Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Uluslararası Öğrenci Topluluğu ile Fikir, Sanat ve Medeniyet Kulübü tarafından düzenlenen “Geçmişten Geleceğe Mevlana’ya Vefa” programına katılım sağladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinlikte Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir Psikoterapi olarak Mevlâna Ekolü ve Günümüzde Sufizm Tasavvuru” başlıklı konuşma yaptı. Tarhan; “Mevlana’yı anlamak için Mevlana’nın zamanına gidip Mevlana’nın kıyafetlerini giymemiz gerekmiyor. Mevlana’nın esaslarını alıp onu bugünün kıyafetlerine giydirip yaşamak gerekiyor yani kısaca Mevlana’yı doğru anlamak gerekiyor.” ifadelerini kullandı. Tarhan, Mevlana, İmam-ı Gazali, İbn-i Haldun’u birleştirerek bir vizyon oluşturulması gerektiğine de dikkat çekti.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Zebiniso Kamalova’nın moderatörlüğünü üstlendiği programa Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın yanı sıra İstanbul Üniversitesi İslam Felsefesi Araştırmacısı Prof. Dr. Mahmut Kaya ve Yıldız Teknik Üniversitesi Akademisyenlerinden Prof. Dr. Süleyman Doğan katılım sağladı.
Prof. Dr. Tarhan: “Bizim Anadolu İrfanını sistematize etmişler”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Geçmişten Geleceğe Mevlana’ya Vefa programında “Bir Psikoterapi olarak Mevlâna Ekolü ve Günümüzde Sufizm Tasavvuru” konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İlk olarak kendi kaleme aldığı ‘Mesnevi Terapi’ kitabı hakkında paylaşımlarda bulunan Tarhan, Pozitif Psikoloji kavramının önemine dikkat çekti. Prof. Dr. Tarhan; “Mesnevi Terapi diye bir kitap yazmak zorunda kaldım aslında. 2000’li yıllarda bana yayınevinden böyle bir teklif geldiği zaman Amerika’da Pozitif Psikoloji Kongresi yapıldı. Kongrenin konusuna baktım, ilk defa bir teori ortaya çıkıyor. Bu teorinin muhtevasına baktım. Sanki bizim Anadolu İrfanını raydan raya almışlar. Sistematize etmişler. Metodoloji geliştirmişler. Mindfulness adı altında ders olarak koymuşlar. Şu an da bütün liselerde okutuluyor. Mindfulness dediğimiz nedir? Pozitif Psikolojide kendini tanıma, empati, öfke, kontrol etme, öfkeyi yönetme, stres yönetimi, bağışlayıcılık, minnettarlık bütün bunları yazmışlar. Bizden alıp bilim haline getirmişlerdir. O dönemde üçüncü dalga psikoterapide bilişsel inanış ölçeği var bizim kullandığımız. Kişisel inanışlar, hatalı inanışlar ölçeği. Ölçeğe baktım Mevlana’da halk psikoloğu gibi o dönem bu ölçekteki sorulara cevap vermiş. İnsanların psikolojik ihtiyaçlarını bir şekilde gidermeyi başarmış. Bunu yeni keşfediyor, bir nevi pozitif psikolojiyle beyin sentezini yani Anadolu İrfanının sentezini yapıyor. İnsanın duygularını yönetmeyi Allah’a bağlıyor. O, aşk piramidinin en tepesine ilahi aşkı koymuş. Ondan sonra diğer aşklar geliyor. Peygamber, vatan, millet, aile, anne, baba, eş gibi… Ona göre aşkın hiyerarşisini yapıp aşkı yönetmiş. Aşkın yönetimini, duyguların yönetimini öğretmiş bize.” dedi.
Prof. Dr. Tarhan: “Ben her şeyi biliyorum, kendi aklım bana yeter ifadesi çok yanlış”
Eğitim sistemimizin batı zihnine dayalı olduğuna dikkat çeken Tarhan, “Mevlana’nın bıraktığı eserler bizim zamanımızda derslerde hiç yoktu. Askeri lisede hiç yoktu. Batı sanatçıları okuyorsun ama Mevlâna yoktu. Tamamen batı zihniyetiyle. Şimdi de eğitim sistemimizin çok değiştiğini söyleyemeyiz. Bu eğitim içerisinde ancak buna merak, ilgi duyanlar bunun farkına varıyor. Bu testi uyguladığımda mesela, orada eşek örneği veriyor. Eşeğin sırtında tuz yüklü suya girince su da eriyor. Sudan hafiflemiş olarak çıkıyor. Ondan sonra başka bir yük yükledikleri zaman bu onun hoşuna gidiyor. Hafiflediği zaman çıktığı için başka bir sebeple ona sahibi sünger yüklemiş. Bu sebeple nasıl süngerle girince yüküm hafifliyor diye dalmış suya. Sünger su çekmiş ve ölmüş. Şimdi bu hikâyede ne mesaj vermek istiyor? Ben bizim o bilişsel inanış ölçeklerine baktım. O ölçeklerde bir kimse ‘Ben her şeyi biliyorum, kendi aklım bana yeter’ diyorsa o bizim için hatalı düşünce kalıbıdır. İnsanlardaki hatalı düşünce kalıbına böyle örnek vererek, insanın kendi bildikleri ona yetmez. Muhakkak bir kriz yönetimi dersi vermiştir. Orada bir krizden ders çıkarır diye anlatmış. İnsanlar bunu okuyacak ve ‘Hakikaten eşeklik yapmayalım affedersin’ diyecek. Gidip sorup danışalım. İstişareye teşvik ediyor insanları bu durum.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Tarhan: “Pozitif psikolojinin temel kavramlarından birisi, iç nedene bağlı mutluluktur”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Mevlâna ekolüne göre verilen eğitimlere örnekler vererek bir hikâyeden bahsetti. Tarhan, “Başka bir eğitimde akıl hastanesine gidiyor ve bakıyor ki hastalardan birisinin eli kolu bağlı. Bakıyor ki neşeli. ‘Senin elin kolun bağlı, hareket halinde değilsin ama hala neşelisin. Neden neşelisin diyor?’ O da diyor ki, ‘Benim elimi kolumu bağladılar. Ruhumu bağlamadılar ki.’ Burada yani zindanda olsan dahi mutlu olmayı öğrenmelisin. Dış nedene bağlı olarak mutlu olma. İç nedene bağlı olarak mutlu ol. Sahip olduklarının kıymetini bil ve mutlu ol dersi veriyor. Pozitif psikolojinin temel kavramlarından birisi, dış nedene bağlı mutluluk değil, iç nedene bağlı mutluluktur. Bir hanımefendi geldi, ‘Spor arabam var, pırlanta yüzüklerim var, havuzlu villam var, her şeyim var’ dedi. Yine de mutlu olmadığını söyledi. Mutluluğu dış nedene bağlamış. Bu durum kapitalist sistemin öğretisidir. Felsefi anlamdaki sekülerizmdir. Dünyaca düşünmekle geçen sekülerizm, dünyacılık demektir. Ahireti akla hiç getirmeden yaşamak demek. Kişi kendini kandırıyor. Bir musibet olduğu zaman çaresiz kalıyor o an da travma yaşıyor. Çoğu zaman da geç kalınmış oluyor.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Tarhan: “Mevlana, İmam-ı Gazali, İbn-i Haldun’u birleştirerek bir vizyon oluşturmamız gerekiyor”
Mevlana’yı doğru anlamanın önemine dikkat çeken Tarhan, “Bazı insanlar yaşamayı takdir, onay, övgüyle besler. Bir gün bir iş adamı hafta sonu balık avlamaya Marmaris’e gitmiş ve ‘Çok güzel balık avladım’ demiş. Arkadaşı, ‘Madem bu kadar güzel balık avlıyorsun, orada yaşa’ demiş. O da ‘Ancak balıklar beni alkışlamıyor ki’ demiş. Bu emosyonel düşünce tuzağıdır. Psikolojik savaşta da bu kullanılır. Bir insanı övüp yükseltirler. Ondan sonra ‘Dediğimi yapmazsan senin aleyhine bulunuruz’ derler. İlkesiz insanlar bu tuzağa düşüyor. Övgü tuzağıdır bu durum. Zaten narsistik kişiler övgüyle beslenir. Sonra sırf övgü almak için her şeyi yaparlar. Bunda kibir vardır. İnsan soğan sarımsak yedikten sonra ağzını ne kadar çalkasa da kokuyor. Kibirli insanlar ilk başta çok cazip konuşur. Hz. Mevlâna, psikoterapideki metaforu almış, analojiye benzeterek belirsiz bir hakikati dürbün gibi ortaya çıkarmıştır. Bu metafor tedavide kullanılır. Mevlâna bunu yapıyor. Demek ki bizim Mevlana’yı anlamak için Mevlana’nın zamanına gidip Mevlana’nın kıyafetlerini giymemiz gerekmiyor. Mevlana’nın esaslarını alıp onu bugünün kıyafetlerine giydirip yaşamak gerekiyor. Bunu yapmazsak eğer yeni kuşaklara Mevlana’yı doğru anlatamayız. Manasına bakmak gerekiyor. Kabuğa değil içine bakmak gerekiyor. Bu zamanda Mevlana’ya ihtiyacımız var ama bu zamanda İmam-ı Gazali’ye de ihtiyacımız var. Bu zamanda Mevlâna, İmam-ı Gazali, İbn-i Haldun’u birleştirerek bir vizyon oluşturmamız gerekiyor ki bizim durduğumuz hakikatleri anlayabilelim.” dedi.
Okunma : 1308
ÜHA