Farmakogenetik çalışmaları ile uygulanan kişiye özel tedavi yöntemleri, deneme-yanılma yöntemlerinin önüne geçiyor. Kişilerin genetik profili belirlenerek doğru ilaç tedavisi ile iyileştirme hedefleniyor. Bu yöntemle kişinin gereksiz ve yanlış ilaç alması önleniyor. Hastaya zarar verme biçimlerinden birinin hastayı tedavisiz bırakmak olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Her ilaç ve tedavi kişiye özeldir. Kişinin gen haritasını bilirseniz kişiye ezbere ilaç vermemiş olursunuz” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü, psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kişiye özel tedavi yöntemlerinin önemini vurguladı.
Kişinin gen haritasını bilmek ezbere ilacı önler
İlaç tedavilerinde uygulanan deneme-yanılma yöntemi ile insanların gereksiz ilaç kullanmak durumunda kaldığını söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “İnsanın ömründe genetik profilini bir kere çıkartması yeterli oluyor. Genetik profil iki amaçlı; biri ilaç duyarlılığı paneli. Bu ilaç bu kişiye duyarlı mı değil mi? Diğeri de kişinin ilaca verdiği cevap şeklini ölçer. Kişinin gen haritasını bilirseniz kişiye ezbere ilaç vermemiş olursunuz” dedi.
Kişinin gereksiz ilaç almasını önlüyoruz
Kişiye özel tedavinin hem hastanın hem doktorun işini kolaylaştırdığını ifade eden Tarhan, şunları söyledi:
“Bu işlem kandan da ağızdan alınan tükürükle de yapılıyor fakat DNA analizinin hepsini Türkiye'de yapamıyoruz. Bir kısmını yurt dışına gönderip yapıyoruz. Yurt dışına gidenler iki üç haftada geliyor. Burada yapılanlar üç beş gün içerisinde çıkıyor. Bu kişinin ilaç genetiği profilini çıkarmış oluyoruz. Kişi bunu kimlik kartı gibi kullanabilir. Fakat bu çok yaygın bir yöntem değil. Bu yöntem hekimin de hastanın da işini kolaylaştırıyor. Deneme-yanılma yoluna girmeden ilaç bulunup hastaya verilmesi sağlanıyor. Karanlıkta hedefe ateş ederseniz tutma şansı düşük olur. Bu yöntem işi kolaylaştırıyor. Kişinin gereksiz ilaç almasını önlüyoruz. Burada hekimin sezgileri de ön planda. Bu yöntemi kullanan her hekim çabasız başarı elde edebiliyor. Her ilacın bir iyon yükü var. Her ilacın iyon yükü o ilaca özel onu ölçen cihazlarla (TDM) ilaç nano milktarı ölçülebiliyor. Böylece kişinin ilacı kullanıp kullanmadığı bir anlaşılıyor.
Başka madde onun yerini bulamıyor. Kişiye özel tedavi denilmesinin sebebi de bu. Her ilaç ve tedavi kişiye özeldir. Bunun için tedaviye sorumluluk duygusuyla yaklaşmak gerekiyor. Hastaya zarar vermenin biçimlerinden birisi de hastayı tedavisiz bırakmaktır. Bu çok önemli bir kuramdır. ‘Doktorun hatasını toprak örter’ derler. İnsanı tedavi ederken hata yapmanın ihtimali bile söz konusu olmamalı. Doktor hastaya önem verip kişiye özel bir tedavi uygulamalı. Bu ABD'de yüzyıllardır böyle, bizim ülkemizde yeni yeni kabul gördü. İnsanların ön yargılarını değiştirmek, makinaları değiştirmekten daha zordur. Bir yöntemi uygulamadan ‘Düzelmez’ demek en büyük hatadır. Dünyadaki ihtimaller denenmeli %1 bile olsa ümit kesilmemeli.”
Psikiyatride bu yönteme ihtiyaç var
Kanıta dayalı tedavinin “yapılan uygulamaların bilerek ve doğru ölçüde yapılması” anlamına geldiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kanıta dayalı olmayan tedavi biraz deneme yanılma yöntemiyle yapılıyor. Klasik, “Şunu verelim vücut ne sonuç veriyor ona bakalım, olmazsa şunu verelim…” yani bu deneme-yanılma yöntemi zor bir yöntem. Hem hastalık hem de iş tamamen şansa kalıyor. Bazen bu yöntemle tedavi gecikiyor. Bunun için, özellikle modern tıpta bir kişiye doğru ilacı, doğru tedaviyi, doğru dozu, doğru süreyi belirlemek için sürekli çalışılıyor. Bunun için “farmokoloji” diye bir bilim dalı var. Tıbbi farmokoloji ilaçlarının farmakogenetiği deniyor; mesela vücuttaki metabolizma hızına bakılıyor. Vücutta nerede nasıl yıkılıyor? Vücutta etki ettiği hangi organda nasıl tepki veriyor? Bir de ilacın kendi metabolizması yıkımı diğeri de ilacın vücuda etkisini ölçüyor. Bununla ilgili bilim dalı var. Bu bilim dalının geliştirdiği bazı yöntemler, ölçüler var. Bunları tedavide uygulamak önemli. Diyelim şeker hastasında ilacı veriyorsunuz kanında şekerin düştüğünü görüyorsunuz. ‘İşe yarıyor’ diyorsunuz bir tansiyon ilacını veriyorsunuz tansiyonu düşerse ‘İşe yaradı’ diyorsunuz ama psikiyatride öyle bir ölçek yoktu. Buna ihtiyaç vardı. Aslında ‘kanıt’ demek; burada kişide ön test, daha sonra da son test yapmak. Tedavi öncesi beyin fonksiyonları nasıl? Psikiyatrik ilaçlar; zaten beyin fonksiyonuna etki eden ilaçlar demek. Hedef organı beyin” diye konuştu.
3T Kuralı’nı uygulamak gerekiyor
3T kuralının önemine değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bunlar: Teşhis, tedavi ve takip. Önce teşhisi yapmazsanız yapılacak tedavi havada kalır. Tedavi yetmezse takip etmek gerekiyor. 3T kuralını uygulamak gerekiyor. Bunları yapabilmek için de işte bize bir gösterge, ölçek lazım. O ölçeklerden psikiyatride kullanılan bu beyin fonksiyonuyla ilgili kanıt lazım. Onun için kanıta dayalı tedavi diyoruz. Kanıtın bir piramidi vardır. En tabanındaki kanıt; bu tedavi bu ilaç bu yöntem işe yaramıyor mu? Bunun için önce kanıt piramidindeki en zayıf kanıt vaka bildirimleridir. 'Yani ben şu tedaviyi şu kişiye kullandım iyi geldi bu bir vaka. Başka bir uzman ben de kullandım iyi geldi. Dersin vaka birikimleridir” diye konuştu.
Yanlış ilaç vermek kimyasal silah gibi
Kanıta dayalı tedaviler ile yol izlenmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hipokrat’ın meşhur ‘Önce zarar verme’ sözü bunu anlatıyor. Kanıta dayalı olarak adım atmak lazım yoksa etik olmayan şeyler yaparsınız hastaya zarar verirsiniz. Mesela Antalya’da 15 yaşında çocuğa epilepsi ilacı verildi. Hekim açısından bir endikasyon var ama kanıta dayalı hareket etse yaşanmayacaktı bu olay. Amerika’da o ilaç verilirken genetik analizi yapmadan verilmiyor. O ilacı yazıyorsan muhakkak o kişiye o epilepsi ilacın uygun metabolizmasına engel olacak etmen var mı yok mu araştırılıyor? Mesela DNA duvarının mitokondrisinin duvarıyla ilgili bir gen var. Eğer o geni metabolize eden gen yoksa o kişide o ilaç verilmez. Hemen o kişide ani ölümlere neden olur. O genin olup olmadığını test edeceksin ilacı verdikten sonra. Yani en son çare o olmalı böyle riskli ilaçlarda. Çocuk hekime gitmiş. Bir sürü ilaç varken gidip en son sıra ilacı ona vermiş. Yani burada reçete yazmak kişiye kimyasal silah uygulamaktır. Ama onun hastalığını yok edeyim derken başka bir organını da zedelersin onun için yanlış ilaç vermek kimyasal silah uygulamaktır o kişiye. Onun için arkadaş tavsiyesiyle ilaç kullanılmaz. Hanımların günlerde birbirlerine antidepresan önerdiklerini duyuyoruz. Bunlar kimyasal silahtır. Vücudun ihtiyacına göre verilir. Pat diye komaya girebiliyorsun” uyarısında bulundu.
Her insan farklı yapıdadır
Kişilerin bünyelerindeki farklılığa dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:
“Tıp fakültelerinde tıp öğrencilerinin ilk öğrendiği bilgilerden biri de ‘Hastalık yok hasta var’dır. Yani her insan farklı yapıdadır. Diyelim hastalık var ama vücudunun fizyolojisinde farklı varyasyon var. Organların anatomisinde farklı varyasyon var. Şimdi diyelim bir yerini ameliyat ediyorsun. Normalde klasik yöntemlerle damarı açarsın buraya girersin, organı bulursun ameliyat edersin fakat anatomik bir varyasyon varsa bir açarsın ki karşına farklı bir şey çıkar. Fakat tecrübe önemli böyle durumlarda. Şimdi o ilaçları genlerimizin ürettiği proteinlerle vücuttaki gıdalar, ilaçlar, yediklerimiz hepsinin sınırları içerisinde metabolize ediyor. Mesela keçi kâğıdı hazmeder. Onun dışında hiç bir canlı kâğıdı hazmedemiyor. Bu genetik özellik gibi insandan insana da değişen özellikler var. İlaç metabolizması gibi. Bazı kişilerin metabolizmasında gen yavaş metabolize olur. İlaç o zaman yan etki yapar. Bazı kişilerde de hızlı metabolizör vardır. Fil dozu ilaç verirsiniz etki etmez. Böyle durumlarda ne yapacaksınız? O kişiye uygun ilacı bularak fenotipleme yapılır. Türkiye'de bunu ilk olarak TDM laboratuvarı yapmıştır. Bu sistem, vücutta hızlı mı yavaş mı metabolize olduğunu anlamamızı ve ona göre tedavi yöntemi geliştirmemizi sağlıyor.”
Okunma : 8453
ÜHA