TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İslam Gemisinin Menfaati Şahsi Menfaatlerden Üstündür”

Adaleti Savunanlar Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASSAM) Derneği tarafından düzenlenen 5. Uluslararası İslam Birliği Kongresi’nin konuşmacıları arasında yer aldı. İslam Birliği kurulmasının önündeki engellere değinen Tarhan; “İslam dünyasının ve Kur’an davasının menfaati şahsımdan, menfaatimden hatta benim memleketimin menfaatinden daha önemli diyebilecek bir zihinsel dönüşüm lazım. Önce kalplerimizi ve zihinlerimizi tedavi edelim. Heyecan ve hamaset ile İslam birliği sağlanmaz. Akıl ve kalp birliği sağlanmalı. İslam gemisinin menfaati şahsi menfaatlerden daha üstündür.” diye konuştu.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İslam Gemisinin Menfaati Şahsi Menfaatlerden Üstündür”

5. Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresi, “ASRİKA Konfederasyon Dış Politika Stratejileri” ana temalısıyla, çevrimiçi olarak düzenlendi. Kongrede aralarında; Afganistan, ABD, Bangladeş, Mısır, Nijer, Tayland ve Bosna Hersek gibi ülkelerin de bulunduğu toplamda 19 ülkeden 42 bilim insanı bildiri sunumu gerçekleştirdi. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Adalet hedefe ulaşırken göz ardı edilemez” 

Adaleti Savunanlar Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konuşmasında İslam dünyasında adaletin sağlanması ile ilgili mesajlar verdi. Tarhan; “Güç elde etme konusunda kapitalizm ‘güç ön yargısı tuzağı’ öğretisini dayatıyor. Bu anlayışa göre bir devlet ekonomik ve askeri olarak güçlü değilse adaleti sağlayamaz. Aslında şu andaki yeni anlayışla güç ikiye ayrıldı; biri hard power dedikleri askeri, para ve finansal güç diğeri ise soft power dedikleri yumuşak güç. Yumuşak güç bilgi gücü, bilgelik gücü, big data gücü. Bu gücü elde eden bilgi çağı olan bu çağda doğru bilgiye ulaşmak en büyük gücü elde etmiş oluyor. Müslümanın en büyük gücü maddi güç ile manevi gücü birleştirmesidir. Adalet gücü soft powerdır. Adalet duygusunu kaybetmemek lazım. Birçok kişi hedefe ulaşmak için adaletin göz ardı edilmesi tuzağına düşüyor. Hedefe ulaşalım, adaleti ondan sonra düşünelim anlayışıyla hareket ediyor. Adaletin olmadığı yerde güven olmuyor. Güvenin olmadığı yerde ise barış ve huzur olmuyor. Allah’ın Resulü adalet odaklı olduğu, güç odaklı olmadığı için güç ve adaletin dengesini kurarak Nebevi bir tarz oluşturmuş. Bizim Nebevi tarza dönmemiz lazım.” ifadelerini kullandı. 

 “Müslümanlar hedef piramitlerinin en üstüne Allah rızasını koyarsa başarılı olur”

Müslümanların birlik kuramadığına, dağılmış bir durumda olduğuna dikkat çeken Tarhan, İslam Birliğinin sağlanması için bazı noktalara işaret etti. Tarhan; “Bizim İslam birliğini oluşturabilmemiz için Asr-ı Saadet’ten sonra İslamiyet’e gelen hastalıkları devre dışı bırakmamız lazım. O hastalıklardan biri tapma hastalığı. Halbuki lidere, şahsa biat edilmez davaya biat edilir. Diğer bir tuzak da niyet tuzağıdır. Bu niyet tuzağını Rasullulah’ın bir hadisinde gözüyoruz. Ahir zamanda Müslümanlara bir hastalık gelecek, o hastalığın adı veil hastalığıdır diyor. Müslümanlar sayıca çok olacaklar ırmağın üzerindeki çer çöp gibi darmadağın olacaklar. ‘Ey Allah’ın Resulü bu hastalığı nasıl anlarız?’ diye sorduklarında ise iki belirtisi olduğunu söylüyor. Birincisi, dünyaya muhabbet artmıştır diyor. Bakın sekülerizm, bana göre Müslüman seküleristler günümüzde arttı. Gardırop Müslümanları, şekilci Müslümanlık had safhada. Sekülerist düşünce, dünyacı düşünce, dünyacılık hastalığı birinci hastalık. İkincisi, Müslümanlar ölümden korkmaya başlar diyor. Dünyayı ahiretten daha önemli görür, ölmekten korkarlar ve ölmek istemezler. O halde biz Rasullulah’ın bu hadisinden kalbimizde hedef piramidinin en tepesine ilahi rızayı koymamız gerektiğini anlıyoruz. Maddi güç vb. diğer güçler ikinci sırada yer almalı. Eğer niyetimizi bozmazsak, en tepeye Allah rızasını koyarsak dağın tepesine varırız, bakarız ki kazanmışız.” dedi.

“İslam gemisinin menfaati şahsi menfaatlerden daha üstündür” 

İslam dünyasında birliğin sağlanmasının önündeki engellere dikkat çeken Tarhan, şahsi menfaatlerin İslam birliğinin önüne geçtiğini ifade etti. Tarhan; “Şu anda İslam dünyasının ve Kur’an davasının menfaati benim şahsımdan, şahsi menfaatimden hatta benim memleketimin menfaatinden daha önemli diyebilecek bir zihinsel dönüşüm lazım. Bu zihinsel dönüşüm olmazsa biz aynı şeyleri tekrar edip bir zihinsel dönüşüm geçirmiş oluruz. Mesela İslam dünyasında çok yaygın olan bir tuzak da komplo önyargısı tuzağı. Her şeyde bir komplo senaryosu yazıp komplolara gerçek gibi inanılıyor. Böyle durumlarda bizim akıl ve kalbi birleştirmeye ihtiyacımız var. Sadece duygu, heyecan ve hamaset ile İslam birliği sağlanmaz. Akıl ve kalp birliği sağlanmalı. İslam dünyası muhakemeyle zihinsel tuzakları bilecek seviyeye gelmeli. Bunun çözümü sadece benim menfaatlerim karşılansın diyerek değil, ben kalarak biz olmayı başarmaktan geçiyor. İslam gemisinin menfaati benim menfaatimden daha üstündür.” ifadelerini kullandı. 

“Önce kalplerimizi ve zihinlerimizi tedavi edelim” 

İslam dünyasında bir dönüşüm yaşanması gerektiğini aktaran Tarhan, bunun için kullanılan metotların değiştirilmesi gerektiğini vurguladı. Tarhan; “Kullandığınız metotlar çok önemli. Burada üç kural var. Bu çağın metodu baskı ve zorlama metodu değil. İslam dünyasının en büyük tuzaklarından birisi de zor kullanmak. Kimse kabul etmese de zorla yaptırırım tuzağı kullanılıyor. Bu yöntem belki 100-200 sene önce geçerliydi. İkincisi iyi bir sistemde güç şahıslarda olmamalı. Güç kanun ve kurallarda olmalı. Üçüncüsü kendi fikrini zorla kabul ettirme olmamalı. Kendi fikrini zorla kabul ettirme kavga ve tartışmanın sebebidir. Böyle bir ortamda huzur ve güven olmaz. İstişare geleneğini şura geleneğini ‘Onlar kendi aralarında istişare ederler’ ayet-i kerimesi gereği yaşatmamız lazım. Bugün istişare yapılıyor fakat katılanların herkes lidere yalnızca hoşuna gideceği yorumlar yapıyor, kimse eleştirmiyor. Böyle bir toplantı istişarenin ruhuna Rasulullah’ın Nebevi tarzına aykırı. Bu tamamen Mezopotamya kültürüdür İslam diniyle ilgisi yoktur. Baskıcılık, tehdit, zorla iş yaptırmak Mezopotamya kültürünün Babil ve Sümerlerden gelen kültürün sonucudur. Bizim bu kültürü değiştirmemiz lazım eğer bunları değiştirirsek Osmanlı’nın kuruluşunda Şeyh Edebali ve Mevlanaların Anadolu’da irfan kültürünü canlandırması ve zihinsel dönüşüm başlatmasıyla 1200’lü yıllarda ve 1300’lü yıllarda Osmanlı meyvesini vermesi gibi güzel neticeler elde ederiz. Onun için acele sonuç beklemeyelim önce kalplerimizi ve zihinlerimizi tedavi edelim.” ifadeleriyle sözlerini noktaladı.

Okunma : 1542

ÜHA

 

Haberler

Foto Galeri