar verdim. Ailemizde hekim çok fazla sayıda bulunuyor, dayım Türkiye’nin ilk kardiyologlarından diğer dayım diş hekimi… Tıp okuma ile ilgili annemin de etkisi büyüktür. Dönemin şartlarından dolayı Askeri Lise’den mezun 400 kişi arasından üniversite sınavına giren 40 kişiydik. Hayatımda rastgele iyiliğe ilk olarak o sırada rastladım. Bir göz muayenesinde bana bakan doktor sayesinde sınava girme hakkım oldu ve tıp fakültesini kazandım.
- Uzmanlık olarak psikiyatriyi seçmenizin nedenlerini öğrenebilir miyiz?
Tıbbı bitirdikten sonra ihtisas seçerken arkadaşlarımın da etkisiyle önce kulak burun boğaz alanını istedim. Ancak staj sırasında sevdiğim bir alanda mesleğimi yapacağım dedim ve psikiyatriyi tercih ettim. İnsan sevdiği mesleği yaparken mutlu olur. Psikiyatrist olarak insan psikolojisi ile uğraşıyorum. Bu meslekte insanlara yardım etmek ve çözüm üretmek konusunda ortalama bir kişiden çok daha fazla çaba sarf etmek gerekiyor. Psikiyatri ruh sağlığı ve hastalık olarak geçer. Yani aslında önce ruh sağlığını artırarak diğer hastalıklara çözüm üretebilirsiniz. Bu mesleği seçmemdeki en önemli noktalardan birincisi sevdiğim işi yapma kararı ikincisi yaşam ideallerimi bu uzmanlık dalında gerçekleştireceğimi düşünmem oldu diyebilirim.
“Psikiyatrinin geleceğinin ‘Beyin fonksiyonlarını ölçerek tedavi’ olduğunu öngördüm ve buna inandım.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Türkiye’de özel girişim ile psikiyatri hastaneleri işletilemez görüşü herkesin inancı iken böyle bir girişimde bulunup başarılı oldu. Başarısının backgroundunda öngörüsü ve inancı olduğunu dile getirdi.
- Bugünlerde Avrupa’nın ikinci büyük ve Türkiye’nin tek beyin hastanesini açtınız; bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Bir tedavi yöntemini herkesin uyguladığı şekilde uygularsanız aynı sonuçları alırsınız. Ben Bilimsel referansı olan “en ileri ve yeni yöntemleri kullanarak tedavi etme” ilkesini benimsiyorum. Kendi alanımda bunu yapmaya çalıştım. Ülkemizin beyin alanında branşlaşmış bir hastanesi yoktu. Nöroloji, psikiyatri ve psikoloji alanlarındaki birikimlerimizi bir çatı altında toplayarak beyin alanındaki hastalıkların teşhis ve tedavisi için çalışmak, sağlık hizmeti vermek istedik. Hastanemizde beyin dışında nöroloji, psikiyatri, psikoloji, çocuk ergen ve yetişkin psikiyatrisi, kardiyoloji, KBB, Ortopedi gibi branşlarda da sağlık hizmetleri vermekteyiz.
- Tıp Fakülteniz açılıyor ve öğrenci sayınız 16 bini buldu. Üsküdar Üniversitesindeki başarıyı getiren dinamik nelerdir?
Hastane binası dahil ve bütün bireysel birikimim olan neredeyse her şeyi vakfa ve üniversiteye bağışladım. Hiç bir kamu desteği ve kamu tahsisi almadım. Kazanımlarımı hep kendi içinde yatırıma dönüştürdüm. Hastanın yüksek yararının kalite yönetiminde olduğunu biliyordum. ARGE odaklarımızı belirledim. Vizyonumuzu bu yönde şekillendirdim.
Üsküdar Üniversitesi, davranış bilimleri ve sağlık alanında Türkiye’nin ilk tematik üniversitesidir. Psikiyatri, nöroloji ve psikoloji gibi bilim dallarının multidisipliner bir yaklaşımla bir arada olduğu bir üniversite olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Prof. Dr. Mehmet Zelka, Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, Prof. Dr. Sevil Atasoy, Prof. Dr. Haydar Sur, Prof. Dr. Muhsin Konuk, Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, Prof. Dr. Tayfun Uzbay, Prof. Dr. Mithat Baydur, Prof. Dr. Sinan Canan ve Prof. Dr. Sultan Tarlacı daha ismini sayamadığın pek çok değerli hocalarımız gibi alanlarında uzman ve tecrübeli akademisyenlerimiz üniversitemiz çatısı altında çalışmalarını sürdürüyor. Bu da üniversitemizin bilim üreten, yenilikleri takip eden dinamik bir üniversite olma hedefini yakalamasına imkân sağlıyor. Uygulama ortağımız olan NPİSTANBUL Beyin Hastanesi, Üsküdar Üniversitesi NP Etiler ve NP Feneryolu Tıp Merkezleri, öğrencilerimize staj ve uygulama olanağı sunarak tecrübe kazanmalarına destek oluyor.
- Yurtdışına da açılmayı düşünüyor musunuz?
Yurt dışında faaliyet göstermek bizim için çok önemli. Özellikle Türkiye vatandaşlarının bulunduğu ülkelerde olmak, oradaki vatandaşlarımıza destek vermeyi çok önemli buluyoruz. Bu nedenle bu konudaki ilk adımı, iki yıl önce attık. Üsküdar Üniversitesi ve uygulama ortağı NPİSTANBUL Beyin Hastanesi olarak 2016 yılında Köln’de bir merkez açtık. Bu merkezde hem eğitim hem sağlık alanında danışmanlık hizmeti sunuyoruz. Biz insanımızın özellikle ruh sağlığı alanında kendi ana dilinde hizmet almasının kendini ifade etmesi açısından çok önemli bir ihtiyaç olduğunu düşünerek bu merkezi açtık. Ruh sağlığının üç ayağı vardır. Biri akıl, diğeri beyin, üçüncüsü kültürdür. Kültür ayağını göz ardı ederek psikolojik hasta tedavi etmeye çalışan bir Alman sağlık sistemi ve Alman eğitim sistemi var. Bununla ilgili Almanya'da çalışmamız gerekir diye düşündük. Yine vatandaşlarımızın yoğun olduğu ülkelerde merkezler açmayı, onlara hem sağlık hem de danışmanlık hizmeti götürmeyi hedeflemekteyiz.
Ego ideali başarıya götürür
- Yeni nesillere başarılı olmaları için neler tavsiye edersiniz?
Öncelikle bir ego ideallerinin olmasını öneririm. Hangi mesleği seçeceklerse ne olmak istiyorlarsa önce iyi insan olmayı hedeflesinler. Hedef piramidinin en tepesinde iyi insan olmak olsun ve ona ulaşmak için çalışsınlar. İyi doktor, iyi öğretmen, iyi mühendis, iyi psikolog olmak elbette ki çok önemli ama önce iyi insan olmak gerekir. Bunun yanı sıra mesleki anlamda da mutlaka bir hedefleri olsun. Kendilerini iyi tanısınlar. Yeteneklerini, ilgi alanlarını göz önünde bulundurarak kendilerine en uygun mesleği seçmeye gayret etsinler. Sevdikleri işi yapsınlar. Sevdiği işi yapan insan, çalışırken aynı zamanda eğlenir. Mutlaka çok çalışsınlar, emek vermeden hiçbir başarıya ulaşamayacaklarının bilincinde olsunlar. Mutlaka hayata ve geleceğe dair projeleri olsun, bunları hayata geçirmek için çaba versinler. Kendi fırsatlarını oluşturmak için çaba sarf etsinler ve önlerine çıkan fırsatları da mutlaka değerlendirsinler.
Okunma : 5222