Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan Çocuk Gelişimi ve Eğitimciler Derneği (ÇGEDER)’in düzenlediği Çocuk Gelişimi ve Eğitimciler Derneği Söyleşilerinin 1’incisine katıldı. Günümüzde çocukların evde hüküm sürdüğünü, evin liderinin çocuk olduğuna dikkat çeken Tarhan, ‘Ben tadamadım o tatsın, ben çektim o çekmesin’ yaklaşımıyla büyütülen çocukların şımarık ve narsist olduklarını söyledi.
“Sıcak temas olmadığı zaman çocuğun beyninde büyüme organı salgılanmıyor”
Moderatörlüğünü ÇGEDER Genel Başkanı ve Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nurper Ülküer’in yaptığı söyleşide Prof. Dr. Nevzat Tarhan anne-çocuk arasındaki sıcak temas ilişkisinin önemine değindi. Tarhan, “Çocuk bakım evlerinde çocuklara çok iyi bakılır ama her gün bakıcı değişir. Her birinin çocuğu kucağına alması tutma, altını değiştirme biçimi farklı. Bu çocukta temel güven duygusunu geliştirmez diye kitaplarda yazıyor. Bu çocuklarda hospitalizasyon hastalığı oluyor ve ani ölümler gerçekleşebiliyor. İştahsızlık oluyor, büyüme yavaşlıyor. Bu durum neden oluyor diye yapılan araştırmalarda çocuklardaki anne ve anne yerine geçen kişiyle sıcak temas olmadığı zaman çocuğun beyninde büyüme organı salgılanmıyor. Büyüme hormonu da vücuttaki bütün kimyasalları tetikleyen bir şey. Büyüme hormonu salgılandığı zaman bütün hücreler canlanıyor vücut enerjiyi, gıdayı, DNA’nın çoğalması, hücrenin bölünmesi her şey etkileniyor.
Hormon düşük olduğu zaman büyüme duruyor. Bunların neden salgılanmadığına dair yapılan araştırmalarda çocuğun çocukluk depresyonu oluşuyor. Buna anne yoksunluğu sendromu deniyor. Bu sendromda anne veya anne yerine geçen kişi tutarlı ve güvenli bir ilişki çocukla oluşturamıyor. Güven temelli ilişki oluşturulamadığı için çocuk bu durumda hayat güvenli değil diye yaklaşıyor ve devamlı bir korkuyla yaşıyor. Devamlı bir stres oluyor. Beyindeki stres hormonu bağışıklık sistemini çökertiyor ve bağışıklık sisteminin yavaşlamasıyla büyüme hormonu yavaşlıyor.” dedi.
“Oyun çocuğun en ciddi işidir”
Beyin araştırmalarını çocuk gelişimi açısından değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuğun sinir sisteminin gelişiminde % 50’den fazlası ilk çocukluk döneminde gelişiyor. Çocuk eline aldığı suyu yere dökünce yaramazlık yapıyor diyoruz. Aslında çocuk yaramazlık yapmıyor yer çekimine karşı kasların gelişmesi için o deneyi kendi kendine yapıyor. Onu yaparken beyin beyincik arasındaki sinirsel devreler çalışıyor. Çocuğun yaramazlık yapması dediğimiz şey yer çekimine karşı motor sinir koordinasyonunu öğrenmesidir. Onu öğrenirken o dönemdeki bütün denge hücreleri, sinir lifleri çalışıyor. Ayna nöronlar var. Anne güldüğü zaman çocuk da gülüyor.
Çocuk gülmeyi bilmiyor anneyi aynalıyor o anda ve böyle öğreniyor. Çocuk eğitiminde çocuğu karşımıza alıp verdiğimiz söz bilgilerin % 10-20 oranında önemi var. Anne çocuk arasındaki en önemli ilgi aktarımı duygusal bilgilerin aktarımıdır. Temel güven duygusu, öğrenme çabası bunlara bağlıdır. Çocuk bir şey öğrenir daha sonra onu oyun içerisinde taklit eder. Oynarken öğrendiği şeyin tekrarı çocuk için pekiştirme oluyor. Bu yüzden oyun çocuğun en ciddi işidir. Oyunu hafife almamak lazım. Soyut düşünce becerisi çocukta öyle gelişir.” şeklinde konuştu.
Psikiyatrik hastalıklarda en önemli sorun ‘Çocukluk çağı travmaları’
Prof. Dr. Nevzat Tarhan pozitif ebeynlikte dört tane pozitiflik olması gerektiği ve bunların pozitif iletişimi, pozitif yorum, pozitif anlam ve pozitif amaç belirlemek olduğunu söyledi. Tarhan, “Annelik ve babalığın olduğu sıcak ortamda büyüdüğü zaman çocukta duygusal ihmal gelişmiyor. İleri yaştaki psikiyatrik hastalıklarda en önemli sorun çocukluk çağı travmalarıdır. İlk üç yaşta bir çocuk anne yoksunluğu yaşarsa o çocuk suç makinası oluyor. Çocukluk çağı travmalarının beş tane maddesi vardır bir tanesi de duygusal ihmaldir. Yedirir, içirir her şeyi yaparsın ama anneyse çocuk arasında duygusal alışveriş olmazsa çocukluk çağı travması geçiriyor.
Annede duygu ifadesinin olmaması, ağladığında güldüğünde ilgilenmemesi gibi durumlar çocuğun gelişimini olumsuz etkiliyor. Hayatında korku duygusu egemen oluyor. Korkunun olması güvenin azalması demektir. Güvenin azaldığı zamanda herkesi düşman gibi görmeye başlıyor ve suç işlemeye başlıyor. Duygusal alışveriş çocukta yeme içme kadar önemli. Onun için biz bir hasta geldiği zaman rutin yaptığımız testlerden bir tanesi çocukluk çağı travması var mı, fiziksel ihmal var mı diye bakıyoruz. Bunlar pozitif ebeveynlik açısından çok önemli.” ifadelerini kullandı.
“Kutuplaşma olan yerde huzur olmaz”
Prof. Dr. Tarhan, anne ve babaların çocuğunu iyi yetiştirmek için hep çocuğun hatalarına odaklı ebeveynlik yaptığını belirtti. Tarhan, “Anne baba hatalara odaklı olduğu için çocuk anneyi babayı cezalandırıcı, disiplin odaklı olarak görüyor. Disiplin odaklı ebeveynin olduğu yerde çocuk anne ve babadan ergenliğe girer girmez kaçmaya çalışıyor. Korkuya dayalı bir disiplin var. Hâlbuki disiplin içinde sevgi olan disiplin olacak. Anne ve baba ortak dil kullanırsa çocuk sağlıklı yetişiyor. Negatifi düzeltmek yerine pozitifi bekleyip onu pekiştirmek önemli. Çocuk yanlış bir şey yaptığında yaptığı yanlışı korkutup azarlayıp düzeltmesini sağlamak çocukta özgüveni zedeleyici ve korkunun sağladığı bir disiplin olur.
Anne baba olmadığı zaman çocuk yine bildiğini yapar. Pozitif ebeveynlikteki en önemli şeyden birisi anne ve babanın ortak dil kullanmasıdır. Evde anne baba bir koalisyon yapacak, çocuklar kendi aralarında koalisyon yapacak. Anne bir çocukla, baba bir çocukla koalisyon yaparsa o evde kutuplaşma olur. Kutuplaşma olan yerde huzur olmaz.” dedi.
“Şu anda çocuklar evin lideri”
Prof. Dr. Tarhan, artık çocukların evde hüküm sürdüğünü evin liderinin çocuk olduğunu ifade etti. Tarhan, “Şu anda çocuklar evin lideri. Ataerkildi, anaerkildi şimdi çocukerkil olduk. Bu da çocuk gelişiminde çocuğu olumsuz etkileyen bir şeydir. Çocuk hayatı anne babadan öğreniyor. Burada önemli olan çocuğumuzu mutlu etmek değil çocuğu hayata hazırlamaktır. Onun için bazı durumlarda hayır diyebilmek gerekiyor. Ben tadamadım o tatsın, ben çektim o çekmesin diye çocuğunu pamukların üstünde büyütüyor. Çocuk bu şekilde büyütüldüğü zaman narsist oluyor. Hep bana der, kendini patron olarak görür ve evin lideri benim der. Çok şımarıktır. Biz hiperaktif sanıyoruz ama aslında o şımarıklıktır.
Böyle olunca çocuk herkes benim istediğimi yapmalı diye düşünüyor. Büyüdükten sonra da anneyi babayı silkelenecek meyve ağacı gibi görüyor istediği olmadığı zaman anne babayı silkeliyor. Daha sonra anne baba çocuğuma iki kişilik üç kişilik sevgi verdim neden böyle oldu diyor. Sevgi disiplinsiz bir sevgi çünkü. Kuralsızlık bu hayatta mümkün değil. İnsan sosyal, ilişkisel bir varlık. Tek başına yaşamaya göre yaratılmamış. Bu nedenle anne baba böyle durumlarda başını okşayarak gerekçelerle birlikte hayır diyecek. Çocuğa büyük insan gibi davranacağız ama büyük insan davranışı beklemeyeceğiz” şeklinde konuştu.
Okunma : 2723
ÜHA