İzmir’de anne ve babasını siyanürlü şerbet içirerek öldüren üniversite öğrencisi Mahmut Can Kalkan’a şizofreni tanısı konulması, şizofreni hastalığı ve alınabilecek önlemleri bir kez daha ülke gündemine taşıdı. Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şizofreni hastalığı ve vakalar hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İzmir'de yaşanan siyanür dehşeti ve şizofreni hastalığı hakkında önemli bilgiler verdi. "Şizofreni teşhisi genellikle, ailelerin bazı davranış ve düşünce bozukluklarını tespit etmesi ile hekime getirildiği zaman bir muayene ile çok kolay teşhis koyulabilen bir hastalık" diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan,
ŞİZOFRENİ NASİHATLE DÜZELTİLECEK HASTALIK DEĞİL!
"Şizofreni, kişinin beyninin karar verme bölgesinin bozulduğu bir hastalıktır. Kişi aklına gelen ya da dışarıdan algıladığı bilgileri algılar, yorumlar ve cevap verir. Bunu beynin ön bölgesi yapar. Şizofrenide yapılan araştırmalarda, bu kişilerin beynin ön bölgesi iyi çalışmıyor. Yani beynin ön bölgesi hatalı karar vermeye sebep oluyor. Bu, tedavi edilmesi gereken bir durum. Bu nedenle şizofreni nasihatle, çeşitli telkinlerle, psikoterapilerle düzelecek bir hastalık değil. Şizofreni, bir beyin hastalığı. Beynin kimyası bozulmuş, beynin ön bölgesi, beynin diğer bölgeleri ile bağlantı kurmadan çalışıyor" şeklinde konuştu.
ŞİZOFRENİ RUHSAL DEĞİL, BEYİNSEL BİR HASTALIK
"Son zamanlarda yapılan beyin ölçümlerinde, beyin fonksiyon testlerinde şu ortaya çıkıyor: Şizofreni hastalarının beyninin ön bölgesi (karar verme bölgesi) iyi çalışmıyor. Beynin algılayan alanları ile yorumlayan alanları ve karar verme alanlarının birbiri ile bağlantısı kopuyor. Beyin fonksiyonları ile ilgili son yapılan araştırmalar, şizofreni hastalığının ruh hastalığı değil, bir beyin hastalığı olduğunu gösteriyor" diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü: Bu kişilerin aklına bir bilgi geliyor. Şizofreni hastalığı ya da paranoid bozukluğu olan kişinin, içinden bir his örneğin; 'Bu kişiler senin annen-baban değil, annenin babanın kılığına girmiş şeytan' diyor. Normalde insan beyninin hemen gerçeklik testi yapması lazım. Gerçeklik testini yapamıyor, aklına gelen o saçma düşünceye inanıyor ve onunla ilgili senaryo yazıyor. Anne-babanın tutumu da açık, şeffaf ve net değilse, o küçük bir şüphe iken hezeyana dönüşüyor ve şizofrenik tablo ortaya çıkıyor.
ANNE-BABANIN FARKINDALIĞI BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR
Şizofreni hastalarında uygunsuz duygu durum vardır. Yani yere, duruma uygun olmayan konuşmalar, gülmeler, saçmalamalar vb. bazı şeyler vardır. Şizofreni mi yoksa psikoz mu bu ancak genel gözlem ve çeşitli muayenelerle anlaşılır. İzmir'de yaşanan son olayı adli psikiyatri birimlerinin inceleyip, kesin teşhisin öyle konulması gerekiyor. Anne-babalar bazen sevgi körü olabiliyor, çok sevdiği için, onun davranışlarını sorgulayamıyor. Onu bir şekilde yorumluyor ve hastalığının büyümesine sebep oluyor. Bu nedenle, anne ve babanın burada farkındalığı çok önemli. Anne-babaların burada yapacağı şey, bilimsel bilgiye güvensinler. Burada geleneksel bilgi, bilimsel bilgi ile doğrulanırsa, güzel ve faydalı. Ama bilimsel bilgi ile doğrulanmamışsa, böyle durumlarda genellikle böyle bir bedel ödeniyor.
ŞÜPHELENİLEN KİŞİYİ DOKTORA DEĞİL, MEDYUMA GÖTÜRÜYORLAR
Bizim toplumumuzda da şizofreni tanısını, insanlar genellikle davranışlarından şüphelendiği zaman, bu kişileri hekime değil de hemen medyumlara, büyülerle uğraşan kişilere götürüyorlar ve bu kişiler de 'Sana üç harfliler musallat olmuş' vs. diyerek, bu kişileri oyalıyorlar. Bu arada da bu hastalıklar, vakalar ortaya çıkıyor."
ŞİZOFRENİ İÇİN BİYOLOJİK BİR TEDAVİ GEREKİYOR
Şizofreni için, beyin kimyasını düzeltecek biyolojik bir tedavi uygulanması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan,
"Ayak kırığına nasıl tedavi gerekiyorsa, şizofreni hastalığına da o şekilde bir tedavi gerekiyor. Şizofreni, biyolojik bir hastalık. Bu vesile ile Türkiye'de şizofreni hastalığının bir beyin hastalığı olduğunu ve bunun tıpkı, nasıl vücutta bir yer felç olunca nörolojiye gidilerek tedavi olunması gerekiyor, burada da bu kişilerin ilgili uzmana gitmesi ve farkındalığının artırılmasının gerektiğini düşünüyorum" dedi.
"Şizofreni hastası bir kişi ilacını alırsa, saldırganlık bakımından normal insandan farkı kalmıyor"
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Şizofreni hastası bir kişi ilacını alırsa, saldırganlık bakımından normal insandan farkı kalmıyor" diyerek, sözlerini şöyle tamamladı: "Şizofreni hastaları genellikle hasta olduğuna da inanmıyor, hastalık bilinci yok. Bu nedenle hastalık bilinci olmadığı için ilacını dilinin altında saklıyor vb. bir şekilde ilacını almıyor. Böyle durumlarda anne-baba da 'Bir deneyelim almasın' diyor ve böylelikle bu olaylar meydana geliyor. Bir kişi, şizofreni tanısı almışsa, buradaki birinci öncelik, kırmızı uyarı; ilacını alıp almamasıdır. Ona dikkat etmelerinde fayda var."
SABAH
Okunma : 30083