Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğünün Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerine yönelik düzenlediği söyleşide biyolojik cinsiyet, cinsel kimlik ve cinsel yönelim konularına ilişkin önemli paylaşımlarda bulundu. Çocukların, gençlerin her şeyi öğrenmek için sorguladığına dikkat çeken Tarhan, bu sorgulamalarda eski soruları yeni metotlar kullanarak cevaplar verilmesi gerektiğini söyledi. Tarhan bu süreçte onları karşımıza alıp düzeltmek yerine yanımıza alıp birlikte ilerlemek gerektiğinin de altını çizdi. Kalbimizi korumak için ise yeni yöntemler bulunması gerektiğini söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan online gerçekleştirilen söyleşide biyolojik kimliğin doğuştan, cinsel kimliğin ise sosyal öğrenme ile oluştuğuna dikkat çekti. Tarhan; “Yakın zamanda genetik çalışmalar şunu gösterdi, genetiğin kuantumu olan epigenetik var. Epigenetik, çevrenin geni değiştirilmesi demektir. Gen doğuştan farklı geliyor fakat çevredeki maruz kalmalar ve maruziyetler genlerinde genetik polimorfizm yapıyor. Mesela bir erkek çocuk ablalarının, teyzelerinin arasında büyürse onların davranışlarını örnek alıyor, modelliyor ve bunu tekrar ederek genlerinde değişiklik yapabiliyor. Biyolojik kimlik doğuştan, cinsel kimlik ise sosyal öğrenme ile sonradan olan bir şeydir. Bu ne demektir? Sonradan olan bir şey, kader değildir.” şeklinde konuştu.
“Metodolojide yenilik ve tevhit gerekiyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İslamiyet’in reforma değil, Rönesans’a ihtiyacı olduğundan bahsetti. Tarhan; “Çocuk yetiştirilirken ayıp, günah, yasak kavramlarıyla yetiştirilmiş. Bunlar bizim asırlardır gelen geleneksel kültürel çocuk eğitim biçimimizdir. Bu, yüz sene için geçerliydi ve doğruydu. Ayıp, yasak, günah ile bir çocuğu kötülükten koruyorduk. Çünkü sosyal normlar vardı, mahalle baskısı gibi fakat o kalktı. İkincisi aile normları vardı. Her ailenin bir değerleri ve bağları vardı, oda sarsıldı yani şu anda internet evin açık kapısı, her şey giriyor. Birçok sosyal normlar, aile normları, aileyi koruyanlar dağıldı. Bu aileyi koruyan durumlar dağıldığı için, eski yöntemle yetiştirirsen eski sorulara yeni cevaplar verdiğin zaman bu çocukları kaybediyoruz. Öz aynı fakat metodolojide yenilik gerekiyor, tevhit gerekiyor. Onun için İslamiyet’in reforma ihtiyacı yok rönesansa ihtiyacı var.” dedi.
“Şu anda İslamiyet’in Emevi ahlakını yaşıyoruz”
Bu zamanda İslamiyet’in özündeki nebevi ahlakın keşfedilip çıkartılması gerektiği konusuna değinen Tarhan; “Bu zamanda bizim İslamiyet’in nebevi ahlakına dönmemiz lazım. Biz şu anda İslamiyet’in Emevi ahlakını yaşıyoruz. Biraz ağır oldu ama bence ataerkil kültürle birleşti, Emevi ahlakını yaşıyoruz. Emevi ahlakında baskı, tehdit, korkutma, sindirme var. Hatta orada ırkçılık da var. Onun için bizim bu zamanda İslamiyet’in özündeki nebevi ahlakını keşfedip çıkarmamız lazım. Yoksa çocuklarımız gidecek, şakası yok. Bu cinsel kimlik olur, ateizm olur, deizm olur şu olur, bu olur giderler. Onun için bunu yeni metotlar ile çünkü hakikat güzel, özü güzel fakat bizim onu çocuklarımıza bu zamana göre vermemiz lazım. Bu çok zor bir şey değildir. İslamiyet’in şeklini aktararak çocuklarımızı koruyorduk. Gardırop Müslümanlığı ile şekilsel, en hassas organımız İslamiyet’e göre kalbimizdir. Kalbimizin kirlenmemesi. Bunun için de kadın erkek arasına çok keskin sınırlar koyulmuştur, bu zamanda bu sınırlar kalktı. O halde ne yapacağız? Kalbimizi korumak için, başka yöntemler bulacağız.” ifadelerini kullandı.
“Çocukları düzeltmek yerine yanımıza alıp birlikte ilerlemek gerekiyor”
Kişinin cinsel, sosyal ve kültürel kimliklerin hepsini sorguladığından bahseden Tarhan, sorguladıktan sonra kişinin kendi kimliğini oluşturduğundan bahsetti. Tarhan; “Kadın erkek fırsatlarda eşittir, biyolojik olarak eşit değildir. ‘Kadın Psikolojisi’ kitabında ben bunu kanıtlarıyla yazdım. Bu söylediklerimin hepsi kanıta dayalıdır. Biyolojik olarak eşit değil ama hak ve fırsatta eşittir. Buna hiç kimse itiraz edemez. Şu anda bu küresel ideolojinin bizi bir tongaya getirip hata yaptırmasıyla ilgili bir durumdur ama sonuçta bizim bilinçlenerek kendimizi, çocuklarımızı, yakınlarımızı korumamız gerekiyor. Ergenlik dönemi 9. sınıf dönemi, 15 yaş tam ergenlik dönemidir. Çocuk ben kimim, nereye ait olmalıyım, niçin sorularını sorar ve ait olmanın içerisinde cinsel kimlik olduğu gibi sosyal kimlik, kültürel kimlik hepsi bunun içerisine girer. Bu kimliklerin hepsini kişi sorgular. Sorguladıktan sonra kendi kimliğini oluşturur. Aslında gençlerin bunu sorgulamaları deist, ateist olduklarını göstermiyor. Onların sadece merak ettiklerini ve sorguladıklarını gösteriyor yani bir arayış içindeler. Böyle bir durumda bu gençler arıyorlar, soruyorlar onun için bu sormalarda biz onları karşı taraf duygusuna aldığımız zaman kaybederiz. Karşı taraf duygusunu aldığımız zaman kaybeder, o çocukları karşımıza alıp düzeltmek yerine yanımıza alıp birlikte ilerlemek gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Okunma : 956
ÜHA