Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü ve Berlin Humboldt Üniversitesi iş birliğiyle Mevlâna Celaleddin Rumi Uluslararası Sempozyumu düzenlendi. “Günümüz Eğitiminde Mevlâna: Metodolojileri Yeniden Düşünmek” başlıklı sempozyumu ilk gününde Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çevrimiçi oturumda açılış konuşmalarını gerçekleştirdi. Hz. Mevlâna’yı bugüne getirmek yerine fikirlerinin bugüne getirilmesi gerektiğini vurgulayan Tarhan, Hz. Mevlana’nın psikoterapi, antidepresan etkisi olduğunun altını çizdi.
Çevrimiçi düzenlenen oturuma Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Cemalnur Sargut ve Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü öğretim üyeleri de katılım sağladı.
11-13 Ekim tarihleri arasında Berlin Humboldt Üniversitesi Senato Salonunda düzenlenen sempozyum yoğun ilgi gördü.
Asıl tehlike manevi burçların yıkılmasıdır…
Sempozyumun açılış konuşmasını gerçekleştiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Mevlana’nın manevi yangını teşhis edip manevi burçlar inşa ettiğinin altını çizdi. Tarhan; “Mevlâna’nın Berlin’de konuşulması, analizler yapılması, bir üniversite kapsamında ele alınması, bilimsel ölçüler ve standartların ele alınması bence tarihi bir uygulamadır. Tarihi bir gelişmedir. Hz. Mevlâna babasıyla birlikte Horasan’dan yola çıktığı zaman onun hakkında birisinin; ‘Aşk kütüğünü yaktık, Diyar-ı Rum’a attık.’ dediği söylenir. Hz. Mevlâna gerçekten Diyar-ı Rum’a geldi ve aşk kütüğünü burada yaktı. Yaktığı zaman 1200'lü yıllar aslında Osmanlı’nın fikri temellerini atmış oldu. O dönemdeki manevi yangını teşhis edip manevi burçlar inşa etti ve o burçlar içerisinde kurduğu bir fikri temelleri atıldıktan sonra Edebali ile birlikte Osmanlı buradaki manevi temeller üzerine yükseldi. Moğol istilası olduğu zaman Moğol komutan Baycu Noyan Konya’yı istila ediyor. Moğol askerleri girmiş, her şeyi yakıp yıktığı gibi insanları da katlediyorlar. O dönemde oradaki manevi bir lider olarak Moğolların insan öldürmemelerini sağlarsak, buradaki kütüphaneleri yakmamalarını sağlarsak bu onlara daha fazla tavizler vermesini sağlıyor. Sonra Baycu Noyan Moğol istilasında herkes panikte iken mektuplar yazıyor. ‘Sevakıb-ı Menakıb’ diye geçiyor bunlar. Bu eserde Moğol istilası olduğu zaman bu dönemle ilgili, ‘Bu şehrin surları, burçları taştan topraktan yapılmamıştır. Allah ellerinin himmetinden yapılmıştır. Korkmayın.’ diyor ve Baycu Noyan hiç insan öldürmüyor. Sadece mala zarar veriyor, ‘Ben buraya yemin etmiştim burçları yıkmam lazım. Sözümde durmuş olmak için bir burcu yıkacağım.’ diyor. Bunu haber verip Mevlana’ya; ‘Bu şehrin burçları taştan topraktan yapılmamıştır. Allah ellerinin himmetinden yapılmıştır. Korkmayın.’ diyerek teselli ediyor. Gerçekten sanki taştan topraktan olması değil de burada Allah'ın bir nevi koruması altında olduğunu ve oradaki manevi ruh uçurulmadıkça buranın istila edilmiş olmayacağını söylüyor. Moğollardan orada kalan yerleşenlerin çoğu daha sonraki kuşak içerisinde Müslüman oluyor. Yani Hz. Mevlâna aslında manevi olarak o istilayı fethetmiş. Mevlâna, ‘Asıl tehlike manevi burçların yıkılmasıdır.’ diyor. O anlaşılıyor.” şeklinde konuştu.
“Hastalığın tedavisi zor ama sağlığın korunması kolay”
Hz. Mevlana’nın fikirlerine bu zamanın insanlarının çok ihtiyacı olduğuna değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “İnsan psikolojisiyle uğraşan biri olarak diyorum. Yani insanların hasta olmaması için çalışmak gerekiyor. Hasta olan bir insanın hastalığın tedavisi zor ama sağlığın korunması kolay. Birincil koruma hasta olmaması için. Ruh sağlığını korumak için de neler yapılabilir diye araştırdığım zaman pozitif psikoloji ilkeleri çıktı. Pozitif psikolojiye baktığım zaman Hz. Mevlâna’yı almışlar bu zamanın şartlarına çevirmişler, sistematize edilmiş, metodoloji geliştirilmiş ve bize bunu Batı kültür sunuyor. 2009'da pozitif psikoloji kongresi yapılıyor. Onun üzerine bu kusur bizim kusurumuz dedim. Yani Mesnevi Terapi, Yunus Terapi ve Aşk Terapi kitaplarını yazma motivasyomlarından biri de bu diyebilirim. Hz. Peygamber öyle bir sevgi peygamberi, İslam sevgi medeniyeti öyle şefkatli bir insandı ki mesela kuşu ölen bir çocuğa başsağlığına giden bir peygamberi referans almış Hz. Mevlâna. Yine böyle Hz. Aişe’nin bardağından hem de onun ağzının değdiği taraftan içecek kadar da romantik bir Peygamber. Biz şu zamandaki Türklerin ataerkil kültürü erkeklerinde bunu görebiliyor muyuz? Göremiyoruz, bize komik geliyor ama bunu Hz. Peygamber yapmış. Hatta öyle bir Peygamber ki ayakkabıları kan dolacak derecede Taif'te taşlandığı halde ümmetine beddua etmemiş.” dedi.
“Hz. Mevlana’nın psikoterapi, antidepresan etkisi var”
Metafor olarak Hz. Mevlâna’nın hikayelerini kullandıklarından bahseden Tarhan; “Hz. Mevlana’nın psikoterapi, antidepresan etkisi var. Bir tanesini söyleyeyim mesela insanlar seni yanlış anladıklarında dert etme. Duydukları senin sesin fakat aklından geçirdikleri kendi düşünceleridir. Yani bu tipik olarak bizim psikoterapide kullandığımız niyet okuma yöntemi. Niyet okuma ve zihin okuma yöntemi. O senin zihnini yanlış okuyor ve sen de onun zihnini okuduğun zaman gerçeği böyle göreceksin. Üzülmene değmez diyor. Bu tamamen psikoterapideki hatalı değer yargılarının farkındalık çalışmalarında kullanabileceğimiz bir söz olmuş. Bir metafor olarak da Hz. Mevlâna’nın hikayelerini kullanıyoruz. Psikoterapide Bibliyoterapi diye kullanılan bir yöntem var. Bu yöntem, kişinin ruhsal probleminin çözümünde rehberlik sağlaması için seçilmiş okuma materyallerinin kullanılması diye geçiyor. Bu terapide kişiye seçilmiş okuma materyalini al oku diye kişi bunu yorumlayarak o hikayelerle oradaki metaforlarla analoji yaptırarak o kişinin düşünce hatasını negatif düşüncesini ve onu aşağı çeken olumsuz düşüncelerini düzeltiyorsunuz. O kişinin hayat yolunda ilerlerken önü, yolu açılıyor. Elimizdeki Hz. Mevlâna gibi hazine varken, bunun üzerine otururken burada bir şey yapmıyorsak bu bizim kusurumuz. Onlara neden Hz. Mevlana’yı referans göstermeden bunları kullanıyorsun demek yerine biz bunu yazamadığımız için diyerek koruyucu ruh sağlığı hizmeti veren psikoterapide kullanılan metaforlardan o malzeme olsun diyerek metaforları kendi yorumlarımı da yazarak Mesnevi Terapi kitabına yazmaya çalıştım.” ifadelerini kullandı.
“Hz. Mevlâna’nın fikirleri o çağın fikirleri değil”
Hz. Mevlâna’yı bugüne getirmek yerine Hz. Mevlâna’nın fikirlerinin bugüne getirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Hz. Mevlâna’nın fikirleri o çağın fikirleri değil. O çağdan alıp o fikirlere bugünün kıyafetini giydireceğiz. Hz. Mevlâna’yı bugüne getirmek yerine Hz. Mevlâna’nın fikirlerini bugüne getireceğiz. Bugünün yöntemleriyle, kıyafetleriyle, bugünün tarzıyla onu anlattığımız zaman zaten akla bilime aykırı bir şey yok ki orada. İnsanlığın şu anda insanı anlama ve analiz etme, ruha dokunan bir projeye ihtiyacı var. Bütün insanlık, medeniyet ilerliyor. Maddi refah artıyor. Gayri safi milli hasıla 50 sene öncesine göre dünyadaki birçok ülkede 3,4 misli artmış ama mutluluk seviyesi aynı değil. Mutluluk tam tersi. Manevi refah daha aşağı doğru gidiyor. İntiharlar artıyor. Türkiye'de yaşanan olayları biliyoruz. Bu olaylar küresel olaylar. Dünyada yapılan bugün öğrendiğim bir istatistikte küresel bir çalışmayla dünyada şiddet olaylarının en çok olduğu birinci ülke ABD, ikinci ülke ise Türkiye çıkmış. Bu bize yakışmıyor. Bu nedenle burada Hz. Mevlâna’yı daha çok kimseye ulaştırmamız lazım. Üniversite ortamı bilimsel ortamlar, etkili kişileri etkileyecek ortamlar. Bu ortamdaki üretilen bilgiler yaygın etkisi, özgün etkisi olacak fikirler. Ben bu çalışmayı oldukça kıymetli görüyorum.” şeklinde konuştu.
Avrupa’daki birçok kültürün, birçok ülke toplumun buna ihtiyacı var…
Hakikat aşkı ile yanan kişilerin ulaşabileceği tek kaynağın Mevlâna olduğundan bahseden Tarhan; “Hepimizin içinde bir vahşi enerji var. O vahşi enerjiyi modernizm eğitemiyor. Vahşi kapitalizm eğitemiyor. Tam tersi daha çok kontrolsüz enerji haline dönüştürüyor. İçimizdeki vahşi enerjiyi kontrol etmenin yöntemini de Hz. Mevlâna öğretmiş. Bizim kültürümüzde nefis terbiyesi diye geçiyor. ‘Düşman isterse nefis yeter.’ diyor. Terbiyeyi öğretiyor. Bilim ile sentez ederek akıl ve kalbi birleştiren bu çalışmaları akıldan hareketle kalbe yolculuk yaptıran bu çalışmaları çok değerli görüyorum. Şu anda Avrupa'daki birçok kültürün, birçok ülke toplumun buna ihtiyacı var. Çünkü Mevlâna tamamen din doktrin ve ideolojilerin temsilcisi olmaya ve hakikat aşkı ile yanan kişilerin ulaşabileceği tek kaynak. Bu nedenle bu din doktrin ideoloji üstü bir şahsiyetti eserleri. Onun için bunları anlatmak bizim sorumluluğumuz. Biz bunu yapmazsak tarih bizden hesap sorar. Yarın ilahi huzura gittiğimiz zaman orada da bu bilgileri biliyordun da niye insanlara anlatmadın diye vebal altında kalırız.” dedi.
“Kendi kendimizin lideri olursak başkalarının da lideri oluruz”
Dünyayı değiştirmeye kendimizden başlama ilkesinin Hz. Mevlâna’dan öğrenildiğini vurgulayan Tarhan; “Hz. Mevlâna bir gün eve geliyor ki oğlu çok üzgün. Oğlunu çok üzgün görünce hemen bakıyor hiçbir şey söylemiyor. Dışarı çıkıyor. Kurt postunu alıyor. Onun içerisinde kollarını açıyor. Biraz komik hareketler yapıyor. Oğlu gülmeye başlıyor, ‘Baba beni güldürdün.’ diyor. O zaman Hz. Mevlâna müthiş şu sözü söylüyor; ‘Bak oğlum ben seni güldürmek için yapmadım, senin üzüldüğün bu dünya. Sen bu kurt postuna aslında niye güldün? Gerçek kurt olmadığını arka planda babanın olduğunu bildiğin için güldün ama senin şu anda üzüldüğün dert var ya, üzüldüğün bu dert dünya derdi aynı kurt postu gibidir. Onun arka planında sen Allah'ın rahmet elini görürsen Allah'ın izni olmadan hiçbir şeyin olmayacağını görürsen niye üzüleceksin ki?’ diyor. O musibete karşı orada çok güzel tarihi bir ders veriyor. Yani bu aslında Hz. Mevlâna’nın yaptığı bir fırsat eğitimidir. Bir olay, bir fırsat oluyor oğluyla bunu eğitime çeviriyor ve daha sonra örnekler tarzında bu zamana kadar gelmiş. Yani Anadolu'da ve bugünde bu örnekleri daha çok okuyup önce bu konuda bir ayna olarak kendimizi düzeltirsek kendi kendimizin lideri olursak başkalarının da lideri oluruz. Annelik babalık vazifemizi daha iyi yaparız. Kardeşlik vazifemizi yaparız. Yönetici vazifemizi daha iyi yaparız. Bu nedenle dünyayı değiştirmeye kendimizden başlamak ilkesini Hz. Mevlâna’dan öğrendik.” ifadelerini kullandı.
“Rumi ve Sema’nın Anlamı” başlıklı açılış oturumu gerçekleştirildi
Tarhan’ın konuşmasının ardından “Rumi ve Sema’nın Anlamı” başlıklı açılış oturumu gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Tuba Işık’ın yaptığı oturumda Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Cemalnur Sargut da yer aldı.
Okunma : 1025
ÜHA