Kendimizi harekete geçirip hedefe ilerlerken beynimizdeki eczaneyi, kimyasalları kullandığımızdan bahseden Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, iyi bir kimyacı hassasiyetiyle karışımın yapılması ve psikolojik kaynak ve sermayenin iyi yönetilmesi gerektiğine dikkat çekti. Bu yolculukta özellikle toksik kişilerden uzak durulması gerektiğinin altını çizen Tarhan; “Onlar bizi zehirliyor ve beynimizdeki kimyasalları etkiliyor.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan İstanbul Kültür Üniversitesi tarafından “Create Yourself” temasıyla 4. kez düzenlenen TEDx konferansına katıldı. ‘Benliğe Yolculuğunda Toksik İlişkiler’ başlığında konuşma yapan Tarhan, insanın kendi kendine mutlu olmayı başarabilmesi gerektiğine dikkat çekti.
“Benlik algısını etkileyen şey benlik saygısıdır”
Şans denilen şeyin aslında akılla fırsatın kesiştiği nokta olduğunu vurgulayan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Benliğin inşası doğumdan itibaren başlıyor. İnşa etmeyle birlikte hayat boyu bir yolculuk ortaya çıkıyor. Bu yolculuk ortaya çıkarken insan ilişkisel bir varlıktır, tek başına yaşamaya göre zihinsel olarak programlanmamış. Benlikle ilgili yolculuk yaparken insan ilişkilerini nasıl kuracak? Sosyal bir beyin taşıyoruz, o halde çeşitli ilişkileri iyi kurabilmemiz gerekiyor. Önümüzdeki engelleri aşacağız, o engelleri nasıl fırsata dönüştüreceğiz? Önümüze toksik kişiler çıkacak. Biraz kafanızı karıştıracak ama bu sizin ciddi bir şekilde iç motivasyonunuzu arttıracak. Hayat yolculuğunda başarılı olmuş, belli bir fırsatları iyi değerlendirmiş insanlara bakıyorsunuz ve ‘Ne şanslı adam!’ diyorsunuz. O şans dediğimiz şey aslında akılla fırsatın kesiştiği noktadır. O kişi bir kenarda bekliyor ve şansı yakalıyor. Akılla fırsatın kesiştiği noktada ortaya çıkıyor. Bu nedenle bu yolculukta benlik algısı çok önemlidir. Benlik algısını etkileyen şey de benlik saygısıdır. O kişi için ideal ben önemlidir. Diğer ben olarak kendi ‘Ben olan beni’ önemlidir. Bu dördünün farkını anlayabilen kişi kendi benliğine yolculuk yapıyor. Kendini tanıyabilen bir kişi bir müddet sonra güçlü yönlerini, zayıf yönlerini biliyor. Güçlü yönleri zayıf yönleri bilmek, teklifleri ve fırsatları değerlendirmek önemlidir. Bütün bunların olması için önce hedefinin olması gerekiyor. Hayat yolculuğuna çıkarken, benliğe yolculuğa çıkarken kişinin ego idealinin olması, ego idealinin netleşmesi önemlidir. İdeali kafamızda oluşturduktan sonra genellikle ergenlik yaşında bu ideal olgunlaşıyor. O zamana kadar yavaş yavaş gelişiyor.” şeklinde konuştu.
Beynimizdeki eczaneyi iyi kullanmalıyız…
Kendimizi harekete geçirip hedefe ilerlerken beynimizdeki eczaneyi, kimyasalları kullandığımızdan bahseden Tarhan, iyi bir kimyacı hassasiyetiyle bu karışımın yapılması ve psikolojik kaynak ve sermayenin iyi yönetilmesi gerektiğine dikkat çekti. Tarhan, bu yolculukta özellikle toksik kişilerden uzak durulması gerektiğinin de altını çizerek bu kişilerin bizi zehirleyerek beynimizdeki kimyasalları etkilediğini kaydetti.
“Ekosistem değil ego sistem oluştu”
İnsanlık tarihinde egonun bu kadar büyüdüğü ve küreselleştiği bir çağ olmadığından bahseden Tarhan; “Bugün burada iklim değişikliği nedeniyle ekosistemden bahsediliyor ama burada ekosistem değil ego sistem oluştu. İnsanlık tarihinde bu kadar egonun büyüdüğü, yükseldiği, küreselleştiği bir çağ yok. Daha önce hep liderler başarılı insanlardan olurdu ama bakıyorsunuz küresel olarak bu var. Bununla ilgili ciddi bir literatür var. Bizi ‘ben’ yapan organ beynimizdir. Beynimizin ön frontal bölgesi, frontotemporal yani aşağı yukarı beynimizin yarıdan fazlası burasıdır. Canlılar içerisindeki en büyük beyin frontal lob insanda var. Şizofren kişilerde frontal lob çalışmıyor, kullanmıyor. Şizofren kişi çok hayal kurar, çok mutludur, yağmurlar yağdırır, savaşlar çıkarır. Mesela Mehdidir… Peygamberdir dünyaya gelmiştir… Gayet mutlu, neşelidir. Biz tedavi ettiğimiz zaman birden depresif olur. Psikiyatri pratiğinde; ‘İyilik mi yaptık kötülük mü?’ diye sorarız. Şizofren kişi frontal lobu kullanmıyor. Arka lobları kullanıyor, hayal dünyasında mutlu bir şekilde yaşıyor. Demek ki kişinin hayatındaki amaç bireysel mutluluk mu yoksa toplum için bir şeyler yapabilmek, insanlık için bir şeyler yapabilmek, hayatın sonuna geldiği zaman iz bırakabilmek mi? Mutluluk bu mudur? Bunu doğru karar vermek gerekiyor. Sağlıklı kişinin beyninin her tarafı homojen çalışıyor.” dedi.
Terbiye edilebilen narsistik özellik hedefe götürür…
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kapital sistemin tüketim ekonomisini hızlandırmak için narsisizmi desteklediğine dikkat çekti. Tarhan; “Kapitalizm önce hasta ediyor, sonra tedavi ediyor. Şu anda Manhattan’da sokak kanalizasyonlarında, atık sularda antidepresan var. Türkiye de bu açıdan küçük bir Amerika oldu. Herkes antidepresan kullanıyor bu övülecek bir şey değil, bu olmamalı. İnsan kendi kendine mutlu olmayı başarabilmelidir. İstatistiklerde görüyorsunuz narsisizm epidemisi var. Özellikle gençler arasında yıllar arasında epidemi hızla artıyor. O halde biz Covid epidemisi gibi insanlığı bekleyen yeni epideminin pandemi haline gelmemesi için daha lokal şeyler söyleniyor. Pandemide küresel haline geldiği zaman bir salgın haline doğru gidiyor. Burada kendimizi koruyabilirsek gelecekteki tehlikelerden kendimizi korumuş olabiliriz. Kişilik bozukluğu olan kişilerde de yıllar arasındaki narsisizm kişilik bozukluğu tanısı alma artıyor. Narsistik kişilik bozukluğu bir hastalık değildir, bir kişilik bozukluğudur. Narsistik özellikle hepimizde az çok vardır ama narsisizm bir enerjidir. Hedefe götürmek için onu kullanırız. Bir vahşi at gibidir. Onu iyi terbiye edersek bizi hedefe götürür ama yanlış terbiye edersek bizi tepetakla edebilir. Narsistik bir insanın kendini sevmesidir, kendine hayran olmak ayrı bir şey güçlü ve zayıf yönleriyle kendi benlik saygısına sahip olması ayrı bir şeydir. Bu nedenle kapital sistem tüketim ekonomisini hızlandırmak için, arttırmak için narsisizmi destekliyor, rekabetçiliği destekliyor, yarışmayı destekliyor, daha iyi yaşamayı, hızlı yaşamayı daha çok tüketmeyi destekliyor. Bu da küresel bir salgın halinde insanlığı etkilemeye başladı.” ifadelerini kullandı.
Beynin üzerinde yüksek boyutlu bir zihin var
Zihnin beyin ve bedenden daha büyük olduğundan bahseden Tarhan; “Beynin üzerinde yüksek boyutlu bir zihin var. Holografik olarak yapılanmış bir alan vardır. Zihin alanındaki değişiklikler anında beyinde nörondan nörorezonansa geçiyor. Beyindeki sinir hücreleri titreşime girişiyor. Bu nörokuantoloji bilgisidir. Kolektif psikoloji de insan beynini bilgisayar gibi görüyor. İnsan beyninde 1. yazılım mı, donanım mı? Beynimiz donanım, elektronik devreler gibi çalışıyor. Şu anda bir şeyler beyindeki nöroplasti değişiyor. Benden duyduğunuz bilgiyi kabul ederseniz enter tuşuna basmış gibi bilgi inanışa dönüşüyor. Onu tekrar ederseniz alışkanlığa dönüşüyor. Onu da tekrar ederseniz ve 6 ay sürerse bu da bir kişiliğe dönüşüyor. Bu beyinde tamamen ilk başta nektifsel network olarak var. Daha sonra kimyasal network olarak yazılıyor. İngilizce, Fransızca, Arapça konuşan aynı farklı beynimiz networklar kullanıyor. Beynimizi açıklayan model budur. Bu nedenle burada ben bilinci nasıl oluşuyor, ben kavramı nasıl oluşuyor? Zihin, beyin ve bedenden daha büyük. Eğitime açık, ilkel bir enerji bizde doğuştan gelen ilkel bir enerji vardır.” şeklinde konuştu.
Hayallere ulaşmada 3 önemli liderlik: Realizm, aktivizm ve idealizm
Hayal kurarken bir ayağın yerde bir ayağın ise havada olması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Hz. Mevlana’nın sözüne dikkat çekti. Tarhan; “Kendimizi inşa ederken hayal kurmak önemli ama Mevlana’nın söylediği gibi; ‘Hayallerimiz pergel gibi olsun.’ Bir ayağımız yerde bir ayağımız havada olsun. Bu şekilde hayal kurabiliyorsak o hayalden korkmamak gerekir. Realizm, aktivizm ve idealizm bu 3 liderliği kurabilmek çok önemlidir. Aslında zihnimiz aklımız madde karşılığı olan beynimiz kuantum alanında yankılanan bir kuantum alıcısıdır. Holografik beyin, bir evrende yaşıyoruz ve ayna nöronlarla beynimizdeki nasıl kolumuzu kaldırdığımız zaman karşı tarafın beynindeki kol kaldırmayla ilgili beyindeki aynı bölge harekete geçiyorsa beynimizde de duygusal ayna nöronlar var. Biz güçlü bir duygu hissettiğimiz zaman karşı beynindeki kimsenin güçlü duygularla o duyguyu algılamasını fark ediyoruz.” dedi.
Okunma : 799
ÜHA