Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen hizmet içi eğitim programına konuşmacı olarak katıldı. İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün üst düzey yöneticilerine ve personellerine yönelik gerçekleştirilen eğitim programı çevrimiçi yapıldı. ‘Yöneticilikte Pozitif Psikoloji Tekniklerinin Kullanımı’ konusu bağlamında değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “İyi insan kötülüğü hiç düşünmeyen insan değil, kötülüğü düşünüp iyiliği tercih eden insandır. Pozitif insan, negatifi hissetmeyen, bilmeyen insan değildir. Pozitif insanın negatif hisleri de pozitif hisleri de vardır fakat pozitif hislerinin üzerinden hayatını sürdürüyordur.” şeklinde konuştu.
“Rızaya dayalı olacak bu sistem, sorunları ile birlikte geliyor”
‘Bugünün liderlik modeli neden değişti, liderlikte yeni konsept nasıl?’ sorularını sorarak konuşmasına başlayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, geleceğe dair öngörülenlerde bulundu. Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bunlar bugünün basit bir gerçeği. Pahalı saatler var ama hiç vakit yok, sosyal medyada fazla dostluk ama gerçekte daha az dostluk, daha fazla kuşku daha az güven, daha çok ayrımcılık daha az empati, daha fazla maddi refah daha az manevi huzur. Şimdi biz böyle bir zamandayız. Peki, değişen ne oldu? Aslında endüstri önce 1.0 vardı. Makine devrimi oldu. 1800-1900 yıllarında buna elektrik gücü eklendi. Güç, sermaye hâkimiyet duygusu güçlülerin eline geçti. Endüstri 3.0 20’inci yüzyılda elektrik, elektronik ve makine ile üst üste üçüncü sanayi devrimini yani bilgi çağını başlatıyor. Endüstri 4.0’da ise otonom robotlar var. Simülasyon, Metaverse, siber güvenlik, bulut iletişim, 3D yazıcılar ve arttırılmış gerçeklik. Metaverse döneminde herkesin bir avatarı olacak, sanal bir dünya oluşturulacak. 2018’de sanal evren için Davos Zirvesi’nde yeni yapay tanrı kullanıldı. Hatta aykırı bir ses çıktı, bu dünya dijital diktatörlüğe doğru gidiyor. Assange, ‘biz son özgür nesiliz’ dedi. Haklıydı bunu söylerken. Dijital kontrol ile bütün insanların toplumsal hareketini, insan hareketliliğinin hepsini kontrol etmek mümkün olacak. Rızaya dayalı olacak bu sistem, sorunları ile birlikte geliyor.” dedi.
“Hepimizin içinde iyicil veya kötücül yönleri var”
Liderlikte iyicil ve kötücül kavramlarına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Toplumda yasalarla birlikte hukuk normları vardır. Toplumsal ahlak vardır geleneklerle belirlenmiştir. Bir de bunlar dış kontrollü yasalarla olur. Sosyal normlarla, mahalle baskısı dediğimiz. Bir de üçüncüsü var. Vicdani normlar, iç kontrol sistemi. Vicdanda iki bekçi var, kişinin zihinsel bir jürisi var. Dış kontrol ise açıktan kötülük yapmasına denir. Bütün bunların sebebi kişinin gizli kötülük yapma isteğinden gelir. Kendi kendimizin lideri olmak aslında liderliğin ilk şartıdır. Bunu yapamayan bir kimse başkasının lideri olamaz. Kendini yönetemezse çocuklarına söz geçiremez. Öğretmense sınıfın lideri olamaz. Bir yerde yönetici ise kendi sözünde duramıyorsa diğer insanlar karşısında inandırıcılığı zayıflar. Lider adaylarında çalışkan, zeki olsun denir ama yetmez. İyicil de olması gerekir. Mesela zeki, çalışkan bir mühendis oluyor fakat mezun olunca sentetik esrar üretiyor ve hapse giriyor. Evet zeki, çalışkan fakat faydalı değil. Hepimizin içinde iyicil veya kötücül yönleri var. Hangisini beslersek onlar bu şekilde daha çok ön plana çıkıyor.” şeklinde konuştu.
“İnsan, negatif ve pozitif yönlerin karışımından oluşmuş bir varlıktır”
Kişide zekâ türlerini detaylandırarak liderlik üzerindeki etkilerini dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Mantıksal zekâ idealist olmaktır. Geleceği tahmin etme, beklenti oluşturma, geleceği planlama gibi stratejik düşünmedir. Duygusal zekâ ise aktivisttir. İdealist, iyimser ve cesur olur, insanlara güven verir. Özgüven sahibidir. Bedensel zekâsı olanlarda da iş disiplini, risk alabilme ve fedakârlık vardır. Vicdani zekâda iş sorumluluğu, hesap verebilirliktir. Yaratıcıya karşı sorumluluk sahibidir. Ahlak ile akıl yürütmek gibi etik değerlere uygun hareket eder. Sosyal zekâ, açık olmaktır. İş ve güven birliği, kriz yönetimi yapabilmektir. Aktif dinleyici olarak çözüm odaklı kararlar verebilmek, başkalarının duygularını dikkate almaktır. İşte liderlikte tüm bunlar dengeli bir şekilde lazım. Kişi, bunları taşırsa sağlıklı kararlar verebilir. Duygusal olarak negatif olanlar kışı da yazı da görür fakat kış gelecek diye devamlı kışa göre yaşarlar. Hep yakınır, mutsuzdurlar. Her şeyden şikâyet ederler. Sürekli dert onunla birlikte olsun isterler, dert dinlerler. Duygusal olarak pozitif olanlar ise bu durumda şuna benziyor. Duygusal pozitiflik polyannacılık değildir. İkisi arasında fark vardır. Polyannacılıkta her şeyi iyimser yorumlar, negatifi hiç görmez, yok sayarsın. Kişisel gelişimde koçlar yanlışlıkla polyannacılık eğitimi veriyorlar. İnsanların negatif yönlerini yok saydırarak eğitiyorlar. Halbuki insan, negatif ve pozitif yönlerin karışımından oluşmuş bir varlıktır. İyi insan kötülüğü hiç düşünmeyen insan değil, kötülüğü düşünüp iyiliği tercih eden insandır. Pozitif insan, negatifi hissetmeyen, bilmeyen insan değildir. Pozitif insanın negatif hisleri de pozitif hisleri de vardır fakat pozitif hislerinin üzerinden hayatını sürdürüyordur.” dedi.
“Hesap verilebilir liderlik varsa insanlarda güven oluşuyor”
Çalışan üzerinde kurumsal bağlılığın sağlanabilmesi için gerekli özelliklerden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Kurumsal sadakat çalışmaları gerçekleştiriliyor. Orada kurumsal bağlılığı sağlayan kişilik özellikleri araştırılmış. Burada birincisi kişinin çalıştığı iş yerini sevmesi gerekiyor. Eğer kişi, işe de eve de seve seve gidiyorsa orada kurumsal bağlılık var demektir. Çünkü evde bir kurumdur. İkincisi, kişinin geleceğini güvende hissetmesidir. Bu ne oluyor? Eğer kurumunda kötücül bir lider varsa, seni harcayabilirse, her an sana bir entrika çevirebiliyorsa geleceğini bu şekilde güvende hissetmezsin. Hep savunucu davranırsın. Üçüncü sırada ise kişinin aldığı ücret geliyor. Yani kurumsal sadakat çalışmalarının şartlarından birincisi, kişinin iş yerini sevmesi. İkincisi geleceğini güvende hissetmesi, üçüncüsü ise aldığı ücret. Huzurlu bir yerde çalışmak parayla ölçülemez. Orada sekiz saatini geçiriyor, huzurlu çalışmıyorsan olmaz. Yani savaşa gider gibi her gün işe gidilmez. O sürdürülebilir bir şey olmaz. Onun için pozitif liderlik bunu kazandırıyor. Konu dindarlık, vatanseverlik, iyi niyet değil. Konu, hesap verebilirlik. Eğer hesap verilebilir liderlik varsa insanlarda güven oluşuyor. Bu büyük bir şey. Yani personel huzursuzluğu, grup stresi olmuyor. Bu şekilde viziteye çıkan insan sayısı bile azalıyor.” şeklinde konuştu.
Okunma : 1598
ÜHA