Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Yıldız Teknik Üniversitesi Çocuk ve Eğitim Kulübünün düzenlediği 8. Eğitim Zirvesine katılım sağladı. ‘Afet Sonrası Çocuklarla İletişim’ başlığında sunum yapan Tarhan, travmalardan korkmak yerine travmaların yanlış yönetilmesinden korkulması gerektiğine vurgu yaptı. Travmasız bir hayatın mümkün olmadığını belirten Tarhan, önemli olanın travmaları fırsata dönüştürmek olduğunu söyledi.
“Kendi kendimizin lideri olabilmek için beynimizi yönetiyoruz”
Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsünde gerçekleştirilen etkinlikte çocuklarda travma ve stres bozukluğun nasıl yönetilmesi gerektiğinden bahseden Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insan ve beyin ilişkisine dikkat çekti. Tarhan; “Çocuklarda travma ve stres denildiği zaman ne anlayacağımızı bilmek gerekiyor. Burada insan beyin-ilişkisini ve insan-beden ilişkisini iyi bilmek gerekiyor. Aslında çocuk eğitimi derken beyinde değişiklik yapıyoruz, beynimizdeki networku değiştiriyoruz. Beyindeki o yapısal durum değiştikten sonra bazı izler kalıcı oluyor, bazı izler çocukluk çağı travması olarak devam edebiliyor. Bir insan kendi kendinin lideri olabiliyorsa bir ailenin lideri olabiliyor, bir sınıf yönetimi yapabiliyor, herhangi bir kurumun lideri olabiliyor. Onun için kendi kendimizin lideri olabilmek için beynimizi yönetiyoruz. Bu nedenle bir travmayı ve bir insanı eğitirken onun ön beynini eğittiğimizi bilmemiz gerekiyor. Çocukluk dönemlerinde sol beyin rasyonel beyin; mantık, muhakeme, analiz, konuşma, hesaplamayla ilgili. Sağ beyin duygusal beyin; müzik, sanat, estetikle ilgili. Ön beyin de ikisinin arasındaki dengeyi sağlıyor. Yani ön beyin olgunlaştıkça kişi olgunlaşıyor.” dedi.
“Beş konu, çocukta travma olup olmadığına karar veriyor…”
Öğretmen adaylarının yoğun ilgi gösterdiği programda hangi yaşantıların travmatik olabileceğine ilişkin Tarhan; “Çocukların evden uzaklaştırılması gibi ihmal, doğal afetler, teknolojik felaketler, aile ve toplumdan gelen şiddet, terör, fiziksel şiddet olayları, okul şiddeti, ayrımcılık, ön yargılar, ırkçılık, madde kullanımı olayları, travmatik ayrılmalar, sığınmacılık, savaş deneyimleri, ciddi kazalar, hayat olayları, askeriye aileleri ile ilgili stres, aile kayıpları gibi bütün bu travmaların hepsi çocukluk çağı travmasının genel tıbbi tanımlamalarıdır...” ifadelerini kullandı.
Travmada beş konu çocukta travma olup olmayacağına karar veriyor diyen Tarhan bunları ise; “Olayın şiddeti, olayla ilgili kişinin yakınlıkları, anne babanın reaksiyonu, travma öncesi o kişinin hazırlıklı olup olmaması, aile ve toplumdaki faktörler…” olarak belirtti.
Travmalardan değil, yanlış yönetilmesinden korkmalı
Travmalardan korkmak yerine travmaları yanlış yönetmekten korkulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Travmasız bir hayat mümkün değildir. Her çocuğun az çok travması vardır, önemli olan travmaları fırsata dönüştürmektir. Her travmatik olayda her travmatik yaşamda tehdit boyutu ve fırsat boyutu vardır. Tehdit boyutuna odaklanırsanız depresyona girersiniz, kendine güveniniz gider post travmatik stres bozukluğu olur, kaygılar olur, birçok psikiyatrik hastalıklar olur ama ‘Bu bana ne öğretti?’ deyip buradan fırsat boyutuna bakarsanız bu travmalar geliştiren travmalar oluyor. Travmalar hayatın kaçınılmaz bir gerçeği önemli olan o travmayı, o doğal afeti bir fırsata dönüştürebilmek. Travma sonrası iletişimde, ‘Bu olay bize ne öğretti?’ deyip daha sonra bu olayın öğretisiyle geçmişten ders alacağız. Geçmişten öğreneceğiz, bugünü yaşayacağız ama geleceğe bakacağız. Bunu çocuğa öğrettiğin an o çocuk kendini yönetmeyi öğrenir. Onun için travmalardan korkmayalım, travmaların yanlış yönetilmesinden korkalım.” dedi.
Çocuk ümitsizliğe ve karamsarlığa sevk edilmemeli…
Çocuğa travma sonrası iletişimde yapılacak en önemli şeyin çocuğu ümitsizliğe ve karamsarlığa sevk etmemek olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Çocuğa travma sonrası iletişimde yapacağımız en önemli şey onu ümitsizliğe ve karamsarlığa sevk etmemektir. Çocuk, anneye babaya bakar. O ümitsiz karamsar değilse ayaktaysa, dayanıyorsa çocukta dayanmayı öğrenir. Onun için doğal afetlerde de insan eliyle oluşan afetlerde de yakının kaybında da çocuk söylenenleri değil davranışları örnek alır. Etrafında güvenli bir alan olduğunu hissetmeyen kişiler yaşadıkları travmayı aşamıyorlar. Travma sonrası stres bozuklukları, anksiyeteler, depresyonlar birçok hastalıklarda ileri yaşlarda problemler ortaya çıkıyor. Onun için buradaki sihirli kavram ümitsizliğe ve karamsarlığa düşürmeden o kişiyi özel bir iletişimle çözmek onun yanında olduğunu hissettirmektir. O çocuk yanında güvendiği birinin olduğunu hissettiğinde o travmayı tolere eder.” şeklinde konuştu.
“Aktif dinleyici olmak önemlidir…”
Öğrencilerinden gelen soruları da cevaplayan Tarhan, travma yaşamış bir çocuğun öğretmeninin tutumu ve yaklaşımı nasıl olmalı yönünde gelen soruya Tarhan; “Burada rehber öğretmenlerin önemli bir rolü var. Orada çocuğun travmayı anlatması iyi bir olaydır. Hiç cevap vermeden dinlemek lazım, aktif dinleyici olmak önemlidir. Göz temasının olduğu, arada bir başını salladığı anladığını hissettirdiği, son duyduğu kelimeyi tekrar edip tekrar sorduğu aktif iletişim dediğimiz iletişim olduğunda çocuk, ‘Öğretmenim beni anladı.’ der. ‘Beni anladı.’ dedirtiyorsanız yüzde 50 başardınız demektir. O çocuğun paylaşmış olmasının bile travmada tedavisel bir etkisi vardır.” dedi.
Muhabir: Eda Nur Keçeci
Fotoğraf: Ceyda Nur İshakoğlu
Okunma : 1008
ÜHA