Kıskançlık, yalan ve samimiyetsizliğin evliliğin en büyük düşmanı olduğunu belirten psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, açık, şeffaf ve dürüst ilişkilerin evlilikteki güven duygusunun temelini oluşturduğunu, yalanın ilişkinin en büyük düşmanı olduğunu söyledi. Tarhan kıskançlığın azının ise tutkal etkisi yaptığını hatırlattı.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, TRT1’de yayınlanan Ailece programında evlilik kurumunda açık, şeffaf ve dürüst ilişkinin önemini vurguladı.
Programa başlarken Barış Pınarı Harekatını ve toplum üzerinde oluşturduğu psikolojik etkileri de değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, maddi ve manevi olarak halkın askerimizin arkasında olduğunu söyledi.
"Savaşı düğün gibi görmek duygusu korunmalı"
Harekâta giden bir askerle yapılan bir röportajda askerin düğüne gittiğini söylediğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Savaşı düğün gibi görebilmek, bizim kültürümüze mahsus. Onun için biz Anadolu’da büyük işler yapabilmişiz. Bu duygunun muhakkak korunabilmesi gerekiyor. Askerlik mesleğinin dışında hiçbir meslek kendi hayatı riske girdiği zaman kendini öne atmaz. Hekimlikte de böyledir. Askerin ölme ihtimali olduğunu bilmesine rağmen gitmesi görev tanımında vardır. Biz bunu uygulayabiliyoruz. Psikolojik savaş ideolojidir. Savaş psikolojisi kitapları vardır. Savaş psikolojisini askere anlatırsak asker savaşa gidiyor. Bizim askerimiz ne zaman savaşır? Birincisi bayrağın dalgalanması gerek, ikincisi ezan sesi, üçüncüsü ise komutanını önünde görmek istiyor. Bu üçünün olduğu her durumda bizim askerimiz savaşır. Bunun arka planında şehitlik duygusu var. Toplum için hayatını riske atabilmek çok önemi bir duygudur. Manevi duygular için savaşan kimse bunu göze alır. Savaşta Allah Allah diye hücum edilir. Harekâtın başlangıcı çok güzel oldu. Maddi ve manevi anlamda halk olarak ordumuz ile beraberiz. Meclis’te de bununla ilgili çok güzel duruş sergilendi. Allah askerimizin yardımcısı olsun” dedi.
Evlilikte kıskançlığın azı tutkal etkisi yapıyor
Kıskançlık, yalan ve samimiyetsizliğin evlilik kurumunu olumsuz etkilediğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Evlilik kurumunun en büyük düşmanı aldatmadır. Kıskançlık aldatma olmasın diye evlilikte olur. Kıskançlığın az miktarda olanı tutkal etkisi oluşturur. Yanlış kullanılırsa da ailedeki ilişkileri patlatır. ‘Ben neden kıskandım?’ sorusunu insan kendisine yöneltip mantıklı bir cevap alırsa sıkıntı yok. Ama gereksiz yere yapılan kıskançlık aile kurumuna zarar verir. Bir insan kıskançlık hissettiği zaman karşıdaki kişinin aleyhinde konuşmaya başlar. Kıskançlıkta en büyük zarar kişinin kendisinedir” dedi.
Patolojik kıskançlık
Kimi zaman kıskançlığın patolojik bir hale dönüşebildiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, mutluluğun en büyük düşmanlarından birinin de kıskançlık olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bir vaka tanıyorum, eşini uyurken izleyen bir erkek vardı. Uykusunda eşi güldüğü zaman uyandırıp ‘Neye gülüyorsun?’ diye soruyordu. Bu patolojik bir kıskançlık. Mutluluğun en büyük düşmanlarından birisidir kıskançlık. Kıskandığı için eşini öldürmek isteyen bir hastam vardı. Aldattığını düşünüyordu. Tek kanıtı da cinsel olarak eski performansını sergilememesiydi. Hatalı bir ipucunu gerçek bir kanıt gibi kullanamaya çalışıyordu. Korktuğu şeye bu yoldan sebebiyet veriyor aslında ama farkında değil. Bunu bilerek değil, bilmeden yapıyorlar. ‘Asla kıskanmam’ diyen insan da kesin yalan söylüyordur. İnsanın önem verdiği şeyi kıskanması normaldir. Bu kimi için bir insandır, kimi için paradır. Bu değişiklik gösterir. İnsanın biyolojik doğası herkesle aynı değildir. Kıskanç ilişki, evde bomba bulundurmakla aynı. Kıskançlığın azı karar, çoğu zarar diyebiliriz. Bazı kadınlar eşleri kıskanınca mutlu olur. Bu durumu ‘Bana değer veriyor’ şeklinde değerlendirir. Hâlbuki karşı tarafın bunu sözleriyle ifade etmesi daha sağlıklı bir durumdur.”
Kimi zaman ilişkilerde taraflar arasında ortaya çıkan ‘Eşim bana eskisi kadar yakın değil, muhtemelen aldatıyor’ gibi şüphe içeren düşünceler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu tip düşüncelerin akla gelmesi gayet doğal. Fakat bu düşünceden sonra neler yaptığımız önemli. Kimi zaman bazılarında patolojik davranışlar ortaya çıkabiliyor. Bazı erkekler evden çıkarken perdeyi işaretliyor, ben evde yokken perde açılmış mı açılmamış mı diye ağır şüphe içeren davranışlar gösterebiliyor. Bu tarz davranışlar hastalık boyutuna gelmiş. Kimiz kadınlar ise eşi cinsel ilişkide eskisi gibi olmadığında eşinin kendini aldattığından şüpheleniyor. Hâlbuki ilk önce kişinin kendisine sorması lazım. Aldatma düşüncesinden önce başka sebepler araması lazım. Belki eşi yorgundu, başka sıkıntısı vardı. Bu konularda sen dili değil de ben dili ile ilişki kurması lazım” diye konuştu.
Açık ve şeffaf ilişki yaşanmalı
Kıskanç bir eşle yaşayan bir kimsenin açık ve şeffaf olması gerektiğini, yalan söylememesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kıskanç kişi her şeyde kanıt arar. Eve geldiğinizde telefonunuza şifre koyuyorsanız, telefon çaldığında başka odada konuşursanız bu durumda karşı taraf çıldırır. Açık ve şeffaf ilişki yaşamanız lazım. Karşı taraf sorguladığında bile siz şeffaf olursanız bir süre sonra kıskanç olan taraf hatasını anlar, boşuna kıskanmışım der. İspat sorumluluğu iddia sahibine aittir. Bu hukukta da vardır. Eşiniz size aldatma iddiasıyla gelirse kanıt isteyin. Kanıtı yoksa hemen özür diler. Yalan, toplum hayatında en büyük virüstür. O yüzden şeffaf olun. Açık şeffaf ve dürüst ilişkiler evlilikteki güven duygusunun temelini oluşturur. Bütün kültürlerde yalana karşı duyarlılık var. Yalan ilişkinin en büyük düşmanıdır” diye konuştu.
Okunma : 6253
ÜHA