TARHAN Ailesinin Soy Ağacı

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Hata yapmak gelişmenin parçasıdır”

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Kim Psikoloji Psikolojik Danışmanlık Merkezi “Kim ile Online Psikoloji Günleri 2022 Instagram Canlı Yayınına” katılım sağladı.  Tarhan, ‘Gelecek Kaygısı’ konusu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Hata yapmanın gelişimin bir parçası olduğuna dikkat çeken Tarhan, hata yapacağım diye korkanın hiç bir şey yapamayacağını da sözlerine ekledi. 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Hata yapmak gelişmenin parçasıdır”

“Başarı bir insanın hayatının sonunda belli olur”

Yoğun ilgi gören, Habip Erdem’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen yayında değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Nevzat Tarhan çalışmanın kaderin kanadı olduğundan bahsetti. Tarhan; “Hiç kimse ben başarılıyım ya da başarısızım diyemez. Başarı bir insanın hayatının sonunda belli olur, bunun adı toplam başarıdır. Bu nedenle şu anda ben diyelim yaşıtlarıma, meslektaşlarıma göre farklı bir şeyler yapabildiysem bunun muhakkak çok sebepleri var ama buradaki en önemlisi, yeni deneyimlere açık olmaktır. Benim mesleğimin özellikle klinisyen olarak hastanın tedavisi için elimden gelenin azamisini yapmak ile ilgili dünyada yeni bir tedavi, yeni bir yöntem çıktıysa onları bilimsel standartlarda, etik standartta alıp kullanmaya özen gösteririm. Onun için birçok konuda ilki başarmış olduk. İkincisi burada çok çalışmaktır. Einstein’e; ‘Neye borçlusun?’ diye sormuşlar. ‘%5 zekâ %95 çalışmak’ demiş. Aynı şey burada geçerlidir. Çalışmadan böyle bir psikoloji yasası var. Hatta bunun Yunus’un sözü de olduğu söyleniyor. Çalışmak kaderin kanadıdır. Eğer çalışıyorsan ve birçok hedefin de doğruysa, kullandığın metot da doğruysa hedefine ulaşıyorsun.” şeklinde konuştu.

“Hata yapacağım diye korkan, hiçbir şey yapmaz”

Hiçbir şey yapmamanın da insana hata yaptırdığı konusunda değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “Mükemmeliyetçi kişiler emin olma, onaylama ihtiyacı hissederler. Karaciğer nasıl safra üretiyorsa beynimizde düşünce üretiyor. Beyin burada karar veren bölgedir. Daha önce irade olarak bilinen şimdi sol düşünce IQ’su ortalama… Bu düşünceye sağ beyin duygu katıyor. Daha sonra karar veriyor. Beyinde bundan sorumlu network vardır. Bunu yaparken bu kişilerde beynin ön bölgesinde; ‘Tamam oldu, bitti.’ deyip kişi başka konuya geçemiyor. Bir müddet sonra halk arasında vesvese denilen o durum beyinde devamlı yapa yapa network beyinde otomatik hal alıyor. Beyin artık otomatik vermeye başlıyor. Beyinde daha önce patika gibi olan bu düşünceyle ilgili olan yollar otoban gibi oluyor. Devamlı kendiliğinden düşünceler gelmeye başlıyor. Böyle durumda da artık ilaç tedavisi isteyen boyuta gelmiş oluyor. Ama pasif durumdayken kişi böyle durumlarda bu mükemmeliyetçi kişiler 0 değil, diğer insanların 0’ü bu kişilerin %51’ine eşit. %51 grup ne derse onu yapacak. Diğer insanlar yüzde yüz, mükemmeliyetçi olsun sıfır hata olsun derken hiçbir şey yapmamak hatası da yaptırır insana. Hata yapacağım diye korkan hiçbir şey yapmaz. Bu daha büyük bir hatadır.” dedi.

“Zihinsel çile olmadan, zihinsel doğum olmuyor”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanın maddesel bir varlıktan çok, anlamsal bir varlık olduğu konusuna değindi. Tarhan; “İhtiyacımızı en çok ortaya çıkaran şey hayal kurmaktır. Bir insan amaca yönelik olumlu hayaller kuruyorsa, o hayaller onu o hedefe yönelik hayallerde zihinsel çağrışımlar olur, duygusal çağrışımlar olur. Bir şeyi yapamıyorum diye otururken bir bakarsın birdenbire ya Allah diyerek yerinizden kalkarsınız, hedefe doğru ilerlersiniz. Onun için bu konuya kafa yormak gerekiyor. Zihinsel çile olmadan, zihinsel itiraz olmadan, zihinsel doğum olmuyor. Fiziki doğuracaksan bir şeyi yapacaksan, önce zihnini zorlayacaksın, ondan sonra fikri kuluçkaya yatıracaksın, ondan sonra pat diye önüne çıkar ve bu şekilde ilerlersiniz. O nedenle bu konuda zihinsel gayret çok önemlidir. Kimse ümitsiz ve karamsar düşünmesin. Böyle konularda en büyük düşman, ümitsizlik ve karamsarlık oluyor. Hani gelecek kaygısı diyoruz ya gelecek aslında, canlılar içerisinde insandan başka hiçbir canlıda gelecek algısı yok. Mesela bir kedinin, bir köpeğin hayal dünyasını düşünün. Ne vardır? Et vardır, kemik vardır, yiyecek vardır. Ama bir insanın hayal dünyasını düşünün, her insanda farklıdır, her insanda değişiktir. Çünkü insan maddesel varlıktan çok, anlamsal bir varlıktır.” ifadelerini kullandı.

“Yeniliklerin öznesi değil nesnesi olabiliriz”

Yeteneklerimizi geliştirmemiz için düşünce anlayışımızı değiştirmemiz gerektiğinden bahseden Tarhan; “Konfor alanımızda olduğumuz sürece yetenekler gelişmez. Konfor alanımızın dışına çıkacağız. Konforlu kişiler bu nedenle gelecekten de korkarlar ve genelde bağımlı kişilerdir. Akıllarını başkalarına kiraya verirler. Onun için bireyselleşmek, özgür olmak istiyorsan hem ailene bağlı olacaksın hem de özerk olacaksın. Bu dengeyi sağlamak gerekiyor. Hem yaşadığın topluma bağlı olacaksın hem özgür olacaksın. Bu dengeyi sağlayabilen insan bu çağın insanı olabilir. Yoksa aklını bir lidere teslim edip o ne derse doğrudur diye düşünen bir anlayış sistemi tarihin çöp sepetine mahkûmdur. Bu çağda ancak kullanılan oluruz, yeniliklerin öznesi değil nesnesi olabiliriz. Bu nedenle yeteneklerimizi geliştirmemiz için bu düşünce anlayışımızı değiştirmemiz gerekiyor. ‘Özgüven nasıl kazanırım? Bir işe girdiğimde ne yapmalıyım, başaramam korkusu ile nasıl başa çıkarım? Bizim gençlerimiz bu konuda nasıl düşünmeli, ne yapmalı?’ Özgüvenimi arttırmak istiyorum, yapmak istiyorum demesi bir kere %50 başarıdır, gelişmedir ve yolun farkına varmaktır. Sosyal kaygı bizim toplumda fazladır. Kültür olarak da böyle girişken, atak kimseleri çok sevmiyoruz. Genellikle; ‘Söz büyüğün sus küçüğün, çocuğa çocuksun sus konuşma.’ denir. Hâlbuki asıl konuşması gereken onlar, soracaklar, öğrenecekler. Biz toplum olarak utangaç ve hanım hanımcık kimselere övgü ile yaklaştığımız için bir sosyal fobiyi, kaçıngan kişiliği kültür olarak besliyoruz” şeklinde konuştu.

“Küçük başarılara ihtiyaç var”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan,  küçük başarılar ile özgüvenin arttığı konusunda değerlendirmelerde bulundu. Tarhan; “Özgüveni düşük kişilere baktığımız zaman çok önemli iki korku çıkıyor. İlki hata yapma korkusudur. Bu korku ile o kişi bir işe başlarken hata yağacağım, mahcup olacağım korkusu ile hiç yapmamayı tercih ediyor. Aslında o kişi adım atmamakla hiç yapmama hatası yapıyor. O daha büyük bir hatadır. Bu kişiler ilk başta hedeflerini küçük tutarak, küçük hedefler belirleyecekler. Küçük başarılara ihtiyaç var. Küçük başarılar ile özgüven artar, bu şekilde ilerleyecekler. Hep negatif zihinsel geviş getirmeler var, negatif konuyu zihinsel geviş getirir gibi tekrar edip duruyor. O kişilere pozitif alternatifleri düşündürmeye çalışıyoruz. Bir olayla karşılaştığı zaman beyin ilk negatif algılar, hemen bu konuya birde pozitif yönden bakmak lazım. Bu kişilere pozitif anlam katma, pozitif yorumlama ve bu şekilde olumsuz düşünceden hemen sonra olumlu düşünme becerisini kazandırmaya çalışıyoruz. Bunu kazandığı zaman ve olumlu düşünmeye başladığı zaman zaten olaylar onu yönetmiyor, o olayları yönetmeye başlıyor. Bu durumda sosyal kaygısını da yenmiş oluyor.” dedi.

“Hayat bisiklet kullanmak gibidir”

Küçük başarıları hedefleyip, zaman zaman insanın kendini ödüllendirmesi gerektiğinden bahseden Tarhan; “Ölümden başka her şeyin tedavisi vardır. Çalış, ara, bul. Onun tedavisi için elimden gelen gayreti göstermek benim vazifem ama sonuç alırım, alamam onu bilemem. Gayret gösterip göstermemek benim kontrolümde, sonuç alıp almamak kontörlümde değil. Ben seni tedavi ederim diye iddialı konuşursan tökezleyebilirsin ama ben seni tedavi etmek için elimden gelen her şeyi yaparım dersen hem mahcup olmazsın hem de o çaban, gayretin daha samimi olduğun anlaşılır. Diğer türlü kontrol edemeyeceğin bir konuda söz vermiş olursun. Onun için insanın hayatta gücünün yettiği şey var, yetmediği şey var. Kontrol edebileceklerin var, edemeyeceklerin var ama bunun ayrımını yapabilmen içinde Allah hesabını vermiş, muhakeme vermiş. Muhakemesini kullanıp bunun dengesini yaparsa hiç hata olmaz. Hayat bisiklet kullanmak gibidir. Zaman zaman çok yavaşlarsan düşersin, çok hızlanırsan takla atabilirsin ama devamlı bir dinamizm gerekiyor. Onun için hiçbir şey yapmasın, sakın geçmişe bakmasın, ileriye baksın. Küçük başarıları hedeflesin. Zaman zaman kendini ödüllendirsin. ‘Ben bunu ne güzel yaptım, aferin bana.’ desin yaptığı zaman. Kendisine hep böyle cezalandırır gibi yaparsa insanda çünkü nefis var. Nefis her zaman ya boş ver ya hayatını yaşa, niye zahmet ediyorsun diyerek insanı raydan çıkarabilir.” ifadelerini kullandı.

“Gelecek kaygısını arttıran şey belirsizliktir”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sınav kaygısının da gelecek kaygısının bir türü olduğu konusunda değerlendirmelerde bulundu. Tarhan; “Gelecek kaygısı gayet insani bir kaygıdır ve insanlara özgü bir şeydir. Gençlerde; ‘Gelecekte iyi bir okula gireceğim mi, bu sınavı kazanacağım mı?’ diye bir kaygı vardır. Ama şu anda artık sonuç odaklı değil süreç odaklıdır. Sonuç odaklı kazanacağım mı, kazanmayacağım mı, başaracağım mı başaramayacağım mı diye düşünürse kaygı artar çünkü sonuç kontrol edemeyeceği bir şey olur. Gücünün yetmediği bir şeydir ama süreç kontrol edebileceği şeydir. Süreç nedir? Sınava zamanında gitmek, işte gece uykuyu rahat geçirmek, son 24 saat içeresinde buna odaklansın. Zaten mevcut olan bir geçmişte yaptığı testlerde kaç tane net yaptığı aşağı yukarı bellidir. Sınavda soğukkanlı olursa eski başarısını orda tekrarlar. Bu nedenle sınava böyle durumlarda sonuç odaklı beynini yorarsa kaygı, sınav kaygısı ortaya çıkıyor. Sınav kaygısı da gelecek kaygısının bir türüdür. Gelecek kaygısı sınav geçtikten sonra alacağı puana göre onun için gelecek planı yaparsa, gelecek kaygısını arttıran şey belirsizliktir. Eğer belirsizlik yok hedef belirlemiş, yol haritası çizmişse sınav, gelecek kaygısı olduğu zaman; ‘Ben bunu daha önce düşündüm, hedefimi belirledim, bunula ilgili yol haritamı çizdim o halde tekrar düşünmeye gerek yok.’ deyip hemen konuyu değiştirmeli. Bir de gelecek kaygısında ümit çok önemlidir.” dedi.

“Sınavı eğer ölüm kalım savaşı gibi görürlerse kaygı artıyor”

İyi niyet ve güzel gayret varsa hiç korkmamak gerektiğinden bahseden Tarhan; “Bu sınava yüklenen anlam çok önemlidir. Sınavı eğer ölüm kalım savaşı gibi görürlerse kaygı artıyor ama hayat yolunda ilerlerken başarı basamaklarından biri budur. Bu basamağı şu an geçerse mesulü yok, geçemezse bir daha geçer, bir daha geçer. ABD başkanlarından Abraham Lincoln 19’uncu adaylığında seçilmiş. 18 defa aday oluyor, 19’da seçiliyor. Hatta bununla ilgili İngiltere’de bir krallık örneği vardır. İngiltere’nin iç savaşları meşhurdur, Orta Çağ döneminde. O iç savaşlardan oradaki kral adaylarından birisinin ordusu darmadağın oluyor. Tek başına yanında bir yardımcıyla mağaraya sığınıyor. İntihar etmeyi düşünürken duvarda bir örümcek görüyor. Örümcek ağını yaparken, sadece bir kenarını yapmak için 7 defa atlamış. ‘Bir örümcek bir kenarının ağını yapmak için 7 defa atladıysa ben niye burada ümitsizliğe düşüyorum?’ diyor. Bütün iş burada iyi niyetle, bu hadisi kutsidir; ‘İyi niyetiniz ve güzel gayretiniz varsa tamamlayıcınız benim.’ diyor. Onun için iyi niyet ve güzel gayret varsa hiç korkmamak lazım. Ya Allah deyip yolumuza devam etmeliyiz, ilerlemeliyiz. Böyle durumlarda hiç olmazsa A planı, olmasa B planı, C planı vardır. Hatta bir gün böyle, manik bir hastaydı. ‘B planın var mı?’ dedim.’ Hocam Z planım bile var.’ dedi. O kadar olmasa bile birkaç planımız olmalıdır.” şeklinde konuştu.

Okunma : 2467

ÜHA

 

Haberler

Foto Galeri