Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Çanakkale 18 Mart Üniversitesinin düzenlediği, “İslam ve İnsan Hakları Bağlamında Gazze ve Soykırım Sempozyumu” na katıldı. Sempozyum değerlendirme toplantısında Tarhan, Gazze’de yaşanan olayların arka planını ele aldı. “Olayların jeopolitik boyutu var ama psikopolitik boyutu da göz ardı edilmemeli.” Diyen Tarhan, olayın arkasında ciddi bir din savaşları ve küresel hakimiyet savaşları olduğunu vurguladı. Ümitsizliğe kapılmak yerine sessizlerin sesi olunması gerektiğini ifade eden Tarhan; “Kesinlikle ümitsizliğe hiçbir şekilde yer yok. Ümitsizlik en çok bizi ümitsiz ve karamsar yapar, mücadele gücümüzü kaybettirir. Biz vazifemizi yapalım.” şeklinde konuştu.
Alanında önemli isimlerin katılımıyla gerçekleştirilen sempozyum yoğun ilgi gördü.
Asrın iki manevi hastalığı: Dünyacılık ve Benmerkezcilik
Sempozyum değerlendirme oturumuna katılan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, asrın iki manevi hastalığı olduğuna dikkat çekti. Tarhan; “Müslümanların meclisleri ve İslam teşkilatları mahalle derneklerine dönüştü. Bu şekilde hiçbir etkisi kalmadı. Allah’ın Resulü diyor ki, ‘Öyle bir zaman gelecek ki Müslümanlar suyun üzerindeki çerçöp gibi olacaklar.’ diyor. ‘Bu Müslümanların azlığından mı?’ diye soruyorlar. ‘Hayır,’ diyor, ‘Tam tersi, Müslümanlar çok olacaklar fakat onlar çerçöp gibi olacakları için herkes onlardan faydalanamayacak, istifade edemeyecek. Müslümanlar bir şey yapamayacak.’ diyor. ‘Nereden anlarız ey Allah'ın Resulü?’ diye soruyorlar. ‘Vehn hastalığıdır. Vehn hastalığı Müslümanlar arasında yaygınlaşırsa bu duruma düşerler.’ diyor. Birincisi, Müslümanların arasında dünya muhabbetinin çoğalması. Bu dünya muhabbetinin günlük hayattaki tanımı seküler hayattır. Yani dünyacılık. Dünya hayatını ahiret hayatından daha çok seven bir çoğunluk var demek oluyor. Vehn hastalığının ikinci belirtisi ise ölüm korkusu. Ölümden korkarlar ve ölmek istemezler. Şu anda bu ikisi de var. Bu asrın iki tane manevi hastalığı var; biri dünyacılık, ikincisi de benmerkezcilik. Bu ikisi birleşince narsisizm çıkıyor.” ifadelerini kullandı.
“Narsist kişi, dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneder”
Narsist insanın özelliklerinden bahseden Tarhan; “Narsist kişi, dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneder. Her şeyi kendi çıkarına göre planlar, sadece kendini düşünür. Bakıyorsunuz, Müslümanları yönetenler sadece kendi çıkarlarını düşünüyorlar. O halde bu teşhis buysa, tıpta 3T vardır. Teşhis, tedavi ve takip. Teşhisi doğru koyduktan sonra tedavi yolu var. Bunun tedavi yolu Allah’ın istediği gibi olmak. Yani asrı saadetteki ilk yüz senedeki o İslam dünyasının patlamasını yapacak sahabeler dönemindeki ruhu yakaladığımız an Allah’ın yardımı gelecektir. Bunlar orta ve uzun vadede yapmamız gereken şeyler. Kısa vadede yapacağımız şeyler ise diğer siyasi ve şahsi vazifelerdir.” şeklinde konuştu.
“Medine Sözleşmesi önemli bir referansımız oldu”
Kazakistan'daki Avrasya National University ile imzalanan ‘Evrensel İnsani Değer ve Haklar Manifestosu’na dikkat çeken Tarhan; “Bu manifestoyu Türkçe ve İngilizce olarak yayınladık ve imzaya açtık. 400 bine yakın imza aldı şu ana kadar. Bu manifestoya Astana’daki Dışişleri Bakanlığı da sahip çıktı. Türkiye’de de senato kararlarını resmi yazılarla her tarafa gönderdik. Manifesto, ‘İnsani Değerler ve Haklar Manifestosu’ dur. Aslında bir açıdan Medine Sözleşmesi’nin benzeri bir şey. Resulullah Medine Sözleşmesini yaptığı zaman o sözleşme nasıl bütün milletleri birleştiriyorsa, bunun gibi burada da insan haklarıyla ilgili önemli bir adım. Medine Sözleşmesi önemli bir referansımız oldu.” dedi.
“UNESCO İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinden ilham aldık”
Evrensel İnsani Değer ve Haklar Manifestosundan örnekler veren Tarhan; “Bizler Asya ve Türkiye Dünyasını temsil eden iki akademik kurum olarak yani Gumilyov Avrasya Ulusal Üniversitesi (Astana, Kazakistan) ve Türkiye Cumhuriyeti Üsküdar Üniversitesi olarak, İpek Yolu üzerinde yaşamış büyük şahsiyetlerimizin yanı sıra Ebu Nasır, Muhammed El-Farabi, Hoca Ahmet Yesevi ve diğer dünya düşünürlerinin hayatı, eserleri, mirası ile Birleşmiş Milletler UNESCO İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinden ilham aldık ve evrensel insani değer ve haklar manifestomuzu imzaya açtık. Birleşmiş Milletler tüzüğünün getirdiği yükümlülükler hakların, fırsatların, adaletin eşit olmasıyla ilgili. Bir de UNESCO tarafından desteklenen uluslararası yaşanan değerler eğitim programı var. Programda değerler: mutluluk, dürüstlük, alçakgönüllülük, iş birliği, özgürlük, sevgi, barış, saygı, sorumluluk, sadelik, hoşgörü ve birlik olmak üzere 12 başlıkta UNICEF eğitim komitesi tarafından değerlendirilmiş.” şeklinde konuştu.
“Gazze’de olanlara bakın...”
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin maddelerinin Gazze’de geçerli olmadığına dikkat çeken Tarhan; “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin birinci maddesinde, ‘Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar, akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik zihniyetiyle hareket etmelidirler.’ der. Daha sonra ‘Yaşama hakkı, adil yargılanma hakkı, eşitlik hakkı, özgürlük hakkı, sağlığa ulaşma hakkı, sığınma hakkı, işkenceden korunma hakkı, zorunlu ihtiyaçları elde etme hakkı, seyahat hakkı, evlenme hakkı, mülkiyet hakkı, fikir, vicdan, din hürriyeti ifadesi hakkı, saldırısız toplanma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, çalışma hakkı, eğitim ve öğrenme hakkı, birlikte topluluğa karşı görevler ve sorumluluklar vurgusu vardır.’ diyor. 30’uncu maddede, ‘Bu beyannamede ilan olunan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyete girişme ve eylemde bulunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz.’ diyor. Gazze’de olanlara bakın... İslam Çağı’nın önde gelen düşünürlerinden metafizik, psikolojik, politika teorileri yazan, dünyanın ikinci öğretmeni ve Türk dünyasının dünya ölçeğinde bilgin, filozof El-Farabi erdemleri etik ve entelektüel olarak ikiye ayırıyor. Sosyal zeka olarak tanımlanmış, bilgisel, duygusal, sosyal, entelektüel erdemler. Dolayısıyla El-Farabi’ye göre gerçek mutluluk, bu erdemlerle toplanıyor.” ifadelerini kullandı.
“Küresel bir sorgulama yaşanıyor”
Gazze’de yaşanan olayları değerlendiren Tarhan; “Bütün bu beyannamelere rağmen acımasız, orantısız, sistematik terör ve şiddet uygulayan, destekleyen, buna sessiz kalan tutumların arttığını gördük. İnsanlık 21’inci yüzyılın küresel bir iş birliği çağının habercisi olacağını umuyordu ancak ilk şerlerin sonunda maalesef gerçekleşmediğini gördük. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı, eşitsizlik, korkunç insan hakları ihlalleri hızla artıyor. Temel açılardan dünya tersine dönmüştür ve bir kez daha tehlike altındadır. Tehdit, küresel ölçekte ölümcül bir savaş olduğu için riskler küçümsenemez. Çünkü çatışmalar derinleşmiş ve yeni tehlikeler ortaya çıkmıştır. Nükleer silahlara ilişkin nükleer kaygılar soğuk savaştan bu yana en yüksek seviyededir. Dahası, iklim değişikliği büyük ve hızlı bir şekilde ilerliyor. Bununla birlikte 20’nci yüzyılın ikinci çeyreğinin kapısını açan 2025 yılı savaş ve barış, güvenlik, kalkınma, hukukun üstünlüğü, daralan insani alan konularında önemli bir duruşu ifade eden bir dönüm noktası olacaktır. Özellikle uluslararası toplumun kırılgan gezegenimiz için tamamen yeni bir barışçıl, güvenli, emniyetli, müreffeh bir söylem, felsefe, mimari, jeopolitik bir düzen terk edememesi durumunda ortaya çıkacaktır. Son yıllarda Ortadoğu, Asya, Afrika'da yaşanan örnekleri görmekteyiz. Gazze olayları mücessem bir örnek olmuştur ve sosyal medyanın canlı bir şekilde yayınlanan soykırım boyutuna varan terör ve şiddet nedeniyle küresel vicdanın rahatsız olduğuna dikkat çekmektedir. Üniversite gençleri dahil, küresel bir sorgulama yaşanmaktadır.” dedi.
“Gazze’deki kötülüğe karşı sessiz kalmamak gerekiyor”
Dante’nin sözünden örnek veren Tarhan; “Dante, ‘Cehennemin en derin yeri kötülüğe tepkisiz kalanlara ayrılmıştır.’ diyor. Şu anda bu kötülüğe tepkisiz kalanlar gerçekten cehennemin dibinin dibine layık hale gelmiştir. Yani en azından elimizle düzeltemiyoruz, dilimizle düzeltemiyoruz, kalbimizle buna tavır almamız gerekir. Bunun adı psikolojik savaşta mukavemettir. Şimdi burada toplumsal vicdan etkileniyor, küresel vicdan etkileniyor. Gazze’deki kötülüğe karşı sessiz kalmamak gerekiyor. Gazze olayları İslam dünyasının uyanışına vesile olacaktır. İzmir’in işgalinin bizdeki değeri neyse Gazze olaylarının İslam dünyasındaki değeri o olacaktır. Onun için kanaat önderlerinin burada bir duruş göstermesi gerekiyor. Bütün toplumda bu mukavemeti oluşturmamız gerekiyor. Eğer bunu yapabilirsek, buradaki bütün insanlar uyanacaktır.” dedi.
“İslam dünyasının başı muhakkak dik olmalı”
Gazze’de yaşanan olayların arka planına değinen Tarhan; “Olayların jeopolitik boyutu var ama psikopolitik boyutu da göz ardı edilmemeli. Bu olayın arkasında ciddi bir din savaşları ve küresel hakimiyet savaşları var. Haçlı Seferlerini biz din savaşı olarak görüyoruz ama Haçlı Seferleri aslında ekonomik savaştı. Batı yoksuldu, Doğu zengindi o tarafa giden bir savaştı. Bu savaş da dünyaya hükmetme savaşı. Bu savaş sadece petrol savaşı değil, birileri dünyayı domine etmek istiyor. Dünyanın patronu olmak istiyorlar, onun savaşı. Böyle durumlarda İslam dünyasının başı muhakkak dik olmalı. Türkiye bu konuda liderlik olarak çok güzel bir cesaret, çok güzel bir duruş gösterdi.” şeklinde konuştu.
“Sessiz kitlelerin sesi haline gelmeye ihtiyacımız var”
Ümitsizliğe kapılmak yerine sessizlerin sesi olunması gerektiğini belirten Tarhan; “Kesinlikle ümitsizliğe hiçbir şekilde yer yok. Ümitsizlik en çok bizi ümitsiz ve karamsar yapar, mücadele gücümüzü kaybettirir. Biz vazifemizi yapalım. İnsanlığın uyanışına vesile olacak bir sürece giriyoruz. Onun için burada 10 tane madde var bizim yazdığımız. Orantısız güç kullanımı, işte bazı açgözlü, doyumsuz, sorumsuz, acımasız siyasi bir tanrı kompleksi... Aslında burada Siyonizm’in yaptığı etnik narsisizm var, siyasi narsisizm var. Yani gerçekten Siyonizm şu anda küresel kanser hücresi gibi, kanser dokusu gibi dünyayı ele geçirmeye çalışıyor. Bunu küresel sermayeyi arkasına alıp yapıyor. Bunun için sessiz kitlelerin sesi haline gelmeye ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı.
Okunma : 373
ÜHA