Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile Samsun Valiliği iş birliğinde gerçekleştirilen, "İmam Hatip Okulları Yönetici Buluşmaları Programı" kapsamında din görevlileriyle buluştu. Samsun'da başlayan buluşmalara online katılım sağlayan Tarhan, ‘Liderlikte Duygusal Zeka’ konusuna ilişkin katılımcılara önemli değerlendirmelerde bulundu. Duygusal zekânın aslında çoklu zekâ duygularının eğitimi olduğuna dikkat çeken Tarhan, eğitimcilerin değer taşıyıcılar olduğunu söyledi.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen programın açılışına "İmam Hatip Okulları Yönetici Buluşmaları Programı" açılışına Samsun Valisi Doç. Dr. Zülkif Dağlı, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, On Dokuz Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, Samsun İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Murat Ağar, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül ile ÖNDER Onursal Başkanı İbrahim Solmaz da katılım sağladı.
Her insanın yaşamında önemli olan 6 erdem…
Açılış konuşmalarının ardından Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yöneticilere ‘Liderlikte Duygusal Zeka’ başlığında bir seminer verdi. Kongre merkezine online bağlanan Tarhan konuşmasında 6 erdem altında 24 değerden bahsetti. Tarhan; “Duygusal zekâ aslında çoklu zekâ duyguların eğitimi demektir ve psikoloji; duygu, düşünce, davranışları kapsamaktadır. Şimdi değerlerinin de önemi anlaşıldı. Burada sol beyin mantık, muhakeme, analiz, konuşma, hesaplamayla ilgilidir. Sağ beyin duygular, heyecanlar, müzik, sanat ve anlama problem çözme bunlarla ilgilidir. Beyinde Gardner’in 6 erdem 24 değerden bahsediyor. 6 erdem; bilgelik, cesaret, insaniyet, adalet, ölçülülük ve aşkınlık bu 6 erdem her insanın yaşamında önemli olan erdemlerdir. Gardner 1980’de Harvard’da çoklu zekâ teorisini geliştiren kişidir. Yani bir bilgeliği, cesareti, insaniyeti, adaleti, ölçülülüğü, aşkınlığı geliştiriyor. İnsani değerler, kendiliğinden olmuyor. Doğuştan genetik değil, öğrenmeyle oluyor. Mesela eşleşme genetik ama evlilik kültüreldir. Yemek, içmek, üremek biyolojik ama insan olmak, iyi insan olmak, insani değerleri bilge olmak kültürel, cesaretli, doğru yerde, doğru zamanda doğru kararlar vererek cesaretli olmak, insaniyet sahibi olmak, adaletli olmak, ölçülü olmak, aşkın değerlere inanmak insanın öğreneceği değerlerdir. İnsan sadece bunları öğrenmeyle ilgili bir yatkınlıkla doğuyor. Eğer ormanda kaybolan çocuklar varsa 6 erdemin iş birliğini öğrenemiyorlar. İnsani değerler çocuk yürümeye başladığında öğrenilir. Hatta doğumla birlikte, gebelik esnasında öğreniliyor. ” şeklinde konuştu.
“Eğitimciler değer taşıyıcılarıdır”
Değer içerikli eğitimin yaşanarak gösterilen ve davranışlarla geçen bir eğitim olduğunu belirten Tarhan; “Değişen dünyada insanın rolü ne oldu? İnsan değişen dünyada hangi rolde? ABD’de her şeyin istatistiğini yapıyorlar. 1950-2000 yılları arası gelir düzeyi gayrisafi milli hasıla ABD’de kişi başı 20 bin dolardan 35 bin dolara çıkmış ama mutluluk eğrisi aynı paralelde değil. ‘Parayla saadet satın alınmaz’ Amerikalı sözünü istatistik bilgiler doğruluyor. O halde neden insanı mutlu yapamıyor? Mutluluğu insanlara ego ideali olarak koyduk. Kapital sistem hedef olarak zevk peşinde koşmayı koydu. Ona rağmen mutluluk aşağılara doğru gidiyor. Neden? Bu arada genel kabul gören 21. yüzyıl becerileri var. Biri emotivizm yani sosyal ve duygusal beceriler, teknik ve akademik beceriler kadar önemli hale geldi. Birinci değer taşıyıcısı anne, baba yani ailedir. İkinci değer taşıyıcısı öğretmenlerdir. Eğitimciler değer taşıyıcısıdırlar. Bu değeri taşırken o değerleri yaşayarak, mesela sınıfta bir öğrenci sıra arkadaşına değerli, saygılı davranıyorsa evlendikten sonra eşine de öyle davranır. Sınıfta bunu öğretmek gerekiyor. Sadece akademik bilgileri öğretmek yetmiyor. Öğrencilere bu değerleri aktarmak bu şekilde değer içerikli eğitim olur. ‘Değerler şöyle güzeldir, böyle güzeldir’ diye konferans vererek olmaz. Değer içerikli eğitim yaşanarak gösterilen, davranışlarla geçen eğitimdir. O da duygusal ve sosyal becerilerle oluyor.” şeklinde konuştu.
“Evrendeki en büyük hakikat, bağlantısallık hakikati”
Sosyal medyanın evin açık kapısı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çocukların akıllı telefon kullanılmasıyla birlikte artık sınır kavramının kalmadığından bahsetti. Tarhan; “21. yüzyıl becerilerinden konnektivizm, bağlantısallıktır. Bilimdeki bireysellik ya da katı disiplin kavramı ortadan kalktı. Evrendeki en büyük hakikat, bağlantısallık hakikati. Her şey, her şeyle bağlantılı ve iç içedir. Japonya’da ki elmayla buradaki elma bağlantısal. Hepsi belli bir kuantum sistemi içerisinde çalışıyor. Biz bağlantısallığı anlarsak takım çalışmasını anlayabiliriz. Yaptığımız işin bize bakan yüzü 1 ise, topluma bakan yönü 2, insanlığa bakan yönü 3, evrene bakan yönü 5’tir. Yaptığınız her işte bütünün bir parçası rolü var. Diğeri de yenilikçilik ve girişimciliktir. İnsanlık tarihinde hiç bu kadar teknolojinin insan hayatına girdiği görülmemiştir. Sosyal medyayı artık evin açık kapısıdır. Çocukların elinde artık akıllı telefonlarla sınır kavramı kalmadı. Sosyal normlar değişti. Aile normları da değişti. Bunu teknoloji yaptı. Teknoloji mi bizi kullanacak? Biz mi teknolojiyi kullanacağız? Onu düşünmek gerekiyor. Diğeri de objektizm bu zamanda ön plana çıkıyor. Bağlantısallık, bütüncül bakış var. O halde adalet ihtiyacı ön plana çıkıyor. İnsanlık tarihinde adalete ihtiyaç duyma daha da görünür oldu. Çünkü daha önce merkezi otorite her şeyi yapıyordu. Diğer insanlar ona itaat ediyordu. Yönetilenler, adaletli olup olmadığını anlayamıyordu ancak şimdi yönetilenler, yönetenlerin adil olup olmadığını algılayabiliyor. Çocuklar anne babayı sorgulayabiliyor. Böyle bir dönemde bu da 21. yüzyıl becerisi olarak bizim önümüze geçti.” dedi.
“Narsisizm sosyal bir kanserdir”
Beynin ön bölgesi olmasaydı medeniyetin olmayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Hazcılığın empati yoksunluğunun ve bencilliğin getirdiği mutsuzluk, depresyon, intihar bunlar küresel bir yara olarak gittikçe büyüyor. Küresel kanser gibi bu sendrom kanser gibi hücreler yutuyor, büyütüyor, büyüyor ve biz farkında değiliz. Vücut iyice hastalık ilerleyince farkına varırsak çok geç olur. Yani narsisizm bu nedenle sosyal bir kanserdir. Beyinle de çok yakından ilgili bu biyolojik boyutu var. Kişiye; ‘Evin içinde sakin, huzurlu bir şekilde dolaşıyorum.’ diye hayal et deniyor. Birden sağlıklı gruba tenis oynamayı hayal et, bir de evde sakin, huzurlu olduğunu hayal et. Bu kırmızı alanlar, stresli çalışanlar, hareketli hızlı yani beynin metabolizma hızının arttığı alanlar, kırmızı oksijen ve glikozu çok tüketen alanlar burada gözüküyor. Teniste, tenis oynar gibi beyin canlanıyor. MR cihazının içinde evde sakin dolaşırken sağlıklı grup beynini sakinleştirebiliyor ama hasta grup beynini sakinleştiremiyor. O halde birçok hastalık beyinde yenidir. Bununla ilgili beynimizin ön bölgesi olmasa medeniyet olmazdı. Aslında insanı insan yapan beynimizin ön bölgesi var. Normal beyinde her taraf eşit çalışıyor. Şizofrenin beyninde ön bölgesi fonksiyonsuz gibidir.” ifadelerini kullandı.
“Takım çalışmasını başarabilen bir kimse daha iyi lider oluyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sosyal zekada iş birliğinin becerileri yönettiğinden bahsetti. Tarhan; “Fıtratı en iyi belirleyen beyin fonksiyonlarıdır. Beynimizdeki doğuştan gelen kayıtlara sonradan öğrenilmiş genetik ve epigenetik denir. Doğuştan gelen genetik kayıtlar bellidir ama epigenetik kayıtlar beyine toplumun öğrettiği kanıtlardır. Eğer devam ederse bir iki nesil devam ediyor, devam etmezse kayboluyor. Toplum beyinde genetik bir polimorfizm yapıyor. Takım çalışmasına bir örnek, kazlara kaz kafalı denir ama kazlar kaz kafalı değildir. Kazlar çok zeki hayvanlar ve öndeki kaz yorulduğu zaman yanındaki ile yer değiştiriyor sırayla yer değiştirerek öndeki kaz daha çok kanat çırpıyor diğerlerinin yolunu açıyor, yoruluyor, değiştirerek kıtalar arası uçabiliyorlar. Bu takım çalışması 21.yy’dan sonra bunu başarabilen bir kimse daha iyi lider oluyor. Karizmatik liderle uyum, kontrolle iş yapar. Sosyal hayatta bu işe yaramaz ve insana hata yaptırır. Onun için nöro denetim diyagramında mantıksal zekâ, bedensel zekâ, sosyal zekâ bunların hepsi liderle bağlantılı bir merkezi konumda bir vicdani zekâ olması lazım. Yaptığımız işe bir birlik katmak demektir. Vicdanındaki bir bekçiden, zihnindeki bir jüriden yardım alarak hareket etmek. Buradaki mantıksal zekâ, idealist olmayı, hayal kurmayı vs. duygusal zekâ aktivist olmayı, kendinle vakit geçirmeyi önemser. Bedensel zekâ disiplin, zaman yönetimini önemser. Sosyal zekada iş birliği becerilerini yönetir.” dedi.
Karanlık üçlü: Bencillik, mükemmelliyetçilik ve makyavelizm
Liderlik çemberinin ortasında güven olduğundan bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, lider güven veriyorsa bu kişinin iyi bir lider olduğuna, eğer güven zayıflıyorsa yavaş yavaş liderliğin tükendiğine dikkat çekti. Tarhan; “Dürüstlük varsa güven oluşuyor, güven varsa korku azalıyor ve girişimcilik de artıyor ve o kişi işi daha çok seviyor, sarılıyor. Kurumsal sadakat çalışmalarında birinci sırada işi sevmesi ikinci sırada geleceğini güvende hissetmesi, üçüncü sırada ise kişinin aldığı ücret yer alıyor. Lider korkutmaz, güven verir. Bu karizmatik liderdir. Takım çalışmasını, birlikteliğini yönetiyorsun ve liderlik çemberinde ortasında güven var. Güven veriyorsa, bu kişi iyi liderdir eğer güven zayıflarsa yavaş yavaş liderlik tükenir. Onun için güveni sarsacak adım atan bir lider bir yanda kazanıyor gibi olsa da Makyavelizm mesela burada karanlık bir üstün dediğimiz bir üçlü var. Bu işte bencillik vardır, ikinci ayağında mükemmeliyetçilik vardır. Adam bencildir her şey tam olsun, iyi olsun ister. Üçüncü ayakta da Makyavelizm vardır. Hedefe ulaşmak için her şey serbest derler. Birincil mükemmeliyetçi ama makyavelist bir insan, bu insana dikkat et. O gerçekten hem çalışkan olduğu için güzel şeyler yapar, bencil olduğu için hep kendine yontar, makyavelist olduğu için de rahatlıkla insanları kullanır. Karanlık üçlüye çok dikkat etmek gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“Stratejisi yanlışsa başarının önemi yoktur”
Stratejik hedefte dönüşümcü liderin uzun vadeli planlama yeteneğini kullandığından bahseden Tarhan; “Klasik lider sorundan korkar, sorunlara pansuman yöntemiyle yaklaşır. Kültürel adım atmak istemez. Tedavi ediciliğe önem verir. Hasta geldiği zaman klasik hekim ne yapar ameliyatla tedavi yapar ama daha vizyonu olan bir hekim kişinin hasta olmaması için çalışır, erken teşhise önem verir ama daha iyi bir hekimlik var ki koruyucu hekimlik insanların hasta olmaması için çalışır ve önleyici hekimliğe önem verir. Sorunun tekrarlamamasına daha fazla kafa yorar. Planlama yeteneği, operasyon yeteneği klasikler buna daha fazla odaklanır. Stratejik hedeflerlerde dönüşümcü lider uzun vadeli planlama yeteneğini kullanır ve vizyon adamıdır. Stratejik hedef için geri adım atar. Stratejisi yanlışsa kazandığı başarının önemi yoktur.” şeklinde konuştu.
“Liderlik karar verme yeteneğini kullanabilmek demektir”
Önem ve öncelik sıralaması yapmanın önemine değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Zaman piramidinde 5N1K vardır. Kim, ne, nerede, ne zaman ve nasıl. Önem ve öncelik sıralaması yapılır. En önemli konuya en çok zamanı ayırır. En önemli konu, ikinci daha az önemli konu, sıradan durumlarda ona göre davranır. En önemli konuya daha çok odaklanır bu kişi hedef hiyerarşisinde zaman piramidinde en önemli konu onun zihninde en tepededir. Bunu yapabilirse kişi o zaman başarısı doğru kararlar vermesi daha kolay olur. Çünkü liderlik demek karar verme yeteneğini kullanabilmek demektir. Dikkat piramidi de vardır. Esas önemlidir ama usul ondan önceliklidir. Burada da dikkat piramidi ve öncelik piramidi hatta birçok arama motorları ‘tek rakibimiz uyku’ der. Niye? İnsanların dikkatini çekerek, insanları yönetiyorlar. Dikkat piramidinde en öncelikli konuya en çok zaman ayrılır. Önbellekte onları tutar. Diğer şeyleri de orta uzun vadeli belleğe depolar, sıralamasını önbellekte önceliklere göre karar verir. Zamanlama ve sıralama tamamen kişinin özgür iradesi varsa daha öncelikli, az öncelikli ve sıradan durumlar olarak önümüze çıkıyor.” ifadelerini kulandı.
Okunma : 1514
ÜHA