Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, iyi bir nesil yetiştirmenin ilk kuralının gençlere empati yapmayı öğretmek olduğunu söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Bakırköy Milli Eğitim Müdürlüğü, Rehberlik Araştırma Merkezi’nin Milli Eğitim Bakanlığı’nın desteğiyle düzenlediği “Seminer Çalışmaları” kapsamında Bakırköy’deki okulların müdür, yöneticileri, öğretmenleri ve rehber öğretmenleriyle bir araya geldi.
Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen seminere yaklaşık bin kişi katıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nca ilçelerde yapılacak “Seminer Çalışmaları” tercih dönemi öncesinde önem taşıyor. Toplantıda Bakırköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Emrullah Aydın da rehber öğretmenlerle sohbet etti.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gençlik döneminde “Ben kimim?” sorusuna cevap arandığını belirterek bu dönemdeki gençlerle çalışma yapan öğretmenlere önemli tavsiyelerde bulundu. Hz. Muhammed’in “Gençlik deliliğin bir şubesidir” sözünü hatırlatan Prof. Dr. Tarhan, “Tıpta ergenlik dönemine normal şizofrenik dönem denilmektedir. Ergenler ile çalışan siz değerli öğretmenlerim, onların ani çıkışlarını ve uç davranışlarını sakın büyütmeyin. Onlar hayatı bu şekilde öğreniyorlar” dedi.
Hata yaparak öğrensinler
Üsküdar Üniversitesi’nin demokrasiye önem veren, iyi ve nitelikli insan yetiştirmek için özgürlükçülük, çoğulculuk, katılımcılık ve eleştirilebilirlik olmak üzere dört ilke doğrultusunda bilim üreten bir üniversite olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Bu dört tanımlama aslında demokrasi kültürünün temelidir. Bir ailede demokratik bir ortam var ise o ailede yaşanan problemlerin daha rahat çözülebilir. Gençlerimiz büyük hatalar yapmadıkları sürece, bırakın hata yapsınlar, öğrensinler. O riske girmeden hayata tutunamazlar” dedi.
Prof. Dr. Tarhan, dinin şekilsel değil ahlaksal olan kısmının öğretilmesi gerektiğini belirterek “Gençlere sabırlı ve tahammüllü olmayı öğretmeliyiz” dedi.
Yeni neslin gelişen teknoloji nedeniyle çok farklı olduklarına ve sanal gerçekliklere göre yaşadıklarını belirten Prof.Dr. Tarhan, “Bizleri X,Y,Z kuşağı olarak tanımlamaya çalışıyorlar. X kuşağı 1945’ler kuşağı (radyo kuşağı), Y kuşağı şu an 15-30 yaş arasında olan (televizyon kuşağı) ve Z kuşağı şu an 15 yaş ve altı olanlar yani sosyal medya kuşağı…
Bağlılık ve Özgüven Z Kuşağından daha fazla!
Örgütsel bağlılık açısından incelendiğinde Z kuşağında Y kuşağından daha yüksek çıkmıştır. Özgüvene bakıldığında ise X kuşağında çok az ama Z kuşağında çok yüksek olduğu dikkat çekiyor. 20. Yüzyıldan önce önemli olan güç idi yani erkeklerin dönemi idi ama 21.yüzyılda bilgisi çok olan güçlü olmaya başladı.” diye konuştu.
Prof. Dr. Tarhan, “X kuşağında sorumluluk duygusu çok yüksekti. Y ve Z kuşakları ise kendi çıkarları söz konusu olduğunda sorumluluk duygularına hâkimler” değerlendirmesinde bulundu.
Artık ataerkil değil, “çocukerkil” ailelere rastlandığını belirten Prof.Dr. Tarhan, “Günümüzde gençlerde bireysellik ve özgüven patlaması yaşanıyor. Egoizm ve konformizm en önemli şey onlar için. Hollywood kültürü diyebiliriz buna. Yeni kuşağa bakıldığında, otorite çok düşük.
Düzensiz bir sanal gerçeklikle karşı karşıyayız!
X kuşağında erdem çok daha önemliydi ama Z kuşağında ise bireysellik daha ön planda. Teknolojinin getirmiş olduğu özellikler sayesinde Z kuşağı çoklu dikkat konusunda en üst seviyededir. Z kuşağı popüler kültürü çok fazla etkilemektedir. Sosyal medya ile popüler kültür tamamen evimizin içinde. Evin güvenli ortamı göz önüne alındığında, düzensiz bir sanal gerçeklikle karşı karşıyayız. Gençlerde empati duygusu çok zayıf, bu yüzden birine kötülük yaptıklarında insanların acı çektiklerini anlamıyorlar. Empatinin çok kadim bir değer. İyi bir nesil yetiştirmek istiyorsak, onlara empati kurmayı öğretmeliyiz. Bunu öğretebilirsek eğer, çocuklar nerede nasıl durması ve nasıl davranması gerektiğini bilirler” diye konuştu.
Prof. Dr. Tarhan, gelişmiş ülkelerde çocuk ıslahevlerinde empati modülü ile eğitim verildiğini söyledi.
Otistik çocuklarda duygusal okuryazarlığın olmadığını belirten Prof. D. Tarhan, okula giden otistik çocuklarda bu özelliğin olmaması nedeniyle uyum zorluğu gibi önemli sıkıntılar yaşadıklarını söyledi.
Konuşmasında mutsuzluk halinin insanları yalnızlaştırdığını belirten Prof. Dr. Tarhan, “İntiharlarda sosyoekonomik etken ağır basıyor. Kaliforniya, ABD'nin eğlence odaklı yaşam merkezlerinin tipik bir örneği. Bu nedenle sosyoekonomik şartlara bağlı olarak intihar olayları Kaliforniya Sendromu adıyla tanımlanıyor. Bu sendrom 4 aşamalı. İlk adımda zevki kurtarmak var. İkinci adımda ben merkezli yaşam. Bu yaşam üçüncü adımda sizi yalnızlaştırıyor. Son adımda ise mutsuzluk hali ve depresyon yaşanıyor” dedi.
Beynin kimyasını yönetemiyoruz!
Beynin kimyasını yönetmeyi bilmediğimizin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “ Önemli olan kimyasal birikimi doğru bir şekilde yürütebilmek. Kin, nefret, kıskançlık ve öfke gibi duygularımızı yönetemiyoruz. Eğer beynimizi yönetmeyi bilirsek, mutluluk biliminin nöropsikolojik temellerini sağlamış oluyoruz. Uzun süren mutlu evliliklere bakıldığında eşlerin haritası aynı çıkmaktadır. Çiftler birbirlerinin yüz ifadesinden ne demek istediğini ya da bir mimik hareketinden susayıp susamadığını anlayabilmektedirler. Bilgelik dediğimiz durumlarda beyin kendini çok iyi ayarlıyor ve yönetimini ona göre sağlıyor.” dedi.
Haber: Elif Oruçtut Bora
Fotoğraf: Ömer Faruk Onat
Okunma : 7134
ÜHA