Üsküdar Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığının desteği ile Çağın Vicdanı Kulübünün düzenlemiş olduğu ‘Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Varoluş Sohbetleri’ her hafta olduğu gibi bu hafta da öğrencilerin yoğun katılımı ile gerçekleşti. Programın bu haftaki konusu ‘Hz. Eyüp ve Sabır’ başlığı oldu. Tevhit inancının Hz. Eyüp’ün hayatında çok sağlam bir şekilde gözler önüne serildiğini ifade eden Tarhan, Hz. Eyüp’ün varlık zamanında şükredip, hastalıklar karşısında sabrettiğini aktardı.
“Bir işi yaparken aklımızın bir köşesinde ilahi rızayı hedef almak olmalı”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hz. Eyüp kıssasından alınacak en önemli hikmetlerden birinin bir iş yaparken Allah rızası ile yapmak olduğunu ifade etti. Tarhan; “Hz. Eyüp rahatsızlığı nedeniyle ibadet edemez olunca Allah’a iltica ederek; ‘Senin rahman ve rahim olmana sığındım. Bu hastalık bana zarar verdi. Sana yaklaşmama engel oluyor.’ dedi. Burada zikir Allah’a yaklaşmak demektir. Allah’a yaklaşmaktan uzaklaştıran şeyler kötüdür. Allah’a yaklaştıran şeyler iyidir. Böyle yaklaşıyorsun. Satan kelimesi şeytan kelimesinin Arapçasıdır. Satanın amacı Allah’tan uzaklaştırmaktır. Allah’tan uzaklaştıran her şey şeytanla bağlantılıdır. Rahman olan Allah’a yaklaştıran her şey Allah’a bağlıdır. Burada ölçümüz Hz. Eyüp’e göre Allah’a yaklaştıran beni sana yaklaştırmama engel oluyor, diyor. Çok tecrübeli ve tesirli dua olarak bunu söylemesi, demek ki burada bilim elimize bir ölçü veriyor. Satan gibi mi yoksa Rahman gibi mi olacağız. Yaptığımız işte, sabah kalktığımızda, niyet ettiğimizde, bir işi yaparken… Hep aklımızın bir köşesinde ilahi rızayı hedef olarak almak. Rutin işlerde bile yemek, içmek gibi. Böyle düşündüğü zaman insan içinden kötücül bir uyarı, dürtü geldiği zaman hayır diyebiliyor. Buna soyut hedef deniyor. Beyindeki stratejik hedef piramidimizin en tepesine bunu koymak. Hedef budur. Buna uygunsa doğrudur. Uygun değilse yanlıştır, ölçü budur.” dedi.
“Allah toplumun hidayetini Hz. Eyüp’ün bir sınavı üzerinde sağlamaya çalışıyor”
Hz. Eyüp kıssasında imtihanın çeşitleri hakkında açıklamalarda bulunan Tarhan, bu imtihanın tek sebebinin Allah’ın Hz. Hz. Eyüp’ü sınamak olmadığını, onun eliyle toplumu doğru yola sevk etmeyi tercih ettiğini ifade etti. Tarhan; “Hz. Eyüp hastalığından önce özellikle çok zenginmiş o zaman. Bir rivayete göre Şam’da Urfa’da çok zengin yani binlerce koyunu var, sığırı var. Birçok şeyleri var. Yedi oğlu varmış. Ve o zaman şeytan halk arasında bir dedikodu yayılıyor. Diyor ki, bu çok iyi kulluk yapıyor. Aslında Allah birçok şeyi vermiş ona onun için yapıyor. Bunlar olmasa yapmaz diye halk arasında şeytanın vesvesesiyle ciddi bir dedikodu oluşuyor. Bu dedikodunun genel kabul görmesi üzerine Hz. Eyüp’ün sınavı başlıyor. Allah toplumun hidayetini Hz. Eyüp’ün bir sınavı üzerinde sağlamaya çalışıyor. Bu da bir imtihan. Bu sefer önce çocuklarını kaybediyor. Ondan sonra hastalık başlıyor. İyice ilerliyor. Artık rahatsız oluyorlar ayrı bir şeye gidiyor. En sonunda eşi de rahatsız oluyor. Hatta eşi ona sert bir şey söylüyor. Daha sonra bir nevi iyileşiyor. Eskisinden bin misli daha zengin oluyor. Yine tekrar herhalde 60- 70 yaş civarlarında filan. Bir o kadar daha yaşıyor. Onun için sabır gerçekten önemlidir. Eyüp isminde bir çömlekçi var. Ne zaman çömlek yapıyor. Patlıyor. En sonunda dua etmiş. Benim adım peygamber Eyüp değil, çömlekçi Eyüp, demiş. Yani öyle bir dua etmiş ki bana da dokundu manasında. Yani bizim kültürümüze yerleşmiş bir hikâye. O sınavdan da geçiyor mesela kaç yıl sürdüyse o hali. O haline bile itiraz etmiyor. İsyan etmiyor. Devamlı olarak, ben dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim, diyor.” ifadelerini kaydetti.
“Hz. Eyüp hastalık zamanı sabretmiş, varlık zamanı şükretmiş”
Sabır zamanı sabredip, şükür zamanı şükretmenin önemi hakkında konuşan Tarhan, Hz. Eyüp’ün vücudunda oluşan yaraların bugün insanların ruhunda bulunduğunu ifade etti. Tarhan; “Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâmın zahirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtını, ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. Bu aslında Bediüzzaman’ın Hz. Eyyûbe yeni bir bakış açısı. O zaman yara asırlardır böyle hastalık var. Çile çekmiş. İki tane sihirli kelime: Şükür ve sabır. Bu iki kelimeyi kullanmış. Hep öyle diyoruz. Hastalık zamanı sabretmiş, varlık zamanı şükretmiş. Bu makamını artırıyor. Sadece şükredince değil onun ikisinde de varlığa şükretmiş. Varmamış. Onun üzerine zaten sabır geliyor. Sabır imtihanı geliyor. Halk arasında güzel bir söz vardır. Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır, diye. Onun için sabır kelimesini biz psikolojik olarak meditatif eylem olarak tanımlıyoruz. Meditatif eylemde böyle bir pozisyon alıyorsun. Kelime, kavram seçiyorsun ondan sonra tekrar ediyorsun. Bir 15- 20 dakika. Duruma göre meditatif eylem. Bir emek veriliyor. Konsantre olman lazım. Özel nefes alman, konsantre olman lazım ve bunu her gün yapman lazım. Ondan sonra meditatif eylem oluyor. Kişi aslında sabır kelimesiyle meditatif eylem yapıyor bizde. Özellikle acıya karşı. Meditatif eylemde ekstazi dediğimiz bir ruh hali var. Ekstazi halinde insanın beyni farklı çalışıyor. Budist rahipler üzerinde yapılmış bir deney var. Biz de sufi meditasyonu diye Mevleviler üzerinde yaptık ve yayınladık bu çalışmayı. Beynin antikoagülasyon diye bir bölümü var. Homosyaon regülasyon bölümü. Kişilerde bu bölge çalışıyor. O bölge çalıştığı zaman da kişi bütün istekleri karşılanmış. Bütün ihtiyaçları giderilmiş ve kendini Budist rahiplerde evrenle bütünleşmiş gibi hissediyor. O duygusunu yakaladığı zaman bir gen protein üretmeye başlıyor. O üreten protein de serotinin, dopamin, endorfin üretiyor. Müthiş haz veriyor. Ekstazinin karşılığı cezbe hali demektir. Cezbe hali bağımlılık yapan bir şeydir. Sabır için meditatif eylem diyoruz. Psikolojik olarak kişi bunu doğru zamanda uygularsa sonucu iyi olabilir. Sabır göstermeli. Nerede sabır edip hızlanacağını beyin karar veriyor. Akıl ve kalp beraber hareket etmeli. Aksi taktirde itilmiş ve kakılmış olursun. Sabır yerinde ve zamanında beklemeyi başarabilmektir.” şeklinde konuştu.
“Allah ruhlara, O’nu bulmaları için bir yazılım kodlamış”
Evrenin bir simülasyon olduğunu aktaran Tarhan, kâinatın tasarrufunun Allah’ın iradesinde olduğunun altını çizdi. Tarhan; “Normal dünyanın akışını değiştiremiyorsan, bakış açını değiştireceksin. Strateji oyunlarını biliyorsunuz, şu an 6 milyon kişi Metaverse oyunu oynuyor. Yazılımcının, oynayanlardan farklı olarak şu özelliklere sahip olsaydı; oyuncunun niyetini okuyabilseydi, ne yapmak istiyor, duygularını okuyabilseydi, elektromanyetik bir enerjiyle kontrol edebiliyor olsa -ki bu şu an mümkün-. Bu şekilde bir yazılımın olduğunu düşünülürse, sen özgür bir şekilde oynadığını sanıyor günlerce oynuyor ve ceza, ödül sistemiyle haz duyuyorsun. Tarla yapıyor, ekip biçiyorsun. Burada oyunu yazan, yazılımcı kişi -ki burada evren bir simülasyondur bunu kast ediyoruz- oyuncu, topu attığında gol olup olmayacağını bilemez fakat yazılımcı oyunda atılan topun gol mü değil mi bunu biliyor. ‘Levh-i Mahfuz’ yani ana kitap. Allah önce Levh-i Mahfuz’u yapmış. Allah ruhlara, Allah’ı bulmaları için bir yazılım kodlamış oluyor Allah’a karşı ‘Neden böyle tasarladın? Neden böyle yaptın?’ demek doğru değildir. O istediği gibi tasarruf eder. Bu kâinatı sıfırdan yazmış, neden tasarruf ediyorsun demek doğru değil. ‘Bu oyun neden yazıldı?’ demekle aynıdır.” dedi.
“Hz. Eyüp kıssasını okurken, tevhit inancının iyi olması gerekiyor”
Materyalist eğitim sisteminde bazı soruların cevapsız kaldığına dikkat çeken Tarhan, gençlere tavsiyelerde bulundu. Tarhan; “Başarılı bir çalışanla, çalışmayan tembel bir insan bir olmaz ki. Adalet böyle sağlanır. Sizin namınıza ben nefsimi böyle idame ettiriyorum. Küçük yaştan beri materyalist sistem ve eğitim olduğu için bütün bu yaralar içimizde bulunuyor. Üniversitede kafamda bu sorular dolaşırken sorularıma cevap bulamadım. Sonrasında, Tabiat Risalesi elime geçti. 20-30 defa okudum. Anlayamadım ve tekrar tekrar okudum. Acabalarım, zamanla kaybolmaya başladı. Damdan düştüğüm için sizlere bunları anlatabiliyorum. Hayat bisiklet kullanmak gibidir. Aşırı hız yaparsan ve durursan devrilirsin. Yerinde ve zamanında hızlanman gerekir. Motor yarışlarında görürsünüz, ayarlayabilen kazanır. Tembellik tehlikelidir. Kötülük karşısında, sessiz kalanlarda yapanlar kadar mesuldür. Eyüp kıssasını okurken, tevhit inancının iyi olması gerektiğini söylemiştim. Tevhit inancı en akla yakın inanç oluyor. Yaptığın şey boşa gitmiyor.” ifadelerini kaydetti.
Konya’dan, Kones El Sanatları Kooperatifi Başkanı Çini ve Hat sanatçısı Şerife Yıldırım’ın da dinleyici olarak katıldığı programda Yıldırım, Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a yaptığı çini eserini taktim etti.
Prof. Dr. Tarhan da yirmi yıldır bu sanatı icra eden sanatçıya kitaplarından hediye ederek teşekkürlerini iletti.
Okunma : 1190
ÜHA