Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından bu yıl “Dijital Çağda Kriz İletişimi” başlığında 8’inci kez düzenlenen Uluslararası İletişim Günleri’nde pandemide kriz yöntemleri ele alındı.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kriz yönetiminin genellikle kişinin krize karşı aldığı pozisyonla ve hangi yönde tepki vereceği ile oluştuğunu belirterek “Hayat bir zincire benzer. Krizin en güçlü yeri neresidir diye sorarsanız krizin en zayıf halkasıdır. Krizlerde o halkalardan kırılmalar olur. Ancak ön hazırlığı olanlar krizi daha sağlıklı atlatıyorlar, hızlı reaksiyon ve doğru pozisyon alanlar krizi daha rahat atlatıyorlar.” dedi.
Dünyanın çeşitli üniversitelerinden akademisyenlerin de katıldığı sempozyumda ABD’deki Dartmouth Üniversitesi’nden Prof. Dr. Paul A. Argenti, “Pandemi ve Dijital Çağda Kriz İletişimi” başlıklı bir konuşma yaptı.
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından her yıl farklı bir temayla düzenlenen Uluslararası İletişim Günleri'nin 8’incisinin ana başlığı Dijital Çağda Kriz İletişimi olarak belirlendi. Pandemi nedeniyle çevrimiçi olarak düzenlenen sempozyumda ulusal ve uluslararası düzeyde tanınmış davetli konuşmacılar yer aldı.
Prof. Dr. Nazife Güngör: “Pandemide iletişimcilere büyük görev düşüyor”
Sempozyum Başkanı, Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazife Güngör, sempozyumun açılış konuşmasında yaklaşık olarak 1.5 yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan pandeminin sadece hastalık korkusunu yaymadığını, hastalık ve ölüm korkusuyla birlikte hayatın pek çok alanında etkili olduğunu, hayatın başka yöne evrilmeye başladığını söyledi.
Pandeminin bir anda ekonominin ve sosyal hayatın gündemine girdiğini ve kültürel hayatı çok etkilemeye başladığını kaydeden Prof. Dr. Nazife Güngör, “İnsanlar bir anda evlerine kapandılar ve bir anda bir yoksulluk, işsizlik, salgın korkusu, ölüm korkusu ve eve kapanma sosyal olarak da birbirlerinden soyutlanma süreci yaşadılar. Krizin bu toplumsal boyutu da beraberinde psikolojik ve özellikle bizim alan açısından iletişimsel boyutu çok etkili bir biçimde gündeme taşıdı. Hayatın her boyutunda bir kriz yönetimine gereği ortaya çıktı. Dolayısıyla da biz iletişimcilere çok büyük görev düşüyordu, iletişim camiasına çok büyük iş düşüyordu. Çünkü ne olursa olsun böyle durumlarda toplumu moral olarak sakin tutmak, yaşanan paniği biraz olsun sakinleştirmek için iletişimcilere büyük iş düşüyordu. Dolayısıyla hem medya sektörünün kriz yönetimine etkili eğilmesi, hem iletişim akademisyenlerinin bu konuda görüş belirtmesi araştırma yapması çünkü öyle bir dünya ki tam bir laboratuvara dönüştü. Dolayısıyla biz de bu sempozyumda geniş platformda konuyu çeşitli boyutlarıyla tartışalım istedik.” diye konuştu.
Prof. Dr. Mehmet Zelka: “Pandemide iletişim önemli rol oynadı”
Üsküdar Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Mehmet Zelka, 2020 yılının başlarından beri hızla yayılarak bütün dünyayı etkisi altına alan pandeminin başta iktisadi hayata, sosyal hayata eğitim hayatına olmak üzere yaşamın her alanında etkili olarak bir kriz ortamı oluşturduğunu söyledi. Prof. Dr. Mehmet Zelka, “Ortaya çıkan bu krizin gelişimine ve çözümüne yönelik bilgilerin toplumun bireyleri arasında olduğu gibi ulusal ve uluslararası düzeyde paylaşımında da iletişim önemli bir rol almıştır. Bu bakımdan sempozyumun ana temasının dijital çağda kriz iletişimi olarak belirlenmesini anlamlı buluyorum.” dedi.
Prof. Dr. Mehmet Zelka: “Pandemide eğitime 500 bin dolar yatırım yaptık”
Prof. Dr. Mehmet Zelka, Covid-19 pandemi döneminde eğitim - öğretimin yüz yüze ilerlememesi sebebiyle dijital olarak gerçekleştirilmesi zorunluluğunun ortaya çıktığını, Üsküdar Üniversitesi’nin de bu süreçte eğitimi hem yüz yüze hem de dijital olarak vermeyi düşünerek dijital sistemi geliştirdiğini ve başarıyla uyguladığını kaydetti. Prof. Dr. Mehmet Zelka, “Teknik altyapımızın oldukça güçlü olmasına rağmen yoğunluğun bir aksaklığa yol açmaması için 2020 yılında 500 bin dolarlık yatırım yapılmış ve alt yapımız daha da güçlenmiştir. Bu sayede üniversitemiz krizin başlarında eğitim öğretimi dijital olarak %90 oranında aksatmadan verilmiştir. Bu konuda üniversiteler arasında yapılan değerlendirmelerde iyi uygulama örneklerinden biri olarak Üsküdar üniversitemiz üniversiteler arasında başarılı ilk %3 dilimi içerisinde yer almıştır.” diye konuştu. Prof. Dr. Mehmet Zelka, sempozyumun dijitalleşme, kriz iletişimi, sağlık iletişimi, sosyal medyanın yanı sıra halkla ilişkiler sinema, televizyonculuk, reklamcılık, habercilik gibi çok çeşitli temaları kapsayan alanlarda önemli katma değer sağlayacağına inandığını kaydetti.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Krizde dijital manifesto yayınladık”
Sempozyum Onursal Başkanı, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, açılış konuşmasında pandemi krizi başlamadan önce Üsküdar Üniversitesi olarak dijital dönüşmeye önem vermekte olduklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Derslerin %30-40’ını dijital yapma ile ilgili planımız vardı. Krizde hızlı bir tepki verdik ve dijital dönüşüme tam geçerek ciddi bir sonuç aldık. Dersleri canlı olarak verebildik. Birçok üniversite altyapısı dersleri ödev göndererek, senkron olarak yükleyip daha sonra öğrencilerin sunumlarını dinleyerek yaparken biz canlı olarak gerçekleştirdik. Bütün hocalarımızın da çok aktif bir katılımı oldu ve halen de sürdürmekteyiz. Fakat ikinci bir şey daha yaptık. Geçtiğimiz yıl haziran ayında birinci dalga gevşeyip rahatladığı zaman havalar da iyiyken bahçede kriz ve dijitalleşme ile ilgili bir beyin fırtınası niteliğinde vizyon toplantısı yaptık. Bu vizyon toplantısında aşağı yukarı 100’e yakın öğretim üyesi, diğer idari birimlerdeki, iletişim bilimleri kadrolarındaki hocaların hepsi katılarak orada tamamen eşit bir şekilde herkes fikrini söyledi. Gruplara ayrıldı, gruplardaki hocalar konu tartışmaları yaptı. En sonda bir bildiri haline getirdik, krizle ilgili bir dijital manifesto hazırladık ve bunu da yayınladık.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Krizin en güçlü yeri en zayıf halkasıdır”
Kriz yönetiminin genellikle kişinin krize karşı aldığı pozisyonla ve hangi yönde tepki vereceği ile oluştuğunu belirten Tarhan, “Bir kriz ile bir selin farkı yok. Sel geldiği zaman bazı insanlar ‘neden geldi?’ diye yakınırlar, bazı insanlar kendilerini bırakır giderler, bazı insanlar da selde bir kütük ararlar ve ona tutunup hedeflerine öyle ilerlerler. Bu krizler de zor zamanlarda öyledir. Hayat bir zincire benzer. Krizin en güçlü yeri neresidir diye sorarsanız krizin en zayıf halkasıdır. Krizlerde o halkalardan kırılmalar olur. Aile yapısı bozuksa toplumda aileden kırılma olur, sosyal yapı bozuksa ve kültürel çatışmalar varsa oradan kırılmalar olur. Ekonomik durum kötüyse oradan kırılma gerçekleşir. Ancak ön hazırlığı olanlar krizi daha sağlıklı atlatıyorlar, hızlı reaksiyon ve doğru pozisyon alanlar krizi daha rahat atlatıyorlar.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Riskleri yönetebilmek gerekiyor”
Kriz yönetim ilkeleri belirlediklerini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kriz yönetimi ilkelerinden birisi risk yönetimidir. Riskler belirlendiğinde onları yönetebilmek gerekiyor. Eğer risk yönetimi yoksa zaten krizde her an fırtınaya yakalanılabilir. Örneğin bir kaptanın limandan çıktığı zaman risk yönetimi yapması lazım. Bir yönetimin, bir liderliğin burada gelecek muhtemel riskleri öngörüp onunla ilgili önem ve öncelik sıralaması yapması gerekir. Biz bu krizde risk yönetimimizi yaptığımız için dünyanın gidişini gördük, bu gidiş içerisinde dijitalleşmenin önemli olduğunu gördük. Üst yönetim olarak da biraz daha hazırlıklı yakalandık. Risk yönetimini görerek altyapı oluşturduğumuz için yeni duruma da hızlı uyum sağladık. Üsküdar Üniversitesi bu konuda önemli bir sınav verdi. Şu ana kadar da halen aktif olarak devam ediyoruz.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Toplumun % 25’i komplo senaryolarına, yalana inanabiliyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ‘Duyumlarımıza göre istatistiksel olarak dünyada aşılanmanın tam olduğu ülkelerde normalleşme büyük ölçüde tam olmasa da artık Covid-19’dan kaynaklı ölümler 100'ün altına düşmüş durumda’ dedi ve şöyle devam etti: “Bu da iyiye işaret olarak değerlendirilebilir. Bireyi de toplumu da bu konuda ümitsizliğe düşürmemek gerekiyor. Türkiye'de de aşı konusunda biraz yavaş da olsa aşılanmak isteyen herkes aşılanmış olacak. Şu anda toplumda Sağlık Bakanlığı'nın randevu kılavuzuna aşılanmak istemediğini belirten %20-25 kadar bir kitle var. Bu da az bir rakam değil ve artık bütün dünyada böyle maalesef. Toplumumuzun %25'i komplo senaryolarına, yalana inanabiliyor.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Krizlerde tahmin edilebilirlik çok önemli”
İletişim neden önemli olduğunu sorgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir psikiyatri profesyoneli olarak kriz yönetiminde birey, aile ve toplum açısından krizleri tahmin edilebilirlik yönünde mesleki olarak önemli bu duyarlılığımız var. Krizlerde tahmin edilebilirlik çok önemli. Problem ve patoloji ile uğraştığımız için bir kriz geliyor bize, onun öncülleri çok önceden başlamıştır. İntihar krizi geliyor, ailede boşanma kaynaklı bir kriz geliyor. Bir toplumda kültürel çalışma geliyor, mesela İngiltere’de İRA terörünü bitirmekte öncülük yapan kişi şu an Lordlar Kamarası’nda olan John Alderdice adında bir psikiyatristtir. İRA terör örgütüne karşı orada ciddi bir liderlik yaptığı için, var olan krizi çözmedeki desteklerinden dolayı kendisine Lord ünvanı verildi. Psikiyatrinin bu konuda danışmanlıkları, küresel boyutta çalışmaları var.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İnsan yalnız yaşamaya kodlanmamıştır”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanın ilişkisel bir varlık olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnsan genetik olarak yalnız yaşamaya göre kodlanmamıştır. Yalnız yaşamak insanın biyolojik doğasına aykırıdır. Bir insan izole bırakıldığı zaman mesela bir çocuk doğar doğmaz izole bırakıldığı zaman çocuğu vahşi çocuk vakası meydana geliyor. Literatürde şu anda 50-60 civarında vahşi çocuk vakası var. Örneğin Ukraynalı Oxana Malaya vakası var. Bu çocuğun annesi ve babası alkolik, orman kenarında evde yaşıyorlar. Çocuk 3 yaşında kayboluyor ve köpeklerle yaşıyor. Anne ve baba ilgilenmediği için çocuk köpeklerin arasında yatmış kalkmış ve 10 yaşındayken bulunmuş. Bulunduğunda köpek gibi havladığı, yemek yediği, yıkandığı, başını aynen köpek gibi suya soktuğu görülüyor. 3 yaşına kadar da büyük ihtimal ihmalle geldiği için konuşma da dahil hiçbir insani değeri öğrenememiş. Fakat görme ve işitme gibi becerileri bozulmamış, hayvandan bunları öğrenmiş. Daha sonra özel eğitimlerle bu kişiye ancak 20 yaşında ayakta yürümeyi ve konuşmayı öğretebilmişler. Yani insan iletişim varsa vardır, iletişim yoksa insan, insan olmaktan çıkıyor. Ormanda yaşıyorsa ormanın veya hangi canlılar arasında yaşıyorsa onların çocuğu oluyor.”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İnsan öğrenmeye açık olarak doğuyor”
Nörobilimin öngördüğü bir gerçek olarak bir çocuğun sosyalliği toplumla yaşarken öğrendiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir çocuk 0-3 yaş arasında ve ergenlik döneminde 2-3 sene kadar beyninde ciddi bir blooming oluyor. Çiçek açar gibi beyindeki sinir hücrelerinde hızla sinaptik dallanmalar oluyor. İlkbaharda 2-3 hafta birdenbire her tarafın yeşillenmesi gibi oluyor ve ondan sonra sosyal etkileşimle çocuk bunu yaşadığı ortamda buduyor. Budanmadığında beyni otistik tanısı alan bireylerinki gibi oluyor. Beynin yeniden ateşleme yapma, network oluşturma dönemi hızlı büyümenin olduğu ve hormonların canlandığı 1-2 senelik ergenlik sürecinde gerçekleşiyor. O dönemde çocuk zaten fiziksel olarak erkek ya da kız oluyor fakat ruhsal olarak ona daha hazır olamayabiliyor. O da ruhsal olgunlaşmasında sosyal öğrenme ile oluyor. Çünkü hayvan yavrusu öğrenmiş olarak doğuyor, insan çocuğu ise öğrenmeye açık olarak doğuyor. İnsan çocuk prematür doğuyor, sosyal ve iletişimsel olarak prematür yani erken doğuyor. Bu yüzden iletişim çok önemli.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Pozitif psikoloji dersleri veriyoruz”
Üniversitenin İletişim Fakültesinde zorunlu olarak ‘Pozitif Psikoloji, İletişim Becerileri’ diye rektörlük dersi koyduklarını ifade eden Tarhan, “Çünkü psikiyatrik olgu olarak gelen vakalara baktığımız zaman büyük çoğunluğun sorun çözme becerisi geliştirmemiş kişiler olduğunu görüyoruz. Çoğunun da önemli bir şekilde insanlar arası ilişkilerde, aile içi iletişimde, anne ve baba ilişkilerinde negatif iletişimi pozitif iletişimden daha çok kullanan kişiler iletişim tekniklerine göre cepheleşerek değil bir hedefe birlikte yürüyerek oluşuyor. Bunları derste öğrencilerimize daha bir sorun çözme yöntemi olarak öğrencilerimize erkenden öğretiyoruz ki yakınlarıyla sorun yaşarken bunlar çözebilsinler. Hatta 14 haftalık kredili derslerimizde, 14 hafta sonunda öğrenim çıktısı alıyoruz. O öğrenim çıktısında öğrenciye ‘Bu ders sana ne kattı?’ diye soruyoruz. Anket şeklinde bazı sorular soruluyor. Bazılarında ‘arkadaşımla aram düzeldi’, ‘madde kullanıyordum bıraktım’, ‘babamla aram düzeldi’, ‘kendimi bağışladım’ gibi örnekler görüyoruz. O yüzden iletişim becerilerinin öğrenilmesi önemli.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İnsan beyni Nonverbal olarak konuşuyor”
İnsan beyninin sözel olarak değil nonverbal olarak konuştuğunu vurgulayan Tarhan, “Bununla ilgili beyinlerde ayna nöronlar tespit edildi. İnsan bir kolunu, bacağını kaldırınca karşı taraf dikkat ediyor ve kendi beyninde de aynı bölge harekete geçiyor. Kişi bunu ayna nöronlar ile yapıyor. Beynin ilgili bölgesi, kendi kolunu kaldırmadığı halde kaldırmış gibi çalışıyor. Aynı şekilde duygusal ayna nöronlar da var. Karşı tarafın öfkesini, kızgınlığını ve duygularını duygusal okuryazarlık şeklinde kişilerin beyinleri okuyor. Buna duygusal okuryazarlık diyoruz. İletişimin % 80’idir nonverbal iletişim. Okuduktan sonra kişi hızlı bir analiz yapıp duygu ifadesi tepkisi veriyor. Böylece duygusal aktarım oluşuyor. Aslında sözel iletişimden daha çok kullandığımız iletişim yüzümüzdeki mimik ve jestler, mikro mimik ifadeleridir. Ses tonu, eşik altı vurgular ve konuşma tarzımızın hepsi yüzde sekseni tutuyor. Verbal iletişimden daha çok non-verbal iletişim gerçekleşiyor.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Hastalar artık uzaktan terapiyi tercih ediyor”
Türkiye’de en kapsamlı nöropsikiyatrik hastanenin Üsküdar Üniversitesi bünyesinde olduğunu ifade eden Tarhan, “O hastanede biz tele terapiyi yıllardır yapmaya çalışıyorduk ancak doktorlarımız bu konuda fazla istekli değillerdi, hastalarımız da yüz yüze diye direkt diyorlardı. Çok uzak olanlara altyapımız dahilinde sınırlı sayıda telenöropsikiyatri yapmaya çalışıyorduk. Yazılım geliştirdik, etik normlar oluşturduk. Tam bunu yaparken bu kriz geldi. O konuda da hastane olarak altyapımız hazır olduğu için çok hızlı tepki verdik. Şu anda da hastalarımızın önemli bir kısmı ‘Böyle daha rahat, bundan sonra orada gelip beklemektense böyle devam ettirelim’ diyorlar. Amerikan Psikiyatri Birliği de bununla ilgili bir yayın yaptı. O mutabakatta da bununla ilgili yol haritaları, etik kurallar, etik standartlar, usul ve esaslar var. Hatta maske de olmadığı için daha rahat iletişim kuruluyor.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dijital ortamda duygu aktarımı gerçekleşiyor”
Dijital ortamda duygu aktarımı olabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İletişim açısından dijital dünyada yeni bir gerçeklik ortaya çıktı. Artık kriz iletişiminde değil dijital bizim hayatımızın vazgeçilmezi oldu. Endüstri 4.0 ne diyor? Dijital dönüşümün elemanları arasında nesnelerin interneti, simülasyonlar var. Diğer tarafta otonom robotlar, 3D yazıcılar var. En önemlisi big data var. Big data ne kadar güçlüyse o kadar güçlü olunabiliyor. Davos 2018'de bu açıklandı. Big datası büyük olanların dünyanın yeni hakimi oldukları söylendi. Dijital diktatörlük tartışmaları çıktı. Hatta Harari, ‘Biz özgür son nesiliz’ dedi. Bütün bunlar zorunlu dijitalleşmeyi hızlandırdı. Zaten krizlerin özelliği de bazı durumları hızlandırmasıdır. Bunu da hızlandırdı. Sadece sermaye elinde olan değil de küresel olarak herkes dijitalleşmek zorunda kaldı.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Zihninde dijitalleşme olmayan öğrenci mezun olamayacak”
İletişim Fakültesi olarak gazetecilikte, klasik Basın Yayın İletişim Yüksek Okulu'ndan İletişim Fakültesi’ne geçen o macera içerisinde dijitalleşmeyi her öğrenciye öğrettiklerini ifade eden Tarhan, “Dijitalleşmenin olmadığı bir iletişim öğrencisini mezunu etmeme kararı aldık. İletişim Fakültesi’ndeki 8 bölüm arasında 2 küme oluşturmak istiyoruz. Birinci bölüm tasarımların ağırlık olduğu bölüm olacak. Dijital oyun, oyun ve tasarım, reklam ve görsel tasarım bölümleri gibi bölümler var. İkinci kümede de sosyal medyanın ve yeni medyanın ön planda olduğu, bunların temel olarak öğretildiği küme olacak. Örneğin bir öğrenci gazeteciliği seçerken ‘Ben gazeteciliği seçtim, yeni medya bana öğretilmiyor’ gibi bir algı oluşmasın istiyoruz. Onlara da bunu öğreteceğiz. Laboratuvarlarımız şu anda epey aktif. Tasarımlarla ilgili özel programlar aldık. Dijital oyun ve animasyon tasarım laboratuvarları var ve sosyal medyanın da içinde olduğu gazetecilik var. Sosyal medyanın ve yeni medyanın içinde olduğu bölümler var. Zihninde dijitalleşme yoksa o öğrenci iletişime gelmemelidir çünkü iletişimi yapamaz.” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Dijital bir nesil geliyor”
Gençlerin iletişim konusunda yetişkinlerden daha başarılı olduklarına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Dijital bir nesil geliyor. Dijital neslin zaten dünyaya doğmuş durumda. İletişim Fakültesini tercih eden öğrencilerin hepsi de sosyal gençler ve iletişimin önemini biliyorlar, hevesliler, arzulular. 40 yaşından sonra İletişim Fakültesi tercih edenler var. Bakıyorsunuz sosyal zekâsı yüksek insanlar oluyorlar. Eğer üniversitede test yapılsa sosyal zekâsı en yüksek bölüm İletişim Fakültesi, en düşük bölüm de Mühendislik Fakültesi çıkar. İletişim Fakültesi bu konuda açık, hızlı uyum sağlayan, hızlı tepki veren bir bölüm. Mühendislik fakültesinin hakkını da yememek gerekiyor. Bize ciddi bir şekilde altyapı desteği veriyorlar.” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Üç boyutlu toplantılar olacak”
Birkaç sene sonra 5G, 6G çıktığında toplantıların üç boyutlu olarak gerçekleştirebileceğini belirten Tarhan, “Örneğin yurtdışından katılan konuşmacılarımız üç boyutlu gelecek, aramızda dolaşarak konuşabilecek. Buna doğru gidiyoruz. Böyle bir durumda iletişimciler yeni dijitalleşme dönüşümüne en çabuk uyum sağlayan meslek alanları diyebiliriz.” dedi.
Prof. Dr. Paul A. Argenti, “Pandemi ve Dijital Çağda Kriz İletişimi” ni anlattı
ABD’deki Dartmouth Üniversitesi’nden Prof. Dr. Paul A. Argenti, davetli konuşmacı olarak katıldığı açılış programında “Pandemi ve Dijital Çağda Kriz İletişimi” başlıklı bir konuşma yaptı. Prof. Dr. Paul A. Argenti, krizde ilk etapta fırsatlara odaklanmanın önemine işaret ederek krizde fırsatlardan nasıl istifade edilmesi gerektiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Paul A. Argenti, krizlerde tehlikenin farkına varmak, tehlikelere karşı önlem almak, kriz yönetimi ve örgütsel öğrenmenin önemini vurguladı.
Yabancı üniversitelerden akademisyenler de sunum yapacak
Üç gün boyunca devam edecek sempozyumda Türkiye’nin birçok üniversitesinden akademisyenin yanı sıra Cardiff Üniversitesi’nden Prof. Dr. Simon Cottle, “Medyada Pandemi Haberciliği”, Uppsala Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gregory Simons, “Kriz İletişimi Perspektifinden Zorunlu Koronavirüs Tecrit Anlatısına Karşı Dijital Direniş”, Saint-Petersburg State Üniversitesi’nden Prof. Dr. Dmitry Gavra ve Assoc. Prof. Ekaterina Akımovıch, “Covıd-19 İkinci Dalgasında İş ve Saint-Petersburg Hükümeti Kriz İletişimi” başlıklı sunumlarını yapacak.
Sempozyumun ilk gününde 6 oturum yapıldı
Sempozyumun ilk gününde “Pandemi Döneminde Enformasyon Arayışı ve İnfodemi”; “Kriz Döneminde Yönetim, Strateji ve Liderlik”; “Kurumsal İtibar Ve Kriz İletişim Stratejileri”; “Medya, Gündelik Hayat Ve Toplumsal Dönüşüm”; “Siyasal İletişim Ve Medya” ve “Kriz Zamanlarında Stratejik Medya İletişimi” başlıklı altı oturum gerçekleştirildi.
Sempozyum iki gün daha sürecek
30 oturumdan oluşan sempozyumun 27 Mayıs Perşembe ve 28 Mayıs Cuma günü gerçekleştirilecek diğer tüm oturumlarını şu adresten takip edebilir, programların üst kısmında bulunan zoom linklerini tıklayarak yayınları izleyebilirsiniz: //ifig.uskudar.edu.tr/uploads/content/files/ifig-2021-program-kitapcigi-v4.pdf
Okunma : 2970
ÜHA