Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi tarafından düzenlenen “Ruh Sağlığı ve Din Uluslararası İlahiyat Disiplinleri Sempozyumuna” konuşmacı olarak katıldı. “Psikoloji Maneviyatı Yeniden Keşfetti” başlığında çarpıcı değerlendirmelerde bulunan Tarhan; sağ beynin kullanılmasıyla kişilerin maneviyatı keşfettiğinden bahsetti. Sağ beyin, sol beyine göre ahlaki bilgi işlemi daha çok yapıyor ifadelerini kullanan Tarhan, sol beyni ile düşünenlerin daha çok ben kudretli, sağ beyni ile düşünenlerin ise ben evrenin yaşam gücüyüm, kudretiyim dediğini de sözlerine ekledi. Tarhan, literatüre geçmiş vakalar üzerinden konuyu etraflıca ele aldı.
“Zihinsel bilgi setlerimizi değiştirmemiz gerekiyor.”
İslami İlimler Fakültesinin düzenlemiş olduğu sempozyumun açılış konuşmacıları arasında yer alan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Kur’an-ı Kerim’i esas alarak bazı geleneklerimizi yeniden geleneğe çevirmemiz gerektiğinden bahsetti. Tarhan; “Şu anda dünyada ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. Bunun işaretleri var, öncülleri var. 20. Yüzyıl bilgi çağıydı, 21. Yüzyıl ise bilgelik çağı olacak. Böyle bir durumda bu çağdaki insanlara doğruları anlatmak için en güzel yöntem tevhit hakikatidir. Tevhit hakikati akla uygundur. 4 bin 300 tane din var. Hepsi kendilerinin doğru olduğunu söylüyor ama bunların içerisinde din ihtiyacı, şu anda evrende özellikle zaman ve mekandan bağımsız bir gerçeklik var. Bunu artık bilim söylüyor. Yani bu büyük patlama Bing Bang’den önce var olan, alemde var olan görünmeyen bir gerçeklik var. O görünen gerçeklik akıl gözüyle görünendir, onu görebiliyoruz. Bunu şu anda insanlar, bilim, pozitif bilim keşfetmek üzere. Biz din ve bilim sentezini yapabilirsek tevhidi insanlığa anlatabileceğiz. Şu anda Kur’an-ı Kerim’i esas alarak bazı geleneklerimizi yeni geleneğe çevirmemiz gerekiyor. Tıpkı atalarımızın kullandığı araba, araç değişikliği gibi, elbise değiştirir gibi şimdi bazı zihinsel bilgi setlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. İnanış setlerimizi değiştirmemiz gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Eskiden manevi hayatı tehdit cehaletten gelirdi, şimdi bilimden geliyor”
İnsanlığın çok dünyasallaştığından bahseden Tarhan, hayvansal arzu ve dürtülerin yüksek dürtülerin ve aklın önüne geçtiğinden bahsetti. Tarhan; “20. Yüzyılla birlikte şu anda dünya sekülarist bir toplum oldu. Çok dünyacı olduk, dünyasallaştık. İçgüdüsel hissiyatla akla, fikre, yüksek hissiyata bunlar akla baskın geldi. Yani hayvansal arzu ve dürtülerimiz yüksek dürtülerimizin ve aklımızın önüne geçti. Yemek içmek, barınmak ve üremek. İnsanda soyut anlam arayışı var. Bu ikinci plana düştü. İkincisi bu çağda narsisizim arttı. Ben merkezcilik arttı. Narsisizim epidemisinden bahseden kitapta var, ben mesela o kitabı aldım. Materyalizm arttı. Yani materyalizmde, daha önce cehalet bilgisizlikten gelirdi. Daha doğrusu manevi hayatı tehdit cehaletten gelirdi. Şimdi bilimden geliyor. Manevi hayatı, dini hayatı tehdit. Bilim adına geliyor. Böyle durumlarda bunun sebebi materyalizm. Materyalizmin de aslında şu anda ciddi bir sorgulama sürecine geçirdi. Kapitalist sistem, insan model olarak homo ekonomicus diyordu. Tamamen rasyonel aktör insanlardır. Mükemmel bir bilgiye sahipler mikro iktisattan üretilmiş. Sübjektif faydayı maksimize eder. Aktör çeşitli eylemlerini, faydalarını ve zararlarını tartar. Daha sonra aktör insan maliyete nispeten en büyük faydayı sağlayabilecek opsiyonu seçer. Optimal tercih diyor yani homo ekonomicus diyordu. Bu kapitalizmin teziydi ama daha sonra 2000’li yıllarda Nobel Ödülü de alan bir araştırmacının da Nobel ödülü iktisatta satın alma davranışında ya da yatırım davranışında psikolojik faktörler konusunda Nobel aldı Kahneman. Ondan sonra insan homo ekonomicus ama homo psikolojicustur dediler. Aktör sınırlı olarak rasyoneldir, sadece kar zarar hesabı yapmaz. Mükemmel bilgiye sahip değildir. İnsanların işleme becerilerinin bir sınırları vardır. Şu anda da nöro bilimin gelişmesiyle birlikte insan nöro psikolojicus dedi yani aktör nöro bilişsel sınırlarda rasyoneldir. Genlerimizin verdiği nöro genetiğin sınırların dışında onun dışında özgür değiliz. Bilim şu anda buna geldi.” dedi.
“Bilimin 2 pozitif özelliği: Üretken düşünce ve paylaşımcılık”
Yapılan iş literatüre sunulup savunabiliyorsa o zaman kanıtlanabildiğinden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bilimin 2 pozitif özelliği vardır. Üretken düşünce ve paylaşımcılık. Yani pozitif bilimle uğraşan bir kimse bir üretken düşünce yani yeni bir şeyler üretir. İkincisi bunu insanlarla paylaşır. Konferanslarda, kongrelerde vs. Bu bilimsel metodolojinin, pozitifliğin özetidir. Yaptığın işi literatüre sunabiliyorsan, savunabiliyorsan yaptığın işi kanıtlayabiliyorsun demektir. Onun için yaptığımız işi yayınlayabilmek çok önemlidir. Hayal gücü çok önemli. Ama keşfedici sırlarından biri de her gün yaptığımız bir şeye bambaşka bir açıdan yaklaşmayı görebilmektir. Şu an her gün yaptığımız işi kutunun dışında düşünmek diye geçiyor. Bunu yaptığımızda bu hayal gücünün doğru kullanımı oluyor. Psikolojide bilimsel yaklaşımın biçimleri vardır. 2000 yıllarına kadar gelen yapısalcılık, işlevsellik, davranışçılık, bilişsellik, Gestait okulu, hümanisttik okul, psikanalisttik okul bu en sonuncusu şu an hakimdir. Şimdi Meta politik, pozitif psikoloji, mindfulness biraz önce söylediğim gibi farkındalık tamamen mindfulness da ne var? Kendini tanımak var, empati var. Diğerkâmlık var, paylaşımcılık, affedicilik, bağışlayıcılık, merhametli olmak var. Bütün bu kavramları bilimsel metodoloji içerisinde öğretiliyor.” şeklinde konuştu.
“Pozitif psikolojisi aslında bir yönüyle de afiyet bilimidir…”
Pozitif psikolojiyle pozitifin farkı hakkında bilgilendirmelerde bulunan Tarhan; “Deneysel kanıtlanabilirlik, pozitiflikte önemlidir. İyi olma anlamında pozitiflik var. Bir de manevi önem yaşama anlamında pozitiflik var. Yani manevi anlamda yaşama anlam katan bir hayatın iyi oluşu katkı sağlayan manevi yönelim ortaya çıkıyor. Pozitif Psikolojinin tanımlanmasıyla ilgili insanlara olumlu karakter özellikleri güçlü yönleri erdemlerini merkeze alan hayatı daha doyurucu kılmaya yönlendiren, ona mutluluk araçlarını katkıda bulunmaya yönelik bilim dalı olarak geçiyor. Yani burada kişi iyi olma hali de Seligman’ın tarifidir. Bu tarif karışık bir tarif. Yani normalde psikoloji negatifi sıfıra getiriyor. Pozitif psikoloji de sıfırın üzerine çıkarıyor. O yüzden pozitif psikoloji pozitife çıkarıyor. İnsana iyi olma hali de geçiyor. Bizim kültürümüzde afiyet kelimesi var. Mesela Allah’tan dua ederken sağlık ve afiyet diye geçiyor. Afiyet kelimesi literatürde Well-being diye geçiyor. Well-being yani iyi oluş hali diye araştırdım. Türkçede bizim ecdadımız bu well- being karşılığında afiyet kelimesini kullanmıştır. Afiyet kelimesi aslında sağlıktan öte yani kişinin kendini iyi hissedeceği bir halde olması pozitif psikoloji aslında bir yönüyle de afiyet bilimidir.” dedi.
“İlm-i Kelam’ın bu zamana uygun bir şekilde yorumlanması gerekiyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Ahlak teorisindeki pozitif ve negatif ayaktan bahsetti. Tarhan; “Eski çağdaki din ve bilimin birbirine rakip olması değil, birbirinin tamamlayıcısı olmasının zamanındayız. Buna bilim adım atmaya hazır, din bilimcileri de bu konuda adım atmaya hazır olurlarsa… Bunu İslam dinini bilenler yapar. Hristiyanlık iflas etmiştir, yapamaz. Tevhit inancı mantıksal temeli içerisinde Kur-an’ı öyle güzel savunabiliriz, öyle güzel anlatabiliriz. İlm-i Kelam’ın bu zamana uygun yorumlanması gerekiyor, zaten yazılmış, kaynaklarımız sağlam. Onların değiştirilmeye lüzumu yok, bu zamanın şartlarına uygun yorumlanması lazım. Ahlaki kimlik, ahlaki cesaret, ahlaki duyarlılık, ahlaki akıl yürütme, bunlar varsa ahlak teorisinde, kişinin ahlak teorisindeki tutarlılığı ortaya çıkıyor. Ahlak teorisinde pozitif, negatif kavramlar var… Bilgelik-kibir, sevgi-haset, iyilikseverlik-öfke, adalet-hile...gibi. Ahlak teorisine göre bu pozitif ayağı güçlendirelim, negatif ayağı hedef olarak kabul edelim diye moral teorisi, ahlak teorisi. Yine bu teoriye göre burada yani evrensel ahlak teorisine göre ortak kavramsal denir.” ifadelerini kullandı.
“Sağ beyin, sol beyine göre ahlaki bilgi işlemi daha çok yapıyor”
Kişinin sağ beynini kullanınca maneviyatı keşfettiğinden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Sağ beynin, ahlaki beynin, ahlaki davranış alanları, sağ soldan daha büyük. Sağ beyin, sol beyine göre ahlaki bilgi işlemi daha çok yapıyor. Ahlaki karar veren kişiler sağ beynini daha çok geliştirmiş kişiler ahlaki kararlar veriyor. Bu da literatüre müthiş katkı sağlamış bir vaka. 2008’de TED’de ‘My stroke of insight’ diye bir konuşması var. Felç geçiren, beyin kanaması geçiren bir nöro anatomistin sunumunda benim felcime iç görü diye yapmış bu sunumu. Felcim bana ne öğretti diye... Sonra fark ettim mesela felci geçirdikten sonra anlatıyor, manevi haller yaşadığını gösteriyor. Ama hala hayattayım, hala yaşıyorum, kanama oluyor, düzeldikten sonra Nirvana’yı buldum yani manevi bir şey buldum. Beyin kanaması geçirince Nirvana’yı bulmuş. Eğer ben Nirvana’yı bulduysam, hala hayattaysam o zaman yaşayan herkes de Nirvana’yı bulabilir. Dünyayı canlandırdım gözümde, buraya istedikleri zaman gelebileceklerini bilen, barışçıl, şefkatli, sevgi dolu, güzel insanların olduğu bir dünya ve onlar beyinlerinin sol yarım kütlesinden sağ tarafa geçmeyi bilerek seçiyor ve huzur buluyorlar. Sonra bu yaşadıklarımız aslında ne kadar muhteşem bir armağan olabileceğini, hayatlarımızı nasıl yaşadığımıza dair nasıl çarpıcı bir iç görü olabileceğini fark ettim ve iyileşmem için bu beni motive etti. Beyin kanamasından sonra bu kişi sol beyninde kanama geçiriyor, ondan sonra sağ beynini daha çok kullanıyor. Sağ beynini kullanınca maneviyatı keşfediyor. Bunu bir sunum halinde sunmuş TED’de. Sağ beyni kullanmak demek, demek ki ahlakımızı eğitmek için sağ beynimizi daha çok geliştirmemiz gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Sol beyinle düşünen kişiler tek başıma bir bireyim diyor”
Şu an yaşadığımız dönemdeki kapitalist ahlakın öğretisine değinen Tarhan; “Sol beyni ile düşünen ben kudretliyim diyor ama sağ beyni ile düşünen ben evrenin yaşam gücüyüm, kudretiyim. Her şeyi ile bir ve tek olan bir cismimi oluşturan 50 trilyon yüksek ve güzel molekül bütün vücudu kastediyor, dehanın yaşam gücü ve kudretiyim ya da sol yarım küremin bilincine geçmeyi seçebilirim, tek başıma bir bireyim diyor. Sol beyinle düşünen, mantıksal düşünen kişiler tek başıma bir bireyim diyor. Şu anda kapitalist ahlakın öğretisi, birey önemli, sen önemlisin, boş ver başkalarını diyor. Sağ beyin ile düşünen ne diyor; ‘Sen tek başına değilsin, sadece kendini düşünme toplumu da düşün, başkalarını da düşün.’ diyor. Eğer bunu daha da geliştirirsen, ülkeni düşün, vatanını düşün, insanlığı düşün, evreni düşün, yaratıcıyı düşün bunu demesi lazım insan. İşte bunu diyen beynimiz var bizim. Bizim beynimizin, sağ beynimiz diyor ki, sen bu dünyaya tesadüfen gelmedin, bu evren başıboş değil diyor, yaratıcıyı bul diyor, madde üstü, zaman üstü bir güç var, bir gerçeklik var, onu gör, akıl gözüyle onu ara, onu bul diyor sağ beynimiz. Sağ beynimizi çalıştırmak için illa sol beynimizde kanama mı geçirmemiz lazım, felç mi geçirmemiz lazım? Akıllı insan, bunu aklını kullanarak yapar ama bunu yapamayan insana Allah böyle bir şey veriyor, onu da belki inşallah hidayetine vesile oluyor.” dedi.
“Endorfin insanda bütün sorunları çözülmüş gibi huzurlu bir duygu uyandırıyor”
Beynimizdeki bazı hormonların etkilerinden bahseden Tarhan; “Beynimizde bağlanma hormonu var. Ibsos’ un bağlanma hormonu. Endorfin beynimizde hem ağrı kesici, beynin iç morfinleri. Hem ağrı kesici hormonu hem de iç morfin gibi insanlara bütün ihtiyaçları giderilmiş, bütün istekleri karşılanmış, bütün sorunları çözülmüş gibi bir duygu uyandırıyor. Dopamin hazla ilgili bir hormon ve odaklanmayla ilgili bir hormon. Bütün bu hormonlar insanlarda çok salgılanıyor. Tarihte en çok bu hormon Mevlana da salgılanmıştır. O ilahi aşkı yakalamış, onun verdiği huzurla bütün bu hormonlar beyinde boca ediyor. İç huzuru olan ve burada emin olun ben inanan insanları düşünüyorum. Tevhit inancına sahip olan insanları düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
“Bizim tek dünyalı değil, iki dünyalı olmamız lazım”
İnsanın anlam ve amaç arayışıyla ilgili ölçeklerin yetersiz geldiğine dikkat çekerek bu bağlamda ‘Üsküdar yaşam anlam ölçeği’ geliştirdiklerini kaydeden Tarhan; “Allah senden iki dünya güzelliği istiyor sadece ahiret güzelliği değil, sadece dünya güzelliği de değil. Bizim iki dünyalı olmamız lazım. Tek dünyalı olmamamız lazım. Öyle olursa mutluluğu yakalıyoruz. Hiç de zor değil onu söyleyeyim. Duygusal zekâ kavramını bulan kişi Goleman’dır. Bunu kendi kültürümüze özgü duygular ve analiz diye 2006’larda ben bu kitabı yazmıştım. Şu anda psikologların en çok faydalandığı duygularla psikoloji olumlu duygular, olumsuz duygular, duygularımızı nasıl yönetiriz kavramı. Kültürümüzle duygularımızı sentez etmeye çalıştığım bir çalışma. Hoşgörü, yardımseverlik, kendine güvenme, espri yapma, sosyal kaygı, paylaşım gibi birçok değerler var. Burada kültürel zekâ da öğrenmişler. İnsanın yaşadığı kültür de zekâ gibi kullanması, kültürel zekânın boyutları da var. Pozitif psikoloji kavramsal içeriğinde kültürel faktörler var. Hayatın anlamı, amacı, yaşam boyutu, yaşam kalitesi, psikolojik ihtiyaçlar gibi. Mesela biz yaşamın anlam ve amacıyla ilgili psikiyatride geliştirilmiş ölçekler var emin olun batı dünyasının çok yetersiz ve insanı tam ifade edemiyor. Üst yaşam anlam ölçeği geliştirdik, geçerlilik güvenirlilik çalışması yaptık ve onu literatürde yayınladık. Üsküdar yaşam anlam ölçeği diye geçiyor. Orada kişinin manevi değerlere de anlam vermesiyle ilgili, o idealleri oluşturmasıyla ilgili, yüksek anlamlarla ilgili ölçekler de geliştirdik. Pozitif psikolojinin temellerini oluşturuyor yani pozitif psikoloji ortaya çıkarken imla tarihinden çok yararlanmıştık.” şeklinde konuştu.
Okunma : 1525
ÜHA