Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Ankara Kültür ve Eğitim Vakfı (AKEV) tarafından düzenlenen “Zerre Bahsi” başlıklı etkinliğin konuğu oldu. İnsanın evrenle bağlantı halinde olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İnsan tek başına yaşamıyor. Hepimiz evrende bir frekansız, dalga boyuyuz ve bu beynimizde madde dünyasıyla mana dünyası arasında bağlantı kuruyor. İnsan ve kâinat aynı şifre ile bir bütünün parçası. Onun için ilimler bir bütün halinde hepsi birbirini tamamlıyor; birbirinin rakibi, alternatifi değil tamamlayıcısı durumunda.” dedi.
“İnsan mükemmel bir tasarım, bu tasarımın bir tasarımcısı var”
Bir çocuğun dünyaya gelmesinde ki sürece dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, bu sürecin tesadüfle açıklanamayacağını, insanın mükemmel bir tasarım olduğunu ifade etti. Tarhan; İlmin şaşırdığı sırlardan biri intizam sırrıdır. Mesela bir çocuğun doğmasını düşünün, anne karnında bir çocuk 9 ay 10 gün sonra nasıl doğuyor? Bunun matematik modellemesini yapmışlar. Anne karnındayken spermle yumurtalığın DNA’ları birleşiyor ve DNA’nın kader programı yazılıyor. Bunun üzerine 652 ihtimal var yani her seferinde doğru proteinler birleşecek ve bu 9 ay 10 gün boyunca hep doğru ve isabetli olduğunda sağlıklı bir bebek dünyaya gelecek. Matematikteki olasılık hesaplarına göre bu 652 ihtimal imkânsız kabul ediliyor. Matematik hesaplamalarına göre oradaki aminoasitlerin rastgele bir rüzgâr ile 9 ay 10 gün esmesi sonucunda bir çocuk ortaya çıkacak. Bu matematiğe uymuyor. O zaman burada müthiş bir sırr-ı intizam var yani intizam sırrı var. O halde bu bir tasarım olduğunu gösteriyor. Yani orada bir matematik var, bir tasarım var. Tasarım ve matematik varsa elbette onu bir tasarlayan da vardır. Bu sorulara cevap veremediğinden dolayı matematik şu anda iflas etmiş durumda.” şeklinde konuştu.
“Ruh dediğimiz şey aslında bir program”
Yaratılış sırrı hakkında değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Tarhan, evrenin ilk olarak maddeden değil bilgiden oluştuğunu aktardı. Tarhan; “Yaradılış zincirinde ilk olarak ilim var onu matematik, fizik, kimya ve biyoloji takip ediyor. Yaradılışta ilk adım olarak ilim olduğuna göre bu ilmi yaratan bir güç olmalı. Kuantum fiziğinde bunun adı evrensel veri tabanı olarak kabul ediliyor. İlk olarak bir bilgi var, ondan sonra evren yani madde yaratılıyor. Önceden maddenin yalnızca üç hali; sıvı, katı, gaz kabul ediliyordu. Şimdi ise dördüncü hal olarak bilgi eklendi. Evrensel veri tabanı, Kur’an-ı Kerim’de levh-i mahfuza karşılık geliyor. Levh-i mahfuz kelime anlamı olarak ana kitap demek. Kur’an-ı Kerim’e göre Allah ilk olarak levh-i mahfuzu yaratmış. Ruh dediğimiz şey aslında bir program, önce onu yaratmış ondan sonra ruhlara demiş ki ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’, ruhlar da ‘Evet, sen bizim Rabbimizsin’ diyorlar. Yani ruhumuz Allah’a iman ederek dünyaya geliyor, dünyaya gelince unutuyor. Yani Allah dünyaya göndermeden önce ruhlardan onay alıyor. Onun için insanların Allah’ı bulma mesuliyeti var. Peygamber gelmediyse bile en azından Hz. İbrahim gibi Allah’ı bulmak gerekiyor. Allah ruhumuza O’nu bulmayla ilgili bir program koymuş. Bu zamanda Allah’a götüren en büyük sır intizam sırrı.” dedi.
“COVID-19’dan sonra hakikati arama meyli oldukça arttı”
Evrendeki muazzam düzenin insanoğlu tarafından üretilmesinin imkânsız olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan; “Evrendeki bu düzen insanoğlunun aklının alamayacağı kadar olağanüstü bir durum. Bütün bunları düşündüğünüz zaman, evrende ‘bir dış zekâ gerekir’ sonucuna varıyorsunuz. Evrende bir tasarım varsa, tasarımcı da vardır. Matematik, hesap varsa o zaman bunu bir hesaplayan var. Bütün bunlardan hareketle matematik modellemelerle Allah’ın olması gerektiği sonucuna varılıyor. COVID-19’dan sonra hakikati arama meyli oldukça arttı. İnsanlar ölümün yakın olduğunu hissettiler, dünyadaki zevklerin sınırlı olduğunun farkına vardılar. Ben Batı’da özellikle bazı önemli filozofların, bilim insanlarının tevhidi bulacağını düşünüyorum. Kur’an-ı Kerîm’de ki hakikat hakikattir diyerek gerçeği bulacaklarına inanıyorum.” dedi.
“Evrende olan hatalar, evrenin mükemmelliğinin bir parçasıdır”
Fizik kanunlarının Allah’ın varlığını gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan; “Kuantum fiziğine göre madde dediğimiz şey bir enerji yoğunluğu. Şu anda bir cismin ya da eşyanın formülü, dalga fonksiyonu verildiğinde, 3D yazıcılarla birebir üretebiliyorsunuz. Allah bizim dalga fonksiyonumuzu yaratmış, başta ruh programı şeklinde dünyaya göndermiş. Doğumla madde elbisesini giymişiz, daha sonra ölümle beraber tekrar ruh olarak çıkıyor vücuttan. Akıl yürütme yöntemi olarak ihtimal hesapları bulunabiliyor. Bunu da fizikte ilk bulan meteorolog Lorenz. Bilgisayardan hava durumu tahminlerinde bulunan Lorenz yaptığı işlemi kaydetmeyi unutuyor, bunun üzerine yaptığı hava tahminleri karışıyor. Yaptığı modelleme karışınca düzeltmeden kaldığı yerden devam eden Lorenz, ihtimallerinin öncekilere göre çok daha iyi tahminler olduğunu görüyor. Bunun üzerine hatalar ve yanlışların mükemmelin bir parçası olduğu anlaşılıyor. Buna başlarda ‘Kaos Düzeni’ daha sonra ‘Kelebek Etkisi’ denildi. Evrende olan hatalar, yanlışlar evrenin mükemmelliğinin bir parçasıdır. Kaosun arkasında aslında bir düzen var. Bu ancak her şeyi bilen, kontrol eden bir dış gücün varlığıyla açıklanabilir. Her şey bir kanunla, hesapla, kitapla yürüyor. Onun için evren demek aslında matematik demek. 2018 yılında Davos’ta ‘dünya dijital diktatörlüğe doğru gidiyor’ denilirken haklı bir tespit yapılmıştı. Dijital formatla her şey kontrol altına alınabilecek durumda. Dünyayı dijital olarak yönetmeyi planlıyorlar. Bunlar insan zekâsı ile mümkün olarak kabul edilirken, bu kâinatı yaratan kudret-i ilmiyle, enerjisiyle bunu yapamaz mı?” şeklinde konuştu.
“Beynimizin üzerinde karar veren kuantum beyin var”
Bir ayet-i kerimeden yola çıkarak Kur’an’da ön beyne işaret edildiğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, beynin karar verme mekanizmaları hakkında açıklamalarda bulundu. Tarhan; “Beynimizin üstünde paralel bir beyin var, buna kuantum beyin deniliyor. Kuantum beyinde bütün bilgiler, kuantum bilgisayar gibi üç boyutlu olarak yazılı. Holografik beyin de denilebilir. Aslında beynimizin üzerinde zihin var, o zihin hükmediyor. P300 deneyi yapılmış. Buna göre P300, pozitif 300 demek. Bir insanın eline kırmızı ve beyaz düğme koyuyorlar evet derse beyaza, hayır derse kırmızıya bas diyorlar. O anda beynin tepkisini ölçüyorlar. Bir kişi evet dediği zaman beyinde P300 dalgası çıkıyor yani 300 milisaniye sonra beyin aksiyon potansiyeli başlatıyor. Eğer hayır diyorsa N50 diye bir dalga çıkıyor beyinde. Beynimiz bir konuya hayır derken daha hızlı tepki veriyor, evet derken daha yavaş tepki veriyor. Onun için negatife karşı refleksimiz daha hızlı, beyin sürekli savunmada çalışıyor. Peki, 300 milisaniye sonra beyin harekete geçtiğine göre bu kararları kim veriyor? Beynimizin üzerinde bir kuantum beyin olmalı. Olmalı ki bu şekilde karar verebiliyoruz.” dedi.
“İnsanlar birer frekans, dalga boyu olarak evrenle bağlantı kuruyor”
İnsanın bir enerji bandı üzerinde evrenle ilişki içinde olduğunu aktaran Prof. Dr. Tarhan; “İnsan evrenle bağlantı halinde, tek başına yaşamıyor. Evrende bizim bir IP’imiz var o şekilde yaşıyoruz. Hepimiz evrende bir frekansız, dalga boyuyuz ve bu beynimizde madde dünyasıyla mana dünyası arasında bağlantı kuruyor. İnsan ve kâinat aynı şifre ile bir bütünün parçası. Onun için ilimler bir bütün halinde hepsi birbirini tamamlıyor; birbirinin rakibi, alternatifi değil tamamlayıcısı durumunda. Şu anda evreni en çok açıklayan model ‘holografik evren’ modeli. 5G – 6G sayesinde yakında online toplantılar yerine üç boyutlu olarak bir odada buluşabileceğiz. Onun olması için de kuantum bilgisayarlara ihtiyaç var. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle görüntü nakli, ses nakli, koku nakli yapıldı, insan gibi konuşan otonom robotlar yapılıyor ve öğrenen makinalar yapılıyor. Önümüzde ki 10 ile 20 yıl içerisinde yapay zekânın harikalarını göreceğiz. Aklını kullanan oradan Rabbini bulabilir.” ifadelerinde bulundu.
Okunma : 2937
ÜHA