Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesinin düzenlediği SUBÜ Konuşmaları Canlı Yayınına katıldı. “Bilinçli Genç Olmak” konulu söyleşide Tarhan, gençlere altın değerinde tavsiyelerde bulundu. Gençlere kısa vadeli yerine uzun vadeli düşünmeyi tavsiye eden Tarhan, uğrunda emek verilecek bir ego ideallerinin olması gerektiğini söyledi. Asıl mutluluğun iç nedene bağlı mutluluk olduğunu aktaran Tarhan, bir insanın hem mutlu hem de başarılı olabileceğini dile getirdi.
Çevrimiçi gerçekleştirilen söyleşinin moderatörlüğünü Sakarya Meslek Yüksekokulu İletişim Koordinatör Yardımcısı Öğr. Gör. İlknur Çakar üstlendi.
Söyleşide Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Sarıbıyık, Tarhan’a; “Kıymetli hocama yoğun işleri arasında öğrencilerimize ve bizlere vakit ayırdığı için çok teşekkür ederim. Vermiş olduğunuz bilgiler iç dünyamızın şekillenmesine ışık tutacak.” dedi.
“Koruyucu ruh sağlığı toplumsal fayda açısından çok kıymetli”
Yeni nesillere iyi bir gelecek bırakmak gerektiğinin altını çizen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “X kuşağı, radyo kuşağı. Y kuşağı daha çok televizyon kuşağı gibi. Z kuşağı ise sosyal medyanın kültürel aktarımını alan kuşak diyebiliriz. Görüyoruz ki gençler ciddi bir kültürel emperyalizmin etkisinde kalıyor ve kendi geleceklerimize, gençlerimize, çocuklarımıza torunlarımıza iyi bir gelecek bırakmamız gerekiyor. Yani burada bireysel faydayı değil, toplumsal faydayı düşünmek gerekiyor. Onun için yazdığım bütün kitaplarda şizofreniyle, depresyonla ilgili kitap çalışması yapmak yerine koruyucu ruh sağlığı ile ilgili, yani insanlar ruhsal sağlıklarını nasıl korurlar, nasıl yaşarlarsa mutlu olurları ‘Bilinçli Genç Olmak’, ‘Mutluluk Psikolojisi’, ‘Evlilik Psikolojisi’ kitaplarımda işlemeye çalıştım. Çünkü koruyucu ruh sağlığı toplumsal fayda açısından çok kıymetli, daha çok kitlelere ulaşabilir. ‘Bilinçli Genç Olmak’ kitabını yazmamdaki sebep kendi hayatımda yaşadığım tecrübelerle ilgili…” ifadelerini kullandı.
“Gençlik dönemi akıldan çok hislerin baskın olduğu dönemdir”
Olgunlaşma döneminde gençlerin davranışlarına dikkat çeken Tarhan; “Gençlerin dengesiz davranışları aslında onların biyolojik doğasının, psikolojik doğasının gereğidir. Sabah nefret eder, akşam sever mesela. Yani delikanlı tabiri oradan geliyor. Bu doğaldır. Anne baba çocuğu için ‘Eyvah çocuğum kaydı, gitti!’ dediği zaman çocuk bu sefer anneye babaya hem sevgi hem öfke hissetmeye başlıyor. Yani zorlayan gençler faydalıdır aslında. Onların geleceği vardır. Zorlayan gençler iyi yönlendirilirse, anne baba kendine düşman etmeden büyütebilirse, 22 yaş civarında olumluluk çağı oluyor gençlerde. Ondan önce olumsuzluk dönemidir. O dönemlerde iyi geçirilirse, o çocuklar bir müddet sonra bakıyorlar kendileri bireyselleşiyorlar. Zamanın, kendi ailenin değerleriyle, toplumun değerleriyle, o çağın değerlerinin sentezini yapabiliyorlar. Yani geleceği değiştirebiliyorlar. Bu yeteneklerin önünü açmak gerekiyor. Bilinçli gençler böyle uzun vadeli düşünen, sadece bugününü geçiren gençler değil. O gençler orta ve uzun vadeli yatırım yapan kişiler yani hisleriyle değil, aklıyla hareket eden kişiler. Çünkü gençlik dönemi akıldan çok hislerin baskın olduğu dönemdir. Duygular vahşi at gibidir, hepimizin içinde var. Hepimizin gençlik döneminde var. Vahşi atı terbiye edersek bizi hedefimize götürür, terbiye etmezsek o bizi istediği yere götürür, bizi yarı yolda bırakır.” şeklinde konuştu.
“Uğruna emek verilecek bir ego idealiniz olsun”
Gençlere kısa vadeli düşünmek yerine uzun vadeli düşünmeyi tavsiye eden Tarhan; “10 yaşından sonra erken ergenlik dönemi var. Erken ergenlik döneminde hormonlar birdenbire artıyor. Yani beyin hücrelerinin iki dönemi vardır; beynin booming yaptığı dönem. İlkbaharda iki üç hafta içerisinde birdenbire ağaçlar yeşillenir, çiçekler açar ya, o çiçeklerin birden açtığı gibi iki üç hafta içinde birdenbire rengarenk olur her yer yemyeşil olur. Öyle bir dönem vardır. O dönem 0-3 yaşlarında ve bir de erken ergenlikte olur, 12-15 yaş arası. O dönemde olur. Şimdi onlara ‘teenager’ diyorlar. Bu yaşlar 13 ve 19 arası. Gerçekten o tanımlama güzel bir tanımlama. O dönemde kişi fırtınalı dönemdedir, kırılgan dönemlerden birisidir. Bu dönemlerde bazı gençler içine kapanır, bazıları da dışa açılır. Yani vücudumuz hızla büyüyor, ruhumuz ona uyum sağlayamıyor. Ruhumuz hormonların hızlı büyümesine kendini ayarlayamıyor. Ruhumuzun da ifade alanı beynimizdir. Yani ruhumuzla beynimiz arasında ‘zihin’ denilen bir arayüz var. Bu arayüzü eğitmemiz gerekiyor. Bu dönemde gençlere tavsiye edebileceğimiz şey kısa vadeli düşünmemeleri. Gençlik, duyguların baskın olduğu dönem olduğu için hormonal dengelerden dolayı haz odaklı bir yaşam oluyor. O durumda uzun vadeli düşünmeyi tavsiye ediyoruz. Orta ve uzun vadeli bir plan olsun, uğruna emek verilecek, yorulacak, çalışılacak bir ego idealiniz olsun.” dedi.
“İç bilinç, dış bilinç ve üst bilinç birlikte olursa müthiş bir iç huzur oluyor”
Gençlerin kendilerine zihinsel jüri oluşturmaları gerektiğini söyleyen Tarhan; “Şu anda eğitim sistemimiz gençlere zeki ve çalışkan olmalarını öğretiyor. Zeki olsun, çalışkan olsun ama bu yetmiyor. Zeki, çalışkan ama iyi bir insan olmayı, iyi bir hedef koymayı öğrenmesi lazım. İyi insan olmaya niyet eden kişilerin içerisinde sanki görünmez bir koruyucu oluyor. Yollarına bir çeldirici çıkarsa içlerindeki o vicdan duygusu, ‘hayır’ diyor. Gençlere tavsiye olarak ikinci söyleyeceğim şey ise kendilerine zihinsel jüri oluşturmaları. Üç türlü bilinç var. Kendimizden gelen iç bilinç var. Toplumun öğrettiği dış bilinç var, kolektif bilinçaltı olarak da söylenir. Üçüncüsü de üst bilinç, metakognisyon da denir. Bu kişi hayatına emek verecek ve yorulacak. Maslow’un Psikososyal İhtiyaçlar Piramidi var. Maslow o piramitte büyük bir değişiklik yapmış. Kapital sistem o değişikliğin üzerine yatmış. Bilimi de etkilemiş. En tabandaki ihtiyaçlar yemek, içmek, üremek, barınmak. Ondan sonra sevmek, sevilmek ihtiyacı, saygı duymak, saygı görmek ihtiyacı. Daha sonra kendini aşmayla ilgili ihtiyaçlar var. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı var. Kendini gerçekleştirmenin üzerine ‘kendini aşma ihtiyacı’ koymuş. Kendini aşma ihtiyacı yani toplum için bir şey yapma ihtiyacı ve spiritüel ihtiyaçlar, manevi ihtiyaçlar. İnsanda iç bilinç, dış bilinç ve üst bilinç birlikte olursa müthiş bir iç huzur oluyor. Kutsalı olan insanlar kutsala değer verdiklerinde, düşündüklerinde subjektif olarak bir duygu hissediyorlar. Bu duyguya iç huzur deniliyor, üst bilincin verdiği huzur. Bir insanın kontrol edebileceği şey var, edemeyeceği şey var. Gücünün yettiği var, yetmediği var. Değiştirebileceği şey var, değiştiremeyeceği şey var. Böyle durumlarda yüksek bir değere, yüksek bir inanca inandığı zaman inanmanın verdiği subjektif bir huzur oluyor. Onun için gençler böyle yüksek bir anlamın parçası olmaya önem versinler.” ifadelerini kullandı.
“İnsanı insan yapan kültürel kimliktir”
Ailedeki rollere ve insanı insan yapan kimliklere değinen Tarhan; “Ailede roller vardır. Anne rolü, baba rolü, eş rolü, iş insanı rolü ve çocuk rolü. Rol paylaşımı sağlıklı olursa evde huzur oluyor. Bir de insanı oluşturan kimlikler vardır. Bir bireysel kimliğimiz, bir de kültürel kimlik. Genellikle kültürel kimliği oluşturan iki tane ayak var, dil ve din ayağı. Biyolojik kimlik bunun altında. İnsanı insan yapan kültürel kimliktir. Yani kültürel kimliğin dışında da bir evrensel kimlik var, insan kimliği. Yani evrensel bir insanlığın parçası olduğu kimlik var. Bütün bu kimlikleri düşünerek kişinin rol sahibi olması lazım. Bir insan sadece kendi çıkarını düşünüyorsa, kendi çıkarı için yaşıyorsa o insan kötüdür.” şeklinde konuştu.
“Bu insanlardan uzak durmak gerekir”
Narsist insanlardan uzak durulması gerektiğinden bahseden Tarhan; “İngilizcede ‘self-interest’ olarak geçen sadece kendisiyle ilgilenen, sadece kendi çıkarını düşünen kişiler toksik ve narsist kişiliklerdir. ABD’de ‘Narsisizm Epidemisi’ diye kitap çıktı. Yani bu gençler arasında hızla artıyor. Çok yüksek bir derecede. Bu kişiler mesela ailede sadece ‘Benim dediğim olacak, bütün kuralları ben koyacağım.’ der. Bir iş yerinde, ilişkilerde diğer kişilere köle efendi ilişkisi ister. Başkalarının körü körüne itaat etmesini ister. Bu insanlar toksik insanlardır, bu insanlardan uzak durmak gerekir. Bu nedenle bu tarz kişilikler önemli…” dedi.
“Güçlü kültür zayıf kültürü yutuyor”
Kendi kimliğimizi koruyarak modernleşebileceğimizden bahseden Tarhan; “Güçlü kültür zayıf kültürü yutuyor. Şu anda sanki kültürel olarak gönüllü emperyalizm var. Bunun etkisiyle önümüzdeki 50 yılda birçok kültür yok olacak, birçok kültür de popüler kültür tarafından dönüştürülecek. Burada kendi kültürümüzü koruyarak modernleşmeyi seçmemiz gerekiyor. Kendi kültürümüzü koruyarak modernleşmeyi seçersek, kendi kimliğimizi koruyarak modernleşmeyi seçmiş oluruz. Kültürel rol bunun için önemlidir. Yani bir insan hem kendi kimliğini koruyarak hem de modern yaşamın olanaklarından yararlanabilir. Mesela Japon eğitim sistemi bunu şu anda başarıyor. Popüler kültür orada da etkiliyor, orada da değişim var ama o kadar değil. Japon kültürünü koruyan şey, utanma duygusudur. Küçük yaşta çocuklara utanma duygusu öğretiliyor. Bu genetik değil, öğretilmeyle ilgilidir. Fakat onların bir zayıf tarafı var. Utanma duygusu yüksek ama merhamet duygusu zayıf. Bizde merhamet duygusu yüksek ama toplum olarak utanma duygusunu kaybediyoruz…” ifadelerini kullandı.
“Genç kuşaklarda çok ciddi bir savrulma var”
Asıl mutluluğun iç nedene bağlı mutluluk olduğunu söyleyen Tarhan; “Modernizm mutluluğu hep dış nedenlere bağlıyor. Şunun olsun mutlu ol, bunun olsun mutlu ol. Asıl mutluluk iç nedene bağlı mutluluktur ve iç bilinçle ilgilidir. Bu kadar fırtınaya rağmen, bu kadar olumsuz şartlara rağmen emin olun, bir insan hem mutlu hem başarılı olabilir. Gençler mutlu ve başarılı olabilirler ama Amerikalıların başarı kitaplarını sakın okumasınlar. O kitaplar tamamen acımasız vahşi kapitalizmin tiplerini yetiştiriyor. Yani şu anda dünyada Amerika’dan sonra en çok antidepresan kullanan ülkeyiz. Bunun nedeni, Batı kapitalizmi. Sosyal adalet kavramını, sosyal devlet kavramını çok iyi yaptı ama biz birdenbire kapitalizmle tanıştık. Toplumun kapitalizme karşı olan kesimleri de kapitalizmle tanıştı ve hepsi şu anda bir nevi yeşil kapitalist oldular. Böyle bir şeye girdik ve bu müthiş kırılma var, genç kuşaklarda çok ciddi bir savrulma var. Gençlerimiz bu nedenle değerlerimizi koruyarak modernleşmeye çalışsınlar.” şeklinde konuştu.
“Amaç istek, istek ihtiyaç, ihtiyaç da motivasyon uyandırır”
Motivasyonun başlangıç noktası olarak belirlenmesi gerektiğini söyleyen Tarhan; “Yapay zekayı çok iyi yöneten bir genç, hangi meslekten olursa olsun gelecekte çok önemli bir noktaya gelir. Gençler parayı kovalamasınlar, ihtiyacı kovalasınlar. Toplumun ihtiyacı nedir? Benim ihtiyacım nedir? Mesleklerinin beklentilerini yönetsinler, gelecekle ilgili ihtiyaçlarını yönetsinler. Bir insanda amaç olursa, ona ulaşmak için istek uyanıyor. Beyin kendini ona göre programlıyor. Bir amaç var, istek uyanıyor. İstek uyanınca biyolojik doğamız hemen devreye giriyor, kendimizi harekete geçiriyoruz ve ihtiyacımız oluşuyor. Amaç istek uyandırır, istek ihtiyaç uyandırır, ihtiyaç da motivasyon uyandırır. Onun için motivasyonun başlangıç noktası amaç belirlemektir. Vizyonu yüksek olan kişi kendini de geliştiriyor. Onun için gençlerin muhakkak vizyon sahibi olmaları çok önemli.” dedi.
“Evliliğin sağlıklı yürümesi için 5S kuralını uygulayın”
Evlenmeden önce gençlere tavsiyelerde bulunan Tarhan; “ ‘Evlenmeden önce gözünüzü dört açın, evlendikten sonra yarım açın’ diyorum. Evlendikten sonra gözünüzü dört açmak doğru değil. Yarım açacaksınız. Bir gözünüz kör, bir kulağınız sağır olacak. Böyle olursa evlilik iyi yürüyor. Evlilikle ilgili bakış açınızın böyle olması önemli. Evliliğin sağlıklı yürümesi için 5S kuralını uygulayın. Bu kuralın birincisi sevgi ama sevgiden daha büyük bir kavram var o da şefkat. Şefkat, karşılıksız şartsız sevgidir. Bu sevginin içinde empati var. İkincisi saygı. Saygı denildiğinde bazen korkuya bağlı saygı da olabiliyor ama asıl saygı içinde empati olan saygı ki buna nezaket denir. Nazik kimse saygı gösterdiği kimseyi, değer verdiği kimseyi incitmek istemez. Üçüncüsü sadakat. Yani evlilikte, ‘Olmazsa ayrılırım.’ diye düşünüyorsanız sakın evlenmeyin. Çünkü evlilik uzun bir yolculuk, uzun bir yolculuğa çıkan kimse ayrılmayı seçenek olarak düşünmemeli. Burada sadakatin oluşması için evliliğin ömür boyu bir yolculuk olduğunu düşünmek gerek. Bunun için evlilikte sadakat çok önemli. Sadakat kelimesinin iki anlamı var. Birinci anlamı sıdk diye geçiyor, doğruluk anlamında. Dürüstlük olursa ömür boyu evlilik oluşacak. Açık, şeffaf ve hesap verebilir bir ilişki olması lazım. İkinci anlamı da bağlılıktır. Sadık olmak, bağlı olmak doğruluktur. Sadakati bir değer olarak kabul etmeyen kişiler evliliği yapamazlar. Dördüncüsü ise sabır. Bu zamanda en çok ihtiyacımız olan şey. Modernizmin bize yaptığı en büyük kötülük nedir derseniz bu acelecilik, sabırsızlıktır. Her şey hemen olsun, şimdi olsun istiyoruz. Beşinci S de samimiyet. Samimiyetin gerçekten büyülü etkisi var. Son yıllarda samimiyet konusundaki araştırmalar, içtenlik konusundaki araştırmalar bilgin sonuçlar ortaya çıkardı. Evlilikte de samimiyet çok önemli. Samimiyet varsa ev güven yuvası oluyor. Eve geldiğiniz zaman evi sığınak gibi görüyorsanız, birbirinizi rahatlatıyorsanız, huzur veriyorsanız o evlilik çok güzel yürüyor. Her zorluk aşılır, hiç merak etmeyin…” ifadelerini kullandı.
VİDEO İÇİN:
Okunma : 189
ÜHA