Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen “Şehir Konuşmaları” programının canlı yayın konuğu oldu. Moderatörlüğünü Ali Bedir ve Ahmet Yıldız’ın üstlendiği etkinlikte pandemi ile küresel olarak yeni bir sürece girildiğini aktaran Tarhan, dijitalleşen dünyada açık, şeffaf ve dürüst insanların öneminin artacağını ifade etti. Tarhan; “Dijital dünyada ağızdan çıkan her şey kayıt altına alınıyor, kameralar ile her adımımız takip ediliyor. Bu dijital çağda insanlar dürüst olmak zorunda. Yeni nesil, bu çağda kendisine ve insanlara karşı daha dürüst olması gerektiğini öğrenecek. Bunun sonucunda iyicil olmanın insana kâr getirdiğini fark edecek.” dedi.
“Pandemi sonrası büyük sıfırlama ile yeni bir döneme girildi”
Covid-19 salgınının tüm insanları biyolojik ve psikolojik açıdan etkilediğini ifade eden Tarhan, dünyada küresel olarak yeni bir sürece girildiğini aktardı. Tarhan; “Pandemi küresel olarak hepimizi biyolojik ve psikolojik açıdan etkiledi. Time dergisi “The Great Reset" yani büyük sıfırlama başlığıyla yeni bir sayı yayınladı. Küresel olarak büyük bir sıfırlama ile karşı karşıyayız. İnsanlar bu yeni süreçte durup düşünerek, yeni başlangıçlar yapıyor. Küresel olarak her şeye sıfırdan başlama düşüncesi hâkim durumda. Eskiden milattan önce ve milattan sonra diye ifade edilen durumlar, yaşanan gelişmelerle beraber “Covid-19’dan önce ve Covid-19’dan sonra” şeklinde kesin hatlarla birbirinden ayrılacak. Bu küresel dönüşüm dijitalleşmeyle başlamıştı. Great reset (büyük reset) insanları her şeyi sorgulamaya itiyor. Bu süreçte doğayla ilişkimizi, kendimizle ve ailemizle olan ilişkilerimizi en önemlisi de varoluş sebebimizi sorgulayacağız. Covid-19 ile insanlar ölüme hiç olmadığı kadar yaklaştı ve alıştığı rutini terk etmek zorunda kaldı. Bu süreçte durumu kabullenemeyenler inkâr psikolojisine girerek pandemiyi ve aşıyı bir komplo olarak gördüler. Bu zihinsel bir tuzaktır, aşıya karşı çıkan matematiğe karşı çıkıyor demektir.” dedi.
“Z kuşağının en önemli değeri: Masumiyet”
Z kuşağını eleştirerek olumlu bir sonuca varılamayacağını aktaran Tarhan, bu neslin güzel özelliklerine vurgu yaparak onlara kılavuzluk etmek gerektiğini ifade etti. Tarhan; “Günümüzde Z kuşağı benmerkezci olmakla eleştiriliyor. Bu kuşağın kaçırdığımız bazı güzel özellikleri var. Bu özellikler doğaya saygılı olmaları ve eski kuşakların fark etmediği; hile, entrika, yalancılık ve dolandırıcılık gibi kötü duygulardan nefret etmeleri. Bu kuşak bir taraftan benmerkezci ve konformist ama diğer taraftan son derece sevimliler. Ben Z kuşağından ümitliyim. Bu dijital bir nesil, dijital dünyanın içine doğdukları için buranın yerlisi durumundalar. Eski kuşak ise dijital dünyanın göçmeni. Bana göre bu yeni nesli eleştirmek yerine onlara kılavuzluk etmemiz gerekiyor. Onların hayatlarında gemiyi idare eden bir kaptan gibi değil fakat yol gösteren kılavuz kaptan gibi olalım. Bu nesil eğer iyi yetiştirilirse dünyayı daha yaşanacak bir yere dönüştürecektir. Çünkü eski nesildeki kötücül duygular bu nesilde bulunmuyor, onlar henüz bu duygularla tanışmadılar. Biz yokluk nedeniyle bu duygularla çok erken tanıştık, ayakta durmaya gayret ettik. Onlar ise varlık döneminde ayakta kalmaya, olgunlaşmaya çalışıyorlar. Masumiyet X kuşağının en önemli değeri.” ifadelerinde bulundu.
“Dijital çağın insanı açık, şeffaf ve dürüst olmalı”
Tarhan, dijital bir çağda yaşadığımızı ifade ederek küresel barışın ancak adaletle sağlanacağını aktardı. Tarhan; “Dünyada gelir eşitsizliği had safhaya ulaşmış durumda. Afrika’da 2 milyar insan içme suyuna ulaşamıyor. Eğer küresel barış ortamı istiyorsak küresel adaleti sağlamak gerekiyor. Sömürgecilik bitti deniliyor ama postkolonyal çalışmalar hız kesmeden devam ediyor. Dijitalleşen dünya ile açık, şeffaf ve dürüst insanların önemi daha da artacak. Eskiden “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” deniliyordu, şimdi “yalancının mumu internete kadar yanıyor.” Çünkü dijital dünyada ağızdan çıkan her şey kayıt altına alınıyor, kameralar ile her adımımız takip ediliyor. Bu dijital çağda insanlar dürüst olmak zorunda; açık, şeffaf ve dürüst olmanın önü açıldı. Böyle bir dünya daha yaşanılır bir dünya olacaktır. Adaleti sağlayamadığımız zaman barış olmaz. Adaleti sağlamak için ise adaleti sağlayacak kişilerin güçlü olması ve ellerinde adaleti sağlayacak araçlar olması lazım. Yeni nesil bu çağda kendisine ve insanlara karşı daha dürüst olmak gerektiğini öğrenecek. Bunun sonucunda iyicil olmanın insana kâr getirdiğini fark edecek.” dedi.
“Çağımızın hastalığı kuralsızlık”
Değerler eğitiminin ailede verilmesi gerektiğini aktaran Tarhan, ailenin kurtarılması gereken son kale olduğunu ifade etti. Tarhan; “Değerler eğitimle, konferansla veya vaazla öğrenilmiyor. Aksine yaşayarak öğreniliyor. Değerler eğitiminin verildiği ilk kurum ailedir. Şehri koruyan dış kale ve iç kale vardır. Eğer dış kale düşerse son mücadele iç kalede verilir. Aile bizim iç kalemiz gibi. Toplumun gelişmesine fayda sağlayan sosyal normlarımız, geleneklerimiz, örflerimiz ve mahalle baskısı bugün ortadan kalktı. Sosyal normlar değişti ve psikolojik bir anomi yani normsuzluk, bir kuralsızlık ortaya çıktı. Bunun küresel seviyede artmasıyla beraber özgürlüğün yaygınlaşması sosyal, kültürel standartları hızla bozdu. Toplumun koruyuculuğu zayıfladı, ayakta bir tek iç kale yani aile kaldı. Fakat aile çok zor bir durumda. Bugün evin açık bir kapısı var, bu açık kapı; TV, bilgisayar ve tablet. Bunlar evin güvenli ortamını güvensiz hale getiriyor ve anne baba için “ucuz bakıcı” gibi olduğundan çocukları oyaladığı için tehlikesi tam olarak anlaşılmıyor. Fakat son zamanlarda çocuk psikiyatrisine getirilen çocukların çoğu konuşamama şikayetiyle bizlere başvuruyor. Çocuğu muayene ettiğimizde öğrenilmiş otizm olduğu ortaya çıkıyor, sebebi ise TV veya tablete fazla maruz kalması. Çocuk devamlı onlarla meşgul olduğundan sözcük üretme becerisi gelişmemiş. Dünya öğrenilmiş otizme doğru gidiyor.” şeklinde konuştu.
“İyimserlik kutsal metinlerde övülüyor”
İyimserliğin her olayda korunması gerektiğini ifade eden Tarhan, Üsküdar Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya dikkat çekerek; “Çocuk Gelişimi bölümümüzden Nurten Hoca güzel bir araştırma yaptı. Covid-19 döneminde iyimser anne ve babaların çocuklarında pandemi kaygısını ölçtürdü. İyimser annelerin çocuklarında pandemi kaygısı daha düşük çıktı, kötümser annelerin çocuklarında ise pandemi kaygısı daha yüksek saptandı. İyimserlik bizim kültürümüzde ve dinimizde övülen bir davranış. Hz. İbrahim’e gönderilen sahifede bir hikaye geçiyor. Bu hikayenin özeti; “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayattan zevk alır.” Hayatta olaylara iyimser bak, mutlu ol diyor. Hz. İbrahim’e inen birkaç sayfanın özeti buysa demek ki insan için en komplike, en önemli bilgi iyimser olmak.” diye konuştu.
“Aile insanlık tarihinin en iyi keşiflerinden biri, onu korumak gerekiyor”
Çocuklarda 0-3 yaş döneminin önemine değinen Tarhan, bu dönemde hissedilen duyguların bireyin tüm hayatını etkilediğini aktardı. Tarhan; “İnsan beyni hayatının iki döneminde bluming yapıyor. Bu ilkbaharda birdenbire doğanın yemyeşil olması, çiçeklerin açması gibi bir dönem. 0-3 yaş çocuk beyninin bluming yaptığı dönemlerden biri. O dönemde eğer çocuk temel güven duygusunu alır, sıcak ortamda büyürse hayat binasının temelini düzgün atar. Ama şu anda özellikle Kuzey Avrupa’da çok ilginç istatistikler var. İsveç ve Norveç’te nikah dışı çocuk doğma oranı yüzde 59, Fransa’da yüzde 56. Çocuklar doğuyor ailede büyümeden devlet kurumuna veriliyor. Kurumda anne baba belli olmadığı için ebeveyn 1 ve ebeveyn 2 diye isimlendiriliyor. Bu çocuklar hayatlarında “anne” kelimesini duymadan büyüyorlar. Annelik duygusunu bilmiyorlar, duygu alışverişini öğrenmedikleri için yetişen nesiller kayıp nesil olarak geliyor. Devletin koruması altındaki çocuklarla ilgili biz eski Bakan Fatma Şahin ile bir proje yaptık ve dernek kurduk. Şu anda 300’ün üzerinde yetim çocuğa hizmet veriyoruz. İdeal olan sistem koruyucu annelik sistemidir. O sağlanamazsa Sevgi Evleri gibi kurumlar toplumdaki bu ihtiyacı en az zararla karşılayabilir. Eğer bu soruna yapıcı çözümler bulunmazsa küresel dert olarak önümüze gelmeye devam edecektir. Bunun en güzel çözümü ise aileyi ayakta tutmaktır. Anneliği kaybedersek nesli kaybederiz. Aile, insanlığın bulduğu en iyi keşiflerden biridir.” şeklinde konuştu.
Okunma : 2495
ÜHA