Üsküdar Üniversitesi tarafından “21. Yüzyılda Birey, Toplum ve Yalnızlık” başlığı ile düzenlenen Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu’nda “yalnızlık” çok boyutlu bir şekilde ele alınıyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yalnızlığın birey ve toplum üzerindeki psikolojik etkilerine değindi. Dijital bağımlılığın da yalnızlığın sebeplerinden birisi olduğunu kaydeden Tarhan, gençlerde sosyal izolasyon ve psikolojik izolasyonun çok fazla olduğunu söyledi. Dünyada yapılan çalışmalarda gençler arasındaki yalnızlık oranlarının yaşlılara oranla yüksek çıktığını belirten Tarhan, “Genellikle beklenen yalnızlığın yaşlanınca artmasıdır. Bütün ezberler bozuldu. Gençlik ve ergenlik dönemi sosyalleşme dönemidir. Bu dönemde genç kendini yalnız hissediyor. Bu durum insanlığın geleceği açısından risk oluşturuyor” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşke Nermin Tarhan Konferans Salonunda düzenlenen sempozyumda bireysel bir kavram olarak karşımıza çıkan “yalnızlık”, ortaya çıkardığı sonuçlar ve toplumsal etkileriyle tartışıldı.
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı: “Depresif yalnızlık olgusu bireysel ve toplumsal bir sorundur”
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı ve sempozyum koordinatörü Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, yalnızlığın yeni bir olgu olmadığını ancak bireyselleşmenin oldukça yükseldiği çağdaş dünyada sıkça görüldüğünü belirterek “Hatta bazı mekânsal ve kültürel yapılar açısından oldukça sıradanlaşan bir olguya dönüşüyor. Yüz yüze ilişkilerin oldukça zayıfladığı, tahammülsüzlüğün arttığı, toplumsal güvenin azaldığı, egoların şişirildiği bu dönemde artan depresif yalnızlık olgusu hem bireysel hem de toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilimsel araştırmalar yalnızlık durumunun başta ruh sağlığı olmak üzere fiziksel ve zihinsel sağlık açısından ciddi bir risk olduğunu gösteriyor” dedi. Yalnızlığın diğer taraftan tek başına olumsuz bir durum olmadığını kaydeden Süleymanlı, tek başınalık ve seçilmiş yalnızlık olarak nitelendirilen yalnızlık türlerinin maddi ve düşünsel yaratım için önemli bir ortam oluşturduğunu da ifade etti.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Toplumun büyük kesimi yalnız hissediyor”
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise "Modernizmin Kâbusu Yalnızlık" başlıklı açılış konferansında, yalnızlığın birey ve toplum üzerindeki psikolojik etkilerine değindi.
Dünyada yalnızlığın bilimsel araştırmalarda ön plana çıkarılan bir konu olduğunu ifade ederek sözlerine başlayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Büyük evler, küçük aileler; yüksek zekâ daha az ilişki; sosyal medyada yüzlerce arkadaşa rağmen gerçek bir dosta sahip olunamaması bugünün gerçeği olarak karşımıza çıkıyor. Sosyal ve ekonomik anlamda hareketlilik olmasına karşın toplumun büyük kesimi yalnızlık yaşıyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Gençlerin yüzde 40’ı yalnız hissediyor”
Gelişen teknolojiyle beraber yalnızlığın insanlar üzerindeki etkilerine işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, İngiltere’de 8,5 milyon insanın yalnız yaşaması üzerine ülkede “Yalnızlık Bakanlığı” kurulması ile ilgili çalışmaların sürdüğünü söyledi.
İngiltere’de Manchester Üniversitesi ile BBC’nin ortak yaptığı 55 bin üzerinde kişinin katıldığı çalışmaya değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yalnızlığın Anatomisi” isimli bu çalışmanın dünyanın en geniş çaplı araştırma olduğunu kaydederek “Bu çalışmanın sonuçlarında 16-24 yaş arasında yalnızlık oranı yüzde 40 olarak tespit edilmiş. İleri yaşlarda bu oran yüzde 27. Beklenenin tersi bir oran çıktı. Genellikle beklenen yalnızlığın yaşlanınca artmasıdır. Bütün ezberler bozuldu. Gençlik ve ergenlik dönemi sosyalleşme dönemidir. Hem aileye bağlı hem özgür hissetmesi gereken bir dönemdir. Bu dönemde genç kendini yalnız hissediyor. Bu durum insanlığın geleceği açısından risk oluşturuyor. Bu kişiler 40-50 yıl sonra daha da yalnız hissedecek. Bu kişiler arasında intihar oranları daha yüksek” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Sosyal güven duyguları düşük kişiler yalnızlık hissediyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, söz konusu çalışmaya göre ayrımcılığa maruz kalanların kendini yalnız hissettiğini belirterek “Yalnızlıktan utanılıyor. Yalnız insanların empati ihtiyaçları daha yüksek. Sosyal güven duyguları düşük, on-line arkadaşları daha çok. Engellilik ve sağlık sorunları olan kişiler daha fazla yalnızlık hissediyor” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Gençlerde sosyal izolasyon çok fazla”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yalnızlaşmanın insanı ruhsal açıdan etkilediğini belirterek “Yalnızlığın, içe kapanmanın yoğun şekilde yaşandığı şizofreni gibi bozukluklar var. Şizoid tipi kişilik özellikleri var. Kaçıngan kişilik özellikleri var. Bu kişiler kalabalıklar içerisinde yalnızdırlar. Gençlerde sosyal izolasyon ve psikolojik izolasyon çok fazla. Dijital bağımlılık da yalnızlığın sebeplerinden birisi” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Batı ülkeleri Kaliforniya Sendromu yaşıyor”
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 1995 yılında Amerika’nın Oklahama eyaletinde Timothy McVeigh tarafından gerçekleştirilen ve 168 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıdan bahsederek kötücül duygular sergilemek için psikolojik olarak hasta olmanın şart olmadığını söyledi. Batı medeniyetlerinin Kaliforniya Sendromu yaşadığını kaydeden Tarhan sözlerine şöyle devam etti; “Bu sendromun hedonizm, narsizm, yabancılaşma ve yalnızlık, mutsuzluk gibi belirtileri var. Sendromu yaşayan insanlar empati yoksunu, kimseyi beğenmiyorlar, güç elindeyse kendilerini en büyük görüyorlar” dedi.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan’dan yalnızlıkla mücadele etmek için tavsiyeler
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yalnızlıkla mücadele etmek için rastgele iyilikler yapılması gerektiğini belirterek “’Ben yalnızım benimle ilgilenin’ diyen insan yalnız kalır. Ama kişi, ‘Yalnız kim var onunla ilgileneyim’ derse çok dost bulur. Yalnızlığa çözüm de bunun içerisinde. Yalnız insanlara nasıl yardım ederim diye rastgele iyilik projeleri yapmamız lazım. Rastgele iyilik projeleri diğer insanların yalnızlığını giderir. Bencil insanlardan uzak durmak, sosyal kulüplere girmek yararlı olabilir. Hedef arkadaşın olsun. İnsanları özellikle yakın çevreni dost kabul et” dedi.
Prof. Lars Fredrik Svendsen: “Yalnızlık, tek başına olmakla karıştırılıyor”
Sempozyumda Norveç Bergen Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Lars Fredrik Svendsen, “Güven ve Yalnızlığın Politikası” başlıklı bir konuşma yaptı. Yalnızlığın, bir insanın başkalarıyla bağlantı kurma ihtiyacının tatmin edilmediğini ifade eden duygusal bir cevap olduğunu belirten Svendsen, “Yalnızlığın bir duygu olduğunu akılda tutmak önemlidir çünkü çoğu zaman diğer fenomenlerle, özellikle tek başınalıkla karıştırılır. Ancak yalnız olmak ve tek başına olmak iki ayrı olaydır. Her ikisi de mantıksal ve deneyim açısından birbirlerinden bağımsızdır. Yalnızlığı sosyal bir geri çekilme olarak tanımlayabiliriz: İlişkilere olan ihtiyacımızın karşılanmadığını bize bildiren bir rahatsızlık hissi. Bunu sosyal bir acı olarak da tanımlayabiliriz” dedi.
Doğu Avrupa ve Kuzey Avrupa en yalnız olanlar
Yalnızlık konusunda gençler, 16-24 yaşları arasındakiler, yaşlılar, göçmenler ve engelliler gibi bazı grupların diğerlerine göre daha çok risk taşıdığını belirten Svendsen, “Bireyin ne dereceye kadar yalnız hissettiği noktasında anahtar faktörlerden biri bireyin ikamet ettiği ülkedir. Bunun aslında yaştan daha çok etkisi vardır. Avrupa’da, Doğu Avrupa vatandaşları net olarak en çok yalnız olanlardır; öte yandan Kuzey Avrupalılar en az yalnız olanlardır. Ayrıca İtalya, Yunanistan ve Portekiz gibi Güney Avrupa ülkelerinde de yüksek oran vardır ancak bu oran Doğu Avrupa kadar yüksek değildir” dedi.
Güven ve yalnızlık arasındaki ilişki oldukça güçlüdür
Bireyselleşmenin güvende düşüşe yol açtığı ve yalnızlık artışına yol açtığı yönündeki hipotezin yanlış olduğuna değinen Prof. Svendsen, şunları söyledi:
“Aksine, tam tersi geçerlidir. Öyleyse, birileri, kitlesel bireyselleşme çağında neden önemli bir güven artışı ve yalnızlık düşüşü görmediğimizi sorabilir. Kısa ve öz olarak bu, bireyselleşme meselelerinden çok daha fazlasıdır. Hem ekonomik hem de etnik olarak toplumlar daha az homojen hale geldiğinde, güven düşme eğilimindedir. Ekonomik krizler, güven ve benzeri şeyleri bozar. Güven ve yalnızlık arasındaki ilişki oldukça güçlüdür. Hem bu fenomenlerin hem de bireyselleşme arasındaki ilişki zayıftır, çünkü diğer birçok faktör rol oynamaktadır, ancak yine de önemlidir. Güvensizlik ve yalnızlıkla mücadele etmek istiyorsanız, bireyselleşmeyi azaltmayı değil, teşvik etmeyi amaçlamalısınız. Eğitimi teşvik etmeli ve eşitliği hedeflemelisiniz. Daha fazla eğitimli insanlar, daha az eğitimli olanlardan daha yüksek güven seviyelerine ve daha düşük yalnızlık seviyelerine sahiptir. Bireycilik özünde eşitlikçidir, soyut olarak bütün bireylerin özdeş olması anlamındadır. Bunlar temelde vatandaşlardır, ailelerin veya grupların üyeleri değillerdir.”
Prof. Dr. Arıboğan, yalnızlığın politik sonuçlarını değerlendirdi
Sempozyumun öğleden sonraki oturumunda yalnızlık kavramı politik, felsefi, sosyolojik açıdan değerlendirildi.
Sempozyuma Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, “Yalnızlık ve Politik Sonuçları” başlıklı sunumu ile katıldı.
Doç. Dr. Çiğdem Yazıcı: “Felsefe eskiden beri özgür ve yalnız bir figür”
İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölüm Başkanı Doç. Dr. Çiğdem Yazıcı, “Post- Truth, Hakikat ve Yalnızlık” başlıklı sunumu gerçekleştirdi. Felsefenin eskiden beri özgür ve yalnız bir figür olduğundan bahseden Yazıcı, yalnızlığın çok çeşitli anlamlara sahip olduğunu vurguladı. Yazıcı, “Felsefe bazen güncel durumu yansıtıp yansıtmadığı ile ilgili eleştirilir. Post- Truth içerisinde sürekli eleştirilebilecek şeyler var” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Oğuz Tan: “Yalnızlık insan ömrünü on yıl kısaltıyor”
Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Oğuz Tan, “Yalnızlık Biliminin Kurucusu Durkheim” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Tan, 2019 yılında yalnızlığın tıbbi bir durum olduğunu ifade etti. Tan, “Yalnızlık insan ömrünü on yıl kısaltıyor” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Oğuz Tan: “Din intiharlara karşı koruyucudur”
Dine göre intihar hızına değinen Tan, dinin intiharlara karşı koruyucu olduğunu söyledi. Tan, “Dinin intiharı engelleme sebebi yasaklar koyması değil, cemaat yapılanması oluşturmasıdır” ifadelerini kullandı. Yalnızlığı politik açıdan değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Oğuz Tan, savaşta safların sıklaştığının herkesin ortak tehlikeye karşı birleştiğini ifade etti. Tan, “Birey böyle durumlarda kendisini değil, toplumu düşünür bu sebeple intihar oranı düşer” dedi.
Doç. Dr. Tayfun Doğan: “Yalnızlık bir virüs, tek başına kalmak ise bir tercihtir”
Üsküdar üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Tayfun Doğan, “Değerli Yalnızlık” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Doç. Dr. Tayfun Doğan meta analiz çalışmalarına göre yalnızlığın, bireyi günde 15 adet sigara içmek kadar kötü etkilediğini vurguladı. Yalnızlığı obezite ile kıyaslayan Doğan, obezitenin yalnızlığın yanında daha az zararlı olabileceğini ifade etti. Yalnız olmak ile tek başına kalmanın farklı durumlar olduğunu belirten Doğan, “Yalnızlık bir virüs, tek başına kalmak ise bir tercihtir” diyerek bu iki farklı duruma dikkat çekti.
Doç. Dr. Tayfun Doğan: “Yalnız kalmaktan şikâyet ediyoruz ama insanları da istemiyoruz”
Dinleyicileri kaliteli insan ilişkileri kurmaya teşvik eden Doğan, gündelik yaşamdan yalnızlık ile ilgili örnekler verdi. Doç. Dr. Tayfun Doğan, “Örneğin yalnızız diye yakınıyoruz ama hafta sonları da misafir gelmesini istemiyoruz” şeklinde konuştu.
Doç. Dr. Barış Erdoğan: “Yalnız yaşayanların sayısı arttıkça alışkanlık haline geliyor”
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Erdoğan “Modern Toplumda Solo Yaşam” başlıklı sunumu gerçekleştirdi.
ABD’de bekâr sayısının evlenenlerden daha fazla olduğuna dikkat çeken Erdoğan, yalnız yaşayanların sayısı arttıkça bunun alışkanlık haline geldiğini belirtti. İskandinav ülkelerinin sosyal güvenlik sistemlerinin çok güçlü olduğunu bu sebeple insanların aile, akraba ve cemaat bağlarına gerek duymadıklarının altını çizen Erdoğan, İskandinav ülkelerinin de bu sebeple yalnızlaştığını belirtti. Erdoğan, Türk toplumunun geleneksek yaşam biçimiyle anıldığını söyledi. Erdoğan, “TÜİG’e göre Türk toplumu artık batı benzerliğine doğru gidiyor” dedi.
Doç. Dr. Barış Erdoğan: “Solo yaşam pazar açısından artış gösterir”
Yalnız yaşamanın toplum açısından farklı bir durumu olduğunu belirten Erdoğan, solo yaşamın pazar açısından artış gösterdiğinin, bireylerin evlerine yiyecek-içecek, eşya gibi farklı ürünler alıyor olmasının satışları olumlu etkileyeceğinin altını çizdi. Tüm bunların yanı sıra solo yaşamı benimseyen genç yetişkinlerin; kendini geliştirmeye çalışan, toplumun yeni bireyleri olarak görüldüğüne değinen Erdoğan, kadınlarında, erkeklerinde artık tek yaşamayı seçtiklerinin, kadınların bu şekilde kendini daha özgüvenli hissettiklerini, erkeklerin ise dayatılan ev geçindirme sorunun ortadan kalkmasıyla yalnız yaşamayı tercih ettiklerini belirtti.
Prof. Dr. Veysel Bozkurt: “Sosyal medyayı 60 dakikadan az kullananlar en az yalnız hissedenler”
21. Yüzyılda Birey, Toplum ve Yalnızlık başlığıyla düzenlenen Uluslararası Yalnızlık Sempozyumunun birinci gününde son konuşmayı İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden Prof. Dr. Veysel Bozkurt yaptı. Bozkurt, “Sosyal Medya Kullananların Yalnızlık Ölçeğini Ölçmek” başlıklı araştırması ile ilgili paylaşımlarda bulundu. Bozkurt, “Yapılan bu araştırmada katılımcılar; öğrenci, ev hanımı, işsiz, bekâr, dul kimselerden oluşmaktadır. Yapılan anket çalışması bu kişilere Google anket yolu ile ulaştırılmıştır” dedi. Prof. Dr. Veysel Bozkurt sosyal medya kullanımının yalnızlık ile bağlantılı olduğuna değinerek, anket sonucunda ulaşılan verileri paylaştı. Bozkurt, “Sosyal medyayı 60 dakikanın altında kullanan kişiler kendini en az yalnız hisseden kişiler” dedi.
“Yalnızlığımız arttıkça sosyal medyaya bakıyoruz ve yalnızlığımız daha çok artıyor”
İnsanın yalnızlığının azaldıkça sosyal medyaya bağlandığını söyleyen Prof. Dr. Veysel Bozkurt sosyal medya kullanımının yalnızlık ile bağlantısını bir örnekle açıkladı; “Yalnızlığımız artıkça sosyal medyaya bakıyoruz ve daha çok yalnız hissediyoruz, çok susamış birisinin deniz suyu içerek susuzluğunu gidermeye çalışması gibi sosyal medyaya bağlılık, yalnızlığımızı artırıyor” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü tarafından düzenlenen Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu’nun ikinci gününde birbirinden değerli isimler yalnızlığa dair önemli bilgiler paylaştı.
Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinliğin ikinci gününün de açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı ve Sempozyum Koordinatörü Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı yaptı.
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı: “İnsanın yetişebilmesi için insana ihtiyacı var”
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, "Göç ve Yalnızlık" konulu sunumunu gerçekleştirdi. Süleymanlı, göç, göçmenler, mültecilik ve yalnızlık kavramlarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Süleymanlı, yalnızlık duygusunu göç ve yurt özlemi konularıyla birlikte değerlendirdi. “Yalnızlık duygusu temelde dışında kaldığımız veya geri dönmek için hissettiğimiz yurt özlemidir. Bugün dünyada 65 milyondan fazla insan mülteci konumunda. Mecburi göç yaşayanların çoğu ise 18 yaşın altında. Kişiler, çok erken yaşlarda yaşadıkları travmanın yükünü bazen tek başlarına kaldıramayabiliyor. Mülteciler de böyle. Yaşadıkları olaylar kolay değil, tek başına üstesinden gelemeyebilirler. O yüzden insanın böyle durumlarda insana ihtiyacı oluyor. Nasıl bir ağacın yetişmesi için suya ihtiyacı var ise, insanın da yetişebilmesi için insana ihtiyacı var” şeklinde konuştu.
Zeynep Sena Akdağ: “Her çocuk nar tanesidir, annesinin bir tanesidir”
Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı’nın sunumunun ardından Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 4’üncü sınıf öğrencisi Zeynep Sena Akdağ, Prof. Dr. Süleymanlı ile beraber yürüttükleri “Nar Modeli” projesi hakkında katılımcılara bilgi verdi.
Gençlerin %23’ü kendini daha yalnız hissediyor!
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Tuğba Aydın Öztürk ve Method Research Company Yöneticisi Hale Aslı Kılıç İstanbul ve Yalnızlık Araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Açıklanan sonuçlara göre; “Gençlerin %23’ü kendini daha yalnız hissediyor, yalnız kalan kişilerin ’u mutlu, %36’sı mutsuz ve %45’i kendilerini nötr hissediyor. Ayrıca yalnızlığı mutluluk olarak görenler daha çok girişimciler ve profesyoneller oluyor. Daha yoğun çalışan işçi ve memur gibi görevlerde bulunanlar ise kendilerini daha çok mutsuz hissediyor. Yalnız kaldığında mutlu olan kişiler kendilerini bireysel aktivitelerle tatmin ederken, yalnız kaldığında mutsuz olan kişiler daha çok uyumaya, yemeğe, temizliğe ve kendini eve kapatmaya yöneliyorlar” şeklinde belirtti.
Dr. Öğr. Üyesi Zülfikar Özkan: “Yalnızlık kişiye bağlıdır”
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Zülfikar Özkan, “Yalnız İnsan Mutlu Olabilir Mi?” başlıklı sunumuyla yalnızlığın insanlar üzerindeki duygusal etkilerini katılımcılara aktardı. Özkan; “Yalnız olmak ne pozitiftir ne de negatiftir. Her şey kişinin nasıl olduğunuza bağlıdır, yalnızlık kişiye bağlıdır. Fazla arkadaşa sahip olma veya sanal mecralardaki sosyallik yalnızlığı perçinlemektedir. Yalnızlık bir hastalık olarak görülmemelidir” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Zülfikar Özkan: “Vücut bulmuş her ruh yalnızlığa mahkûmdur”
Yalnızlığın mutlulukla ve genetikle ilişkili olduğunu kaydeden Özkan mutlu olmanın genetik faktörlere de bağlı olduğunu ifade etti. Özkan; “Mutlu olmak belli düzeyde kişinin elindeyken, yüzde elli oranla genetik faktörlere ve yaşam koşullarına da bağlıdır. Yalnızlık ve tek başınalık birbirine karıştırılmamalıdır. Yalnız insan mutlu olamaz, fakat vücut bulmuş her ruh da yalnızlığa mahkûmdur. Biz burada birey olma ve ait olma dengesini kurmalıyız.” ifadelerini kullandı.
Dr. Öğr. Üyesi Aylin Tutgun Ünal: “Kuşakları toplumsal olarak anlamaya çalışmalıyız”
“Yalnızlık ve Kuşaklar” sunumuyla günümüz kuşak araştırmaları hakkında bilgi veren Üsküdar Üniversitesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Aylin Tutgun Ünal, kuşakları toplumsal olarak anlamamız gerektiğini vurguladı.
Ünal, kuşaklar hakkında geliştirmiş oldukları ölçek ile ilgili paylaşımlarda bulundu. Ünal, ölçek ile ilgili şu ifadelere dikkat çekti: “Farklılıkları Kabul Ölçeği, kişinin farklı dini/etnik aidiyet sahibi, farklı dış görünüş ve düşüncelerde ve yaşam değerlerine sahip kişileri iş, aile ortamı gibi ortamlarda kabulünü ve bu gruplara ilişkin önyargılarını içermektedir. Böylece farklılıkları kabul ölçeği kendi içinde üç ayrı alt ölçekten oluşmaktadır. Kuşakların farklılıkları kabul seviyeleri incelendiğinde, farklı dini/etnik yapıları kabul toleransı en düşük kuşak Z bulunmuştur. Hatta Z kuşağının X ve Y kuşakları haricinde Baby Boomer kuşağından bile anlamlı düzeyde farklılıkları kabul seviyesi düşük çıkmıştır” dedi.
Dr. Recai Yahyaoğlu: “Yalnızlık, modern akılların zindanı, ilkel akılların özgürlüğüdür”
Araştırmacı-Yazar, Tıp Doktoru Dr. Recai Yahyaoğlu “Yalnızlığın Psikolojisi” adlı sunumunda yalnızlığın tanımından bahsetti. Yahyaoğlu, “Yalnızlığın tanımı, kişiden kişiye değiştiği gibi kişilerin ruh haline göre de değişebilir. Yalnızlık, tek başınalıkla karıştırılmamalıdır. Yalnızlık kişinin yanında kimsenin olmaması değildir. Yalnızlık, depresyon ile korelasyon halindedir. Yalnızlık, ait olma duygusunu erittiği için ruh sağlığına zararlıdır. Yalnızlık, modern akılların zindanı, ilkel akılların özgürlüğüdür” ifadelerini kullandı.
Yazar Selahattin Yusuf: “Yalnızlık modern şehirlerin ortaya çıkmasıyla başlar”
Sempozyumun diğer konuşmacısı ise Yazar Selahattin Yusuf oldu. Yusuf, “Edebiyat ve Yalnızlık” başlıklı sunumunda yalnızlığın edebiyattaki yeri ve batı toplumlarındaki etkilerine değindi. Yusuf, “Yalnızlık modern şehirlerin ortaya çıkmasıyla başlar. Edebiyat, bireyin kendi macerasını takip eder. Biz geç kalmış bir modernite toplumuyuz ve bunun bütün sonuçlarını da yaşıyoruz” dedi. Yusuf, edebiyat ve yalnızlık konusuna ilişkin olarak Dostoyevski, Puşkin, Gogol gibi yazarlardan yalnızlık yaklaşımları ile ilgili örneklere yer verdi.
Sempozyumun ikinci gününde sahne alan Lotus Müzik Grubu, yalnızlıkla ilgili parçaları seslendirerek katılımcılara keyifli anlar yaşattı.
Sempozyum sonunda konuşmacılar katılımcıların sorularını da yanıtlandı.
Toplu fotoğraf çekimi ardından sempozyum sona erdi.
Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu basın yansımaları:
Okunma : 4875
ÜHA