Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Ömür Boyu Eğitim Merkezi tarafından çevrimiçi düzenlenen “Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Aile Danışmanlığı” eğitim programında meslek profesyonelleriyle buluştu. Narsist kelimesinin stres kelimesi gibi yaygınlaştığını vurgulayan Tarhan, danışmanlık hizmetinde görünmeyenin bulunması gerektiğinden bahsetti. Evlilikteki problemlerde yöntem bulunursa birçok problemin kolayca çözüleceğine dikkat çeken Tarhan, önce ailedeki problemlerin ölçülmesi gerektiğini söyledi. Danışmanlığın olduğu yerde yatay ilişki olması gerektiğinin altını çizdi, krizlerin en büyük nedeninin normsuzluk olduğuna da dikkat çekti.
Programa; aile danışmanı, klinik psikolog, psikolog, sosyolog, çocuk gelişimciler katıldı.
“Krizlerin en büyük nedeni normsuzluk”
Aile danışmanlığının önemini vurgulayan ve disiplinler arası duvarların yıkılması gerektiğine dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Aile danışmanlığı sadece psikiyatri uzmanlarının, psikologların elinde olmayacak kadar önemli. Aile danışmanlığı multidisipliner ve multifaktöriyel bir alan. Şu anda 21’inci yüzyıl becerilerinde hep söylenen bir şey var. Disiplinler arası duvarları yıkın. Yani artık, ‘Benim alanım bu, ben bunu bilirim, doğrularım budur.’ dememek lazım. Artık kuantum fiziğinden sonra anlaşıldı ki disiplinler arası duvarlar, yapay duvarlar. Bilimler bir bütün halinde. Din bilimleriyle fen bilimleri de aynı şekilde. Aralarında bir disiplin farkı yok. Bilimlerin bütünlüğü söz konusu. Bu konuda herhangi bir norm geliştirmezsek konu merdiven altı oluyor. Zaten krizlerin en büyük nedeni de normsuzluktur. Yani bununla ilgili yazılı kuralların olmaması ve kurallar olduktan sonra onunla ilgili prosedürlerin işlenmemesi sorun oluşturuyor. Bunun canlı bir örneğini Bolu’da yaşadık. Olacak iş değil. Bunun olması tamamen bir işletme körlüğüdür.” ifadelerini kullandı.
“Değerler trafikteki yol işaretleri gibidir”
Katılımcılara değer yargıların önemi hakkında değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “Aile danışmanlığının ilkelerinde kanıta dayalı yöntemler uygulamak gerekiyor. Kanıta dayalı yöntemlerin üç ayağı var. Birinci ayağı klinik gözlemle tespit edilenler, ikinci ayağı bununla ilgili yapılan bilimsel çalışmalar, üçüncü ayağı ise kişilerin değer yargıları ve kültürel standartlarıdır. Bu üçünü birleştirerek karar vermek lazım. Aile ile ilgili on tane evrensel değer yargısı vardır. Değerler trafikteki yol işaretleri gibidir. Trafik levhaları kendileri için yoktur, birilerine yol göstermek için vardır. Trafik levhasının amacı kişinin kılavuzu olmak, yol göstermektir. Gideceği hedefte yardımcı olmaktır. İnsan beyninin çalışma sistemine baktığımızda bir konuda karar verirken geçmişi tarıyor, tehditleri araştırıyor. Böyle durumlarda karar verirken geçmişteki kalıp yargılar referans alınıyor. Önyargılar beyinde oluşmuş kısa yollardır. Hızlı karar vermeyi sağlıyor. Bunları yaptıktan sonra gelecek projeksiyonunu yapıyor ve karar veriyor. Beynin böyle bir çalışma sistemi var.” şeklinde konuştu.
“Danışmanlığın olduğu yerde yatay ilişki olacak”
Aile danışmanlığında yatay ilişkinin önemini vurgulayan Tarhan; “Ailedeki yaşantılarla ilgili ölçekler var. Bu ölçeklerle değer yargılarını belirledik. Bunları yapınca kişinin kalıp düşüncelerini belirliyoruz. ‘Bu düşünce kalıbın seni buraya götürüyor. Hayat yolundaki bu işareti değiştirmen lazım.’ dediğin zaman birçok sorun düzeliyor. Evrensel olarak conferring diye geçiyor. Bu değer yargılarından bir tanesi. Konferans kelimesi de oradan geliyor. Aile danışmanları konsültan değil, conferring olacaklar. Tek yönlü iletişim değil çift yönlü iletişim vardır. Buyurgan tarzdaki aile danışmanlığı modeli dikey ilişkidir. Dikey ilişki olan yerde danışmanlık olmaz. Danışmanlığın olduğu yerde yatay ilişki olacak. Onu anlamaya çalışacağız. Anlamaya çalışıp sorular sorduktan sonra aile danışmanlığında işiniz kolaylaşır. Bunun için aktif dinleyici olmak çok önemli. Yani kişinin söylediklerini not almak, ciddiye almak. Aslında danışmanlık hizmeti alınırken gizli bir sözleşme imzalanıyor. Bunları konuştuğunuzda güven ilişkisi oluşuyor. Terapötik ittifak dediğimiz durum oluşuyor. O güven ilişkisi oluştuktan sonra danışmandaki bilgi setine ihtiyacı var.” dedi.
Kendilerini görmez hep dış nedene bağlarlar…
Narsist insanın özelliklerine dikkat çeken Tarhan; “Narsist kelimesi stres kelimesi gibi yaygınlaştı. Narsist kimsenin tipik bir özelliği eleştiriye karşı tahammülsüzlüktür. Bir insan eleştiriye tahammülsüzse onda narsistik bir potansiyel vardır. Hepimizin içerisinde narsistik bir özellik var ama eleştiriyi armağan gibi gören bir kimse narsizmini kontrol ediyor demektir. Mesela narsistik kişiler konuşmaya başladığı zaman hep karşısındakini suçlarlar. Öz eleştiri yapamazlar. Yani kamerayı bir türlü kendilerine döndüremezler. Kendilerini sorgulayamazlar. Hep dış nedene bağlama eğilimleri vardır. Kendilerini üstün görme eğilimleri vardır…” ifadelerini kullandı.
“Önce ailedeki problemleri ölçeceğiz…”
Danışmanlık hizmetinde görünmeyenin bulunması gerektiğini belirten Tarhan; “Ölçmediğimiz şeyi yönetemeyiz. Önce ailedeki problemleri ölçeceğiz. Mesela Gottman ölçekleri dediğimiz uluslararası kabul gören ölçekler var. Biz şu anda aile içerisindeki manevi değerlerle ilgili bir ölçek geliştirdik ve yayınladık. Bu ölçekleri uyguladığınız zaman aile içindeki problemler çözülüyor. Yanlış düşünce kalıplarını fark edip alternatif düşünce üretmeye çalışılıyor. Kişi aile değerlendirme ölçeğini doldururken soruları görünce ‘Ben zaten bu soruları sormak istiyordum.’ diyor ve farkındalık oluşuyor. Yani ölçeği doldurmak sadece ölçmek değil, kişinin kendini hissedip ifade edemediği noktayı yakalamış oluyorsunuz. Yani aslında danışmanlık hizmetlerinde esas olan görüneni değil, görünmeyeni bulup, fark edip onun üzerinden konuya devam etmektir.” şeklinde konuştu.
“Evlilik olgunluğu olmadan evlenmek çok tehlikeli”
Evlilik olgunluğuna ulaşmanın önemine değinen Tarhan; “Aşk, evlilikte sebep değil sonuçtur. Yani ‘Sevgi + İş Birliği = Ömür Boyu Aşk’ ortaya çıkıyor. İş birliği kuramazsan istediğin kadar sev. Aşık oluyor, evleniyor 6 ay sonra boşanıyor. Burada aşktan ne anladığımız önemli çünkü sevgi değişkendir ve yatırım gerektirir. Gençler evlilik olgunluğunu bilmiyorlar. Evlilik olgunluğu olmadan evlenmek çok tehlikeli. Ehliyetsiz araba kullanmaktan daha tehlikeli. Evlilik uzun bir yolculuktur. Bu yolculuğa bilinçli olarak çıkarlarsa krizlerin üstesinden gelebilirler. Krizlerle en güzel mücadele yöntemi krize hazırlıklı olmaktır. Hazırlıklı olursa önleyebilir. Evlenmeden önce gözünüzü dört açın. Evlendikten sonra yarım açın diyoruz. Yani evlendikten sonra dört açarsanız rahat edemezsiniz. Çünkü kusursuz insan yoktur, kimse mükemmel değildir.” dedi.
Ailede iki türlü koalisyon var…
Dikey koalisyon yerine yatay koalisyon kurulması gerektiğini dile getiren Tarhan; “Ailede iki türlü koalisyon vardır. Biri yatay koalisyon diğeri dikey koalisyon. Yatay koalisyonda anne baba kendi aralarında bir koalisyon kuruyor. Çocuklar kendi aralarında koalisyon kuruyor. Bir de ailenin büyükleri kayınpeder, kayın valide gibi koalisyonlar kurulur. Ailede eğer yatay koalisyon kurulursa, anne baba olgunsa, problemler çözülebilir. Yani karı koca problemleri kendi arasında çözmeli. Dikey koalisyon değil, yatay koalisyon kuralım…” ifadelerini kullandı.
“Yöntem bulunursa birçok problem kolay çözülüyor”
Erkek ve kadın beyninin problem anında farklı çalıştığına dikkat çeken Tarhan; “Problem anında kadın beyniyle erkek beyni farklı çalışıyor. Erkek beyni sonuç odaklıdır. Zihinsel sığınağına çekilir. Sonucu çözmeye çalışır, çözüm ürettikten sonra oradan çıkar. Problem anında kadın beyni sonuç odaklı değil, süreç odaklı çalışır. Paylaşarak rahatlamaya çalışır. Yalnızlığını giderme ihtiyacı hisseder. İkisi de kaygılıysa o zaman çatışma çıkıyor. Böyle durumlarda birisi kaygılıysa diğer tarafta onun kaygısını gidermeyle ilgili olumlu şeyler söylemeli. Onu dinlemeli. Değer verdiğini hissettirmeli. Mesela bağırıp çağırdığı zaman ‘Şu anda çok bağırıp çağırıyorsun. Bu beni çok üzüyor. Şu anda senin yaptığın çok yanlış. Ben evliliğin geleceği için susuyorum ama bunu bir kenara yazıyorum.’ deyip ortamı değiştirecek. Hiç cevap vermeyecek. Böyle durumda karşı tarafta suçluluk duygusu uyanır. Öz eleştiri yapma kapısı açılır. Emin ol evlilikteki problemlerin büyük çoğunluğu problem çözme yöntemi bilinmediğinden oluyor. Problem çözme yöntemi bulunursa birçok problem kolay çözülüyor.” şeklinde konuştu.
“Mesleğini sevmeyen bir kimse danışmanlık hizmeti yapamaz”
İnsanın işini bir orkestra gibi yönetmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, öyle yönetildiğinde mesleki yorgunluk olmayacağından bahsetti. Tarhan; “Aile danışmanlarında mesleki yorgunluk genellikle kategorik düşünme yapamadıkları için ortaya çıkıyor. Mesela bir kişiyle görüşüyoruz, bir sürü sıkıcı hikâye dinliyoruz, dert dinliyoruz. Onu dinledikten sonra daha sonra başka kişiye geçiyorsun. Oradaki bilgileri kategorize edip, tanımlayıp bir kenara koymak gerekiyor. Bunu yapmazsanız hep ön bellekte tutarsanız mesela bir sonraki seansa devam ediyorsunuz. Orada da olaylar göz önünden film şeridi gibi geçiyorsa mesela bunu keşke yapsaydım falan deyip odaklanamıyorsa bu durumda mesleki olarak yetkinliğiniz zayıf demektir. Bu tehlikelidir, yapamazsınız. Yani terapistle danışanınızla oturup ağlarsanız yapamazsınız. Bu sefer onun derdini zihinsel bedel ödeyerek satın almış olursunuz. İşimizi bir orkestra gibi yönetmemiz lazım. Bu şekilde yapınca mesleki yorgunluk olmaz. Bir de yaptığı işler rutine dönüştüğü zaman insan yorgunluğa düşer. Halbuki her kişi ayrı bir vakadır. Ayrı bir olgudur böyle durumlarda. Yani insanlara faydalı olmak için bir şeyler öğrenebilmeli. Mesleğini sevmeyen bir kimse danışmanlık hizmeti yapamaz.” dedi.
Okunma : 59
ÜHA