Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Burdur ve Eskişehir Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından düzenlenen “Yunus Emre İle Değerlerimiz” başlıklı etkinliğin canlı yayın konuğu oldu. Burdur İl Milli Eğitim Müdürü Erdem Kaya ve Eskişehir İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Cırıt’ın açılış konuşmalarıyla başlayan etkinliğe eğitim camiasından öğretmenler, veliler ve öğrenciler yoğun ilgi gösterdi. Anadolu’da geçmişte her mahallede var olan ahlak, akıl hocalarının günümüzde olmadığına dikkat çeken Tarhan, Yunus Emre’nin de toplumda koruyucu ruh sağlığı etkisi gösterenlerden biri olduğunu söyledi. Bugün akıl danışacak insanların toplumuzda olmadığı için Mesnevi ve Yunus’un okunması gerektiğini aktaran Tarhan, 700 sene önceye gitmeye gerek olmadığını, 700 o günün hakikatlerini bugünün bilgileriyle sentezleyip hayatımıza yön verebileceğimizi belirtti.
“Pozitif Psikolojinin kaynağı Mevlana ve Yunus Emre’dir”
Tarihteki önemli şahsiyetlerin gelecek nesillere aktarılmasının önemine değinen Tarhan, Türkiye’nin bu açıdan büyük bir hazine barındırdığının altını çizdi. Tarhan; “Yunus Emre ile ilgili bir proje yapılması bunun öğrencilere ve toplumumuza anlatılması özellikle geleceğimiz açısından çok önemli. Çünkü insanların geçmişle gelecek arasında bağlantı kurmasını sağlayan şeyler yaşantılar, hikâyeler ve anlatılardır. Bizler Mevlâna ve Yunus Emre gibi önemli şahsiyetlerle büyüdük. Batı dünyasında Mevlana çok büyük yerdeydi. Bunu gördükten sonra biz niye ilgilenmiyoruz diye kafamda sorular oluştu. Batı dünyası ahlak ve aile yaşamında çözülemez sorunlar yaşamaya başlayınca yaptıkları araştırmalar neticesinde 2009’da pozitif psikoloji terimini ortaya attı. Bu yeni bilimin kaynağını araştırdığımda Anadolu irfanı ve Doğu bilgeliğini alarak sistematize ettiklerini ve yeni bir metodoloji kurduklarını gördüm. Üstelik kaynak olarak aldıkları Mevlana ve Yunus Emre’yi referans vermediklerini fark ettim. Dedim ki bu bizim kusurumuz, biz elimizdeki hazinenin üzerine oturmuşuz haberimiz yok, başkaları bunu çıkarıyor kullanıyor. Modülleri inceledim bağışlayıcı işliyor, minnettarlık işliyor, empati ve uzlaşmacıyı vs. Yunus’un ve Mevlana’nın söyledikleri bilimsel metodoloji değerlerini kullanmışlar. Psikiyatri bilimi ile benim bu bilgileri sentez etmem lazım dedim. Mesnevi Terapi kitabını bu gerekçelerle yazdım.” dedi.
“Yunus Emre şiirleriyle toplumun yaralarını tedavi etmiştir”
Yunus Emre’nin Anadolu’nun içinden geçtiği umutsuz bir dönemde şiirleriyle insanları tedavi ettiğini aktaran Tarhan, Mevlana’nın metaforlar üzerinden bunu gerçekleştirdiğini ifade etti. Tarhan; “Yunus Emre ve Mevlana’nın yaşadığı yıllar 1200-1300’lü yıllar. Anadolu’da otorite boşluğunun yaşandığı tapınak şövalyelerinin hakim olduğu, Moğolların baskınlar yaptığı bir dönem. Bu dönemde Anadolu’ya karamsar bir ruh hali hakim, Osmanlı’nın kuruluşunun sancılarından dolayı bir travma dönemi yaşanıyor. Toplumdaki bu olumsuz ruh halini dağıtmak, gelecekle ilgili motivasyon sağlamak gerekiyor. Hacı Bayram Veli, Yunus Emre, Mevlâna hep bunları yapmış. Herkes kendi çapında insanlara insani değerleri aktarmışlar. Toplumda karamsarlık ve işsizliğe çözüm bulmuşlardır. O zaman ekilen tohumlar Osmanlı çınarını doğurmuştur. Mevlâna metaforları kullanarak hikâyeyi yaşanan bir olaya benzetmiş ve kişinin davranış geliştirmesine sebep olmuştur. Metaforun analoji yoluyla günlük hayatta davranış geliştirmesini sağlamak literatürde kullanılan bir yöntemdir. Yunus da yaralı, dertli üzüntülü insanlara şiir diliyle tedavi etmiştir. Şiirin duyguları harekete geçirme özelliği vardır. Bizler duygu temelli toplumlarız. Batı toplumları ise düşünce temellidir. Filozofların çoğu Batıdan çıkmıştır. Doğu duygu temelli olduğu için peygamberler buradan çıkmıştır. Yunus Emre şiirleriyle yaraları tedavi etmiş, çözülmemiş travmaları çözülmüş travma haline çevirmiştir.” ifadelerini kullandı.
“Anadolu’da çelebiler geçimlerini sağlamak için çalışır bir yandan da dervişlik yaparlardı”
Yunus Emre’nin kalplere dokunan şiirleri yanında bir Orta Asya geleneği olan alp-erenlik yönüne dikkat çeken Tarhan; “Yunus, seksen yaşına geldiğinde bir çobana rastlıyor. Bakıyor ki çoban onun söylediği şiiri söylüyor, “Ben vazifemi yaptım, insanların kalbinde iz bıraktım sahiplenme ve kendini geliştirmelerine biraz olsun katkı sağladım.” diyerek Nasihat Risalesesi’ni yazıyor. Yunus Emre atıl duran, olduğu yerde oturan bir derviş değil, hiperaktif bir derviş. Ana yurdu Eskişehir olmasına rağmen birçok yerde makamı bulunur her coğrafyada kalplere dokunmuştur. Ama kendini öne çıkarmamıştır etrafında bir cemaat toplanacak olsa bulunduğu yeri hemen terk etmiştir. Şeyhi Tapduk Emre ile çok güçlü bir bağ kurmuştur. Mevlana’nın Şems’le olan iç keşif yolculuğu gibi şeyhi sayesinde keşif yolculuğuna çıkmıştır. Bir Alperen ruhu var Yunus Emre’de. Anadolu’da çelebi derviş grubu varmış gündüz çalışıyorlar iş yapıyorlar gece dervişlik yapıyorlar. Namerde muhtaç olmadan yaşıyorlar. Yunus toplumumuzda samimi olarak, sırf ilahi hedefe uygun olan nedir diye hareket eden ciddi bir örnek olmuştur. Yunus da Mevlana da kafalarında gizli gündem olmadan, dünyevi olmamış tamamen uhrevi hareket tarzının örneği olmuşlardır.” şeklinde konuştu.
“Yunus şiirleriyle umut aşılayarak ruhları tedavi etmiştir”
Psikoloji biliminde kullanılan metotlara Yunus Emre’nin şiirlerinde rastladığını aktaran Tarhan, bu şiirlerin insanlara umut aşısı olduğunu söyledi. Tarhan; “Yunus’un şiirlerini anlamak ilk olarak zor gelebilir ama derinlemesine dalınca 700 sene ileriden geçmişten içine çekiyor. Şiirlerini okuduktan sonra psikiyatride kullandığımız çeşitli ölçekleri içerdiğini fark ettim. Mesela duygu emosyon regülasyon ölçekleri var, duyguları regüle etme ölçekleri. Mesela bir kimse 10 sene önce bir travma yaşamış 10 sene önce yaşadığı travmayı sanki 3 gün önce yaşamış gibi yaşıyor. Ben bakıyorum Yunus Emre’nin şiirlerine, orada duygusal ümit aşılıyor. En önemli şey ümit duygusu ve insanlarda karamsarlığı yeniyor. Aslında hayatın gerçek sebebi ölümdür. Bunu değiştirmek için ümit duygusu ve kişide özgüven çalışması yapılıyor olayı objektif analiz etmesi sağlanıyor. Yunus bunu şiirlerle yapmış. Burada avantajı şu; şiirler duyguları harekete geçirdiği için duygularını kullanabilen kişiler olayları daha kolay çözüyorlar. Düşünceyle olayları çözmek ise daha zor. Mantıksal çıkarımlar yaparak, temel sonuç ilişkileri kurarak çözmek önemli ama daha zor. Duyguları yükselttiğin zaman kişi elinin tersiyle itebiliyor bir an. Yunus burada duyguları kullanarak insanların geleceğe daha ümitli bakmasını sağlamıştır. Dünyada hayatının anlamını çok güzel anlatmıştır.” dedi.
“Herkesin hayatında doğruları söyleyen bir Molla Kasım olmalı”
Yunus Emre’nin hayatında Molla Kasım üzerinden eleştirinin büyük bir armağan olduğuna dikkat çeken Tarhan, Yunus’un örnek karakteri üzerinde durdu. Tarhan; “Dünyadaki bütün iyilikleri bir odaya doldursanız kapısını doğruluk açar. Bakıyorsunuz Yunus’un hayatında hep bu var. Hiçbir zaman çıkara tenezzül etmemiş, doğruluktan vaz geçmemiş. Mesela ‘Seni de sigaya çeken bir Molla Kasım gelir’ demiş şiirinde. Yunus ona saygısızlık yapmamış şiirinde onun da yerini çok güzel ifade etmiştir. Herkese haklı eleştiride bulunacak bir Molla Kasım lazım. Bizler de üniversitede ve hastanede ‘Eleştiri armağandır.’ sözünü slogan haline getirdik. Eleştirildiğimiz zaman karşı taraf eğer hatamızı söylüyorsa düzeltiriz yolumuzu ona göre çizeriz. Eğer temelsiz bir eleştiriyse üzerinde durmayız onun için eleştirileri armağan gibi görmek gerekiyor. Bakıyoruz Yunus’ta da öyle eleştirildiği halde saygı duymuş. Bu da Yunus’un hal gücüyle örnek olmasının güzel temsillerinden biri.” ifadelerini kaydetti.
“Anadolu’daki Hak dostları koruyucu ruh sağlığı görevi görmüşlerdir”
700 sene önce yaşamış Mevlana, Yunus Emre gibi büyükleri takip etmek için onların eserlerinin okunması gerektiğini ifade eden Tarhan; “Anadolu’da geçmişte ahlak, akıl hocaları her mahallede varmış, bunlar günümüzde yoklar. Orada onlar aslında koruyucu ruh sağlığı yapıyorlar. Yunus’un yaptığı da budur. Bugün böyle akıl danışacak insanlar toplumuzda olmadığı için Mesnevi okuyacağız, Yunus’u okuyacağız onlarla hakikati bulacağız. Bizim illa 700 sene önceye gitmemize gerek yok. 700 sene önceki hakikatleri alıp bugünün bilgileriyle sentezleyip o sentez içerisinde hayatımıza yön vermemiz gerekiyor. Bu çağda dini sağlamlığın yerini bilimsel sağlamlık aldı, bu gerçeği kabul etmemiz gerekiyor. Daha önce filanca din büyüğü böyle diyor doğrudur deyip herkes kabul ediyordu. Ama şimdi örnek olan din büyükleri çok azaldığı için insanlar onları referans almıyorlar. Bilimsel sağlamlıkla bu değerlere yaklaşmamız gerekiyor. Pozitif psikoloji bilim dalı ortaya çıktıktan sonra 2013’te Üsküdar Üniversitesi olarak aşağı yukarı 23 bin öğrenci mezun oldu, şu anda da 22 bin öğrencimiz var. Bütün öğrencilere bu dersi rektörlük dersi, zorunlu ders olarak okuttuk. Ön test, son testler yaptık. Bu testler sonunda öğrencilerimizin duygusal zekalarının yüzde 20 arttığını gördük.” dedi.
Okunma : 2162
ÜHA