Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, MEC (Mahmud Es’ad Cosan) Avustralya Vakfının düzenlediği çevrimiçi etkinliğe katılım sağladı. Çocuklara dijitali tamamen yasaklamak yerine, dijital okuryazarlığı öğretmenin önemli olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Çocuk dijital okuryazarlığı öğrenemezse dijital sistemler onu yönetir. Dijital okuryazarlığı çocuğa öğrettiğimiz zaman o çocuk dijitali kendi amacına yönelik kullanır.” dedi. Sevgi ve disiplin dengesinin çocuğun gelişiminde önemli bir rol oynadığına değinen Tarhan; “Disiplin ve nasihat kar yağışı gibidir. Yavaş ve devamlı olursa tutar. İçinde sevgi olan disiplin olacak ama bu kararlı, tutarlı, devamlı olacak. Parmak sallayan anne baba modeli bu çağda geçerli değil.” ifadelerini kullandı.
“Neyin doğru, neyin yanlış olduğu sonradan öğreniliyor”
İlkokul öncesi dönemde çocuğun soyut düşünme becerisinin gelişmediğini söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocuğun çevresini gözlemleyerek öğrendiğine dikkat çekti. Tarhan; “Ergenlik dönemindeki bir çocuğa nasıl davranılacağı, daha önceki dönemlerde nasıl davranıldığıyla çok yakından ilgili. İlkokul öncesi dönemde çocukta soyut düşünce becerisi gelişmemiştir. Yani çocuk soyutla somutu karıştırıyordur. Mesela ekranda bir canavar görse onu tek başına seyretse o canavar ekrandan çıkıp onu ısıracak zanneder. Yanında annesi ya da bir yakını varsa, onlar soğukkanlı kaldığında o da soğukkanlı kalmaya başlar ve etkilenmez, o durumdan zarar görmez. Yani neyin doğru, neyin yanlış olduğunu, neyin korkulacak şey, korkulmayacak şey olduğunu sonradan öğreniyor. Doğuştan gelen bazı büyük korkular vardır ölüm korkusu gibi. Bu korkular genetiktir. Onun dışındaki korkular öğrenilerek ortaya çıkıyor.” ifadelerini kullandı.
“Ekran maruziyeti oyalama yöntemi olarak kullanılmamalı!”
Ekran maruziyetinin oyalama yöntemi olarak kullanılmaması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Öğrenme sürecindeki bir çocuğa ekran maruziyetini eğlence yöntemi, rahatlama yöntemi, yemek yedirme yöntemi yani çocuğu oyalamak için kullanıldığında ilerleyen zamanlarda müthiş zorluk yaşanır. Onun için 0-3 yaş arası çocuğun eline ekran verip çocuğu oyalamak son derece tehlikeli. Eğer çocuk oynayacaksa yanında ebeveyn gözetiminde yapması gerekiyor. Bunu yapmazsa 0-3 yaş çocuklar bunu bir hak gibi görmeye başlıyor ve bu normal bir durum gibi ortaya çıkıyor. O nedenle 0-3 yaş arası çocuk için anneyle geçireceği zaman, babayla geçireceği zaman, kardeşlerle geçireceği zaman çok daha öğretici…” şeklinde konuştu.
“Tamamen yasaklamak yerine yönetmeyi öğretmek gerekiyor”
Dijitali tamamen yasaklamak yerine onu yönetmeyi öğretmek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan; “Anne ve babanın çocukla zaman geçirmesi fazlaysa, çocuk belli ve sınırlı zamanlarda sorumluluklarının dışındaki zamanlarda ekran karşısında geçip onunla ilgilenebilir. Tamamen yasaklamak yerine onu yönetmeyi öğretmek gerekiyor. Buna medya okuryazarlığı ve dijital okuryazarlık deniyor. Dijital okuryazarlığı çocuğa öğretirseniz çocuktan hiç korkmayın. Çocuk dijital okuryazarlığı öğrenemezse dijital sistemler onu yönetir. Dijital okuryazarlığı çocuğa öğrettiğimiz zaman o çocuk dijitali kendi amacına yönelik, okuluna, dersine, ihtiyaçlarına yönelik kullanır. Bu nedenle biz dijital okuryazarlığı çocuğa öğretmeye yönelik hareket edelim.” dedi.
“Disiplin ve nasihat kar yağışı gibidir”
Sevgi ve disiplin dengesinin çocuğun gelişimindeki önemine değinen Tarhan; “Çocuğun yetiştirilmesinde iki ana unsur vardır. Biri sevgi, diğeri disiplindir. Sevgi ve disiplin çocuğunun geliştirmesinde iki ana kaynaktır. Bu kaynakları iyi yönetmek gerekiyor. Bir evde sevgi yok, aşırı disiplin varsa böyle bir ortamda çocuğun özgüveni düşük, korkak, depresyona aday bir çocuk ortaya çıkıyor. Böyle durumlarda suça becerikli çocuklar ortaya çıkıyor. Tam tersi olduğunda, sevgi çok ama gevşek disiplin var. Böyle durumlarda ev, kurallı bir ortam olmuyor. Ev kurallı ortam değilse, disiplin gevşekse çocuk evin küçük lideri oluyor. Evin küçük hükümdarı, patronu oluyor. Sevgi alıyor ama nerede duracağı öğretilmemiş, kurallar öğretilmemiş. Sorumluluk duygusu az, özgürlük duygusu fazla. Ergenliğe girdiği zaman anneyi, babayı meyveli ağaç gibi görüyor, silkeliyor. Sevgi ve disiplin arasındaki denge çok önemli. Disiplin ve nasihat kar yağışı gibidir. Yavaş ve devamlı olursa tutar. İçinde korku olan disiplin değil de sevgi olan bir disiplin öğretilmesi gerekiyor. Böyle durumda çocuk anne babayı üzmemek için hata yapmamaya başlıyor. Anneyi babayı incitmemek için dini daha çok yaşamaya çalışıyor. İnançlarının gereğini daha çok yaşamaya çalışıyor. İçinde sevgi olan disiplin olacak ama bu kararlı, tutarlı, devamlı olacak. Parmak sallayan anne baba modeli bu çağda geçerli değil.” ifadelerini kullandı.
“Anne baba yatay koalisyon oluşturmalı”
Anne baba konuşarak problem çözebilme kabiliyetindeyse problemin çözüldüğüne dikkat çeken Tarhan; “Bizim kültürümüz maalesef ‘Sorma, düşünme, itaat et’ kültürü. Bu çağda bu kültür geçerli değil. Serbest fikir piyasası vardır. Bu serbest fikir piyasasında fikirler çarpışıyor, hakikat ortaya çıkıyor. Evde ego savaşları yoksa, anne babaya hükmetmeye çalışmıyorsa, baba anneye hükmetmeye çalışmıyorsa, ikisi de çocuğumun iyi ve güzel yetişmesi için doğru nedir, hakikat nedir niyetiyle hakikat arama çabası ve gayretindeyse bir adım anne atıyor bir adım baba atıyor, hakikati buluyorlar. Burada anne babaya yatay koalisyon oluşturmayı tavsiye ediyoruz. İkisi aynı fikirde olmayabilir ama çocuğa ortak bir tutum geliştirilebilirler. Ortak akıl oluşurlar. Çocuklar aralarında problem yaşadığında yaş farklarına rağmen çocuklar bir koalisyon oluşturur ve aralarında problemlerini konuşurlar. Çözemezlerse anne babaya gelirler. Anne baba da bir problem varsa oturup konuşup problemi bu çocuğun bu durumuna karşı ne yapalım diye ortak bir tutum geliştirirler. Bizim kültürümüzde anne evin dahili müdürü, baba harici müdürüdür. Anne içişleri bakanı, baba dışişleri bakanı gibi diyebiliriz. Bizim kültürümüzde böyle bir paylaşım olmuş. Bu çok güzel bir görev tanımı. Anne baba konuşarak problem çözebilme kabiliyetindeyse problem çözülüyor. Burada en önemli sihirli kavram sabırdır. Acelecilik, ilişkiyi en çok yıpratan şeydir.” şeklinde konuştu.
“Açık, şeffaf ve dürüst iletişim ailede çok önemli”
Problem çözebilen ailelerde her çözülen problem ile bir şey öğrenildiğini ve böylelikle ailenin beraber olgunlaştığını söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Açık, şeffaf ve dürüst iletişim ailede çok önemli. Aile içindeki ilişkilerde açık, şeffaf, dürüst ve hesap verebilir bir iletişim varsa ailede problemler rahatlıkla çözülebilir. Problemi çözebilen aileler her çözülen problem ile bir şey öğreniyor. Her çözülen problem bir şey öğretiyor ve aile birlikte olgunlaşıyor. Bunun için problemden korkmak değil, problemi nasıl çözerize odaklanmak gerekiyor. Korkudan kaçmak değil, nasıl yönetiriz, nasıl çözeriz diye düşünmek çok önemli. Bunu yaptığımız zaman aile içerisinde birlikte yaşama bilinci ve güven duygusu oluşuyor. Aileye aidiyet duygusu oluşuyor. Bu sıcak ilişkilerle oluşuyor. Aile ortamının sıcak, sevgi dolu ve her şeyin konuşulabildiği bir yer oluyor. Böyle olunca anne baba ya da çocuklar eve gelirken koşa koşa geliyorlar. Evde sıcak atmosfer varsa orada hiç korkmayın. Birçok problemler daha kolay çözülebiliyor.” dedi.
“Stratejik hedefe uygun yatırım yapmak kaynağı iyi yönetmektir”
Çocuklara kaynak yönetiminin öğretilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İktisat kelimesi maksat kökünden geliyor. Bir kaynağı yöneteceksen önce stratejik hedefini belirlemen lazım. Elinde bir kaynak var, bir bütçe var. Stratejik hedefine uygun yatırım yaparsan o kaynağı iyi yönetirsin. Aynı şekilde çocukta psikolojik sermayemiz, sosyal sermayemiz, parasal sermayemiz, finansal sermayemiz var. Bu sermayeyi yönetirken kaynak yönetimi ilkeleriyle yönetmemiz gerekiyor. Kaynak yönetiminde girdi kontrolü yapacaksın, çıktı kontrolü yapacaksın, havuzu büyüteceksin. Hedef belirleyeceksin. Hedefine göre stratejik yatırımlarını yapacaksın ve yol haritasını çizeceksin. Ona göre kaynağını geri dönüşünü yatırımlara çevireceksin ve böylece büyüyeceksiniz. Genellikle para yönetiminde bütçe yönetimi temel kuraldır. Çocuk on yaşına gelene kadar bunu öğretmek gerekiyor. On yaşından sonra çok zor. Para yönetimine küçük yaşta başlanacak.” ifadelerini kullandı.
“Huzurlu bir aile ortamı istiyorsak adalet gerekli…”
Adalet kavramını doğru anlayıp ona göre yönetmek gerektiğine dikkat çeken Tarhan; “Huzurlu bir aile ortamı istiyorsak adalet gerekli. Adalet sadece mahkeme duvarlarında yazılmaz. Adalet her yerde vardır. Adalet mülkün temeli, Türkiye'de adalet devletin temeli diye kullanılıyor. Adalet emlak anlamında mülkün temeli değil ki. Adalet, malik anlamındaki adalettir, mülk ve malik. Hem milletin hem devletin temelidir. Bütün mülklerin temeli. Evdeki eşyalar da mülktür, devletin malı da mülktür, sevgi de mülktür birer sermayedir. Yani bu adalet sermayenin temelidir demektir. Bu nedenle bizim, adalet mülkün temelidiri doğru şekilde yönetmemiz gerekiyor. Yani her şeyde adalet psikolojik sermayede, sosyal sermayede, her yerde kullanmamız gerekiyor. Böyle olursa hiç korkmayın. Çocukta istek ihtiyaç dengesini sağlamak hiç zor değil…” şeklinde konuştu.
“Dünya elektronik köy olduktan sonra aileye son sığınak diyoruz”
Kültür aktarımının daha önce aile yoluyla aktarıldığını söyleyen Tarhan artık bu görevi sosyal medyanın yaptığını vurguladı. Tarhan; “Dünya elektronik köy olduktan sonra aileye son sığınak diyoruz. Bazı geleneklerimiz bir şekilde devam ediyor ama gittikçe makas daralıyor. Bu nedenle aile çok daha önemli şu anda. Kültür aktarımını daha önce aile yapıyordu. Şimdi sosyal medya yapıyor. Televizyon da değil sosyal medya yapıyor. Buna engel olmanın formülü de birlikte zaman geçirmek. Çocuk nasihatten, konferanstan öğrenmiyor yaşantılardan, hikayelerden öğreniyor. Birlikte yaşanan hayat olaylarından öğreniyor. Birlikte yaşıyor. Biz çocukluk döneminde hayat senaryolarını öğreniyoruz. Öğrendiğimiz hayat senaryoları büyüdüğümüz zaman iş yerinde yahut da evlendiğimiz kişide de o senaryoları yeniden yaşıyoruz.” dedi.
“Liderlik %90 öğrenmeyle gerçekleşiyor…”
Çocukta liderlik ruhunu geliştirebilmek için çocuğun bir ego idealine sahip olması gerektiğini söyleyen Tarhan; “Çocukta liderlik doğuştan gelmiyor. Doğuştan bir yatkınlık olabiliyor ama doğuştan gelmiyor. Liderliğin yüzde 10’u doğuştan, yüzde 90’ı öğrenmeyle gerçekleşir. Yani çocukta liderlik ruhunu geliştirebilmek için bir ego ideali koymak lazım. Ego ideali olan bir çocuk liderlik ruhuyla gelişir. Yaşam amacı olan bir çocuk liderlik ruhuyla gelişir. Şu anda ki küresel kültür liderlik ruhunu başarı odaklı bir liderliğe indirgemiş durumda. Yani başarı odaklılık var. Başarırsan değerlisin, başaramazsan değersizsin. Mesela hoşuna giden şeyi yaparsan değerlisin, hoşuna gitmeyen şeyi yaparsan değersizsin diyor. Bizim kültürümüzdeki liderlik kendini mutlu etmeye odaklı bir liderlik değil, toplumsal faydaya odaklı bir liderlik.” ifadelerini kullandı.
Haber: Eda Nur Keçeci
Okunma : 1017
ÜHA