Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen, “Covid-19 Sürecinde Kaygı, Depresyon ve Aile İçi İlişkilere Etkisi” başlıklı etkinlikte konuşmacı olarak yer aldı. Tarhan; “Bu süreç bize, bencilliğimizi azaltma, hedonizmi sorgulama, gelir adaletsizliğinin ve eşitsizliğinin sonuçlarını düşünebilme yönünden yeni bir yaşam felsefesi fırsatını öğretti.” dedi.
Online olarak gerçekleşen 2020-2021 Bahar Dönemi Bilimsel, Sosyal ve Toplumsal Katkı Etkinlikleri programının moderatörlüğünü Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğr. Gör. Çiğdem Kaya Bağdaş ile Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Meryem Fırat yaptı.
“Doğa kendisine ihanet edenlere bedel ödetiyor”
Pandemi sürecine ve virüs konusunda insanların aciz durumda kalmalarına değinen Tarhan; “Bu süreç; ekonomik, psikolojik, sosyal ve toplumsal anlamda hazır olup olmadığımızı test ediyor. Dünyada göçler yaşanıyor. Batı kültürü hukukun üstünlüğünden kaynaklı göçler alıyor. Doğu kültürlerinde yaşanan eşitsizlik ve hukuk eksikliğinden bahsediyorum. İnsanlar bu dönemde yaşanan sıkıntıların farkında. Farkında olmak bir yönden çok iyi. Sosyal krizler yaşanırken bir yandan da virüsün öğrettiği bir şey var. O da kendimiz için doğayı korumamız gerektiği. Doğa kendisine ihanet edenlere bedel ödetiyor.” diye konuştu.
“Pandemide, psiko-sosyal olgunlaşmaların arttığını gözlemliyoruz”
Covid-19 etkilerinde en büyük gelişmenin, dijitalleşme alanında olduğuna dikkat çeken Tarhan; “Dünyada sosyal krizlerin olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Pandemide psiko-sosyal olgunlaşmaların arttığını gözlemliyoruz. Bu oranlarda yüzde 50’nin üzerine çıkan kişiler doğru pozisyonu yakalamış kişilerdir. Önemli olan krizi doğru pozisyonlarda değerlendirmektir. İngiltere, İspanya, İtalya gibi ülkelerin krizi atlatamamasının nedenlerinden biri, doğru pozisyon almamalarıdır. Özgürlükçü düşünce ile doğru kararlar almak mümkün değildir. Bizim kültürümüzde, korku kültürü biraz daha hâkim olduğu için biz itaatkâr olmayı kabul ediyoruz.” dedi.
“Kriz yönetiminde psikolojik etkenler var”
Yaşanan salgın sonrası bireylerdeki psikolojik etkenlere değinen Tarhan; “Covid-19 salgını sonrasında değişimler yaşandı. Etkenleri gözlemleyebiliyoruz. Sosyal izolasyonlar artıştayken, sosyal ilişkilerin azaldığını görebiliyoruz. Depresyon, panik atak gibi hastalıklar artışta. Çünkü bireylerde daha az eğlence ve mutluluk hâkim. Peki, ne yapmamız gerekiyor? Bu durumda, psikolojik etkenler önemli. Kişi ve kurumların kriz planlarının olması gerekiyor. Kriz öncesi güçlü ve zayıf yönlerinin bilinmesi, krizi kazanıma dönüştürecek pozisyonların alınması lazım. Kriz yönetiminde psikolojik etkenler vardır.” ifadelerinde bulundu.
“Ahlakı, kültürel bir bellek haline getirmemiz gerekiyor”
Toplumun ahlak konusunda kayıplar verdiğini belirten Tarhan; “Bireylere ahlakın küçük yaşta öğretilmesi taraftarıyım. Ailede değil, devletlerin yapıcı bir şekilde öğretmesi gerekiyor. Yoksa toplumda kayıplar vermeye devam ederiz, projeleri taşa toprağa yatırmak çözüm değil. Sosyal projelerin olması, toplum açısından büyük kazanım olur. Sosyal projeler ve kültüre yatırım yapılmalı. Aile yapı taşlarının parçalanmış olduğunu gözlemliyorum. Aile kavramı büyük bir krizin içinde. Kültürsüz bir toplum oluşursa, yapılan tüm maddi manevi şeyleri gelecek nesil yıkabilir. Zihinsel kodlarımızı değiştirmemiz lazım. Ahlakı, kültürel bir bellek haline getirmemiz gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“Dünya yeni yaşamın güzelliğini alacak”
Dünyanın insanoğluna göstermediği başka bir hayat olduğuna ve anlam arayışında olunması gerektiğine vurgu yapan Tarhan; “Ben bu zamanın ilacını söylemek istiyorum. Özellikle gençlere tavsiye ettiğim, uygulamasını istediğim bir şey bu. Fen bilimleri ve din bilimlerini düşünüp, üzerinde durmaları gerektiğini düşünüyorum. Bilim olmadan olmaz, bilgelik şart. 21. yüzyıl bilgelik çağıdır. Tam o çağda kendilerini geliştirsinler isterim. Ben gençlerden umutluyum. Bu sözlerimi de her katıldığım program ve etkinliklerde söylüyorum. Ümitsizliğe ve karamsarlığa hayatımızda yer vermeyelim. Bu süreç bize, bencilliğimizi azaltma, hedonizmi sorgulama, gelir adaletsizliğinin ve eşitsizliğinin sonuçlarını düşünebilme yönünden yeni bir yaşam felsefesi fırsatını öğretti. Bilime, anlam arayışına ve bilgeliğe ihtiyacımız var. Tüm bunlar gerçekleşir ve başarılı olursak, dünya yeni yaşamın güzelliğini alacaktır.” ifadelerini kullandı.
Okunma : 2592
ÜHA