Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen Mesleki Gelişim Akademisi kapsamında gerçekleşen ‘İZMEM Eğitim Platformu Çevrim İçi Eğitimleri’ nin konuğu oldu. Çevrimiçi gerçekleştirilen eğitimde “Eğitimde Yeni Doğrular ve 21. Yüzyıl Becerileri” konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tarhan; “Biz bu 21. Yüzyıl becerilerini eğitimde uygulamaya geçirirsek, yeni yetişen gençler çağı yakalayan gençler olur. Yeni yetişen eğitimciler buna göre olur. Her üniversitenin eğitim fakülteleri olmamalı. Nasıl sağlık üniversitesi kuruldu, eğitim üniversitesi de öyle kurulmalı. İzmir’de, İstanbul’da, Ankara’da büyük yerlerde öncelikle kurulmalı. Eğitim sistemimizde bir reforma ihtiyaç var. Bu reformu biz yapmadıkça eğitim sistemimizde böyle bireysel çabalar sonuç vermeyecek, maalesef küresel gelişmelerin öznesi değil, nesnesi olacağız. Onlar üretecek biz tüketeceğiz.” şeklinde konuştu.
“Deneyimleyerek öğrenmek 21. Yüzyıl becerisidir”
Eğitimcilerin yoğun ilgi gösterdiği programda 21. Yüzyıl becerilerinden bağlantısallık konusuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bu çağdaki diğer bir beceri ise bağlantısallık, iş birliği becerileri. Eğer sen bir konuda çalışma yapacaksan, kaliteli eğitim yapacaksan bağlantısallığı ön plana çıkaracaksın. İş birliğini, yenilikçiliği yapabilmek için önemli olan takım çalışmasıdır. Hatta Finlandiya eğitiminde bu yeni modelleri çok uygulayan bir yer. Yıllar önce Türkiye’nin eğitim uzmanlarından oraya bir ekip gidiyor ‘Bu eğitim modeli nedir?’ diye ve orada kışın o kar ve soğuk havada çocukların giyinip bahçede soğuk havada ders yaptığını görüyorlar. Bizim uzmanlar sormuş hemen ‘Burada sıcak sınıf varken niye dışarıda bunu yapıyorsunuz?’ ‘Koşturuyorlar, oynuyorlar bu öğrencileri nasıl dışarıda tutuyorsunuz?’ diye sorduklarında bizim uzmanlar onların verdiği cevaba daha enteresan bakmış. Çünkü onlar ‘Siz nasıl bu kadar öğrenciyi bir sınıfta tutuyorsunuz? Asıl tuhaf olan o.’ demiş. Bu şekilde öğrenciler sökecek, takacak, uzanacak öyle bir şeyleri öğrenecekler. Hareket halinde öğrenecekler. Dönem, oturup kafa sallayarak öğrenme modelinin zamanı değil. Onun için yeni deneyimlere açık olmak, deneyimleyerek öğrenmek önemli. Deneyimleyerek öğrenmek 21. Yüzyıl becerisidir. Bunun da akış yolu takım çalışmasıdır.” şeklinde konuştu.
“21. Yüzyıl becerileriyle yetişen gençler çağı yakalayan gençler olur”
Pozitif Psikoloji dersinin uygulamaya geçiş sürecinden bahseden Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Pozitif psikoloji aslında polyannacılık değil. Bu hep karıştırılıyor. Normal psikolojide patoloji düzeliyor. Durumu sıfıra getiriyor. Pozitif psikoloji ise bu durumu yükseltiyor. Nasıl yaşarsan mutlu olursun, nasıl yaşarsan daha huzurlu, daha rahat olursun…? Tarzında iyilik hali, psikolojik sağlamlık eğitimi verdiriyor. Harvard Üniversitesi bunu 2015’te ders olarak koydu. Değerler, ruh beden ilişkisi, merhametlilik, gibi şeyler söylüyor. Diğer taraftan Yale Üniversitesi bu dersi 2018 yılında koydu. Hatta Yale Üniversitesi 2021’de Covid döneminde bu dersi halka açmış onun üzerine üç buçuk milyon kişi kayıt yaptırmış. New York Times bunu haber yaptı mart ayında. Bristol Üniversitesi intiharların çoğalmasının ardından 2019’da lisans düzeyinde mutluluk dersi vereceğim diye ilan etti. Bristol, İngiltere’deki bir üniversite görüyorsunuz dünyanın gidişi bu yönde. Biz Üsküdar Üniversitesi olarak bunu 2013’te yaptık. Övünmek gibi olmasın ama Harvard Üniversitesinden önce bu dersi vermişiz. Sonuçta biz bu 21. Yüzyıl becerilerini eğitimde uygulamaya geçirirsek, yeni yetişen gençler çağı yakalayan gençler olur. Yeni yetişen eğitimciler buna göre olur. Hatta ben onunla ilgili birkaç yerde de söyledim bu yüzden her üniversitenin eğitim fakülteleri olmamalı. Nasıl sağlık üniversitesi kuruldu eğitim üniversitesi de öyle kurulmalı. İzmir’de, İstanbul’da, Ankara’da büyük yerlerde öncelikle kurulmalı. Eğitim sistemimizde bir reforma ihtiyaç var. Bu reformu biz yapmadıkça eğitim sistemimizde böyle bireysel çabalar sonuç vermeyecek. Köklü bir reforma ihtiyaç var. Bu eğitim reformunu yapamadığımız zaman biz maalesef küresel gelişmelerin öznesi değil, nesnesi olacağız. Onlar üretecek biz tüketeceğiz pazarlamacısı olacağız.” dedi.
“Devletin ARGE’ye bütçe ayırması lazım”
Çoğu ünlü girişimciye ait proje fikirlerinin yüksek lisans ya da doktora dönemlerinde ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Öyle bir şey ki bu eğitimde de küresel bir yarış var. Silikon Vadisi de aslında fiziki bir vadi değil, zihinsel bir vadi. Burada ciddi bir yenilik çıkıyor, ciddi bir etkileşimcilik var. Silikon vadisinde çalışanların 3’te 2’si dışarıdan gelenlermiş. Amerikalı değiller. Yani, şu anda var olan bütün yenilikleri yapanlar gençken harekete geçenler. Google’ı bulanlar gibi... Google iki tane gencin yüksek lisans teziymiş aslında. Ya da Facebook’ta öyle onu da öğrenciler yapmış. Bazı bilgisayarlar mesela HP gibi böyle büyük bilgisayarlar var. Bakıyorsun iki ismin baş harfinden, iki doktora öğrencisi birlikte başlamışlar. Bu çalışmalar genellikle yüksek lisans ve doktoralardan çıkıyor. Bu yüzden devletin ARGE’ye bütçe ayırması lazım. Bu seneki bütçeye de baktım yine ARGE çok aşağılarda.” ifadelerini kullandı.
“Öğretmen severse öğrenci dersi seviyor…”
Girişimcilik derslerinin lise seviyesine indirilmesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Eğitimde reformu ARGE ile eğitimi birleştirerek oluşturmak gerekiyor. ARGE’yi yapmadan da eğitimde reform olmalı. Öğrencilere proje kültürü ve girişimcilik dersleri vermek gerekiyor. Lise seviyesinde. Biz üniversitede koyduk ama yine de geç. Lisede proje kültürü ve girişimcilik ders olarak verilmeli. Bunlar için bazı girişimler var. Ben bu konuda karamsar değilim ama ne kadar adım atabilirsek o kadar iyi olacak. Eğitim sistemimizde zihinsel dönüşüm olmadan eğitimde değişim olmaz. Yani, önce eğitimcilerin zihinsel dönüşümü gerekiyor. Bir öğrencinin başarılı olabilmesi için öğretmenleri, eğitimcileri sevmesi önemli. Öğretmeni seviyorsa o çocuk dersi seviyor. Dersi seviyor ve daha çok çalışıyor. Çocuk öğretmeni sevmiyorsa dersi sadece not geçmek için çalışıyor. Ama öğretmeni sevmesi için de öğretmenin öğrenciyi sevmesi gerekiyor. Sınıf yönetiminin de esası o. Aşkla, şevkle, heyecanla, dersi anlatan hocaları hepimiz hiç unutmamışızdır. İlkokulda hep öyle hocalar bizlerin kahramanları olmuştur. Öğretmenler kahramanlarımız olmuştur. Çünkü onlar çocukları geleceğe atılan bir tohum gibi görüyorlar. Onları iyi yetiştirmek, zihinlerini iyi ve güzel şeylerle doldurmak için çabalıyorlar. Çocuklar bunları unutmuyor, güzel dileklerle anıyor. İşte bu heyecanı kaybetmememiz lazım. Bu heyecanla birlikte yenilikçilik ve girişimcilik, ARGE heyecanını birleştirirsek eğitimde ciddi bir politika değiştirmiş oluruz.” dedi.
Okunma : 1927
ÜHA