TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

“Ramazan, insanın kendisine ayna bulma dönemidir”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Milli Gazeteye verdiği röportajında Ramazan ayı ve maneviyat psikolojisi konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

“Ramazan, insanın kendisine ayna bulma dönemidir”

Aşırı arzuları, istekleri, sınırsız davranma duygularını Ramazan törpülüyor. Ramazan’da öz bilinç, öz farkındalık kazanma çıkıyor ortaya. Onun için Ramazan, bu öz bilinç için fırsattır. Ramazan, bir insanın kendine ayna olma dönemidir, kendisine ayna bulma dönemidir. Ramazan’da kişi kendisine aynalama yapabilir. Ramazan’da kişi aşırı isteklerini, hırslarını, doyumsuzluklarını sorgulayabilme fırsatı oluşturuyor. Ramazan, bir anlam ayı… Ne oluyor? İnsanın dünyaya verdiği anlamı değiştirme ayıdır Ramazan… Hayata verdiği, zamana verdiği, kendisine verdiği anlam değişiyor.

 Ramazan ayı, müminlerin maneviyatına ve psikolojisine nasıl onarımlar yapar? Yaşadığımız sıkıntılara ilişkin Ramazan ayının sunduğu reçeteler nelerdir?

Ramazan’ın sunduğu reçetelerde bireye sunduğu reçete var, topluma sunduğu reçete var, bir de evrensel reçetesi var; yani Ramazan, üç tane önemli reçete sunuyor… Birinci sunduğu reçete bireye nefis terbiyesi için fırsat veriyor, yani orada kişi arzu ve dürtülerini terbiye için zaman, ortam ayarları çünkü insanı en çok hata yaptıran duygular nelerdir mesela düşünün… Biri açgözlülüktür, diğeri hırstır, diğeri de saygısızlıktır, utanmazlıktır, merhametsizliktir. Bu duygular olan insanlar mesela açgözlü olan kişiler böyle muhteris olan kişiler veyahut da sınırlarını, hakkını, hukukunu bilmeyen, sınırsız, sorumsuz olan kişiler yalancıların ve tuzak kurucuların en büyük adaylarıdır… Mesela yalancılar, hırslıları ve açgözlüleri avlarlar; para hırsı, mal hırsı, şöhret hırsı çok arzulu olan kişilere bir tezgâh kurarlar, sahte pazarlama tekniklerinde ona bir şeyler verirler ve gittikçe verdiklerini alırlar, büyütürler; bir alırlar iki verirler, ona karşı bir şey alır, iki misli fiyat verir. Üç dört defa böyle yaptıktan sonra sahte bir güven oluşturur… Bunu yaptıktan sonra her şeyini alır, hiçbir şey vermez. Çiftlikbank gibi olayları düşünün, orada veriyor veriyor veriyor, genelde doyumsuz, açgözlü, beklentisi yüksek olan kişileri tuzağa düşürüyor… Toplumda da böyle insanlar her zaman olur, bir olay olur, 20–30 sene sonra unutulur. Birileri gelir yine benzer şeyler yapar, ortam değişir, yöntemleri de değiştirirler, bu kişiler her zaman aldanmaya hazır kişileri aldatanlar bulunur… İşte bunun Ramazan’la ilgisi ne? Aşırı arzuları, istekleri, sınırsız davranma duygularını Ramazan törpülüyor. Ramazan’da öz bilinç, öz farkındalık kazanma çıkıyor ortaya. Onun için Ramazan, bu öz bilinç için fırsattır. Ramazan, bir insanın kendine ayna olma dönemidir, kendisine ayna bulma dönemidir. Ramazan’da kişi kendisine aynalama yapabilir. Ramazan’da kişi aşırı isteklerini, hırslarını, doyumsuzluklarını sorgulayabilme fırsatı oluşturuyor. Ramazan, bir anlam ayı… Ne oluyor?

“Ramazan, insanın dünyaya verdiği anlamı değiştirme ayıdır”

İnsanın dünyaya verdiği anlamı değiştirme ayıdır Ramazan… Hayata verdiği, zamana verdiği, kendisine verdiği anlam değişiyor. Mesela hırsızlık olayları Ramazan’da % 50 azalıyor. Alkolik kişiler % 50 alkol kullanmıyor Ramazan’da o yüzden Türkiye’de alkol kullananlar bu ayda karaciğer rahatlıyor. Yani Türkiye’de bir şey var; alkolün hastalığa dönmesini etkileyen bir şey olmuş Ramazan’ın yani onun için Ramazan aşırı isteklerin, arzuların, dürtülerin ve doyumsuz, sınırsız davranışlar için kişinin onlara verdiği anlamı değiştirerek sadece dünyasal anlam verdirtiyor. Çünkü insanoğlu ama bunun sadece dünyasal olmadığı, ölümden sonra da bir yaşam olduğunu düşündürterek kişiye önceliklerini değiştirme fırsatı veriyor.

“Ruhun tekâmülü sevgiyledir”

Ramazan onun için bireye faydası önem ve önceliklerini yeniden düzenleme… Onun için Ramazan’a biz moratoryum ayı da diyoruz, moratoryum ayı yani mola verme, psikolojik mola verme arzu, dürtü, hırs ve isteklerine mola veriyor; dur, düşün, yeniden başla diyor. Hayat sana onun için 12. ayın yeniden başlaması kişiyi manevi terakkisine, manevi yükselişine sebep oluyor, nefsin makamları açgözlülükle, istekle yükselir, ruhun makamları sevgiyle yükselir. Ruhun tekâmülü sevgiyledir, nefsin tekâmülü somut zevklerle ruhun tekâmülü soyut zevklerledir. Soyut zevkler de nelerdir; sevgiyi yönetebilmektir, insanın maddi şeyler değil, manevi şeyleri sevebilmemiz için, evrensel bir duygu olarak yaşayabilmemiz için, yaratıcı ile ilgili gönül bağı kurması için bir fırsat ayı olarak Ramazan’a bizim kültürümüzde çok büyük anlam yüklenmiş. Türkiye’de kültür değiştirme konusunda projeler, planlar yapıldığı zamanda kültürel değişime en dirençli toplumsal davranış Ramazan olmuş, Ramazan ve bayramlar kültürümüzü değiştirmek isteyen hiç başaramamışlar. Ramazan’ı ve bayramı değiştirmeyi onun için bunlar kültürümüzün değiştirilmeye çalışıldığı dönemde değişmemiş alandır, bunu bilmek gerekiyor çünkü.

“Türkiye, bir dönem kültürel emperyalizmin kurbanı olmuştur”

Türkiye bir dönem kültürel emperyalizmin kurbanı olmuştur. Sadece parasal ve maddi emperyalizm değil, kültürel emperyalizm de var, parasal emperyalizmde ne vardır; sizi vergilerle sömürür. Şu anda parasal emperyalizmde ne olmuş; uluslararası şirketlere dönüşmüş, sömürü aracı, bunda da kültürü kullanıyorlar, dünyayı tek kültür yapıp, kültürel davranışı yönetip, dünyayı sömürmeyi kültür yoluyla yapıyorlar. Bizim kültürümüz buna direnmeye çalışıyor, Japon kültürü korumuş, direnmiş kendini. Kore kültürü aynı şekilde korumuş ama biz koruyamamışız, onun için bizde neredeyse çocuklarına İngilizce isim verenlere kadar gitmiş, yani bu derece kültürel öykünme… Batı kültüründe aşağılık duygusu uyandırmışız, biz uyandığı için üstün kültür demişiz Batı kültürüne. Bizimki düşük kültür demişiz ve onlara öykünmeye çalışmışız. Kültürel emperyalizmin nesnesi olmuşuz. İşte Ramazan da buna direnen bir alandır, onun için Ramazan bizim için çok önemlidir, dili korumak gibi mesela… Osmanlıca kelimeleri kullanmak dil için çok önemlidir. Bunları kullanabilmek gerekiyor. Ramazan da bizim kültürel köklerimize, sosyal boyutu açısından kültürel köklerimize dönmek için çok iyi bir fırsat. Onun için kültürel köklerimizi reddedenler Ramazan’a şeker bayramı demişler. Ramazan kelimesini telaffuz etmeden Ramazan’ı geçirmeye çalışıyorlar fakat enteresan, büyük şirketlerde, gruplarda, holdinglerde anket yapılıyor; insanların % 50’den fazlası Ramazan’da oruç tutuyor, tutmak istiyor. Ramazan’ın başında da sonunda da olsa bir şekil tutmak istiyor, onun için bu bizim kültürümüzde korunan bir koddur, yaşatmak gerekiyor. Ramazan’ın sosyal ayağında bu var, diğer ayağında insanlar arasındaki iletişimi artıran bir ay, insanın merhamet duygusu yükseliyor.

“Koşulsuz seven merhameti; buna şefkat denir”

Ramazan ayı, insanlarımızın maneviyatında nasıl bir otokontrol sağlıyor? İbadet yoğun olarak yaşadığımız Ramazan ayının mü’minleri inşa etmesi konusunda neler söylersiniz? İslam coğrafyaları çok sıkıntılı… “Mü’minler ancak kardeştir” ayet-i kerimesinin hikmeti gereği bu coğrafyalarda yaşayan kardeşlerimizi Ramazan ayında hatırlamamız ve gönül köprüleri oluşturmamız adına yapmamız gerekenler nelerdir?

Şimdi iki türlü sevgi var; bir koşulsuz seven merhameti buna şefkat denir, bir de koşullu sevgi. Şefkat nesnesi belli sevgidir… Annenin çocuğa sevgisi gibi şartsız, koşulsuz sevgidir. Ramazan’da da bu Allah için sevme oluyor. Ramazan’daki sevgiye ne ekleniyor, seviyorsun ama Allah için seviyorsun, bu durumda bu anlamlı bir sevgi oluyor. Ramazan’da şefkatte ne vardır? Yardım etme çabasıyla sevme vardır. Merhamette ne vardır, hiç karşılık olmadan sevme vardır. Allah’ın yarattıklarına karşı sevgi gibi Rahman ismi gibi, Rahman isminde ne var; büyük merhamet var, insandan insana merhametin karşılığı sevgidir, şefkattir. Aslında güçlü olanın zayıf olana yardım çabası merhamettir. Onun için merhamet kelimesinde hiyerarşi vardır. Merhamet duygusu Allah’a mahsus boyutu fazladır, İlahi merhamet, rahmet var. Kur’an-ı Kerim’de onun için 114 sûrenin 113’ünde geçer, Rahman ve Rahim diye başlar… Çünkü Kur’an’ın esas tanımı Rahman diye geçer, Kur’an’ın kavramsal analizini yaptığımız zaman en çok vurgulanan kavram rahmet kavramıdır. İkincisi İlahi rıza, üçüncü adalet, dördüncü infak kavramıdır… Ramazan’daki Kur’an-ı Kerim’in daha doğrusu kavramlarına baktığımız zaman bu kavramlar Ramazan’da da yükselen kavramlar, Kuran’ın anlamını yaşama ayıdır. Kur’an-ı Kerim’in anlamını yaşamak için de Kur’an-ı Kerim’deki kavramlarla düşünmek gerekiyor; adalet, infak, paylaşım. Bu kavramlar Kur’an’ın psikolojik çatısını oluşturur. Kur’an-ı Kerim bu kavramları çok ön plana çıkarmış, çok canlandırmış. Ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim’deki bu kavramları canlandırmak için önemli bir fırsat. Ramazan ayında ne var; çok zengin olan birisi ne yapıyor, ihtiyacımdan fazlasını ihtiyacı olana vermeliyim diyor. Bu infak kavramı aynı zamanda adalet kavramı. Parayı adaletli insan dünyadan misafir olduğunu düşünüyor, malın emanetçisi olduğunu düşünüyor. Kiracı olan kimse “Bu ev benim” demez ama “emanet” der, iyi bakar ama emanetçiye karşı da kirasını öder.

“Ramazan aslında sosyal bir toplumun yaratıcıya karşı kira ödemesidir”

Ramazan aslında sosyal bir toplumun yaratıcıya karşı kira ödemesidir. İyi insan olmak ödediği kiradır, Ramazan ayı bir insanın yaratıcıya karşı bir nevi onun emanetleri işte sağlığa, maddi imkânlara karşı, dünyadaki birçok fırsatlara karşı şükretmesi için bir fırsattır. Bu da şükretmek, en önemli anlamlardan birisidir zaten. Ölüm ötesi menfaati var insanın aslında iyi kul olmanın, iyi insan olmanın, iyi insan olmak aslında ölüm ötesi yatırım yapmaktır. Bunlar manevi yatırımlardır, manevi ticarettir, hayat sadece dünya hayatından ibaret olmadığına göre çünkü bu artık ölümden sonra bir hayatın olması zorunlu varoluştur. Akıl yürütme yöntemleriyle ölümden sonra varoluş aklın gereğidir, onun için haşir ve ahiret kavramı Kur’an’da çok geçen kavramlardan birisidir. Hamd kavramı şükretme kavramı diye bu kavramların Ramazan’da canlandırılması sosyal anlamdaki bağları güçlendiriyor, onun için Ramazan’ın en önemli şeyi aile içinde, toplum içinde bağları güçlendirir ve kişinin hayatına değer katar.

“Ramazan, insan hayatına yüksek değerler katan aydır”

Onun için Ramazan, insanın hayatına yüksek değerler katan bir aydır, bir fırsattır. Çocuklarımıza sosyal yapı içerisinde öğretmemiz lazım yoksa günümüzde dünyacı yetişiyor çocuklarımız. Dünyasalcılık çok fazla sekülerizm, küresel ideoloji olmuş durumda yani her şey dünyadadır, dünyadan sonra başka hayat yoktur, hesap verme yoktur duygusu da yaşatıyor. İnsan, sekülerizm hesap vermeme ideolojisidir, inorganik maddeler yapmıştır yaratıcı olmadığına göre bana hesap veren yoktur, hesap soran yoktur, ben kafama göre yaşayabilirim diyor… Ramazan da diyor ki; sen kafana göre yaşayamazsın arkadaş, başıboş değilsin, sorumsuz değilsin, ölüm gibi bir hakikat var, ölümden sonrasına, ölüme açıklama getirmen lazım, ölümden sonrasını anlamlandırman lazım, bunu yapamazsan eğer ölümden sonra yaşamı kaybedersin, hesap vermeyi kaybedersin, onun için bunlar da Ramazan’ın evrensel mesajları oluyor… Ramazan’ın evrensel mesajları nedir dersek, hayatımıza anlam katması, yaratıcı ile gönül bağı kurabilmektir. Gönülleri kesrete değil melukuya bağlamaktır… Yani maddi değil, ruhani bağlanmaları yöneltmektir, kendini bunlara yöneltebilirse kişi Ramazan ayında çok daha büyük bir anlamın parçası olduğunu hissettiği için iç huzuru yakalar. Anlam arayışı insanda genetik olarak kodlandığı için insan dışında hiçbir canlıda anlam arayışı yoktur; kedinin, köpeğin, atın iç dünyasına baksanız at koşmaya göre, mesela köpeğin hayal dünyasında kemik vardır. Kedinin hayal dünyasında et vardır, yani onların hayal dünyası anlamlarını oluşturur. İnsanın onun için evrensel mesaj olarak hayatımızın anlam ve amacını yeniden tanzim fırsatı veriyor ve burada önemlilik hiyerarşisinde en tepeye İlahi rızayı koymak, ondan sonra vatana karşı hukukumuz, insanlığa karşı hukukumuz, annemize babamıza karşı hukukumuz gelir ama en tepede Yaradan’a karşı hukukumuz vardır. Anlam hiyerarşimizi böyle oluşturmamız lazım.

“Ölüm korkusunu gidermek…”

Eğer böyle oluşturursak biz ölümden sonrasına da anlam kattığımız için ölüm korkusunu, yok oluş korkusunu gidermiş oluruz hem de onsuzluk arzusunu tahmin etmiş oluruz. Çünkü beka arzusu insanda genetik olarak ölümsüzlük arzusu var çünkü insanda saat geni var, clock gen diye geçiyor. Saat geni ölümden sonrasını da bu saatin zaman algısı var, bir de insanda ikinci bir gen mekân geni var. Uzamsal gen… Diğer canlılar dışında insan geometrik, kavramsal düşünme kodu var, bu kodları kullanarak kişi hayatın anlamını arıyor, metabilişsel zihin üstü gen var insanda… Zihin üstü genlere bak, birincisi anlam arayışı ile ilgili genler, ikincisi zaman kavramı, saat geni için geçerlik var üçüncüsü ölümle ilgili farkındalık geni var… Dördüncüsü de yeniliği arama geni var… Devamlı yeni deneyimlere açık, bu dörtgeni metakoknisyon gen olarak bu genler insanda ölümden sonra anlam arayışı bir yaratıcı var, beni görüyor, benden ne istiyor acaba diye soruyor. Ben kimim, nereye, niçin yürümeliyim… gibi sorular soruyor. Hayatın anlamı nedir, sonsuzluk nedir, sonsuzluğun anlamı nedir… gibi sorular soruyor, bu sorular insanda var, sadece onun dışında sonsuzluğu sorgulayan insan yok, zaman kavramını sorgulayan insan yok. 10 sene, 20 sene sonra ne olacağım diye soran canlı yok… Başka onun dışında ama insan kendini insanlık seviyesinin dışına çıkarmak istiyorsa Ramazan bizim için kendimizi hayvansal seviyeden insansal seviyeye çıkarma şansı… Hayvansal seviyede ne vardı; yemek, içmek, üremek… Maslow’un psikososyal ihtiyaçlar piramidi vardır; o piramit en tepede yemek, içmek, üremek geliyor. İkinci sırada güven, üçüncü sırada sevmek sevilmek, en tepede kendini gerçekleştirmek geliyor… Bu anlam arayışıdır. Kişinin anlam arayışı psikososyal ihtiyaçlar piramidinin en tepesinde vardır. Bu Ramazan ayında bizim istediklerimizi gerçekleştirme, hayatın anlamını sorgulama, varoluşu anlayıp Ramazan onun için böyle sadece yoksulu düşünme, sadece nefsi terbiye etme ayı değil, varoluşsal sorgulama ayı hayat neden var, ben neden varım; insanlar şu anda namazın nasıl kılınacağını sormuyor, neden kılınacağını soruyor. İlmi kelamın topluma anlatılması gerekiyor şu anda…

“İlmi kelam nedir? Gazali hazretleri diyor ki, havas ilmidir!”

Gençler içinde Ramazan’ın en önemli boyutu mesela ilmi kelam nedir İmam-ı Gazali Hazretleri diyor ki; havas ilmidir diyor ancak belirli bir seviyeye gelen anlatabilir ama şu anda öyle bir çağa geldik ki, biz şu anda ‘havas’ın soracağı soruları bir lise öğrencisi rahat sorabiliyor… Onun için cevap verilmediği zaman bir genç, benim sorularıma cevap veremeyen bir din benim dinim olamaz diyor… Onun için bizim ilmi kelamı gençlere anlatmamız lazım. Ramazan bunun için fırsat. Ramazan’ı bir anlam ayı, bir varoluş ayı olarak açıklarsan kişinin varoluş ile ilgili boyutları felsefe ile İslam felsefesi ile tercüme edeceğimiz ilmi kelam İslam felsefesidir, yani bunu gençlere anlatmak için bir fırsat… İslam felsefesi ne ile ilgileniyor, varoluşla ilgileniyor, hayatla ilgileniyor, hayatın anlamı nedir, bununla ilgileniyor, ölümden sonra yaşam nedir bununla ilgileniyor… Yani böyle aklın sorularına cevap bulandır İslam felsefesi. Onun için biz İslam felsefesini yanlış anlıyoruz, daha çok açıklamaya ihtiyaç var, ilmi kelam olarak geçiyor zaten, gençler için Ramazan İslam felsefesinin öne çıkarıldığı, konuşulduğu sorularına cevap bulunduğu bir alan olmalı diye düşünüyorum ben.


MİLLİ GAZETE

Okunma : 2288

 

Haberler

Foto Galeri