Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Zeytinburnu Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen 25. Geleneksel Merkezefendi Tıp Festivaline katıldı. “Zararlı Madde Kullanımı ve Aile Farkındalığı” başlıklı söyleşi programında Tarhan, “Bağımlılık” konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Tarhan; “Tüm dünyada bağımlılık derecesi artırıyor. Madde bağımlılığından tutun da dijital bağımlılığa kadar…” dedi. Bağımlı kişilerin ailelerine bakıldığında çoğu ailenin çatışmalı aile olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan; “İki önemli faktör var. Biri kötü arkadaş, ikincisi ise ailede çatışmalı iletişim. Ailenin zayıflamasıyla bağımlılık arasında sebep sonuç ilişkisi var.” ifadelerini kullandı.
“Tüm dünyada bağımlılık derecesi artırıyor”
Dr. Tuğçe Ağba Sevencan’ın moderatörlüğünde Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesinde gerçekleşen söyleşide bağımlılığın küresel bir durum olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Tüm dünyada bağımlılık derecesi artırıyor. Madde bağımlılığından tutun da dijital bağımlılığa kadar. Şu anda davranışsal bağımlılık olarak geçiyor. Dijital bağımlılık artıyor arttıkça da probleme çözüm üretilemiyor. Bu bütün dünyada söz konusu olan küresel bir durum. Neden oluyor diye araştırılıyor. Acaba bir virüs mü var? Depresyon yapan virüs mü var, bağımlılık yapan virüs mü var? Aslında var, sosyal virüs. İnsanların hayat felsefesi, yaşam felsefesi değişti. Bakış açıları değişti. İnsanlarda haz odaklı bir dünya kültürü oluştu. Bağımlılığa ödül yetmezliği sendromu da deniliyor. Diğer bir tabirle beyindeki ödülle ilgili alan doymuyor. Daha çok ödül istiyor. Ödüle doymadığı zaman da krize giriyor. Bağımlılık bu şekilde ortaya çıkıyor.” ifadelerini kullandı.
“Hazzı ego ideali yapmış bir küresel sistem var”
Hedonizmi yaşam amacı olarak gören kişilere dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bu kişiler yaşam amacı olarak haz peşinde koşuyor. Haz peşinde koşmayı hayatın anlamı olarak görüyor. Hedonizm yaşam amacı olduğu zaman kişi, ‘Dünyaya bir defa geldim. Canımın istediğini yaparım, istemediğini yapmam. Hoşuma giden iyidir. Hoşuma gitmeyen kötüdür. Bana haz veren şey iyidir. Haz vermeyen kötüdür.’ diyor. Dünyadaki değerler yer değiştirdi. Özellikle geçmiş kuşaklar yokluk içinde olgunlaşıyorlardı. Şimdiki kuşaklar varlık içinde olgunlaşacaklar. Ortada her türlü haz var. Böyle olunca, ‘Niye çalışayım ki? Niye yorulayım ki?’ diyor ve buna göre istediğim gibi yerim, içerim, evlenirim. Bu sefer de bir müddet sonra beyin hazzı ala ala doymuyor, daha fazlasını istiyor. Bir de beyin kısa yol oluşturuyor. Madde, kokain, alkol bunlar da beyinde kısa yolla haz oluşturuyor. Böyle çalışıp, zahmet verip, emek verip, yorularak kişiliğini geliştirip de haz almayı lüzumsuz buluyor. Ufak bir streste hemen stres azaltma tekniği olarak alkol alıyor, madde kullanıyor ya da kendini stres azaltma tekniği olarak oyuna kaptırıyor. Bilgisayardaki oyunlara veriyor. İnternetteki şans oyunlarına kaptırıyor. Bu şekilde küresel olarak hazzı ego ideali yapmış bir küresel sistem var. Kapital sistem bunu teşvik ediyor.” şeklinde konuştu.
Gelecek kuşak ciddi tehlike altında!
Madde bağımlılığının sürekli arttığına dikkat çeken Tarhan; “Madde bağımlılığıyla birlikte şu anda gençler arasında özellikle son 10 senede yüzde 60 civarında bir artış var. 20 sene önceye göre bu değer çok yüksek. Eğer böyle giderse bir 10 sene sonra daha da artacak ve gelecek kuşak da ciddi tehlike altında. Türkiye'de Yeşilay'ın kullandığı metot yanlış. İşe yaramıyor. Yeşilay da klasik yöntemlerle yaklaşıyor. Televizyonlara reklam veriyorlar. Reklamlar, sigara zararlı, alkol zararlı diyor. Yapılan istatistik araştırmalarda, insanların yüzde 85'i sigaranın zararlı olduğunu biliyor. Ona rağmen kullanıyor. O halde bu metot işe yaramıyor. Aynı metoda gitmenin hiçbir anlamı yok şu anda. Başka metot kullanmak lazım. Bütün dünyada bağımlılıkla mücadelede pozitif psikoloji yöntemi kullanılıyor. Yani insanlar bağımlı olmadan önce sağlıklı toplumdaki insanların psikolojisini güçlendirerek, psikolojik sağlamlık çalışması yaparak, ruh sağlığını dayanıklılık eğitimi yaparak, haz almasıyla ilgili madde dışındaki alanları öğreterek… Böylece madde kullanmaya ihtiyaç hissetmiyorlar. Bu orta uzun vadeli bir yöntem.” dedi.
Bağımlılığın arka planında başka rahatsızlıklar var
Bağımlılığa bütüncül açıdan yaklaşılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan; “Bağımlı kişi yaptığı işin sonuçlarını düşünmüyor. Kısa vadeli düşünüyor. ‘O gün mutlu oldum yeter.’ diyor. Üç sene sonra, beş sene sonra ne olacağını düşünmüyor. Yaptığı işin yani davranışının doğal sonucunu göremiyor. Onlara empati öğretiliyor. Çoğunun arka planında başka rahatsızlıklar var. Bağımlı olan hastaların çoğunda eşlik eden depresyon var. Eşlik eden başka hastalıklar var. Onlar düzeldiği zaman maddeye ihtiyaç hissetmiyor. Madde kullanan insanlar bağımlılığa birincil olarak başlamıyorlar. Depresyonu gidermek için yahut da herhangi bir derdine çare gördükleri için yöneliyorlar. O da problemini çözdüğün zaman, depresyonunu ya da anksiyetesini çözdüğü zaman maddeye ihtiyaç hissetmiyor. Yani bunun da tedavisi hiç zor değil ama bütüncül bir şekilde yaklaşmak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“Ailenin zayıflamasıyla bağımlılık arasında sebep sonuç ilişkisi var”
Bağımlı kişilerin ailelerine bakıldığında çoğu ailenin çatışmalı aile olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan; “Aile içi iletişim çatışmalı çıkıyor. İki önemli faktör var. Biri kötü arkadaş, ikincisi ailede çatışmalı iletişim. Hep ailede birbirleriyle Tom ve Jerry gibiler. Hep horoz tavuk gibi birbirlerini gagalıyorlar. Bu şekilde bir ilişki var. Öyle olunca kimse mutlu olmuyor. Eve gelirken istemeyerek geliyor çocuk. Yani eve geldiği zaman anne baba değil de sanki komutan gibi devamlı hükmetmeye, yönetmeye çalışıyor. Çocuk güvensiz hissediyor. O mutluluğu dışarıda arıyor. Çoğu ailelerde var. Aile içi iletişim iyi olursa sağlıklı iletişim olursa böyle durumlarda çocuk maddeyi denese bile bakıyor ki yani o madde kullananların o dünyası sahte bir dünya. Oradaki eğlenceler sahte. Tatmin etmiyor insanı. İlk anda o cazibesine kapılıp giriyor, bakıyor ki yalan var, hile var, entrika var, her türlü kötülük var. Yani sahte bir hayat var. Bunu görünce bu yanlış diyor, dönüyor. Aile dinamiği çok önemli. Yani ailenin zayıflamasıyla bağımlılık arasında sebep sonuç ilişkisi var.” şeklinde konuştu.
“Haz almak için normal zevkler tatmin etmiyor”
Ebeveynlerin görevinin çocuğu hayata hazırlamak olduğunu söyleyen Tarhan; “Hayat yolunda ilerlemek, bir trafikte ilerlemek gibi. Trafikte ilerlerken ne yaparsın? Yolu bilmiyorsan trafik levhalarına bakarsın. Nereye döneceğini, nasıl gideceğini o bilir. Bizim hayatımızdaki trafik levhaları da değerlerimizdir. Yalan söyleme, dürüst ol, çalışkan ol, başkasının hakkına saygılı ol, empati göster. Bütün bunlar hepsi bizim çocukluğumuzdan gelen değerler. Doğuştan toplum öğretiyor. Anne baba öğretiyor bunu. Bunlar öğretilmediği zaman çocuk sadece kendi çıkarını düşünen bir varlık oluyor. Çocukken herkes hoş, neşeli oluyor ama büyüdükten sonra haz almak için normal zevkler tatmin etmiyor. Madde kullanıyor. Madde ile başlıyor.” dedi.
“İstediği zaman bırakması bağımlı olmadığını göstermiyor”
Bağımlılığın özelliklerinden bahseden Prof. Dr. Tarhan; “Madde, bağımlılık tanısını koymaya yetmiyor. Kontrol kaybının olması. Bazıları bunu koruyabiliyor ama bazı kişiler bir içti mi durduramıyor. Duramayacak gibi içiyor alkolü. Maddede de öyle. Bu kontrol kaybı önemli. Bir diğeri de zararlı kullanım. Mide kanaması geçiriyor yine de madde kullanıyor. Alkol kullanmaya devam ediyor. Tehlikeli kullanım, zararlı kullanım. Sonra günlük yaşam aktivitesi bozuluyor artık. İşini aksatıyor. Gündüz alkol almaya başlıyor. Madde kullanmaya başlıyor. Verimliliği düşüyor. Bu da madde kullanımının nedenlerinden birisi oluyor. Diğer bir kişi de ‘Ben istediğim zaman bırakıyorum. Ben bağımlı değilim.’ diyorlar sorsanız. İstediği zaman bırakıyor ama 3-5 gün sonra zararlı ve tehlikeli bir şekilde kullanıyor. Yani onun istediği zaman bırakması bağımlı olmadığını göstermiyor.” ifadelerini kullandı.
“Oyun bağımlılığı beyindeki ödül ceza sistemini bozuyor”
Oyun bağımlılığına da dikkat çeken, davranışsal bağımlılık olarak adlandırıldığını söyleyen Prof. Dr. Tarhan; “Oyun bağımlılığı beyindeki ödül ceza sistemini aynı maddenin bozduğu gibi bozuyor. Kumarda madde almıyorsun. Fakat kumar oynayanların beynindeki network sistemi bozuluyor. Normalde insanın beynindeki ödül yolları patika gibiyken bu madde kullanan kişilerin beyinlerindeki ödül yolları otoban gibi oluyor. Otoban gibi olduğu için normalde ufacık bir şeyden haz alacak bir insan çay içmekten, doğada gezmekten müthiş haz aldığın bir şeyin hazzını almak için bir büyük rakı içiyor mesela. Bir madde kullanıyor aynı hazzı yakalamak için…” şeklinde konuştu.
Bütün iş dengeli olmakta…
Hayatın alış-veriş değil bir veriş-alış olduğuna dikkat çeken Tarhan, bir şeyler verildiği zaman ona göre karşılıklı ilişkilerin olduğundan bahsetti. Tarhan; “Yakın zamana kadar kültür aktarımını aile yapıyordu. Anadolu'da vardır ya ‘Kızım vicdanlı ol, insaflı ol, şefkatli ol, yavrum.’ böyle söylenir. Bunların hepsi birer duygu eğitimidir. Mesela empati dediğimiz şey bizim kültürümüzde anlayışlı olmak diye geçiyor. Resmi teknik adı empati. Diğerkamlık diye de geçiyor. Diğerkam insan değerleri hakkında gam, kaygı hisseder. Yani sadece kendi çıkarını düşünmez. Karşı tarafın da ihtiyacını, hakkını, çıkarını düşünür. Bu öğrenilebilir. Bizim kültürümüzde öğreniliyor. Yani hep bana hep bana demek değil de bir bana bir sana demek. Hep sana hep sana demek de doğru değil. O zaman da insan kendini ezdiriyor. Bütün iş dengeli olmak yani. Onun için hayat alışveriş değil veriş alıştır. Verirsen ona göre karşılıklı ilişkiler oluyor. Bu sadece parasal anlamda değil. Güzel söz, sevgi dolu bir bakış, bir tebessüm, birkaç tane güzel söz söylemek, bir sıcak dokunuş. Bunların hepsi birer duygusal alışveriştir. Yani yakın ilişkilerde çok önemli bu sevgi dolu bakış mesela. Çocuğun hiç ummadığı bir zamanda elinden tutup başını okşaman o çocuğa vereceğin en büyük hediye olur." dedi.
Okunma : 1546
ÜHA