Çağın Vicdanı Kulübünün düzenlemiş olduğu “Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Varoluş Sohbetleri” her hafta olduğu gibi bu hafta da öğrencilerin yoğun katılımıyla yapıldı. Programda bu hafta ‘Varlık Felsefesi’ konusu ele alındı. Modern insanın yaşamı dünya hayatından ibaret gördüğünü aktaran Tarhan, insanlığın somut zevkleri peşinden koşan bir varlığa dönüştüğüne dikkat çekti.
“Öldükten sonra başka bir enerji formuna geçiyoruz”
Öldükten sonra yaşamın madde dışında başka bir enerji formuna dönüşerek devam ettiğini aktaran Tarhan; “Dünya adaletli olması için iyilerin hayatın sonuna geldiği zaman, iyilerin yaptığı iyiliklerin karşılığını, kötülerinde yaptığı kötülüklerin karşılığını alması lazım. Öldükten sonra bir ikinci hayata inanlar inanıyor. İnançla matematik birleşince, iki ağızdan tevhit çıkıyor. Eğer tevhit varsa da tevhit inancına göre de zaten dünya hayatı bir yaşam formu. Öldükten sonra başka bir yaşam formuna geçiyoruz. Farklı bir enerji bandına geçiyoruz şu anda dünyadaki enerji bandındayız madde denilen. Madde dediğin her şey salınım ve titreşim. Biliyorsunuz bu kuantum fiziğinde yeni bir teori var, sicim teorisi. Bu sicim teorisine göre aslında madde denilen şey iplikçik. Sicim iplikçik yani manyetik bir iplikçik. Onlar bir araya gelince sicim teorisine göre madde oluşuyor. Madde, madde dediğimiz şey aslında enerji salınım ve titreşiminden ibaret. Bu madde farklı bir enerji bandı. Öldükten sonra farklı bir enerji bandı yani başka bir yaşam formuna geçiyoruz. İşte bu yaşam formu ebedi bir yaşam formu tevhit inancına göre. Dünyadaki ölüm sadece A yaşam formunda B yaşam formuna geçiyor.” dedi.
“Başarılar dünyayla sınırlı değil asıl başarı toplam başarıdır”
Stratejik hedef belirlemenin başarıdaki önemi hakkında değerlendirmelerde bulunan Tarhan, başarının dünya hayatıyla sınırlı olmadığını ifade etti. Tarhan; “Başarılı olmak için stratejik hedef belirler, ona göre stratejik yığınaklarını yaparsın. İnsanın stratejik hedefi doğru değilse kazandığı küçük başarıların hiçbir önemi yok. Bu dünyada başarılarının önemi yok. Asıl başarı ölümden sonraki başarılar, buna toplam başarı diyoruz. Hayatın sonunda belli olur. Hesap verme duygusu vicdanımızdır. İç hesap bir de ölümle ilgili hayat yaratana karşı hesap verilebilirlik duygusu vardır. Hesap verilebilirliği olan bir insan büyük hata yapmaz. Yapsa bile hemen toparlar. Hesap verme duygusunu özel olarak çocuklarda sorumluluk duygusuyla eş değerdir. Dünyaya geldiğin zaman dünyayı insan böyle görüyor. İstediğimi alırım, istediğimi yaparım, istediğim gibi kimse bana karışmıyor diyor. Yani görünürde karışan yok. Her türlü kötülüğü irtikap ediyor. Sefahati, aşırı eğlenceyi irtikap ediyor. Ahali de ona ilişmiyor karışmıyor, ceza falan verilmiyor.” şeklinde konuştu.
“Modern insan somut zevk peşinde koşan bir varlık haline geldi”
Modern insanın amacından uzaklaşarak somut zevkler peşinde koşan bir varlığa dönüştüğünü ifade eden Tarhan, insan vücudunda en ufak hücrenin dahi insana Allah’ı hatırlattığına dikkat çekti. Tarhan; “Sen yapsana sıfırdan bir hücre, o kadar uğraşılıyor ve o kadar şey yapılıyor, bütün karbon var, oksijen var, hidrojen var, hepsi var, onlardan bir araya getir, bir hücre yap. Sıfırdan bir hücre yap, yosun hücresi yapmak istesen yapamıyorsun, bu koca kâinat nasıl sanatkârsız olur? Hücreleri yaratan, DNA’yı yaratan nasıl olmaz? Tasarımın olduğu yerde, amaç vardır, amacın olduğu yerde muhakkak dış irade vardır. Amaçlı davranım insanda var, özgür irade olduğu için, sadece insanda var. Amaç belirliyor ona göre soyut düşünce üretiyor, soyut düşünce olması ne lazım amaç üretebilmesi için. Soyut düşünce yetisi insan dışında hiçbir canlı da yok, sadece somut düşünce var; yemek, içmek, üremek, barınmak. Bakıyorsun şu anda Hollywood felsefesi de yemek, içmek, üremek, barınmak. İnsanlık gelişmişlik seviyesinden aslında ne oldu ilkel seviyeye götürdük insanlığı. Somut zevk peşinde koşan varlık haline geldi modern insanlık. Yani soyut düşünce etrafında koşan insan yerine, somut düşünce etrafında koşan insan haline geldi. Burada ki bilinç işte, yemek, içmek, üremek, barınmak, bu zevklerle yaşıyor.” dedi.
“Tasarımın olduğu yerde amaç, amacın olduğu yerde dış irade vardır”
Evrenin müthiş bir tasarım olduğunu ifade eden Tarhan; “İlk başta dünya, madde ezeli ve ebedi diyorlardı. Materyalizm ilk çıktığı zaman maddenin ezeli ve ebedi olduğunu söylüyorlardı. Er ya da geç ölümsüzlüğün ilacı bulunacak diye düşünüyorlardı. Daha sonra on üç buçuk milyar yıl önce ortaya Big Bang çıktıktan sonra büyük patlama oluyor. Bunu yıldızların arkalarında bıraktığı Hubble Teleskobuyla görülen bir renk görüntülüyorlar. Bütün gezegenlerin arkasında Dünya, Güneş hepsi dahil bakınca yıldızların arkasında bir tarafa gittiğiyle ilgili hareket görüntüsü var. Ondan sonra bunun bir hesabını yapıyorlar. On üç milyar yıl önce ilk patlama olmuş. Evren zaman ve mekândan bağımsızmış. Zaman ve mekân o ilk patlamayla çıkmış. Madde ilk patlamayla çıkmış. Maddenin ilk patlaması olduğuna göre zaman ve mekân dediğimiz, evren müthiş bir tasarım. Bu tasarımın bir tasarlayıcısı olması lazım ve bu evrene bir amaç lazım. Tasarım varsa, tasarlanmış bir iş varsa, tasarlayan var. Tasarlayan varsa bir amaç olması lazım. Bu amaç nedir? İşte bu dünyanın amacını araştıracaksın. Anlam ve amaç. O yüzden amaç konusunu pek konuşmak istemiyorlar.” ifadelerini kullandı.
“Zihin üstü genler insanı diğer canlılardan ayıran genlerdir”
Soyut düşünce ile Allah’ın ve ahiretin varlığını açıklamak hakkında değerlendirmelerde bulunan Tarhan, soyut düşünme yetisi ile insanın diğer canlılardan ayrıldığının altını çizdi. Tarhan; “İnsanda dört tane metakognitif gen araştırılıyor. Bir tanesi bulundu, yeniliği arama geni. Diğer üç gen araştırılıyor şu anda. Bunlar zihin üstü genler. Zihin üstü genler insanı diğer canlılardan ayıran genlerdir. Bir şempanzeyle genlerimiz %95 aynı. Şempanzeyle insan geninin çoğunun benzer olması bunların birbirinden türediğini değil, yapan ustanın tek olduğunu gösterir. Aslında evrime şu gözle baksak yapan ustanın tek olduğunu anlarız. Aynı ustanın elinden çıkmış. Çünkü benzer metotlar uygulamış. Tek elden çıkmış onu gösteriyor. Diğer genler, ölüm algılama geni. İnsan dışında hiçbir canlı öleceğini bilmez. İkincisi zaman algılama geni. İnsan dışında hiçbir canlı geçmiş ve geleceği bilmez. Sadece anı yaşar. Karnı doysun, yemek, içmek, üremek ve barınmak. İnsanda somut zevk yok. Yeniliği arama geni var. Ölüm algılama, soyut duygusu var. Geçmiş ve geleceğe projeksiyon yapma zihinsel gücü var. Bunlar soyut kavramlar. Dördüncüsü anlam arayışı var. Anlam arayışı diye tedavi tekniği var. İnsan dışında hiçbir canlı anlam arayışında değil. Bunlar soyut düşünceler işte. Beynin ön bölgesi, soyut kavramların geliştiği bölgedir. İnsanda soyut düşünme becerisi var. Önce soyut düşünceden ne anladığımızı bilmemiz lazım. Soyut düşünceden anladığımız, kavramsal düşünme. Sembolik düşünme. Görünmeyeni akıl yoluyla, hayal ederek, tasavvur ederek görebilme. Allah’ın varlığını beş duyuyla görme, ilim yoluyla görmek, aklını kullanarak görmek demektir. Bu dünya imtihan dünyası olduğu için Allah gökyüzüne ‘Allah birdir’ yazabilirdi. Yazmamış. Çünkü öldükten sonra aklını kullananla kullanmayan, sınavı geçenle geçmeyen bir olacak.” dedi.
Okunma : 1339
ÜHA