Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Isparta Gazi Sosyal Bilimler Lisesi tarafından düzenlenen Psikoloji Sohbetlerine katılım sağladı. Online gerçekleşen buluşmada öğrencilere tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyanın çok hızlı bir dönüşüm yaşadığına dikkat çekti. Tarhan; “Şu anda yazılımcı ihtiyacı en büyük ihtiyaçtır. Türkiye’deki dil ve yazılım bilen kişileri büyük uluslararası firmalar alıyor. Şu anda beyin göçü var ve Türkiye kan kaybediyor. İki dil bilmemiz lazım. Birisi batı dillerinden birisi, ikincisi de yazılım dilidir. Yazılım dilini öğrenen fark oluşturur.” ifadelerini kullandı.
“Sosyal teması olmayanın problem çözme ve iletişim becerisi gelişmiyor”
Moderatörlüğünü Isparta Gazi Sosyal Bilimler Lisesi fizik öğretmeni Ramazan Toker’in yaptığı programda Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hayat yolundaki en büyük ilerleme engelinin problem çözememek olduğunu söyledi. Tarhan; “Sosyal Bilimler Lisesinde kişinin mesleki alanda kendini yetiştirebilmesi için bazı kurallar vardır. Üniversitede mühendislik, iletişim ve insan ve toplum bilimleri fakültesi de var fakat ben bakıyorum mühendislik fakültesindeki gençlerin sosyal yönleri çok zayıf. İlişkilerde, soru sormada, birlikte paylaşımda zorluk çekiyorlar. Mezun olduktan sonra da çoğu yöneten değil, yönetilen oluyor ama sosyal bilimlerden ve özellikle iletişim fakültesinden mezun olanlar en çok kulüp aktivitesini, takım çalışmasını onlar yapıyorlar. Mühendisliği, feni, matematiği sevip sosyali sevmedikleri için mi öyle yoksa meslek mi onları öyle yapıyor? Sonuç olarak bir kimse eğer sosyal bilim alanını seçiyorsa muhakkak kendini iletişim becerilerinde geliştirmesi gerekiyor. Çünkü hayatta ilerleme yolundaki en önemli engelimiz problem çözememektir. Problemle karşılaşıyorsunuz ve onu çözmek bir beceridir. Öğrenilmesi gerekiyor. Her problemi çözmek insana bir şey öğretiyor. Problem çözmenin için de probleme talip olmak gerekiyor. Onun için de sosyal temas önemlidir. Sosyal teması olmayan bir kimsenin problem çözme ve iletişim becerisi gelişmiyor. Sosyal bilimlerde okuyan kişiler bu konuda şanslıdır çünkü onların işlerinin icabı insan ilişkileri öne çıkıyor. Ama mühendislikte matematiksel beyin, sol beyin daha çok kullanılıyor. Mantık, muhakeme, analiz, konuşma hesaplama. Sosyal iletişim becerilerinde sağ beyin daha ön plandadır. Sol beyne eril beyin, sağ beyne de dişil beyin diyoruz. Ama ön beynimiz ikisini dengeliyor.” şeklinde konuştu.
“Emek vermeden, yorulmadan bir şey elde edilemiyor”
Kişinin başarılı olması için konfor alanından çıkması gerektiğinden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, rahat alanı terk edip, zora talip olunması gerektiğine dikkat çekti. Tarhan; “Kendinizi bilgiyle donatacaksınız ama bu bilgiler sadece teorik bilgiler değil muhakkak sosyal ve duygusal bilgilerde olmalıdır. Onun için 21. yüzyıl becerileri şu anda sadece teknik beceriler değil duygusal ve sosyal beceriler ön plana çıkıyor. Sosyal ve duygusal becerilerinizi geliştirmeniz önemlidir. İkinci olarak da motivasyon çok önemli. Motivasyon olması için birinci adım önce niyetiniz olacak. Hayatın sonunda nasıl bir insan olmak istiyorsun? Mezar taşında ne yazılmasını istiyorsun? Soyut niyet budur. Ondan sonra evim olsun, arabam olsun, çoluğum çocuğum olsun niyeti geliyor. Niyet olduktan sonra ikincisi amaçtır. Amaç olduktan sonra üçüncüsü dikkat süresini artırmak lazım. Dikkati de artırdıktan sonra motivasyon zaten geliyor. Onun için amacınızı belirlemeniz çok önemli. Sosyal bilimlerde hayat amacınız nedir? Bunu belirleyin. İçinize üşengeçlik, tembellik geldiği zaman hemen o motivasyonunuzun gerekçelerini hatırlayın. Ona yönelin. Üçüncü söyleyeceğimiz şey de kişinin stres yönetimini yapabilmesidir. Zorlukla karşılaştığı zaman pes etmeyecek. A planı olmazsa b planı, c planı olacak. Dağcı gibi olacak. Dağcılar nedir? Hedeflerine ulaşmak için bir yolu denerler olmazsa geri döner öbür yolu denerler. Vazgeçmeyen tepeye çıkar. Vazgeçen yarı yolda döner. Hayat da dağcılık gibidir. Dağcılıkta da yollar çiçekle döşenmemiştir. Yollar taşlarla döşenmiştir. Emek verecek, yorulacaksınız, çile çekeceksiniz ama gelişeceksiniz. Hiç terlemeden ilerleme olmuyor. Bu gizli psikoloji yasasıdır. Emek vermeden, yorulmadan bir şey elde edilemiyor. Kişinin konfor alanından çıkması lazım. Konfor alanında duran bir kimseden başarı beklemeyin. O sadece mevcudu tekrar eder. Rahat alanınızı terk edin, zora talip olun, probleme talip olun.” dedi.
“X ve Y kuşağı sosyal medya kuşağının göçmenidir”
Haz ve hız çağında yaşadığımız konusuna değinen Tarhan, insanlığın çok hızlı bir dönüşüm yaşadığından bahsetti. Tarhan; “Dünya hızlı bir dönüşüm yaşıyor. Hız çağında yaşıyoruz. Hatta haz ve hız çağında yaşıyoruz. Böyle bir çağda daha önce bilginin yarı ömrü 30 seneydi, şimdi 2-3 seneye indi. Yeni üretilen bilgi 2-3 sene sonra eskiyor. Aynı cep telefonu gibi. Bilgiler eskiyor. Böyle bir durumda x kuşağı, y ve z kuşağına yetişemediği için onları etiketledi. Ben x, y ve z’yi daha akılda kalması için yaş grubuna ayırmıyorum. X kuşağı radyo kuşağı, Y kuşağı televizyon kuşağı. Z kuşağı ise sosyal medya kuşağı. Bundan sonra alfa kuşağı o da herhalde metaverse kuşağı olacak. Çünkü onlar bu teknolojinin içine doğdular. X ve Y kuşağı, sosyal medya kuşağının göçmenidir. Onlar ise bunun yerlisidir. Şu anda da son 15 senede dünyada iletişim biçimini, dünya görüşlerini, dünyaya bakış açısını değiştirdi. Çok hızlı bir değişim var. İnsanlık çok hızlı bir dönüşüm yaşıyor. Popüler kültür artık bizim evimize giriyor. Televizyonu, akıllı telefonu evin açık kapısı diyoruz. Güvenli bir alan evimiz. Fakat oradan çok güvensiz alanlara gidebiliyoruz. Onun için Z kuşağı daha fazla risk altındadır ama aynı zamanda büyük fırsatlar da onun önünde bekliyor. Sosyal medya fırsattır. Aklını kullanan sosyal medyayı belli bir amaca, hedefe yönelik kullanır. Aklını kullanmayan sosyal medya tarafından yönetilir. Biz teknolojiyi kullanmazsak, teknoloji bizi kullanır.” ifadelerini kullandı.
“Kötücül duygulara karşı dayanıklılığımızı arttıracağız”
Hata yapmaktan korkmanın insanı başkaları tarafından yönetilmeye ittiği konusuna dikkat çeken Tarhan; “Hatalarımızdan ders alabilmek önemlidir. Hata yapmaktan korkmak insanı başkaları tarafından yönetilmeye iter. Hatadan korkmayın ama her hatanın hatta Çince’ de risk kelimesinin iki tane ayağı var. Sembolik dili ya o. Bir sembolü fırsat, diğeri de tehlike sembolü. Aslında her risk tehdit de içeriyor aynı zamanda fırsat içeriyor. Hangisine odaklanırsak o bizim önümüze çıkıyor. Hatta bölge bilgelik hikâyeleri vardır bizim Anadolu İrfanının hikâyelerindendir. Bir gün Allah dostu insan yanında torunuyla gezerken siyah ve beyaz iki tane köpek görüyor, birbirleriyle kavga ediyorlar. Torun; ‘Dede hangisi kazanacak?’ diyor. Dede de diyor ki; ‘Evlat biz hangisini beslersek o kazanacak. Siyahı beslersek o, beyazı beslersek o.’ Aslında beyaz dediği hepimizin içindeki iyicil duygular, siyah dediği de hepimizin içindeki kötücül duygulardır. Biz hangisini beslersek o hayatımıza dâhil olacak. Kendi iç dünyamızda da iyicil duyguları, bizim kültürümüzün öğrettiği insanı, ahlaki değerleri de besleyeceğiz. Ama kötücül duygulara karşı da dayanıklılığımızı arttıracağız. Bunu yapabilirsek biz hayatta başarı yolunda ilerlerken yaşadığımız engeli, problemi fırsata ve kazanıma dönüştürmüş oluruz.” şeklinde konuştu.
“Teknoloji kendimizle, dünyayla ve evrenle olan ilişkimizi değiştirdi”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan küreselleşmenin iletişim hayatımızda şu anda insanın ilişki biçimini değiştirdiğinden bahsetti. Tarhan; “Devleti patron gören anlayış, devletçi anlayış çağ dışı bir anlayış. Patron millettir, devlet değildir. Devlet sadece toplumun bir aracıdır, bir unsurdur, teknik bir yapıdır, kutsal değildir. Atalarımız devleti kutsal sayarak toplumu ayakta tutmuşlar ama artık böyle küreselleşme çağında devletin kutsallığına sığındığın zaman kapalı toplum olursun. Açık toplum olmak zorundayız yani. Bu küreselleşme, iletişim hayatımızda şu anda insanın ilişki biçimini değiştirdi. Teknoloji aynı zamanda dünya ile ilişkimizi değiştirdi. Kendimizle olan ilişkimizi değiştirdi. Evrenle ilişkimizi geliştirdi. Hatta ben insanın varoluş sebebini düşünmesi, yaşam amacını düşünmesi yani yaratanla gönül bağı kurabilmesi online olmasıdır, buna benzetiyorum. Ne kadar çok online olursa onun yardımı o kadar gelir. O da nedir? Onu anmakla olur, onu düşünmekle olur, ona sığınmakla olur. Bu nedenle bizim iki dengeyi kurabilmemiz lazım. Teknoloji bizi esir alırsa, biz teknolojinin kölesi oluruz. Ama teknolojiyi amacımıza yönelik kullanırsak, teknoloji vahşi at gibidir bak. Vahşi at nedir? Eğer siz vahşi atı iyi eğitirseniz, vahşi at alır sizi hedefinize götürür, sizi hedefinize hızla ulaştırır. Eğer iyi terbiye etmeseniz, o sizi kendi istediği hedefe götürür. Hepimizin içinde nefis adında vahşi at var. Teknolojide onun gibi aynı nefsimizin teknolojik bir biçimidir ama onu biz amacımıza yönelik terbiye edersek bizi uçurur.” dedi.
“Esas usulden önemlidir ama usul esastan önceliklidir”
İnsanın anladığını unutabildiğine ama hissettiğini unutamadığına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bir düşüncenin kabul edildiği zaman içine muhakkak duygu katılması gerektiğinden bahsetti. Tarhan; “Değerler eğitimini vermek iyi niyetli bir iş ama metodolojiyi doğru seçmek gerekiyor. Bilimsel metodoloji doğru seçilirse kimse karşı çıkmaz. Öbür türlü propaganda gibi algılanıyor. İnsanlar algılarını kapatıyorlar. Propaganda gibi değerler eğitimi olmaz, değerle eğitimi deneyimleyerek olur, yaşantılayarak olur ve en ideal öğrenme metodu deneyimleyerek öğrenme, hissederek öğrenmedir. İnsan anladığını unutabiliyor ama hissettiğini unutmuyor. Duygularını o yaptığı işe kattığı zaman onu unutmuyor. Beyindeki kimyasal harflerle artık yazılıyor. Değerleri, beyine duydukları elektriksel harflerle yazılıyor. Onun için burada bol bol kişinin yaptığı işe duygu katması, düşünceye duygu kattığın zaman inanışa dönüşüyor. Bu inanışı devam ettirseniz alışkanlığa dönüşüyor, alışkanlığı devam ettirseniz kişiliğe dönüşüyor. Bu 6 ay sürüyor. Bir düşünceyi kabul ettiğin zaman muhakkak duygu kat. Yani onu yapmak için duygusal gerekçelerin olması lazım. Bu benim için önemli bir değer, benim için öncelikli de. Yani beynimizde önem ve öncelik piramidi oluşturacağız. En önemli konuya en çok zaman ayıracağız. En öncelikli hatta öncelik, Mecelle’ de bir sözü vardır; ‘Usul esastan mukadderdir.’ diye geçer, Yani bir şeyin nasıl olacağı, neden olacağından daha önceliklidir. Esas, usulden önemlidir ama usul esastan önceliklidir. Onun için yaptığımız işte usul esas ayrımını iyi yapalım. Gençler bunu bilmiyorlar, istemiyorlar. Körlemesine dalıp gidiyorlar. Ne istediğin kadar, nasıl istediğinde önemlidir.” ifadelerini kullandı.
Okunma : 1467
ÜHA