Olumlu duyguların ana kaynağının sevgi olduğunu ve sevginin bir kaynak olarak çoğaltılması gerektiğini belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sevgiyi önce arttıracağız, ağacı, kuşu, böceği her şeyi seveceğiz. Pozitif bir zenginliğimiz, sermayemiz olacak. Elimizde bol sevgi olduktan sonra bunu doğru şekilde yönettiğimiz zaman etrafımızda iyi insan olma konusunda en önemli adımı atmış oluruz” dedi. Sevginin dengeli bir şekilde verilmesi gerektiğini kaydeden Tarhan, sevgi israfının çocuğu bencilleştirdiğine dikkat çekti.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sevgi kavramının hayattaki yeri ve önemine işaret etti.
“Olumlu duyguların ana kaynağı sevgidir”
Sevgiyi prizmadan geçtiğinde yedi renge ayrılan beyaz ışığa benzeten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beyaz ışık, eğer prizmaya denk gelirse yedi renk verir. Aynı şekilde sevgi de tıpkı beyaz ışık gibi bütün duyguları içinde taşıyan bir spektrumdur. Sevgi aslında bir enerjidir. Sevgi duygusunun kaynağı ile ilgili son yıllarda çok araştırmalar yapıldı. Özellikle 90’lı yıllarda bir insan bir işi severek yapmazsa beyin nasıl çalışır tarzında araştırmalar yapıldı. Burada sevgi duygusunun içindeki olumlu ve olumsuz duygulara dikkat çekildi. Olumlu duyguların ana kaynağı sevgidir. Sevgi ile güçlü bir duygu hissettiği zaman beyinde ayna nöronlar harekete geçiyor. Karşı tarafın beyninde aynı şekilde aynalama yapıyor. O kişi farkında olmadan karşıdaki kişinin beyninde de aynı/ayna nöronları harekete geçiriyor. Güçlü sevgi duyan kişilerin beyninde de ona karşı sempati oluşmaya başlıyor. Daha hiç konuşmadan bir şeyler ifade etmeden o kişilerin frekansı tutar. Bu beyinde çalışan nöronların anlaşması durumudur” diye konuştu.
Yapılan çalışmaların elektromanyetik enerji aktarımı ile ilgili karşı tarafın beyninde de hareketlenme yaşandığını ortaya çıkardığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ayna nöronlar çoğunlukla beynin ön bölgesinde, Frontal bölgede var. Orası da karar verme bölgesidir. İnsanı insan yapan bölgedir. İnsanın Frontal bölgesi olmasa medeniyeti olmazdı. O bölge sevgimizin üretildiği bölgedir” dedi.
“Duyguların eğitimi, eğitim sisteminin bir parçası”
Son yıllarda duyguların bilimsel kategori olarak kabul edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyada duyguların yönetilmesine ilişkin ders verildiğini ve bunun eğitim sisteminin parçası haline getirildiğini söyledi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “Duyguları yönetmekle ilgili bir bilim ortaya çıktı. Geçen gün ilginç bir örnek yaşadık. İngiltere’de yaşayan Türk bir aile 8-9 yaşındaki çocuğunu getirdiler. Çocuk okulda uyum sorunları yaşıyormuş. Arkadaşlarıyla tartışma ve kavga gibi. Psikiyatriye götürüyorlar. Doktor, ilaca gerek olmadığını ve davranış eğitimi gerekli olduğunu söylüyor. Okul benzer sorunları olan çocuklar için okulun içerisinde duygu okulu açmış. Burada öfke, stres ve sevgi yönetimi gibi şeyleri öğretiyorlarmış. Duygu okulunu eğitim sistemi içerisinde bir parça haline getirmişler. Bu da şunu gösteriyor; duygular bilimsel olarak test edildikten sonra hızla hayata geçti. Davranış sorunları olan çocuklara ilaç vermek yerine duygularını düzeltmeye çalışıyorlar. Neyi sevip sevmediğimize göre neyi yapıp neyi yapmayacağımıza karar veriyoruz. Burada çocuğa neyi sevip neyi sevmediğini öğretmemiz gerekiyor. Nasıl davranması gerektiğini öğretmeden önce bunu öğretmeliyiz.”
“Sevgi bir kaynaktır ve çoğaltılması gerekir”
Sevginin bir kaynak olduğunu ve çoğaltılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Parasal kaynakları yönetmek için öncelikle ne yapmak lazım? Parasal kaynağı çoğaltmak gerekiyor. Çoğaltacaksın ve çoğaldıktan sonra doğru amaca yönelik akıllıca kullanmayı bileceksin. Sevgi de aynı kaynak yönetimi gibi. Önce arttıracağız, ağacı, kuşu, böceği her şeyi seveceğiz. Pozitif bir zenginliğimiz, sermayemiz olacak. Elimizde bol sevgi olduktan sonra bunu doğru şekilde yönettiğimiz zaman etrafımızda iyi insan olma konusunda en önemli adımı atmış oluruz” dedi.
“Sevgi israfı çocuğa zarar veriyor”
Sevgi fakiri olmanın ve sevgi duygusunu bastıran biri olmanın parasal fakirliğe benzediğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsanı ruhsal olarak donuklaştırır. Ruhsal zenginliğin en önemli sebebi, sevgi zengini olup doğru şekilde kullanabilmektir. Kimi insanlarda ise sevgi israfı olabilir. Mesela bazı anneler bir çocuğa iki üç kişilik sevgi veriyor. Çocuğun her dediğini yapıyor. Çocuk üzülmesin diye her şeye ‘evet’ diyor. Çocuk bir müddet sonra evin küçük hükümdarı oluyor ve anne babayı silkelemeye başlıyor. Bu, sevginin kötüye kullanımıdır” diye konuştu.
“Çocuk, sınırsız sevgi ile empatisiz sevgi öğreniyor”
Anne – babanın sınırsız bir şekilde sevmesi halinde çocuğun sevgiyi bencilce öğrendiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
“Çocuk hep almaya yönelik bir sevgi öğreniyor. Mutlu etmeye yönelik sevgi öğrenemiyor. Çocuk, insanlara faydalı olarak da mutlu olunabileceğini öğrenmeli. Empatisiz bir sevgi öğreniyor. Bol sevgiyle büyütülen çocukta doyum erteleme becerisi gelişmiyor. İnsan bir şeyi sever ve almak ister, vitrinde gördüğü bir kıyafeti mesela. Haz ayrı, sevgi ayrıdır. Haz hoşlanma duygusudur. Sevgi orta ve uzun vadeli bir duygudur. Onun nasıl kullanılacağını bilmesi gerekir. Haz somut nesneye, sevgi ise soyut nesneye yönelir. Sevgiyi bu şekilde öğrettiğimiz çocuk, sevgisini ertelemeyi de öğrenir. ‘Sevdiğim şey hemen benim olacak’ derse bu çocukça bir sevgi olur. Sevginin kıskançlıkla çok yakın ilişkisi vardır. Bencil sevgiler kıskanç olur, paylaşmak istemez. Kardeşine oyuncağını vermez. Evlendikten sonra eşini kayınvalidesinden kıskanır. Bu bencilce bir sevgidir. Bunun yönetilmesi gerekiyor. Bu yönetilmediği zaman, kişi küçük yaşta öğrenmediği zaman çocuksu kalır.”
“İnsan kendini sevdiği kadar başka şeyleri de sevmeli”
“Doğru nesneye doğru sevgi yatırımı yapmak önemlidir” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sevginin bencilce olmasının zararlarına dikkat çekti. Bencilce sevginin karşı tarafa zarar verecek boyutlara ulaşabileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sevgi nesnesi önemlidir. Sevgi bakımından en bencil insan çocuktur. Çocuk doğar doğmaz narsist doğar. Büyüdükçe annesini, kardeşlerini, babasını, oyuncaklarını ve arkadaşlarını sever. Bu sevgi yatırımını doğru yaparsa doğru şekilde sevmiş oluyor. Ama sadece kendi çıkarını düşünürse ileri yaşta şizofreni ortaya çıkar. Şizofrenler bütün ilgisini sevgisini kendilerine yöneltirler. Hayal dünyasında sürekli kendilerini düşünürler. Yanında birisi ölse dönüp bakmazlar. Böyle bencilce bir sevgidir. Bir insan kendi iç narsizmini tedavi etmiyorsa sevgiyi yönetemez. Kendini sevdiğin kadar başka şeyleri de sevmelisin. Sevdiğin kişinin kölen olmasını beklemek bencilce bir sevgidir. Kadın-erkek ilişkilerinde kimi zaman efendi- köle ilişkisi görüyoruz. ‘Ya benimsin ya toprağınsın’ anlayışı var. Eşini öldürenler var, kızını öldürenler var. Kızını bir uzvu olarak görüyor. ‘Benimsin dediğimi yapmak zorundasın’ diyor. Tanrı Kompleksi diyoruz buna. Kendini Tanrı olarak görüyor. Bu bir kişilik bozukluğudur. Kişiyi o kadar seviyor ki kendisini de kişiyi de öldürüyor. Aşk cinayetlerinin çoğu böyledir” diye konuştu.
Sevgi cömerti kişilerin yanında huzur bulursunuz
Sevginin bağımsız bir duygu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Sevgi su gibidir. Hangi kaba koyarsanız onun şeklini alır. Bencilce bir kaba koyarsanız onun şeklini alır, herkesin faydalanabileceği bir kaba koyarsanız onun şeklini alır. Sevgi kullandıkça artar. Bir insan sevgi cömerti olup sevgisini verdikçe o insanın yanında huzur bulursunuz. Gülüşleri samimidir. Bazı insanlar da sevgi rolü oynar. Bunu ayırt etmek için zaman geçirmemiz gerekir. Sevgi öyle bir şey ki sahte olanı hemen anlaşılıyor. Sevginin yapay ve çıkar odaklı olduğu anlaşılır. Gerçek kişilik uzun yolculuklarda, alışverişte ve sinirlilik anında ortaya çıkar. Samimi ilişkilerde insanlar birbirlerini kırabilirler ama hemen telafi etmeye çalışırlar” şeklinde konuştu.
Duyguların ve sevginin dil farklıdır
Duyguların ve sevginin dili olduğunu ve bunun değişik şekillerde ifade edilebildiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hediyeleşmek bir sevgi dilidir. İlla ki seni seviyorum demek gerekmez. Fiziksel dokunma ve temas sevgi dilidir. Hizmet davranışı vardır. Kişi fedakârlık yapıyorsa bu da sevgi dilidir. Anadolu’daki en güzel sevgi dili fedakârlıktır. Bir insanın davranışları da sevgi dilidir. Kendi öğrendiğimiz sevgi diline takılıp kalmamak gereklidir çünkü karşıdaki kişinin sevgi dili farklı olabilir. Türk erkeği sevgi ifade özürlüsüdür. Sevgi kekemeleridir. Kadın, eşinin sevgi dilini kolaylaştıracak yollar bulabilir. Sevgiyi ifade etmek dinimizde de önemlidir. Bu duygular sosyal güveni arttırıyor. Güven azaldıkça sevgi de azalır” diye konuştu.
Okunma : 2932
ÜHA