Üsküdar Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığının desteği ile Çağın Vicdanı Kulübünün düzenlemiş olduğu ‘Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile ‘Varoluştan Anlam Arayışına Psikolojik Sohbetleri’ devam ediyor. Eski sorulara yeni cevaplar verilmesi gerektiğinin altını çizen Tarhan; “Yeni bilgileri yeniden yorumlamak gerekiyor. Bunun sosyal psikolojideki karşılığı: Rönesans’tır. Dinde Reform olmaz ama Rönesans olur. Burada esası koruyor fakat yenileme yapıyor. Yeni bilgiler ekleyerek yeni zarfla veriyor.” dedi.
“Eski sorulara yeni cevaplar vermek lazım”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, her pazartesi gerçekleştirilen ‘Varoluştan Anlam Anlayışına Psikoloji Sohbetleri’ programında tanrı tasavvurunun doğru şekilde tanımlanması gerektiğinin altını çizdi. Tarhan; “Şeytan aslında kötülüğün, melek de iyiliğin sembolü gibi düşünelim. Şeytanın yaratılmasını anlamak için önceden vurguladığımız gibi kafamızda ki Tanrı tasavvurunu doğru şekilde tanımlamak gerekiyor. Yaratan tasavvurunu, yaratıcı tasavvurunu doğru şekilde tanımlamak gerekir. Şeytanın var olmasının, yaratılmasının hikmeti nedir? Şeytanların halkı ve icadı ne içindir? Hakikaten tam 100 sene önce değil de bugüne sorulmuş gibi bir soru ama eski sorulara eski cevaplar değil, eski sorulara yeni cevaplar vermek lazım. Bediüzzaman eski soruya yeni cevaplar vermiş. Bu cevap diğer tefsir kitaplarında ki cevaplardan farklı cevaptır. Diğer cevaplar; ‘Allah yaratmıştır, böyle uygun görmüştür. İlahi tercihtir.’ diyor. Yani Allah katından bakınca öyle bir tercih gözüküyor ama insan için hikmeti nedir, onunla ilgili bu kadar açık bir ifade yok diğer tefsirlerde, onu bilmek lazım.” şeklinde konuştu.
“Dinde Reform olmaz ama Rönesans olur”
Bu zaman ki bilgi seviyesinin, eski bilgi seviyesindeki insanların verdiği cevapla tatmin olmadığından bahseden Tarhan; “Sorular aslında klasik sorular gibi gözüküyor ama bu zamanın icadı farklı olduğu için bu zamanın icadına göre onlara yeni stille cevap veriyor, yeni tarzla cevap veriyor, yeni bilgiler ekleyerek cevap veriyor. Eskiden insanların bilgi seviyesi farklıydı, şimdi ki insanların farklı. Bu zaman ki bilgi seviyesi, eski bilgi seviyesindeki insanların verdiği cevabın aynısını okursanız insanlar tatmin olmuyor. Eski zamandaki şeyler yeni bilgileri veremez. O zaman ki ulema o zamanın yıldızıydı, o zamanın güneşiydi, o zamanı aydınlattılar, o zamanın sorularına cevap verdiler, o zamanın ihtiyaçlarını giderdiler ama bu zamanda eski sorulara, yeni bilgilerle yeni cevap vermek gerekiyor. Yeni bilgileri de yeniden yorumlamak gerekiyor. Onun için bu yeni yapmaktır. Bunun sosyal psikolojideki karşılığı: Rönesans’tır. Dinde Reform olmaz ama Rönesans olur. Rönesans demek yenilemek demek, tecdit’ in İngilizcesidir. Burada esası koruyor fakat yenileme yapıyor. Kabuğu değiştiriyor, özü aynı. Zarfı değiştiriyor, mazruf aynı. Yeni bilgiler ekleyerek yeni zarfla veriyor. Yani ambalajla, yeni formatla, yeni kalıpla veriyor ama öz aynı.” dedi.
“Hiçbir şey yapmama hatası az hata yapmaktan daha büyük bir hatadır”
Kişinin sonucu düşündüğü zaman korka korka da olsa aklına yattığından ve aklın korkuların önüne geçtiği konusuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Allah dünyayı yaratırken, yaratılış hikmetini bilmezsek bunu anlayamayız. Burada evreni kaos teorisine göre yaratmış. Sıcak-soğuk, aydınlık-karanlık, iyi-kötü, çirkin-güzel belli bir dengede oluyor. Burada iyiyi, güzeli, çirkini, aydınlığı, arttırmak esastır. Arttırdığın zaman soğuk, karanlık azalıyor, kötülük azalıyor, çirkinlik azalıyor. O halde biz iyiyi ve güzeli arttırmadığımız zaman oturduğumuz yerde hiçbir şey yapmasak mesela trafik polisi arabalar gelse kenarda otursa; ‘Ben bir şey yapmadım.’ dese sen vazifeni yapmadığın için adamlar birbirlerine çarptı. Hiçbir şey yapmama hatası az bir hata yapmaktan daha büyük bir hatadır. Hiçbir şey yapmama hatası daha büyük bir hata dediğimiz zaman sonuç bilinçli çalışıyoruz. Yaptığın işin sonucunu düşün diye çalışıyoruz. Kişi sonucu düşündüğü zaman korka korka da olsa aklına yatıyor ve aklı korkularının önüne geçiyor. İnsanoğlunu korkular yönetiyor.” ifadelerini kullandı.
“Kötülük bizim sınavda olduğumuzun diyalektiğidir”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan bilgiden sonra maddenin ortaya çıktığının altını çizdi. Tarhan; “Evveldeki entropi yasasına göre kötülük ve iyilik zıtların dinamik dengesi şeklinde duruyor. Yaratılış böyle yaratmış. Bu da entropi yasasıyla yaratmış. İyi-kötü, sıcak-soğuk, aydınlık-karanlık diye bir arada duruyor. Hatta bunu Budist dinlerde büyük ihtimal onlara ilk gelen liderde var. Ying yang, siyah beyaz dengesi diyorlar. Ying yang diye iki tane birbiri içine girmiş daire var. İyilik kötülük, Zerdüşt dininde var. İyilik tanrısı, kötülük tanrısı iki tanrıya inanıyorlar. İkisi de lazım çünkü belli bir dengede olması lazım. Bir kötü tanrısı bir iyilik tanrısı kabul etmek zorundalar. O zaman devamlı tanrıların savaşı olur. Antik Çağda da öyle. Zeus, tanrı evlatları birbirleriyle kavga ediyorlar. Antik Çağın tanrıları çıkıyor. Dinleri ortaya çıkıyor. Tevhit inancında tanrıların kavgası yok. Allah’ın imtihanı var. Çünkü ölüm hakikati var. Ölüm hakikatinin olması bunun ölümden sonra ikinci bir hayatın olması gerektiğini gösteriyor. Şerler onun için ölüm hakikati, şer gözüken şeyler aslında sınav diyalektiği ile yaklaşmak. Sınav diyalektiğinde ne var? Sınavın akıl yürütmesi var. Materyalist diyalektik ne diyordu? ‘Önce madde var, buna sebep olarak ortaya mana çıktı. Önce somut var, sonra soyut çıktı.’ diyorlar. Ama şu an anlaşıldı ki önce soyut bilgi var, önce evrensel bir eğitim var. Bilgi var ondan sonra madde ortaya çıkıyor. Madde diye bir şey yok. Madde dediğimiz bizim enerji iplikçikleri, bu solucan teorisine göre. O halde demek ki önce bilgi var, bu bilgi diyalektik olarak madde çıkmış. O halde önce iyilik var ama diyalektik olarak kötülük var. İyilik azaldığı zaman kötülük artıyor. Kötülük azaldığı zaman iyilik artıyor. Böyle bir denge var, sınav diyalektiği bu. Sebep sonuç ilişkisi var, kötülükle sınav arasında sebep sonuç ilişkisi var. Onun için kötülük bizim sınavda olduğumuzun diyalektiğidir diyebiliriz.” şeklinde konuştu.
Okunma : 984
ÜHA