Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Müstakil Akademi 5. Silsile’ eğitim programının konuğu oldu. ‘Değişen Dünya ve Gençlik’ konusuna ilişkin gençlere değerlendirmelerde bulunan Tarhan, duygusal becerilerin teknik becerilerden daha önemli olduğunun yeni dönemde anlaşılmaya başlandığından bahsetti. Tarhan; “Nörobilim temelli öğrenme ve reel içerikli eğitimin ön plana çıkmasına sebep oldu. Değer içerikli eğitim fizikte ve kimyada bile içinde değerlerin anlatıldığı bir eğitim sistemidir.” ifadelerini kullandı.
Küresel medeniyet krizi: California Sendromu
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, katıldığı eğitim programında California sendromu ve insanların hazcılığı yücelttiği yaşantı biçimine dikkat çekti. Tarhan; “California sendromu diye bir sendromdan bahsetmek istiyorum. Medeniyet krizi, ben buna batının medeniyet krizi diyordum fakat şu anda bütün küresel medeniyet krizi haline geldi. Birincisi hazcılık, yani California sendromunda yaşam felsefesi hedonizm olan insanlar, hazcı olan insanların hazcılığı yücelttiği bir yaşantı biçimi var. California sendromu olan birine, Ego idealin ne diye sorsanız bunun illa California da olması gerekmiyor. İstanbul’da da Antalya’da da ve Erzurum’da da var, her yerde var... Buna sahip olan kişi hazzı yüceltiyor, kapitalist ahlak demek aslında. Narsisizm başlıyor yani, empati yoksunluğu, bu kişi bencilliğin daha gelişmişi, Narsisizm salgını var diye şu anda ABD’de kitaplar yazılıyor. Narsisizm, bencillik sadece bencilliğin kişilik haline gelmesi, sadece kendi çıkarını düşünen, sadece kendini özel ve önemliymiş gibi düşünen, kendini dünyanın merkezinde gibi gören insanlar başkalarının ve ötekilerinin farkına varmayan insanlar şu anda, sömürgecilik zihniyeti diyebiliriz. Yalnızlık burada üçüncü sorun olarak yabancılaşma, batının küreselleşen sorunu haline geldi. Dördüncü de mutsuzluk, depresyon ve intihar ortaya çıkıyor. California sendromu psikiyatri kitaplarında yazmıyor ama, daha çok popüler bilim terminolojisi olarak düşünmek lazım bunu, dünya buna doğru gidiyor.” şeklinde konuştu.
“Eskiden bilinç altı diyorduk, şimdi örtülü bellek diyoruz”
Gençlerin 3 kırılgan noktasına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; Meşrutiyet dönemindeki gençlerin sloganlarını düşünün ne diyorlardı? Müsavat, uhuvvet, hürriyet yani barış, adalet, masumiyet, kardeşlik ve hürriyet diyorlardı bu da aynısı. Şu an ki gençler buyurgan davranışlardan nefret ediyorlar. Hürriyet demelerinin sebebi, korku odaklı yönetim yerine hürriyet odaklı yönetim istiyorlardı ve özgürlük beklentisi. Bunları karşılayamadığı için, 31 Mart olayında o zaman ki gençler ve sistemi statükoyu karşı karşıya gelmiş oldular. Şu anda aynı riskler var mı, yok mu? Artık onun analizini size bırakıyorum. Burada gençler ters kimlik geliştirmişlerdir. Peki, geldiğimiz dünyada bir psikolojik devrim yaşanıyor neden? Değişen dünyada insan beyni keşfedildikten sonra, felsefe bile yeniden yazılacak. Nörofelsefe ve Nöroteoloji var yani beyin ve din ilişkisi ortaya çıktı. Burada neden öyle, bakın şu anda beyinin çalışmasını gösteriyor. Sözcükler işitilirken, sözcükler söylenirken, sözcükler oluşturulurken, sözcükler görülürken, bu beynin hemen hemen her tarafında çalışıyor. Konuşma esnasında beynin her tarafı çalışıyor, beynimiz böyledir. Beyin sessiz organ değil, devamlı harıl harıl çalışıyor. Beyin uykuda bile aynı uyanıkken ki gibi çalışıyor rüya gördüğümüz dönem. Onun için beyin uykuda bile çalışıyor. Beyin kendine uykuda bilgi sınıflandırması yapıyor. Önemli bilgileri bellekte tutuyor, önemsiz bilgileri örtülü belleğe atıyor. Bilinç altı diyorduk eskiden, şimdi örtülü bellek diyoruz. Beyin müthiş bir organ ve kuantum beyinden bahsediyor şu an. Beynimiz sadece beyin değil, beynimizin üstünde bir kuantum beyin var.” dedi.
“Artık din ve inanç laboratuvara girmiştir”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Levh-i Mahfuz hakkında değerlendirmelerde bulundu. Tarhan; “Evrenin dijital olduğuna dair Kuran’da kanıt var, onu buldum. Levh-i Mahfuz kanıtı var. Levh-i Mahfuz ana kitap demek. Yani ana kitap, bilgi teknolojileri içerisindeki evrensel veri tabanına eşit. Allah evrensel veri tabanını yazmış, adına Levh-i Mahfuz demiş. Önce ruhları yaratmış, ondan sonra evreni yaratmış, matematiği yaratmış. Mesela evreni yaratmış, ilk Big Bang var 15 milyar yıl önce patlama oluyor. Daha sonra Samanyolu Galaksisi var, Samanyolu Galaksisinde karadelik var ortasında. Dünyanın karadeliğe uzaklığı 25 bin ışık yılı. Dünya kendi etrafında saniyede 360 metre dönüyor. 360 metre nedir? Bu futbol sahası büyüklüğü 90 metredir. Yani saniyede dört futbol sahası kadar hızlı dönüyor Dünya. Peki Güneş’in etrafında Dünya nasıl dönüyor? Saniyede 30 km hız ile dönüyor Dünya Güneş’in etrafında. Dünya kendi etrafında 360 metre ama öbüründe 30 bin metre, 30 kilometre. Üçüncü bir hız daha var, Güneş Sistemi de hızla Samanyolu’nun etrafında dönüyor. Bunun dönme hızı 210 km. Saniyede Dünya, karadeliğin etrafında, Samanyolu’nda saniyede 210 km, 210 bin metrelik hız ile dönüyor. Müthiş bir hesap var ve Yasin Suresi’nde Allah hesap üzeri yaratmıştır her şeyi. Bu hesap milyarlarca yıldır değişmiyor, bir değişse güneş bugün dönmüyorum der ise her şey alt üst olur. Kolumuzdaki saat bile bozuluyor. En pahalı saat bile bir müddet sonra bozuluyor ama bu evrendeki düzen, saat gibi tıkır tıkır işleyen düzen, saatten daha üstün bir sanatlı düzen aynen devam ediyor. Bu ancak yüksek evrensel veri tabanını yaratan yüksek bir güç, irade ile bir hikmet, kudret sahibi tarafından olur. O da tevhit inancını doğrulayan bir şey. Tevhit, bilimsel bir bilgidir, her iki inanç kanıta dayalı inançtır. Onun için artık din laboratuvara girmiştir, inanç laboratuvara girmiştir. İnancın yüksek ses ile bilimsel olarak rahat savunabileceğimiz bilimsel kanıtlar toplandı ve ben bunu ‘Bilgelik Psikolojisi’ kitabımda da anlatmaya çalıştım.” şeklinde konuştu.
“Küresel olarak bağımlılık salgını var”
Üsküdar Üniversitenin ‘Pozitif Psikoloji’ dersini 2013 yılında koyduğundan bahsetti. Tarhan; “Küresel olarak bağımlılık salgını var zaten şu anda. Peki buna karşı Batı ne çözüm buldu? 2015 yılında Harvard, çığır açan ders diye 1504 numaralı bir ders yayınladı. Derste pozitif psikolojiyi ders diye koydu, hala okutuyor. Merhamet demeyi öğretti, minnettarlığı öğretti böylelikle, mutluluk bilimini öğretti, anlam ve değerleri öğretti, meditasyonu öğretti. Aslında bu bizim Doğu irfanı, Anadolu irfanını Harvard ders olarak koydu, bilimsel metodoloji içinde. Ama bizim eğitim sistemimizde yok bu dersler. Ama biz Üsküdar Üniversitesi olarak bunu Harvard 2015’te koymuş, biz 2013’te koyduk, hala devam ediyor. Mutluluk dersini Yale Üniversitesi 2018’de koydu. Hatta Yale Üniversitesi daha sonra 2021 yılında pandemi başladıktan sonra bunu halka açıyor, kısa sürede 3,5 milyon kişi kayıt yaptırıyor ve New York Times haber yapıyor. 3,5 milyon kişi, mutluluk dersi aldı diyor. İyilik bilimi diye de anons ediliyor. Daha sonra İngiltere’de yayınlandıktan sonra, bakanlık kuruluyor. Birleşik Krallık ve Japonya yalnızlık bakanlığı kuruyor 2021’de. İngiltere’de 2018’de kuruluyor. Biz pozitif psikoloji dersini 2013’te kurduk, Harvard’dan bile önce kurduk. Öğrencilerimiz bir dönem 14 haftalık ders, kredili ders, öğrencilerimize ön test ve son test yapıyoruz. Emin ol ders çıktılarını, öğrenim çıktılarını alıyoruz, diyorlar ki, babamla ilişkilerim düzeldi, arkadaşlarımla ilişkim düzeldi, kendimle barışık oldum diye notlar veriyor öğrenciler. Bizim bunu öğrencilere katmamızdan daha güzel bir şey olur mu? Biz peygamber ahlakını, adını, ismini vermeden anlatıyoruz. Anlayınca bunu zaten aslında görüyor insanlar orada. Burada Bristol Üniversitesi de 2019 yılında intiharların çoğalması nedeni ile benzer bir ders koymuştu.” ifadelerini kullandı.
“Her öğrenci bir lider adayıdır”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bir lider adayında hangi özelliklerin olması gerektiği konusunda değerlendirmelerde bulundu. Tarhan; “Her birimiz bir lider adayıyız. Her öğrenci bir lider adayıdır. Önce kendi kendinin lideridir. Ondan sonra ailesinin lideridir. Ondan sonra yöneticiyse iş yerinin lideridir. Bir lider adayında hangi özellikler olmalıdır? Modernizm bize zeki ve çalışkan olsun yeter diyor. Zeki ve çalışkan olmak yetmiyor. Zeki, çalışkan ve iyi niyetli insan eğitmemiz lazım. İyi insan değerlerini, karakter değerlerini gençlere öğretmemiz gerekiyor. Fakat o karakter güçleri de şunlardır; bu karakter güçlerini bilimsel olarak kabul edilen zaten bu pozitif psikolojisi çalışması teorisinden de beslenir Gardner. Çoklu zekâ kavramını bulan adamdır. Harvard’ da Gardner. 1980’ de bunu tanımlıyor. Adına altı tane tema tanımlıyor; Bilgelik, cesaret, insaniyet. Bilgeliğin içinde özgünlük, merak, öğrenmeye açık oluş, açısı fikirlilik, geniş bakış açısı. Beş karakter gücünde. Bu bağlamda kişinin kendisini beş tane karakter gücü bilgeliğin içinde var. Zekâ. Kişinin zekâ kapasitesini bilgi ve değerleri derece değerlendirmesi yapar. Ne derece? Diğerleriyle bir şey paylaştığı derece de bağlantılı bilgelik. Bir şey bilmesi yetmiyor diğer insanlarla da paylaşabilmesi ile ilgili bir bilgeliktir.” dedi.
“Yaşam stilini değiştiren bir insanın depresyona girmesi mümkün değil”
Soru sormayan çocuğun beynini geliştiremeyen, akıl muhakemesi olmayan ve yeni tecrübelere kapalı bir çocuk olduğundan bahseden Tarhan; “Çocuk yetiştirirken çocuğumuza sus çocuğun, su büyüğün öğretiyoruz. Çocuğum sus, ayıp yapma, günah diyoruz. Soru sormayan çocuk ne demek? Beynini geliştiremeyen, akıl muhakemesi olmayan, yeni tecrübelere kapalı çocuk ortaya çıkıyor. Soru soran çocukları biz kültürümüzde bastırıyoruz. 21’yüzyıl çağa bu durum uyumuyor. Çocuk soracak biz ona karşıt kanıtlarla karşılık vereceğiz. İtaat kültürünün yanlışlığı şimdi gözüktü. Onun için yeni kuşaklar neden diyor? Namazı nasıl kılacağım demiyor. Neden kılacağım diyor. O yüzden gençlerin soruları farklı. Hata yapabiliriz, günah işleyebiliriz, manevi yönlerde böyle. Maddi konularda birinin kalbinin kırdın biri bir şey yaptı. Böyle durumlarda bir şiddet suçluluk varsa o suçluluk duygusu bir travma olarak kişinin beyninde kalıyor. O travma karşı o kişi insanın kontrol edebileceği şeyler var, edemeyeceği şeyler vardır. Gücünün yettiği şey var yetmediği şey var. Bunu çalışıyoruz terapi de. Bazı olaylar gücümüzün yetmediği, değiştiremeyeceğimiz olaylardır. Mesela imkânsız aşklar var. Platonik, yasak aşklar var. Bunun bedeli olarak acı çekersin. Acı çekiyorsun sonra Leyla ile Mecnun gibi oluyorsun. Bedel ödüyorsun. Çok intihar var. En çoğu da patolojik aşk nedeniyle, imkânsız aşk nedeniyle psikiyatri kliniklerinde yatan çok insan var. Örneklerini görüyoruz bunun. Sonuçta insanın bunun farkına varması çok güzel. Mesela bir şeye üzülüyor. Çaresi varsa üzülmeye değmez. Çaresi yoksa üzülsem de sonuç değişmeyeceği için yine üzülmeye değmez. Çaresi varsa da üzülmeye değmez. Çaresi yoksa da değişmeyeceği için yine üzülmeye değmez. İki türlü de. Şu mantığı düşünen bir insan niye üzülsün ki. Çoğu durumda bu suçluluk halini kabullenemiyoruz ve onu yönetemiyoruz. Bağışlayıcı olamıyoruz. Bağışlanmayacak bir şeyse de kabullen yönet. Bağışlanacak bir şeyse de bağışla. Onun için yaşam stilimizi değiştirirsek bir insanın depresyona girmesi mümkün değil.” ifadelerini kullandı.
“Zaman yönetimini yapan bir kimse sosyal medya bağımlısı olmaz”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kimyasal bağımlılıklar ve davranışsal bağımlılıklardan bahsetti. Tarhan; “Bir şeyin bağımlılık olması için onun içinde alışkanlık ve bağımlılık vardır. Bağımlılık alışkanlığın tutsaklık, esir haline gelmiş halidir. O kişi bağımlı olduğu şeyi yönetiyor. Bir madde bağımlılığı var. Eroin, kokain gibi. Kimyasal bağımlılık bunlar. Diğeri de davranışsal bağımlılık. Sosyal medya, kumar ve alışveriş bağımlılığı gibi. Bunlar da davranışsal bağımlılıklar diye literatüre girdi. Davranışsal bağımlılıklarda da teknoloji bağımlılığı, işte sosyal medya, dijital bağımlılık. Dijital bir nesildeyiz. Dijital bağımlılık var. Öyle bir durumda anne babalar eğer kendileri cep telefonlarını, bilgisayarlarını akıllıca yönetiyorlarsa bu onların öznesi mi nesnesi mi oldu? Onu düşünün. YouTube’un öznesi mi nesnesi mi olduk? Biz ihtiyacımıza göre mi sosyal medyayı yönetiyoruz yoksa o mu bizi yönetiyor? Google ikna laboratuvarı kurmuş. İkna laboratuvarında vardığı sonuç: dikkat, önem ve öncelikleri değiştirirsek insanları kendimize bağlarız diyor. Önemleri değiştirmek için zaman yönetimine etki ediyor. Öncelikleri değiştirmek için dikkat yönetimi yapıyor. Onun için dikkat ve zaman piramidi oluşturdum ben. Bilgelik Psikolojisi kitabında yazdım. Orada en önemli şeylere en çok zamanımızı ayıracağız. Az önemlilere daha az zaman. Zaman yönetimini yapan bir kimse sosyal medya bağımlısı olmaz. 10 yaşına kadar çocuğa para yönetimini öğretmek gerekiyor. Bütçe algısını öğretmek gerekiyor. Para yönetimini öğrenen bir kimse zaman yönetimini de öğreniyor. Çünkü aynı dinamikle işliyor onlar. Zamanı sen yöneteceksin. Zaman seni yönetmeyecek. Paranın patronu sen olacaksın. Para senin patronun olmayacak. O da istekleri, arzuları, dürtüleri kontrol etmekle ilgili. Kendini kontrol edebilen iç disiplin sahibi bir kimse sosyal medyanın öznesi olup nesnesi olmaz. Kölesi olmaz. Anne baba bu konuda başarılıysa çocuk da ona benziyor.” şeklinde konuştu.
“Bütün iyilikleri bir odaya toplasanız kapısını tevazu ve dürüstlük açıyor”
Kendimize öz disiplin, öz yönelim geliştirebilirsek bağımlı davranışlardan kurtulabileceğimizden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bütün kötülükleri bir odaya toplasanız gurur, kibir açıyor. Bütün iyilikleri bir odaya toplasanız tevazu ve dürüstlük açıyor. Yalan ve haram bütün kötülüklerin kapısını açıyor. Helal ve doğruluk bütün iyiliklerin kapısını açıyor. Yalana harama dikkat edin. İnsana hayatta emin olun farkında olmadan Allah insana sanki koruyucu melek verir gibi yardım ediyor. Günlük normal ders çalışırken, ticaret yaparken, işini yaparken bu iki unsura devam eden bir kimse kötülükten farkında olmadan korunmuş oluyor. Bu ahlak hepimizin ahlakı olabilirse bu konuda birçok bağımlılığın kötülüklerinden kurtulabiliriz. Hatta bağımlılık noktası haline geldiğin zaman insan beyni değişiyor artık. Beyinde normalde ödül ceza sistemi beyinde patika yollar gibiyken, madde kullanan bağımlı olan kişilerin beyninde ödül ceza sisteminin ödül kısmı otoban gibi oluyor. Ödüle doymuyor. Onun için bağımlılara ödül yetmezliği sendromu deniyor. O zaman hastane tedavisi gerekiyor. Çünkü beyinde güçlü bir tedavi yapmadan o kişi zararlı davranışlardan kaçınmıyor. Kendimize öz disiplin, öz yönelim geliştirebilirsek bağımlı davranışlardan kurtulabilir, zamanı, dürtülerimizi, arzularımızı, isteklerimizi iyi yönetiriz. İçimizdeki vahşi atı terbiye edebiliriz. Eğer bunu yapamıyorsak vahşi at kendini istediği tarafa götürür. Kendimizi harcamış oluruz.” dedi.
“Evi huzurlu olan bir insan çocuklarından hiç korkmasın”
Çocuklara bir şey öğretirken ayıp, yasak ve günahla öğretilmemesi gerektiği hakkında değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “18 yaşına kadar anne baba doğal vasidir. Böyle durumlarda, büyük kararlarda anne babanın onayı gerekiyor. Cinsellik nedir? Cinsel beraberlik özel ve önemli bir şeydir. Özel ve önemli bir şey insanın hayatında özel ve önemli kişiyle yaşanır. Özel, önemli kişi de nedir? Kişinin eşidir. Bununla yaşanır. Bir çocuğa böyle anlattığın zaman her çocuk ikna oluyor. Rastgele cinsellik olduğu zaman ne oluyor? Biraz önce verdiğim istatistik gibi ergen anneler ortaya çıkıyor. Birçok HİV bulaşıyor çocuklara. Rastgele cinsellik kullanıyor kız çocuklar. En çok faturayı da kızlar ödüyor. Rastgele cinselliği savunan bir kimse kötücüldür bence. Bunu küçük yaşta korkutmadan öğreteceğiz. Onun yararı için öğreteceğiz. Ayıp, yasak, günahla öğretmeyeceğiz. ‘Kızım, oğlum rastgele cinsellik şu sebeplerle doğru değil, bu evlendiğin kişiyle yaşanması lazım’ Özellikle 12 yaşından önce bunu öğretmemiz gerekiyor. Ondan sonra öğrettiğin zaman o çocuk rahatlıkla şey yapıyor. Küçük yaşta gelişen ruhunda onun tohumları atıldığı için hayata karşı daha avantajlı oluyor. Onun için evi sevimli, güzel olan, evde huzurlu olan bir insan çocuklarından hiç korkmasın, bağımlı oldu yanlış yaptı diye. Özgürlük yaptı da hata yaptı diye. Bazı hatalar yapabilir ama tekrar o hatalar üzerine dönebiliyor.” ifadelerini kullandı.
Muhabir: Ebranur Özdemir
Okunma : 1595
ÜHA