TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Sıfır stres, bir yok oluşa gitmek demektir…”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 9’uncusu düzenlenen Üsküdar Kitap Fuarında okurları ile bir araya geldi. İlginin yoğun olduğu programda ‘Bireyden Topluma Stres’ konulu söyleşi gerçekleştiren Tarhan, sıfır stresin bir yok oluşa doğru gitmek olduğunu söyledi. Stres karşıtlığının tembelliğin küreselleşmesine, konfortizmin gürleşmesine ve yaygınlaşmasına sebep olduğunu vurgulayan Tarhan, stresi en çok arttıran şeylerin ise şikâyetçilik, kincilik ve yakınmacılık olduğunu ifade etti.  

16-25 Şubat tarihleri arasında Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezinde düzenlenen 9’uncu Üsküdar Kitap Fuarında Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a ilgi oldukça yoğundu. 

İlk olarak Gazeteci Şaban Özdemir moderatörlüğünde “Bireyden Topluma Stres” konulu söyleşi gerçekleştirildi. Avrasya salonunda gerçekleştirilen söyleşide Tarhan, stres ve stresin nasıl yönetilebileceğine dair değerlendirmelerde bulundu. 

Doğanın hız ve ritmine uygun davranıldığında stresinin yönetilebileceğini söyleyen Tarhan, aynı zamanda stresi yönetebilmek için beynimizi anlamamız gerektiğini de vurguladı.

“Sıfır stres demek bir yok oluşa doğru gitmek demektir”

İnsanlar için stresin etkisinin son yıllarda daha çok anlaşıldığına dikkat çeken Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, stresi yenmek yerine yönetebilmenin önemine vurgu yaptı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bazıları stresi yenmek diyor, stresi yenmek doğru ve mümkün değil. Stres vücudumuzun bir enerji kaynağına sebep olabiliyor. Enerji kaynağı stresi yönetmekle mümkün olur. Sıfır stres demek bir yok oluşa doğru gitmek demektir. Bazı insan psikolojisini bilmeyen meslektaşlar, ‘Stresten kaç, hayatını yaşa, dünyaya bir kere geldin. Evlilik problemi yaşadığında aile kutsal değil, sen kutsalsın. Birey kutsaldır, kafana göre yaşa, dünyaya bir kere geldin.’ diyor. Şu anda stressizliği öneren hatalı tıbbi tavsiyeler var. Bunun sonucunda mücadele eden, enerjiden, kendini harekete geçirmekten kaçan biri oluyor ve tembelliğin küreselleşmesine sebep oluyor. Şu anda bu stres karşıtlığı tembelliğin küreselleşmesine, konfortizmin gürleşmesine ve yaygınlaşmasına sebep oluyor. Bu nedenle stres kelimesi bir kaynaktır. Kaynağı yönetmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı. 

“Stresi yönetmek isteyen bir kişinin yaşam amacı olacak”

İktisatta parasal kaynakları yönetmekle psikolojik ve sosyal sermayeyi yönetmenin birbirine benzediğini aktaran Prof. Dr. Tarhan; “İktisat kelimesi Arapçada maksat kökünden geliyor. Yani bir insanın amacı varsa iktisat yapabilir, para yönetimi yapabilir. 10 yaşına kadar da bir çocuğun para yönetimini öğrenmesi gerekir. Eğer öğrenmediyse, ergenliğe girdikten sonra her şeyi isteyen sadece kendi istediklerinin olmasını bekleyen, benmerkezci bir çocuk ortaya çıkar. Narsizmin küreselleşmesinin sebeplerinden birisi insanların psikolojik, sosyal kaynaklarını yönetmeyi bilememeleri ile yakından ilişkilidir.  Bu nedenle stresi yönetmek isteyen bir kişinin yaşam amacı olacak. Yaşamın uğrunda emek verilecek, yorulacak, çile çekecek, kendini aşan bir amacı olacak. Bu amacı olan kimse stresini yönetebilir ve o stresi kazanıma dönüştürür.” şeklinde konuştu. 

“Doğanın hız ve ritmine uygun davranabiliyorsan stresini yönetebiliyorsun demektir”

Kontrollü stresin faydalı olduğunu, kontrol edilemeyen stresin ise zarar verdiğini belirten Tarhan; “Bisiklet kullanmak gibi hayat da belli bir tempodadır. Nerede hızlanıp nerede yavaşlayacağını bilmen gerekiyor. Doğanın hız ve ritmine uygun davranabiliyorsan stresini yönetebiliyorsun demektir. Yani nerede hızlanacağını, nerede duracağını bilmek gerekiyor. Bu stres kaynağımızı, enerji kaynağımızı, entelektüel enerjimizi, zihinsel enerjimizi verimli ve kontrollü bir şekilde kullanabilmemiz için kontrollü stres faydalıdır. Kontrolsüz stres ise zararlıdır. İlacı ilaç yapan, zehri zehir yapan dozudur. Dozundaki stres faydalı, aşırı stres zararlıdır. Beyin asit özellikli kimyasallar salgılıyor, o kimyasallara, ‘Karanlığın 5 Atlısı’ diyoruz. Kibir, öfke, kıskançlık, nefret, düşmanlık gibi. Bu duygular varsa asit özellikli kimyasallar salgılanıyor. Enerji kaynaklarımız harekete geçiyor. Sempatik aktivasyon oluyor. Enerji kaynakları harekete geçtiği için kan şekeri yükseliyor, kandaki yağlar yükseliyor, damar direnci yükseliyor, tansiyon yükseliyor, kalp ritmi artıyor, dikkat artıyor, öğrenme hızı artıyor. Bu birkaç saatlik olursa vücudu kamçılıyor.” dedi. 

“Stresimizi yönetmek beynimizi anlamakla çok yakından ilgili”

Stresi en çok arttıran şeylerin şikâyetçilik, kincilik ve yakınmacılık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan; “Negatif düşünce peşinde olan kişilerin vücudu hep stresli çalışır. O kişilerin bağışıklık sistemi erkenden çöker, erken yaşta kanser olurlar. Erken yaşta kanser olmanın bir diğer sebebi de negatif düşüncenin oluşturduğu vücuttaki stres hormonlarının bağışıklık sistemini bastırması sonucu oluşan hastalıklardır. Bunların hepsi kanıtlandığı için bilimsel olarak doğrulanıyor. Beyin fonksiyonlarını ölçen tedavi yöntemi artık küresel bir gerçek. Küresel bir bilgi oldu. Stresimizi yönetmek beynimizi anlamakla çok yakından ilgili…” ifadelerini kullandı. 

Stres ve kişilik tipi arasında nasıl bir ilişki var?

Stresle ilgili yapılan bir çalışmada 3 tip kişiliğin tespit edildiğini söyleyen Tarhan; “A tipi kişilik, B tipi kişilik ve C tipi kişilik tespit edilmiş. A tipi kişilik aceleci, sabırsız, hızlı yaşamak isteyen, mükemmeliyetçi kişilerdir. Bu kişiler araba kullanırken makas atarlar. Hiperaktif olarak da bilinen kişilerdir. Bu tarz kişilerde kalp krizi oranı 3 misli daha yüksektir. B tipi kişiliklere göre kalp, mide ve bağırsak rahatsızlıkları 3 misli daha fazla çıkıyor. Bu kişilerin beyinlerinin bir kısmı mükemmel olsun, bir kısmı da hemen olsun diyor. Beyinlerini sandviç gibi yapıyorlar. Beyinde devamlı stres olduğu için de devamlı gerilim oluyor. Modern sistem önce hasta ediyor sonra tedavi ediyor. Hızlı yaşantı, başarı odaklı yaşantı, tüketim odaklı yaşantı, çılgın yaşantı, küresel intihar ve depresyon şiddet olaylarının artışına sebep oluyor. Bunun sonucunda da tedavi için çare ararken yeni tür antidepresanlar ortaya çıktı.” şeklinde konuştu.

“Olayı stresli yapan şey olayın kendisi değil, bizim ona verdiğimiz tepkidir”

Hamam böceği sendromundan bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bir olayı stresli yapan şeyin verilen tepkiyle ilişkili olduğunu söyledi. Tarhan; “Hanımefendinin biri lokantada otururken üzerine hamam böceği geliyor. Kadın hamam böceğini görünce çığlık atıyor, üzerinden atmaya çalışıyor. Hamam böceği hemen başka bir hanımefendinin üzerine gidiyor o da hemen şiddetle bağırıp çağırıyor. Garson geliyor hamam böceği garsonun üzerine yapışıyor, garson hamam böceğini peçeteyle alıyor ve dışarda konteynere atıyor sakin bir şekilde. Hamam böceği aynı hamam böceği ama tepkiler farklı. Streste böyle bir şey. Hamam böceğindeki tepki gibi olayı stresli yapan şey olayın kendisi değil, bizim ona verdiğimiz tepkidir. Eğer hamam böceğine verdiğimiz gibi abartılı bir tepki verirsek her olayı tehdit olarak görürüz. Halbuki olayda ‘Dur, düşün, yönet’ yaparsak o olay bizim için stres olmaz.” dedi. 

“İyilik yaptıkça kötülükler kendiliğinden yok olur”

Üçüncü nesil psikoterapilerden bahseden Tarhan, şükran ve minnettarlık modüllerine dikkat çekti. Tarhan; “Şükran modülünde şükran mektubu yazdırıyoruz. Geçmişte kendisine iyilik yapan birisine teşekkür mektubu yazdırıyoruz. Küçük ve sıradan şeylerden mutlu olma yollarını öğretiyoruz. Minnettarlık modülünde ise geçmişte sana iyilik yapmış bir kimseye git hediye al diyoruz. ‘Bana neden hediye getirdin?’ diyor, o da; ‘Sen bana geçmişte bir iyilik yapmıştın o yüzden.’ diyor. Müthiş bir dostluk patlıyor. Bunlar hep pozitif etkileşim. Onun için negatifin özelliği pozitif şeylere göre beyninde aşırı alarm yapıyor. Pozitif şeyler için bir emek, çaba, yatırım yapmak lazım buna psikolojik entropi, davranışsal entropi deniliyor. İyi ve doğru davranışlar artarsa toplumda kötülükler kendiliğinden azalıyor. Kötülüklerle mücadelenin en güzel yöntemi karanlıkla mücadele gibidir. Karanlıkla mücadele etmek istiyorsak bir mum ışığı yakıldığı zaman karanlık kendiliğinden yok olur. İyilik yaptıkça kötülükler kendiliğinden yok olur. Onun için kötülüklerle mücadelenin en güzel yöntemi birebir iyilik yapmak. Ne kadar iyi biri olursanız, insanlara iyi ve güzel şeyler yaptırırsanız emin olun farkında olmadan etraf güzel olur, yaşantı güzel olur.” ifadelerini kullandı. 

“İyi insan olmak varoluşumuzun kirasını ödemektir”

Hayatta hem artıların hem de eksilerin var olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, önemli olanın olayları doğru bir şekilde yönetebilmek olduğunu söyledi. Tarhan; “Mutlu olmak istiyorsan önce kalbini, niyetini temizleyeceksin, iyi ve güzel şeyler yapmayı ego ideali yapacaksın. İyi insan olmak varoluşumuzun kirasını ödemektir. Hz. Mevlana’nın dediği gibi dünyada yaşamıyoruz bu dünyadan geçiyoruz o halde esas önemli olan bu dünyadaki yolculuğumuzda hayatımızın sonunda iyi güzel şeyler biriktirebilmek… Mutluluğu elde etmek renkli gölge peşinde koşmaya benzer. Bir kimse gölgesini yakalamaya çalışır ama yakalayamaz. Mutluluk ve konfor renkli gölge gibidir yakalamaya çalıştıkça kaçar. Konfor da öyledir. Bu hayatta muhakkak artı ve eksi de vardır ama önemli olan önünüze çıkan olayları doğru bir şekilde yönetebilmektir.” dedi. 

“Psikiyatrik hastalıkların çoğu epigenetik mekanizmalar…”

Bir düşüncenin epigenetik bilgi olması için o düşünceye duygu eklenmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, düşünceye duygu eklendiği zaman o düşüncenin inanış haline dönüştüğünü belirtti. Tarhan; “Sonradan öğrenilen davranışlar bir genetik konformizm yapıyor. Artık o kişinin genlerinde değişiklik olduğu için genden bir şey öğreniyor. Beyin aynı olayda aynı tepkiyi veriyor otomatik tepki yapıyor. Otomatik pozitif düşünce veya otomatik negatif düşünce, bunlara zihinsel geviş getirme de deniliyor. Kişi bunu epigenetik olarak farkında olmadan, bilmeden, düşünmeden yapıyor. Mesela araba kullanırken farklı bir sürü şey yapıyorsun. Telefonla konuşuyorsun bir şeyler yapıyorsun ama aynı zamanda araba kullanıyorsun çünkü arabayı kullana kullana beyinde epigenetik bir mekanizma oluşmuş. Bilgisayar tabiriyle beyin kısa yollar oluşturuyor ama bunu genetik olarak kodlamış ki her defasında yeni öğrenme yapmıyor. Devamlı yapılan işlerde beyin kısa yollar üretiyor ve bazı şeyleri otomatik yapıyoruz. Bu kısa yolları beynimizde üretebilmek için tekrar edilmesi gerekiyor. Bir düşüncenin epigenetik bilgi olması için o düşünceye duygu eklenmesi lazım. Düşünceye duygu eklendiği zaman o düşünce inanış haline dönüşüyor. İnanış haline dönmek bilgisayarın enter tuşuna basmak gibi. Tekrar edildiğinde alışkanlık haline geliyor. Bu tekrar kişilik yapısına göre değişiyor bazı kişilerde sekiz hafta, bazı kişilerde altı ay sürüyor. Ortalama 5-6 ayda o hareket o kişinin kişiliği haline geliyor. Psikiyatrik hastalıkların çoğu epigenetik mekanizmalar… Kişilik değişimleri, bağımlılık, hastalıklar, beyinde kalıcı hale geliyor. Onları düzeltmeden o kişiyi tedavi etmeden terapi de yapamıyorsunuz çünkü biyolojik altyapıyı düzeltmeden terapi uygulanamıyor.” ifadelerini kullandı.

“Hayat mükafatını tahammül edebilenlere veriyor”

Stresle mücadelede iki becerinin önemine değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, doyum erteleme becerisi ve dayanıklılık eğitimi hakkında bilgi verdi. Tarhan; “Strese karşı dayanıklı, pes etmeyen bir kimse güçlenerek çıkar. Hayat mükafatını tahammül edebilenlere veriyor, tahammül eden kişiler bu dayanıklılık eğitiminden güçlenerek çıkıyorlar ve hayattaki olaylar karşısında daha dayanıklı oluyorlar, stresi daha iyi yönetebiliyorlar, olaylar karşısında panik yaşamıyorlar. Mesela sünger tip insanlar vardır bu insanlar stresi alırlar, emerler, hep ağlarlar, hep yakınmacıdırlar hep dertlenirler, negatif enerjileri vardır. Onlarla konuştuğunuz zaman hep hüzünlüdürler, dertlidirler, sitem ederler, hep laf sokarlar, negatif kişilerdir. Bu kişilerle birlikte yaşamak çok zordur. Bir diğer kişilik ise teflon kişiliktir. Bunlar narsist kişilerdir ve en tehlikelilerdir. Kendileri yanmaz ama temas edenleri yakarlar. Bu kişilerde zihinsel esneklik olmadığı için büyük bir travma olduğu zaman narsistik yaralanma yaşayıp hemen intihar ederler.” Dedi.

İsrail Gazze’de ‘Teflon Tipi’ özellikle hareket ediyor… 

Gazze’de yaşanan olayları siyasal narsisizm olarak değerlendiren Tarhan, “Narsizm var orada… İnsanları insan olarak görmüyorlar. Acımasız zalimce bir şey var bütün dünya bunu seyrediyor. Küresel vicdan büyük bir sınav veriyor. Küresel vicdanın bu sınavında teflon tiplere en güzel örnek siyasal teflon varsa şu anda İsrail devletinin yaptığı tam olarak bu. Bu tarz kişiler bir müddet sonra esnemedikleri için fazla basınç altında kırıyorlar, dağılıyorlar. Onun için tarihte bu tarz durumlarda zihinsel esnekliği olmayan kişiler belli bir güce kadar dayanır ve sonra da kırılır, dağılırlar. Üçüncüsü de normal kauçuk tip insanlar. Onlar esnektirler, olayları alırlar, esnerler, yönetirler ve tekrar ifade ederler. Kauçuk tipli insanlar stresi yönetebiliyor. Ne teflon olun ne sünger olun ideal olan kauçuk stres yönetimidir.” şeklinde konuştu.

“Tecrübeler bizim için psikolojik bir sermayedir”

Eski kuşakların yokluk içinde olgunlaştığını, yeni kuşakların ise varlık içinde olgunlaşmaya çalıştığını söyleyen Prof. Dr. Tarhan; “Çocuğun strese neden girdiğini anlamak lazım. Çocuğun yerine kendimizi koymamız lazım. Stres yönetiminde önemli olan şey stresin tehdit olarak görülmesi, stres bir şekilde bir enerjidir. Nükleer enerjiyi elektrik enerjisi gibi düşünün, burayı aydınlatıyor aşırı verirseniz sigortalar atar, düşük olursa aydınlatmaz bunun gibi… Eski kuşaklar yokluk içinde olgunlaşıyorlardı yeni kuşaklar ise varlık içinde olgunlaşıyorlar. Varlık içinde olgunlaşmak kolay değil. Özellikle aileler şu anda çocukların bir dediğini iki etmemeye çalışıyorlar bu durumda çocuklar birçok şeyi kolay bir şekilde elde ediyor. Hayatta 2 türlü zevk vardır, biri kısa vadeli zevk diğeri de orta-uzun vadeli zevk. Çocuklar, gençler kısa vadeli o an ki zevki düşünürler. Biraz emek verse, terlese, yorulsa üç sene sonra beş on sene sonra ne olacak o zaman daha büyük imkânları olacak. Şu anda yapılan terlemeler, yorulmalar, fedakarlıklar bir yatırımdır. Tecrübeler bizim için psikolojik bir sermayedir. Tecrübeler bugün bir hediyedir, geleceğe yatırımdır. Geleceğe yatırım yapmazsan gelecekte rastgele bir yaşantın olur, olaylar seni yönetir. Bir genç geleceğe yatırım yapmak istiyorsa bugünden o yatırıma başlamalı. Hedefini belirlemeli ve bu hedefin yolunda ilerlerken bugün yaptığı emekler onun için gelecekte meyve verecek bir yatırımdır.” dedi. 

Okurların sorularını da cevaplayan Prof. Dr. Tarhan, söyleşi sonrasında kitap imza salonunda okurlarına kitaplarını imzaladı.  

Tarhan’a okurlarının ilgisi yoğun oldu 

Söyleşinin ardından Prof. Dr. Nevzat Tarhan okurları için kitaplarını imzaladı. 

Kitap imza için uzun kuyruklar oluşturan okurlar Tarhan ile sohbet etme ve fotoğraf çektirme fırsatı da yakaladı.
 

Okunma : 527

ÜHA

 

Haberler

Foto Galeri