Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ramazan’da Öfke ve ve Öfke Kontrolü” konusunda ÜLKE TV’de değerlendirmelerde bulundu. Ramazan ayının manevi bir iklim oluşturduğunun altını çizen Tarhan; “Ramazan orucunu tutan kişi eğer iftara göre beynini programladıysa iftara kadar beyin açlıkla ilgili kimyasalları, hormonları salgılamıyor. Salgılamadığı için kişinin vücudunda açlık stresi oluşmuyor. ‘Nasılsa biraz sonra yiyeceğim.’ deyip öteleme, erteleme yapabiliyor. Böyle durumlarda Ramazan ayının oluşturduğu bir manevi iklim var.” Dedi. Tarhan, inanmadan tutulan orucun öfkelilik halini artırdığını da sözlerine ekledi.
“Ramazan ayının oluşturduğu bir manevi iklim var”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, oruç tutmanın dayanıklılık eğitimi kazandırdığı konusuna dikkat çekti. Tarhan; “Genellikle kan şekeri düştüğü zaman kişide daha çok öfkelilik hali beklenir ama ilginçtir Ramazan ayında böyle olmuyor. Ramazan orucunu tutan kişi eğer iftara göre beynini programladıysa ki beynimizi kendi kendine programlama kapasitemiz var. Bunu devreye sokup beynimizi programlarsak iftara kadar beyin açlıkla ilgili kimyasalları, hormonları salgılamıyor. Salgılamadığı için kişinin vücudunda açlık stresi oluşmuyor. ‘Nasılsa biraz sonra yiyeceğim.’ deyip öteleme, erteleme yapabiliyor. Böyle durumlarda Ramazan ayının oluşturduğu bir manevi iklim var. Manevi derken ruhsallık anlamındaki bir maneviyatı kastetmiyorum, anlamsal bir iklim var. Manevi kelimesi zaten mana kökünden gelir. Anlamsal bir durumdur. Böyle durumlarda kişi bir güçle bağlantı kurduğunu, kendisini yaratanla bir bağlantı kurduğunu, evrenle bütünleştiğini, bütün kâinatta yalnız hissetmediği zaman yüksek bir güvendelik duygusunu hissettiği bir zamandır. Böyle durumlarda öfke kontrolü gibi kişiyi baştan çıkarıcı, hata yapıcı, yanıltıcı tepkilere kişi ‘hayır’ diyebiliyor. Ego gücü böyle durumlarda psikolojik savunmalar güçleniyor hatta Ramazan orucu gibi açlık uygulamalarında, açlık günlerine dayanıklılık eğitimi psikolojik olarak kişide mesela; komandolar bunu çok yaparlar. Dağcılar yapar ki eğitimlerde kendilerini uzun süreli açlığa hazırlarlar, bu kişiler dayanıklılık eğitimi kazanıyor.” şeklinde konuştu.
“Orucu inanmadan tutuyorsa öfkelilik artar”
Beyin üzerinde bir bilinç olduğunun altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bilincin beyne etki ettiği durumlarda öfkelilik hali olmadığından bahsetti. Tarhan; “İlk birkaç gün ramazan ayında zorluk oluyor. Vücudun alışma döneminde uyum döneminde daha normalleşiyor. Bu nedenle kişi eğer orucu başkasının hatırına tutuyor, inanmadan tutuyorsa o durumda öfkelik artar ama inanarak tutuyorsa beyni ona itaat sağlar. Beyin üzerinde bilinç vardır, bilinç beyne etki ettiği zaman öfkelilik hali olmaz. Kişi öfkelilik gelirse ne yapacak? İnsanın alıştığı bir trafik vardır mesela bir yerden bir yere gitmeye 1 saate alışmıştır buna ‘normalize’ diyor kabulleniyor ama o süre 1 saat 10 dakika olduğu zaman sinirlenmeye başlıyor. İftar zamanında da bir trafik oluyor böyle durumlarda kişi kendini biliyorsa, öfke kontrol problemi varsa ne yapıp ne edip erken çıksınlar. Bazı kişiler dürtü kontrolü yapamıyorlar. Öfkelenip daha sonra pişman oluyorlar böyle kişiler, ‘Bende öfke sorunu var.’ diyen kişinin; ‘Yanlış bir kişiyle karşılaşırsam başım belaya girmesin.’ diye kendini hazırlamasında fayda var. Öfke sorunu olan kişi eğer istemediği bir durumla karşılaşırsa, öfke sorununa itfaiye modeli ile yaklaşması lazım. İtfaiyede ne vardır? Önce yangın çıktığı zaman yangın söndürmeye gelenler ‘Neden çıktı?’ diye araştırmazlar önce söndürürler, soğuturlar ondan sonra araştırılır öyle rapor edilir. Tekrar yangın çıkmasın ya da arıza varsa düzeltilsin diye iyileştirme faaliyeti yapılır. Kişide öfkelendiği zaman; ‘Neden öfkelendim, bugün niye bu haksızlığı yaptı, bu adam neden burada durdu?’ gibi devamlı bunu söylediği zaman yangın arasında sebep aramak gibi yangın artar. Sonunu daha da körüklemiş olur. Böyle durumlarda öfkenin amacı ertelemektir, o anda dikkat odağını değiştirecektir, bunu yapacak konuyu başka yere çevirecek. Sonra zaten yanında birisi varsa onunla konuşur, radyo varsa onu açar, podcast dinleyebilir yani bir şeyler yapabilir. İlgi odağını değiştirirse hemen sönüyor.” dedi.
Asıl pehlivan karşı tarafı yenen değil, içindeki öfkesini yenendir…
Öfkeyi yenmenin pehlivanlık gerektirdiğinden bahseden Tarhan; “Çocuklarda bir şeye hayır dersin daha çok tutturur ama dikkat odağını değiştirirse çocuk hemen yeni duruma göre hareket eder. Bunun gibi içimizdeki vahşi atı böyle terbiye edeceğiz. Korna çalan, küfür eden kişiler, bizim psikoteknikte kullandığımız bir metafor vardır. Çöp kamyonu metaforu… Herkesin sırtında taşıdığı bir çöp vardır. Diğerleri onları bırakır, o da sırtındaki çöpü bırakıyor. Sen de alıp o çöpü gerersen sen kirlenirsin. Onun için ona o çöpü bırakma hakkı vereceksin senin sorunun değil onun sorunu. Onun için onu zihinsel olarak satın alamazsın bunu yaparsa kişi başkalarının hatasını, insanlar niye böyle niye böyle, her şeyi kontrol etme duygusu kendine biraz tanrısallık atfetmektir. Onun için her şeyi düzeltemeyiz, her şeyi kontrol edemeyiz ki kendimizi yeryüzü tanrısı hissetmeyelim. Biz buna kadri mutlak değiliz yani bu nedenle her şeyi kontrol edemeyeceğimiz için bu onun sorunu, o onun zihinsel yükünü dağıtıyor. Böyle insanlara kızmak yerine acımak lazım.” dedi.
Söz vardır; ‘Asıl pehlivan karşı tarafı yenen değil, içindeki öfkesini yenendir.’ Diyen Tarhan, öfkeyi yenebilmenin bir pehlivanlık gerektirdiğini sözlerine ekledi.
Okunma : 1280
ÜHA